MARX’TA PARA (17)

            Sabit sermayenin amortismanı için önceden hazırlanan para ile net yatırımın tüm işletmeler tarafından eşzamanlı olarak harcanacağı söylenemez. Çünkü kimi kapitalistler tutum yaparken kimileri paralarını üretim araçları piyasasında dolanıma sokacaklardır. Onların rezerv paralarının, finansal dalgalanmalara yol açmaması da  ‘tasarruf’ ve ‘yatrım’ın genel dengesinin oluşması demektir. - Marxta Para

            Sabit sermayenin amortismanı için önceden hazırlanan para ile net yatırımın tüm işletmeler tarafından eşzamanlı olarak harcanacağı söylenemez. Çünkü kimi kapitalistler tutum yaparken kimileri paralarını üretim araçları piyasasında dolanıma sokacaklardır. Onların rezerv paralarının, finansal dalgalanmalara yol açmaması da  ‘tasarruf’ ve ‘yatrım’ın genel dengesinin oluşması demektir.

Bununla birlikte, tutum ve tutumun çözülmesi (déthésaurisation) arasındaki denkleşme bir ‘belirsizlik ögesi’ olarak düşünülebilir.

Kuşkusuz finansal kararlar, burada yeniden-üretimin bütünsel koşullarına bağlı olup, özerk bir biçimde alınmamaktadırlar: tüm sanayi kapitalistlerinin eşzamanlı olarak tutum kararı almalarının olanaksızlığı, sosyal ürünün yeniden-üretiminin olasılık koşullarına bağlıdır.

Marx, kapitalist yeniden-üretimi ele alırken, son toplamda, özel kararların çatışkan etkilerinin olmayacağını varsaymaktadır. Finansal planda, kapitalistlerin bilançolarının biribirlerini ‘tamamlayıcılık’ı, üretim şemalarının hem sonucu ve hem de koşulu olup, finansal bozukluk riskini de içeren, ‘dönem sonu’ (expost) bir denkleşme olarak ortaya çıkmaktadır.

Böylece, para, tamamen ‘yeniden-üretim sürecine içkin bir öge’ ve özgün karakter olarak aynı zamanda  kendisinin ikili (ambivalent) etkisini de korumuş olmaktadır.

Yani Marx’a göre, onun ‘olmazsa olmazlığı’ (immanence) kesinlikle yansızlığı (neutralité) anlamına gelmemektedir.

Böylece Marx’ın para kuramının temel ilkelerinin, paranın, değer yasası ve onun genel eşdeğeri işaret etmesi üzerine temellendirilmektedir denilebilir.

Demek ki para, özel üreticiler arasında özgün sosyal ilişki olarak kapitalist üretimin finansal denge koşullarını da kapsamaktadır. Marx’ın finansal çözümlemesi, J.B.Say’ın çözümlemesinden ayrılmakla kalmayıp,  Walras tarafından formüle edilen parasal denge kuramlarından da ayrılmaktadır.

Çünkü bu iki ‘klasik ekonomist’e göre, sadece parasal denge kurulmuşsa para talebinde bir fazla sözkonsu olmamaktadır, yani sıfır olmaktadır; ya da  mal piyasasında denge kurulmuşsa eşzamanlı olarak, para nötr bir biçimde genel denge içinde yer almaktadır: [B°–Bd=0 olduğu zaman Md –Mo= 0]

Okumaya devam et  MARX’TA PARA (11)

İlk bakışta Marx’ın çözümlemesinden de benzer bir sonuç çıkarılabilir, çünkü para talebi fazlası malların eşdeğer talebi tarafından denkleştirilmektedir. Oysa, gerçekte, terimler (notions) kökten farklıdırlar (1).

Marx’a göre denge durumunda dahi para nötr değildir. Çünkü onun finansal rolü, kararların, karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin dönem sonu (ex-post) etkisi altında olduğu kapitalist yeniden-üretim şemalarında yazılmaktadır. Burada, genel eşdeğer paranın doğası ve anlamı korunmakta, sadece finansal denge ve da dengesizlik ve tutumsal denege ve dengesizliğin her ikisi de özgün sosyal ilişki olarak paranın elde tutulmasının göstergesi olmaktadır.

Böylece dengeyi nötralize etse bile kandisi kesinlikle nötr değildir sonucuna varılabilir.

Kaldı ki, daha önce sözünü ettiğimiz, para üretiminin toplumsal ürünün bir üçüncü sektörü olarak ele alınamayacağı bu nedenle de olası görünmemektedir.

Paul Sweezy ise, Luxembourg’dan farklı gerekçelerle de olsa, paranın değerinin fiyatlarla aynı olduğu bir ‘hesap birimi’ olarak ele alınması gerektiğini ileri sürecektir (2).

Sweezy’nin eksiği, diyor Brunhoff, önce paranın marksist kuramını oluşturmadan, parasal sorunlara yeniden-üretim şemalarının açıklanması sırasında yönelmesindedir.

Oysa Marx’a göre, bu şemalar üretilen metaların nasıl kendi değerlerine uygun, ama paranın değerinin verili olduğu, zorunlu oranlar olarak değişime girmekte olup, fiyatlar burada belirlenmemektedir, ki ileride değineceğimiz kâr oranlarının oluşumu sırasında bu konuya yeniden döneceğiz.

Bortkiewicz’in ardından Sweezy de, malların fiyatlarından hareketle yeniden-üretim şemalarını yorumlamaktadır. Yani, göreli fiyatlar terimlerini kullanarak yeniden-üretim denklemlerini kurmakta, sonra hesap birimi denklemini de ek bir denklem olarak kurmaktadır.

Hesap birimi denkleminde, malların parasal fiyatları, belli bir emek-saat miktarıyla üretilmiş mal-para birimi olarak hesaplanmaktadır. Ki, burada fiyat değere eşit varsayılmıştır. Böylece toplam fiyatlar ile tüm malların toplam değerleri global düzeyde korunmuş olmakta ve altın üretiminin, (kesim III)’teki sermayenin organik bileşiminin [yani (c) ile (v) ilişkisi] ortalama sosyal organik bileşime eşit olduğu koşullarda yapıldığını varsaymaktadır. Bir başka deyişle para üretiminin kapitalistik koşullarda nötr olduğu kabul edilmiş olmaktadır.

Okumaya devam et  MARX’TA PARA (33)

Tahmin edileceği üzere, bu Marx’ın değil ama Ricardo’nun yaklaşımıdır.

Paraya bu yaklaşım, bizi, paranın kendi koşulları tarafından özgün bir üretimle yapıldığı sonucuna götürecektir.

(Sürecek)

(1)Marx’ın ‘genel eşdeğer’ anlayışı (notion), 1960-70 yılları arasından alabildiğine tartışılmış ve 80’li yıllarda özellikle ‘regülasyon okulu’ tarafından yeniden güncellenmiştir denilebilir. Ancak  bu sonuncu, keynezyen ve post-keynezyen renkler barındırarak, önce ‘değer kuramı’dan ve giderek, ‘marksist anlayış’tan uzaklaşmış ve neo-klasik yaklaşımın ‘subjektif’ (yararlılık-ütilité) anlayışı ile klasik yaklaşımın ‘objectif’ (emek) yaklaşımı arasında bir yerde konumlanmıştır. Bu konuda bkz. Suzanne de Brunhoff, « Régulation et monnaie : quelques remarques », Actuel Marx 1995/1 (N° 17), pp: 85-92

(2) The theory of capitalist development, Londres, 1946


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir