HALKÇILIK TİPLERİ (7)

            Avrupa’da ‘popülist söylem’e ilişkin son yıllarda ilginin arttığı gözlemleniyor. - Michelet

            Avrupa’da ‘popülist söylem’e ilişkin son yıllarda ilginin arttığı gözlemleniyor.

Kimi zaman ‘Yükselen Milliyetçilik’ biçiminde sunulan ‘toplumsal dalgalanma’nın nedenleri üzerine çalışılırken, kimi yazarlar da yeni bir ‘tiyatro’nun (dramaturgie) sergilendiği kanısında.

            Örneğin Gérard Bras, geçen yazıda sözünü ettiğimiz Federico Tarragoni’nin “Popülizmin demokratik esprisi” başlıklı çalışmasını bu bağlamda eleştirmeyi denemektedir (*)

            Gérard Bras’ya göre, nasıl ‘liberal’ tiyatro karşısında ‘sınıf savaşı’ tiyatrosu geliştirilmiş ise, şimdi de bir ‘popülizm’ tiyatrosu gündeme yerleştirilmiş bulunmaktadır.

            Başka bir deyişle, bir ‘politik kuram kavramı’ olan ‘popülizm’, Yves Citton tarafından ileri sürülen medya oligarşisi (médiarchie) yoluyla ‘siyaset sahnesi’nde sahneye konulmuş bulunmaktadır.

            Bilindiği kadarıyla İtalya’da Berlusconi’nin ve Türkiye’de Dr Recep’in, medyanın büyük çoğunluğunu tekeli altına almış olması sözkonusu ‘médiarchie’nin hiç de yabana atılır bir gelişme olmadığını gösteriyor olabilir.

            Eğer Türkiye’deki ‘üniversite’lerin denetim altına alınması da gözönüne alınırsa, politik kuramın temel kavramlarının nasıl ‘keyfe göre’ göre yorumlanacağını kestirmek pek zor olmayacaktır.

            Oysa, yadsınması boş bir çaba olarak bilinmektedir ki, ‘popülizm’ kavramının ‘sol’ bir anlayışa ait olduğu tarihsel bir gerçekliktir.

            ‘Médiarchie’ ise, bilimsel bir çözümleme yapmak yerine, belli bir yöne yönlendirmek için ‘yapay’ bir ‘zihniyet’ yaratılmasına yardımcı olmaya çalışmaktadır.

            Özellikle Türkiye’de belli bir ‘Dava adamı’ yaratılmak istenmesi bunun en somut kanıtı olarak görülebilir.

            ‘Dava’ nedir, ne zaman ‘gerçekleştirilmiş’ olacaktır gibi sorular her zaman boşlukta kalmaktadır.

Okumaya devam et  HALKÇILIK TİPLERİ (14)

            Bununla birlikte, Gérard Bras’ya göre, gerek sol ve grekse ‘médiarchique’ anlayışların her ikisi de ‘halk adına’ bir söylem geliştirdikleri için, bir ‘etno-nationalisme’den sakınmaları pek kolay olmayacaktır.

            Zaten sözde ‘yükselen milliyetçilik’ anlayışı ile dünya genelinde yükselen bir ‘popülist söylem’ arasındaki ayırım çizgilerini belirlemek de, ilk bakışta kolay olmayabilecektir.

            Tam da bu nedenle, örneğin  sözde ‘Yerli ve Millî’ bir anlayışa karşı ‘Halkçı’ bir söylemin geliştirilmesinin gerekliliği ortaya çıkmış olmaktadır.

            Ancak öncelikle ‘Halk’ın yeniden tanımlanması gerekmeyecek midir?

            Oysa, biliyoruz ki özelikle 1980’lerden sonra, örneğin ‘Ulus ve Ulusalcılık’ (Ernst Gellner, Nations et nationalisme, Paris, Payot 1983.) türü yayınlarda olağanüstü bir artış gözlemlenmesine karşın, doğru dürüst bir ‘Halk’ tanımlanması yapılamamıştır.

            Eğer ‘Ulus ve ulusçuluk’ bağlamından hareket edilecek olursa, ‘popülizm’in de ‘Milliyetçilik’ ya da ‘Ulusalcılık’tan bir farkı kalmayacaktır.

            İşte seksenli yıllardan sonra ortaya çıktığı ileri sürülen ve ‘demokrasi krizi’ olarak adlandırılan ‘temsil ve yönetim’ sorunlarına çözüm olarak, yazarına göre değişen bir ‘popülizm’ anlayışı geliştirilmek istenmiştir.

Kuşkusuz bu anlayışın tarihsel temellerine inmek için ondokuzuncu yüzyıl düşünürlerine değin gitmenin büyük bir yararının olmayacağı söylenebilir.

Çünkü, o dönemde, örneğin Michelet için ‘halk için’ konuşan ve ‘halktan biri’ olup ‘halk gibi kalacak’ olan herkes ‘Halkçı’ yani ‘popülist’ olarak tanımlabilirdi.

Oysa günümüzde ‘halk için’ deyip ‘kendisi için’ çalışan, ‘halktan biri’ olarak gelip ‘halktan uzaklaşan’ birini, her ne yaparsa yapsın, ne ‘halkçı’ ve ne de ‘popülist’ olarak tanımlamanın olanak ve olasılığı yoktur.

Okumaya devam et  HALKÇILIK TİPLERİ

Tam tersine, ‘Halk’ın bizzat emansipasyon yani kendi ‘rüştünü ispatlama’ durumunda bir ‘Halk’ın varlığından sözedilebileceği söylenebilir.

Kuşkusuz bu halkın ‘rüştünü ispat’laması için çalışana da ‘Halkçı’ denilebilecektir.

Bunun için de, Gramsci’nin dediği gibi, Devlet’in ya da toplumsal yapının yarattığı bir ‘ulusal/halkçı imaj’ın (imaginaire national populaire) yıkılması ve ya da ‘yeniden kurulması’ gerekmektedir ki, kimi yazarların ‘halk kurmak’ teriminden sözetmiştik.

     (Sürecek)

(*) Gérard Bras, « La dramaturgie ‘populiste’ et ses impasses », Analyse Opinion Critique (AOC), 18 novembre 2021,https://aoc.media/opinion/2021/11/17/la-dramaturgie-populiste-et-ses-impasses/, Federico Tarragoni,  L’esprit démocratique du populisme , Paris, La Découverte 2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir