Gence Soykırımı, İnsancıl Hukuk ve Cenevre Sözleşmeleri

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

Gence Soykırımı, İnsancıl Hukuk ve Cenevre Sözleşmeleri

Ermenistan’ın bir yerlere güvenip işgali genişleterek sürdürme siyaseti geri tepince, askeri mağlubiyet sivillere saldırı ile telafi edilmeye çalışılmıştır. Uluslararası Hukuk açısından son derece önemli olan BM Güvenlik Konseyi kararlarına karşı işgalin bugüne kadar elbette karşılığının olması gerekmekteydi. Fakat bütün yaptıklarının yanına kâr kalması, hatta daha fazlası için teşvik edilmesi, son saldırıların temelini oluşturmuştur.

Minsk süreci kağıt üzerinde devam ederken Ermenistan’ın yeni saldırıları üzerine Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarmak için harekete geçmesiyle çatışmaların ilerlemesi, bu süreçte barışı bozan, güvenliği tehdit eden tarafın sorguya çekilip cezalandırılması, saldırgan ve suçlu tarafın tazminat ödemesi gibi hususlar, “Savaş Hukuku”nun konusudur. Savaşta sivillere saldırı ise “İnsancıl Hukuk” (Humanitarian Law) kapsamındadır.

1949 Cenevre Sözleşmeleri, İnsancıl Hukukun omurgasını oluşturmaktadır. Bu sözleşmeler, esirlere muamele, yaralıların tedavisi, sivil hedefler ile eğitim, kültür ve dini kurumlarının saldırı hedeflerinin dışında kalması vb. konularda farklı belgelerden oluşmaktadır. Bunlara 1949 sonrasında birçok protokoller ile önceki kapsamı genişleten düzenlemeler eklenmiştir. Soykırımı Yasaklama ve Cezalandırma Sözleşmesi yanında Cenevre Sözleşmeleri’nin ihlali de “İnsanlığa Karşı Suç” kabul edilip Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaktadır.

Ermenistan’ın savaş meydanındaki kayıplarını sivil hedeflere saldırıyla Azerbaycan askerlerinin ve halkının moralini bozmaya, geri çekilmeye zorladığı düşünebilir. Belirtmek gerekir ki gerek başta Hocalı Soykırımı olmak üzere 1990’lardaki cinayetler, gerekse 1915 Tehcirine giden yolda Rus destekli çetelerin isyan mahallerindeki katliam, tecavüz, diri diri yakma, kazığa oturtma gibi mezalim ve vahşetleri, bir anlamda son çatışmalarda da tekrarlanmıştır. Evlerinde uyuyan sivillere, hatta cenazelerini defneden insanlara yönelik saldırılar, Azerbaycan halkını işgal altındaki topraklarını kurtarmak üzere daha da heyecanlandırmış, birleştirmiştir. Buna karşın Aliyev’in kesinlikle Ermeni sivil hedeflere saldırılmayacağı beyanını dünyanın alkışlaması gerekmektedir. Öte yandan Ermenistan halkı ve askeri, bu anlamsız ve vicdansız saldırganlığın tehlikeli piyonu olmaktan yorulmuş, dolayısıyla Erivan’ın vahşi planı ters tepmiştir.

Azerbaycan’ın vatanını kurtarma hareketi, Batılıları endişeye sevketmiş, diplomatik çözüm görüntüsü altında işgalin devamı için zorlama ateşkes kararları alınmıştır. Bu kararları dahi Ermenistan, sivillere saldırı ile bozmuştur. 12 Ekim’de başta Gence olmak üzere çatışma alanı dışındaki sivil hedeflere yönelik saldırılarda, kundaktaki çocuklar dahil 40’tan fazla can kaybı yaşanmış, yüzlercesi yaralanmıştır. Belirtmek gerekir ki savaşan unsurlara ve askeri hedeflere saldırının Savaş Hukuku’nda bir yeri vardır. Ancak son saldırılarda Gence, Mingecevir, Terter ve diğer bölgelerde ölen, sakat kalan ve yaralananların “suçu” Azerbaycan Türkü olmaktır. Dolayısıyla etnik bir grubun kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması, sakat bırakılması sözkonusudur. Bu eylem ise Uluslararası Hukuk’ta soykırım olarak tanınmaktadır.

Öte yandan Cenevre Sözleşmelerinin ortak üçüncü maddesi, silahlarını teslim eden, yaralı, tutuklu veya başka bir nedenle savaş dışı kalan, çatışmaya katılmayanlara, ırk, renk, din vb. ayrım gözetmeksizin insani muamele yapılmasını öngörmektedir. Bu gibi kişilere saldırmak, öldürmek, yaralamak, rehin almak kesinlikle yasaklanmıştır. Bu durumda Gence ve diğer sivil hedeflere yönelik saldırıların kesinlikle yargılanması ve cezalandırılması gerekmektedir.

Sözkonusu sivillere yönetlik saldırıların duyurulması, kınanması ve hukuki yollara başvurulması konusunda Azerbaycan’ın girişimleri son derece önemlidir. Bu kapsamda Bakü’deki büyükelçilerin Ermenistan füzeleriyle tahrip edilen Gence’ye götürülmesini takdirle karşılıyoruz. Bakü yönetiminin son saldırıları büyükelçilikler, medya ve diğer kamu diplomasisi zeminlerinde olabildiğince gündeme getirmesi gerekmektedir. Sadece Bakü’deki diplomatik misyonlar nezdinde değil her ülkedeki Azerbaycan temsilcilerinin o ülke yönetimi ve medyasıyla sözkonusu bilgileri görsel ve yazılı metinlerle daha yoğun bir şekilde paylaşmaları beklenmektedir.

Birçok batılı gazete Dağlık Karabağ’dan “Ermenistan’ın Azerbaycan’daki Anklavı” ifadesini kullanmaktadır. Bu anlamda anklav, Azerbaycan ülkesi içindeki Ermenistan toprağı demektir. Belirtmek gerekir ki bu gibi haberciler veya yorumcular, aslında böyle bir statünün olmadığını bilebilirler. Veya yoğun Ermeni propaganası etkisiyle bu ifadeyi kullanmış olabilirler. Halbuki gerek SSCB dağılıncaya kadar yürürlükte olan 1936 Anayasası, gerekse bu Anayasanın belirlediği sınırların değişmezliğini kabul eden Bağımsız Devletler Topluluğu kuruluş sözleşmeleri, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan içinde özerk bir cumhuriyet olduğunu kabul eder. Başta Rusya olmak üzere eski Sovyet cumhuriyetlerinde birçok özerk bölge bulunmaktadır.

Mesela Dağıstan Özerk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu bünyesinde olup Azerbaycan’a bağlı olmadığı gibi Dağlık Karabağ da Azerbaycan bünyesinde olup Ermenistan ile hukuki bir bağı bulunmamaktadır. Dağıstan nüfusunun Müslüman veya Türklerden oluşmasına dayanarak kimse buranın Azerbaycan’a bağlı olduğunu iddia etmemektedir. Dağlık Karabağ’ın sadece merkezi Hankendi’de önemli miktarda Ermeni nufusu bulunmaktadır. Bundan hareketle Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlı olduğunu öne sürmek dünyayı aptal yerine koymak demektir. Tamamının Ermeni olması da sonucu değiştirmez. Bir medya kuruluşu bu yanlışı paylaştığında o ülkedeki Azerbaycan misyonu derhal harekete geçmeli, gerekirse medya kuruluşunu ziyarete gitmeli veya yetkilisini elçiliğe çağırmalı yahut yazılı talep yoluyla sözkonusu ülke yasaları çerçevesinde tekzip ve düzeltme hakkını kullanmalıdır.

Bu aşamada Azerbaycan yönetimi diplomasi ve hukuk zeminlerini kullanırken muhtemelen Minsk süreci şartlarında gündeme getirmediği Hocalı Soykırımı suçlularını da Gence’ye saldırı emrini verenlerle birlikte öncelikle kendi mahkemelerinde yargılama aşamalarını başlatmalıdır. Çünkü günümüzde Gence halkına yönelik saldırılarla çeyrek asır önceki Hocalı ve diğer bölgelerdeki soykırımlar aynı siyasetin parçasıdır. Yargı süreci başlayanca, suçluların da aynı ideoloji, çevre, parti, kurumdan geldikleri görülecektir. Bu anlamda Erivan yönetimi son saldırılarıyla, bir şekilde gündeme gelemeyen Hocalı Soykırım suçlularının da öncelikle Azerbaycan mahkemelerinde, daha sonra uluslararası zeminlerde yargılanması, Interpol üzerinden tutuklanması, cezalandırılması fırsatını sunmuştur. Bu fırsatın en önemli zemini ise başta Cenevre Sözleşmeleri olmak üzere İnsancıl Hukuk düzenlemeleri ve Soykırımı Yasaklama ve Cezalandırma Sözleşmesidir.

Öncevatan, 20.10.2020

[email protected]

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya - Gencede bebek katliami b280b6c7 2bf9 4f1d b016 6e9335151cfe 1

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Alaeddin Yalçınkaya, 1961'de Elazığ'da doğdu. Adapazarı Ozanlar Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1987-1996 yılları arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İ.Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "Cemalettin Efgani ve Türk Siyasi Hayatı Üzerindeki Etkileri" konulu teziyle 1990’da Yüksek Lisans, “Sömürgecilik-Panislamizm Işığında Türkistan” başlıklı tezi ile 1995’te doktora eğitimini tamamladı.

1993-1994 yıllarında, New York University, Center for Middle Eastern Studies'de visiting scholar statüsüyle araştırmalarda bulundu. 1996’da Sakarya Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent, 2000 yılında doçent, 2007’de Profesör olan Yalçınkaya, 2013 yılından beri Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesidir.

Yayınlanmış kitaplarından bazıları, "Yetmiş Yıllık Kriz: Sovyetler Birliği'nde Moskova - Türkler İlişkileri", "Almatı'dan Akmola'ya Kazakistanı'ın Başkenti", "Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları", "Etnik Düğümlerden Küresel Kördüğüme Kafkasya'da Siyasi Gelişmeler" başlığını taşımaktadır.

Yalçınkaya, Sakarya, Kocaeli, Bahçeşehir, Marmara üniversiteleri ile İstanbul, Şükrü Balcı Polis MYO'nda Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Örgütler, Diplomatik Yazışma Teknikleri, Bölgesel Dış Politika, Türk Dünyası ve Kafkasya, İnsan Hakları Hukuku gibi alanlarda lisans ve lisansüstü seviyesinde dersler vermiştir/vermektedir.

Evli ve iki çocuk babası olan Yalçınkaya, halen Marmara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıdır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Babam Uğur Otluçimen de o anda ekmek alıyormuş fırıncıdan o da hakkın rahmetine kavuşmuş. Allah rahmet eylesin.

  2. Benimde annemin amcası Abdullah Soylu dedemiz bu olayda şehit olmuştur. Kendisi o tarihte bölgede fırıncılık yapmaktadır ekmek dağıtımı yaparken o…

  3. Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı?! Hadisler? KUR’AN!? Din’den beslenenler-sömürücüler-din satıcıları; ‘Tanrı-Allah-Kitap-Kur’an’ söylemiyle bireysel olması gerekirken, kurumsallaştırdıkları ‘inancı’ önce; Yahudilik-Hıristiyanlık-Budizm gibi farklı dinlere,…

  4. pavarotti de güzel söyler Oçi Çorniye’yi

  5. Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!? Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme,…

  6. KUR’AN! Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile…

  • BAKMAK ve GÖRMEK

    BAKMAK ve GÖRMEK

                Kimi yazılarımda ‘ben söze bakarım’ dediğim için eleştiriler almıştım.             Bu uzsözün tamamı; “ben söze bakarım söz mü diye, bir de söyleyene bakarım adam […]


  • “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    Yaşanan depremler olası İstanbul’da beklenen depremi gündeme taşıdı. Uzmanlar İstanbul’da yıkıcı depremin olabileceğini söylüyor ve tedbir almada geç kalınmaması gerektiğinin altını çiziyorlar. Prof. Dr. Naci […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    Türkiye’de önümüzdeki dönemde yapılacak seçimler için, herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • Orta Asya’da Türkler

    Orta Asya’da Türkler

    Türkmenistan’daki ‘Türk’ ile Türkiye’deki ‘Türk’ aynı insanları mı ifade ediyor? Eğer öyleyse, neden ikisinin arasında isimleri başka insanlara atıfta bulunan ülkeler var? İran, Irak, Suriye […]


  • Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar” diyor şair. Yaşam Tercihimizde Yavaş Yavaş Ölümü Mü? Yoksa Yaşamı Anlayarak Ölmek mı? Brezilyalı şair Martha Medeiros’un 1961 yılında yazdığı “Ağır […]


  • HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR? HÜSEYİN MÜMTAZ KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bir gazetecinin; “14 Mayıs sonrası Türkiye politikasını değişirse siz aynı çizgide kalmaya devam edecek misiniz?” sorusuna, “Böyle doğdum, […]


  • Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Turizm sezonunda bu yıl daha çok İngiliz Türkiye’ye gelecek. Özellikle Marmaris, Bodrum gibi tatil yörelerinde bu yaz daha çok İngiliz göreceğiz. Marmaris, Dalaman ve Bodrum’a […]


  • Yine bir deprem uyarısı…

    Yine bir deprem uyarısı…

    Depremler tehlikesi halen devam ediyor. Uzmanlar yeni depremler konusunda yeni uyarılarda bulunuyor. Şimdi de Bingöl masaya yatırıldı. Bingöl’de de deprem olabileceği konusunda yeni uyarılar geldi. […]