YENİ BİR ‘HALKÇILIK’ TANIMINA DOĞRU (2)

            Madem ki, ‘yeni’ yani varolanların dışında bir ‘Halkçılık’ tanımlamasına yöneliyoruz veya aynı anlama gelmek üzere yeni ‘kavramsallaştırma’ çabası içerisindeyiz, bu yeni bir ‘Kuram’ kurma anlamına da gelecek demektir. - Habip Hamza ERDEM

            Madem ki, ‘yeni’ yani varolanların dışında bir ‘Halkçılık’ tanımlamasına yöneliyoruz veya aynı anlama gelmek üzere yeni ‘kavramsallaştırma’ çabası içerisindeyiz, bu yeni bir ‘Kuram’ kurma anlamına da gelecek demektir.

            Her şeyden önce bu, bir ‘bilimsel çaba’ olarak belli bir ‘yöntem’e dayanmak durumundadır.

            Sonra yöntemin uygulanacağı ‘alan’ın  (domaine) belirlenmesi gerekmektedir.

            Akademik çalışmalar ve ‘tez’ savunmalarında bu ilkelere ne denli uyulmaktadır, bilinmez (veya iyi bilinmektedir de denilebilir) konumuz dışında kalsın.

            Ancak şu kadarı belirtilmelidir ki, onsekizinci yüzyıldan itibaren kurulan tüm ‘sosyal kuramlar’ değişmekte olan ‘sosyal yapı’nın eleştirel çözümlemelerine dayanan çalışmalar olup, ‘akademi’ içi veya dışından olmasının pek önemi yoktur.

            Dahası kimi ‘genel kuram’ veya ‘büyük ideolojiler’ akademik dünyanın dışında geliştirilmiştir denilebilir.

            ‘Düzen’in ‘öz’ü üzerine düşünceler geliştirip, bugün dilimizden düşürmediğimiz ‘liyakat’ı öne çıkaran Saint-Simon mu akademisyendi; İngiliz bireyciliğine (indivüdüalizm) karşı dilde yenileştirme (neolojizm) çabası güderek ‘sosyalizm’ kavramını bulan Pierre Leroux mu; mülkiyetin ‘öz’ünün çalıp/çırpma olduğunu ortaya koyan Proudhon mu; sömürünün kaynağının doğrudan insan değil ama paranın ‘sermaye’ye dönüşümü olduğunu açıklayan Marx mı akademsiyendi?

            Örnekler çoğaltılabilir ve günlük konuşmalarda ileri geri ‘alıntı’ yapılan büyük düşünür, filozof ya da ‘sosyal bilimci’lerin biricik özelliği, çalıştığı konuların ‘öz’ünü yakalamakta gösterdikleri başarılardır denilebilir.

            Kaldı ki, şair, yazar ve romancıların başarıları da dile getirdikleri kimi ‘öz’lere ilişkin değil midir?

Okumaya devam et  HALKÇILIK TİPLERİ (9)

            Demek ki tüm kavramsallaştırma çabaları ortaya çıkardıkları ‘öz’e (essence des choses) göre değerlendirilmek durumundadırlar.

            Ne var ki, incelenen ve yada irdelenen ‘konu’ ya da ‘nesne’ (objet, domain her ne ise o) çeşitli ‘bilimsel disiplin’lere göre sınırlandırılmak durumundadır.

            Ya da, güncel yaşamda, örneğin bir tek amacı seçilmek olan ‘siyasetçi’nin ‘Halk’a bakışı veya ‘Halkçılık’ anlayışının belli sınırlar içinde kalmasından doğal ne olabilir diye sorulabilir.

            Veya tek amacı daha fazla mal satmak olan bir sermayedarın ‘Halk’ denilince ne anlayabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir.

Demek ki, bir ‘kavram’a, psikolojide, sosyolojide, ekonomi-politikte ya da politika biliminde farklı ‘anlamlar’ yüklenebilmeketedir, ki ‘kavramlar göçü’ başlıklı yazı dizimizde bu konuyu ayrıntılı biçimde ele almıştık.

Oysa biz eğer bir ‘genel kavramsallaştırma’ amacıyla yola çıkmışsak, bütün bu farklı disiplinlerin üzerinde ortaklaşabileceği bir ‘Halkçılık’ anlyışının ‘öz’ünü yakalamak ya da denildiği üzere ‘temellendirmek’ durumundayız.

Ki, bu tür bir çaba, zorunlu olarak kavramın tarihsel ve felsefî yorumlanışına uzanmak durumundadır.

Eğer Pierre Rosanvallon’un yaklaşım biçimi ele alınacak olursa; öncelikle ‘Halkçılık’ın anatomisi çıkarılıp ondan bir ‘ideal-tip’ yaratılabilir; sonra bu ‘ideal-tip’in tarihsel olarak demokrasi biçimleriyle nasıl eklemlendiği ele alınıp, son olarak bütün bunların bir genel eleştirisine girişilebilir.

Ancak ve ne var ki, ‘popülizm’ kavramı yerine ‘Halkçılık’ kavramının kullanılması bir başına eleştirel bir tutum olup, burada sıradan bir çeviri sorunu olmanın ötesinde ‘sözcüklerin gücü’ konusuna değinmek gerekir.

Okumaya devam et  Atatürkçülük ilkeleri, Halkçılık

Örnek olsun, ‘Ey ahali’ diye başlayan bir konuşmanın, doğrudan ezilmiş, yoksul, emekçi veya kısaca çile çeken bir kesime yönelik olacağı apaçıktır; oysa ‘sevgili halkım’ ya da ‘değerli halkımız’ denildiğinde, apansız o ezik, yoksul veya çilekeş  aynı ‘kitle’de bir ‘moral üstünlük’ duygusu belirecektir.

O nedenle, artık gına getiren ‘popülizm’ yerine ‘Halkçılık’ demek daha başlangıçta yeni bir ‘söylem’in başlayacağı anlamına gelecektir.

(Sürecek)


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir