Liderlerin İlk Buluşması

Derviş bey bu gün masaya “Müzakereleri kaldığı yerden devam etmek” ve adaya yıllardır özlenen “Çözümü ve Barışı” getirmek için oturuyor. Aklında ve kalbinde “Barış ve Çözüm” var. Bizleri de bu yönde motive ediyor. - 11 12 16 sukur yazisi 2

 

Bu gün büyük bir gün.

Kıbrıs konusunun ve müzakerelerin kaderinde dönüm noktası olacak bir gün bu gün.

Dün akşamki yemekte liderler, eşleri ve özel temsilciler tanıştı.

Gerçekte Özersay ile Yakovu daha evvelden de tanışıktılar ama statüleri farklı idi. Bu sefer Cumhurbaşkanlarının Özel Temsilcileri olarak tekrardan tanışmış oldular.

Sayın Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun kurduğu “Müzakere Ekibi” ve “Müzakere Danışma Kurulu”, geniş bir fikir, görüş, vizyon ve yetenek yelpazesinden seçilmiş. Çalışma ortamı son derece güzel, ekipler de birbirleri ile çok uyumlu.

Yapılan çalışmalar derin, tartışmalar ise üretken.

Herkes kendi alanında birer uzman ve her söylenen ile önerilen, yeni bir görüş açısı, yeni bir savunma hattı kazandırıyor ekibe. 

Bu ekip gerçekten de başarılı olacak.

Tabaktan alınan ilk kaşığın, yemeğin tümünün tadı hakkında ilk ve değişmez izlenimi verdiği gibi katıldığım ilk birkaç toplantı da bende bu izlenimi bıraktı.

Derviş bey bu gün masaya “Müzakereleri kaldığı yerden devam etmek” ve adaya yıllardır özlenen “Çözümü ve Barışı” getirmek için oturuyor. Aklında ve kalbinde “Barış ve Çözüm” var. Bizleri de bu yönde motive ediyor.

Rumların Kıbrıs konusunda başları sıkışık.

İşler eskisi gibi istedikleri gibi gitmiyor.

Tam tersine adada barışı istemeyenin, müzakerelerin çıkmaza girmesini isteyenin Rumlar olduğuna inanıyor artık Avrupa Birliğine üye ülkelerin büyük bir çoğunluğu ve de BM’nin yöneticileri.

Rumlar içine düştükleri bu olumsuz konumdan çıkış yolunun Eroğlu’nu suçlamakla bulabileceklerini zannediyorlardı, gelişmeler umdukları gibi olmadı.

Eroğlu’nun daha ilk günden “Barış Çağrısı” yaparak ve “Müzakereler devam” diyerek Rumlara zeytin dalını uzatması, Rumları bayağı düş kırıklığına uğrattı,  tutunmayı hayal ettikleri dalı kırdı.

Bu dostça ve yapıcı yaklaşıma ilaveten Türkiye Cumhuriyeti’nin de adada “Barış” istediğini ve “Müzakerelerin adil ve sürdürülebilir bir anlaşma” ile sonuçlanabilmesi için elden geleni yapacağını açıklaması, Rumların iyice moralini bozdu.

Okumaya devam et  GELECEĞİMİZ VE BATI TRAKYA GERÇEĞİ

Dış İşleri Bakanı Davutoğlu, Türk limanlarını Rum bayraklı gemi ve uçaklara açmak çağrısını daha birkaç gün önce yineledi.      

Aslında bu çağrı hem AB’ye hem de BM’ye idi aynı zamanda.

“Siz KKTC’deki Ercan, Mağusa ve Girne limanlarını direkt ticarete açın, biz de Türkiye olarak tüm hava ve deniz limanlarımızı Kıbrıs Rum Bayraklı gemi ve uçaklara açalım” diyerek, adaya barışın gelebilmesi için her tür fedakârlığı ve özveriyi göze aldıklarını ortaya koydu, hem de resmi ağızdan.

Bu gün iki liderin bu ilk buluşmalarında tartışacakları mülkiyet konusu, müzakerelerin en önemli başlıklarından bir tanesi olmasına rağmen gerçekte de bir çok kişinin iddia ettiği gibi çok korkulu ve karmaşık bir konu değil. Ortada BM Genel Sekreteri’nin ve Güvenlik Konseyi’nin müzakereler sonucunda kurulacak olan veya hayata geçirilecek olan yeni devleti oluşturacak olan “Kurucu Devletlerin”, ki söz konusu rapor ve kararda bu devletler “Constituent State” olarak tanımlanmaktadır, nüfus ve mülkiyet açısından “Nitelikli Çoğunluk”a sahip olacağı açık ve net olarak belirtilmektedir.

Yani, sonuç ne olursa olsun veya anlaşma ne olursa olsun Annan Planındaki adı ile “Kıbrıs Türk Devleti”ndeki Türk nüfusu “Nitelikli Çoğunluğu” teşkil edecek ve ayni şekilde de  Kıbrıs Türk devleti vatandaşlarına ait olacak olan mülkler de “Nitelikli Çoğunluk”tan az olmayacak.

Rumlar beğense de, beğenmese de BM kararlarına uymayız deseler de, gerçekleşecek olan bu, olacak olan da bu.

Zaman içinde hep birlikte, bunu çok daha iyi göreceğiz…

Pile ile ilgili yazımın ikinci bölümüne, bir sonraki yazımda devam edeceğim….

Prof. Dr. Ata ATUN


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir