BM’nin Yeni Taktiği

Hristofyas, Ban, Eroglu ve Downer
Hristofyas, Ban, Eroglu ve Downer
Hristofyas, Ban, Eroglu ve Downer

BM Genel Sekreteri müzakerelerin gidişatına yönelik yeni bir stratejiyi uygulamaya koymuş gibi gözüküyor.

Son haftalardaki gelişmeler, müzakereler açısından ilginç gelişmeler gösteriyor.

Bu yeni stratejinin bir parçası da “Vur abalıya” misali Türk tarafını suçlamak ve Türk tarafına haksızca yüklenmek.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’ın KKTC’deki bazı siyasi partileri dolaşması, bazı sendikalara giderek “gidişat iyi değil, sesinizi çıkarın” demesi, bazı medya kuruluşlarına ikinci ağızdan haber iletip, “aleyhte yayın yapın” mesajını iletmesi çok da etik bir davranış  değil.

Bu eleştiriler ancak, belli bir hedefe yönelik koordineli bir karalama kampanyası olabilir.

Zira bu davranış türü hiçbir politik ahlaka ve kurala uymamakta.

Özellikle Eroğlu’nun ve müzakere heyetinin, 2’nci Greentree toplantıları öncesinde, esnasında ve sonrasında yapıcı davranan, esneklik gösteren, öneri sunan, adaya çözüm gelmesi için uğraşan, masaya öneriler koyan taraf olmasına rağmen, birileri düğmeye basınca ülkemizdeki “2’nci ağızlar, kullar ve piyonlar” tarafından suçlanmaya teşvik edilmesi, müzakerelerin geleceği açısından çokta verimli olacak bir davranış değil.

Kıbrıs Türk halkı, 48 yıldır sürmekte olan müzakereler sürecinde bu tür kara propaganda ile çok karşılaştı.

Deneyimli ve -eski tabirle- bu tür olaylara “Şerbetli” olan halkımızın buna kanacağını pek sanmıyorum.

Üstelik BM Genel Sekreter’inin Greentree 2. zirvesi için gönderdiği davet mektubunda belirlediği 3 ana konuda Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu öneriler BM tarafından olumlu bulunduğunu ve tıkanıklık yaşanan diğer bir konuda ise sorumluluğun Kıbrıs Türk tarafında olmadığını belirtmesi sonrasında, böylesi bir girişimin müzakerelere hiçbir katkısı olmayacağı kesin.

Kıbrıs Türk tarafı müzakerelerin aksamadan devam edebilmesi için “Nüfus Konusuna”, Rum tarafının talep ettiği gibi insanların doğduğu yere bakarak ayrımcılık yapmadan, toplam rakam üzerinde durmasının “Çok doğru bir yaklaşım olduğu” BM tarafından birçok kez dile getirilmiştir.

Okumaya devam et  İsrail’den Türkiye’ye “hodri meydan”

Mülkiyet konusunda ise Kıbrıs Türk tarafı ortak bir anlayış belgesi önermiş, önemli olanın rakamsal yaklaşımlar değil, ilke ve kriterlerde anlaşmak olduğunu savunarak bir diğer ana konu olan “Yürütmenin Seçimi” konusunda da yaşanan tıkanıklığı aşmak için çeşitli öneriler yapmıştır.

Kıbrıs Türk tarafının tüm önerileri, bugünün gerçeklerini yansıtmak yanında, ileriye dönük vizyon içeren bir niteliğe sahip önerilerdir ve çözüme yöneliktir.

BM kurmayları ve Downer, Kıbrıs Rum tarafının Greentree’ye, cebinde Rum Ulusal Konseyinden karar olarak aldıkları 4 “Hayır”la gitmiş ve geri dönüşte de “Hiç bir şey vermeden geri döndük” sözleri ile seçime yönelik gösteri yapmış olmaları sonrasında Türk tarafında yaptıkları “kötüleyici kulis” çalışmasını aslında Rum tarafında yapmalıydılar.

Tüm bunlara ilaveten Kıbrıs Rum tarafı halen daha BM’nin taraflar arasında teati edilmesini öngördüğü “Vizyon Kağıdı”nı bile Kıbrıs Türk tarafı ile teati etmemiş, BM’nin çağrısına ve çalışma programına da uymamışken, Downer’in Kıbrıs Türk tarafına geçerek kendisine ve Rumlara yakın ve sempati duyduğunu düşündüğü Siyasi Partileri ve Sivil Toplum Örgütlerini ziyaret ederek, Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanını ve Müzakere Heyetini “Detaylara boğulmakla” suçlamaya teşvik etmesini anlamak mümkün değildir.

BM Genel Sekreterinin, Kurmaylarının ve Downer’ın, mantıksız gözüken bu tür davranışları ancak bir planın parçası olabilir.

Önemli olan bu haksız yüklenmenin ve siyasi spekülasyonun arkasındaki amacın ne olduğudur.

Eğer amaç, çok taraflı konferansa kapı açmanın zeminini oluşturmak ise,  BM Genel Sekreterinin katılımı ile Greentree’ye 4 “Hayır”la gelen Kıbrıs Rum tarafının da aynı anda suçlanması daha olumlu bir hava ve kabul edilebilir bir gerekçe yaratabilirdi.

Bu yapılmadığına göre geriye tek bir gerekçe kalmaktadır. Takvim ve Hakemlik.

BM’nin, Rumların bütün isteksizliğine ve gerçekleşmemesi için her yolu denedikleri  “Takvime ve Hakemlik”e soyunduğu anlaşılmakta bu alışılmadık yöntemle.

Okumaya devam et  KIBRIS-BIKKINLIK

 

Ata ATUN

[email protected]

http://twitter.com@ataatun

27 Şubat 2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir