MARX’TA PARA (30)

          Görülüyor ki, gelecekte üretilecek para-değer ya da sermaye-değerler üzerine hukuksal titrler,  ya kamu borçları örneğinde olduğu gibi sermayeyi temsil etmemekte ya da reel sermaye değerinden bağımsız olarak yönetilmiş olmakta ve bir hak birikiminden  (accumulation de droits) başka bir anlamı olmamaktadır (1). - Marxta Para fiktif devlet fonlari banka sermayesi

          Görülüyor ki, gelecekte üretilecek para-değer ya da sermaye-değerler üzerine hukuksal titrler,  ya kamu borçları örneğinde olduğu gibi sermayeyi temsil etmemekte ya da reel sermaye değerinden bağımsız olarak yönetilmiş olmakta ve bir hak birikiminden  (accumulation de droits) başka bir anlamı olmamaktadır (1).

          Titrlerin, finans piyasasının özgül koşullarına göre dolanımı, geçmiş ile gelecekte olacakları göstermesine karşın, üretken sermayenin güncel dolanımını asla temsil etmemektedir.

          “Demek ki, banka sermayesinin büyük bölümü, (harcanan sermaye olarak) Devlet fonları ve (bir gelir benklentisi olan) aksiyonlar tamamen ‘fiktif’ olup, sadece (titr olarak) alacaklara dayanmaktadır” (2).

          Böylece banka sermayesindeki birikim, sanayi sermayesi tarafından yaratılan gelirlerin bölüşümü açsından net bir soruna yol açmaktadır.

          Finansal sermayenin parazit karakterinin kendi işlevsel rolüne sıkı sıkıya bağlı olması dolayısıyla, finansal sistem, kapitalist yeniden-üretimin finansmanın katılarak kendi dolanımını besledikçe, kendi kendisini  (ve finansal kapitalistleri) de sonsuza değin üretecek demektir (3).

          Demek ki, ödünç sermaye dolandıkça ‘fiktif’ bir karakter kazanmaktadır.

          Kredi dolanımı, tamamen kendi üzerine kapanarak, sermaye dolanım koşullarının dışına çıkmakta ve özgün bir alacaklar piyasasına açılmaktadır. Böylece banka sermayesinin türevleri (avatar) kredi sisteminin türevleri olmaktadırlar.

          Hatta Marx, “ödünç sermayenin, değer ölçüsü olarak reel para, altın ya da gümüş ve meta biçimi altında olmasının, bir değer üzerine çekilmiş titrler yani değerin göstergeleri olmaları dolayısıyla, zorunlu olarak parasal sermayenin büyük bir bölümünün de ‘fiktif” olması” (4) demek olacağını söylemektedir.

          Böylece metalik olmayan (dématérialisé) tüm paralar, bütün ödünç sermaye ‘fiktif’ olacak demektir.

          Marx bu konu üzerinde uzunca durmakta ve sürekli olarak kredi parası ve para-sermaye, dolanımdaki emisyon araçları ve ödünç sermaye arasında ayırım yapmaktadır.

Okumaya devam et  MARX’TA PARA (8)

Peki ama bu farklı ögelerin biribirlerini tamamlayıcılığı söyle dursun, ortak bir demateryalizasyon sürecinde biribirlerine karıştılmayacak mıdırlar?

İşte sistemi oluşturan hemen hemen tüm parçaların dolanıma konulması, kredi sisteminin finansal işlevi sayesinde olmaktadır denilebilir. Ve böylece, parasal sistemin yasalarından biri olarak dolanım araçlarının demateryalizasyon yasasının etkisi görülecektir.

Kredi sistemi, sermaye dolanım yasalarının dışına çıktığı ölçüde, basit dolanımın genel yasalarından birine bağımlı olmaktan kurtulamayacaktır. Kredi, kuşkusuz reel kapitalist birikimin aracısıdır ama kendi tarzıyla…

Nasıl para ile meta karıştırılmıyorsa, ödünç sermaye ile de ‘reel sermaye’ karıştılmamak durumundadır.

Bu kredi sistemi kendisini ikiye ve üçe katlayabilir ama basit bir fantazmagori olarak devinmektedir” (5).

« Tout, dans ce système de crédit se dédouble et se détriple et se mue en simple fantasmagorie … “(5). Demek ki, “banka sisteminin “rezerv fonları” dışında (6), depocular tarafından yatırılan gerçek likiditeye karşılık gelen tek aktif, banker sermayesi olmaktadır.

Gelişmiş kapitalist ülkelerde bankaların rezerv fonları, ortalama olarak, tutu (trésor) biçimindeki para hacimini göstermekte, ve bu tutuların belli bir kesimi de, kendilerinin bir değeri olmamasına karşın sadece belli bir altın oranını gösteren  kâğıt para biçimde bulunmaktadır”.(7)

Burada önemli olan, bu banknotlarda içkin olması gereken değer yoksunluğuna karşın, rezerv olarak saklanmaları ve dolanıma çıkmamalarıdır. Böylece banka bilançolarının diğer tüm ögelerinin dolanımı, kendi devinimleri sonucu olup birbirlerine eklemlenerek dolanımda olmayan banka sermayesini ikame etmekte ve bu nedenle de elle tutulabilir bir karakter taşımaktadırlar.

Kredi sistemi, işte bu yol ve kendi tarzıyla, parasal sistemle aynı devinimi sürdürebilmektedir; effektif işlemelerdeki gelişmeler, demateryalizasyon ve sonra  sağlam bir ögeye dönüşüm banka tahsilatlarını likidite tutmalarıyla denkleştirecektir.

Okumaya devam et  KARL MARX’ın eşi JENNY VON WESTPHALEN’e yazdığı mektup

İşte bu nedenle bankaların rezerv fonları daralmakta ya da reel dolanım gereksinmelerine göre genişlemektedir (8).

Metalik para tutumu da, basit dolanım gereksinmelerinin işlevi olarak artma ya da azalma göstermektedirler.

Demek ki, banka kredileri tararfından yaratılarak katlanan depoların dolanım aracı olarak kalmaları için tümünün dolanıma girmemesi gerekmeketdir. Aksi taktirde banka likiditesi ve kredi marjı sorunu yaratacaklardır.

Kredi parası, parasal dolanımın genel yasalarına uymak ve tamamen ve sürekli olarak dolanmadığı sürece para olarak kalabilecektir.

Bu konuyu tamamalamak üzere, denilebilir ki, finansal çevrimlerin tamamlaycılığı, hem para basan ve hem de para sermaye toplayan bankaların konsolide bilançolarında görülebilmektedir. Bankaların finansman işlevi bankaların işlem sirküler karakterine dayanmakta olup, banka sisteminin devamı ve kendisini yeniden-üretmesi bu sayede mümkün olmaktadır.

(Sürecek)

(1) Ibid. , p. 131. Kuşkusuz günümüz kamu borçlarının ne tür bir ‘hak birikimi’ yarattığı konusunda okuyucunun düşünmesi gerekecektir.

(2) Ibid.

(3) Ibid ., p. 164.

(4) Ibid., p. 169.

(5) Ibid. , p. 134.

(6). Marx burada, özel banka rezervlerinin İngiltere Bankasın’da ortak fon yığılmasından sözetmesine karşın, Brunhoff banka sisteminin tümünü dikkate almakatdır.

(7)  Le Capital, ouv. cité, livre troisième, tome II, p. 131

(8) Ibid., p. 132.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir