Site icon Turkish Forum

KEMGÖZLÜK ETMEK İSTEMEM

            Bir kaç hafta önce aşağıdaki alıntıya dayanarak, ünlü yerbilimci Celâl Şengör için ‘Celâl Kemgöz’ diye bir yazı yazmıştım. - zafer partisi umit ozdag

            Bir kaç hafta önce aşağıdaki alıntıya dayanarak, ünlü yerbilimci Celâl Şengör için ‘Celâl Kemgöz’ diye bir yazı yazmıştım.

            Güya Celâl hoca şöyle demişti:

“Geçen gün 4 adayın eğitimlerini inceledim, gözlerime inanamadım.Yahu bir tane aday var, adam doktora mezunu. Strateji, ekonomi, iktisat… ne ararsan var. Deprem üzerine yaptığı çalışması var muazzam, hayran kaldım. 5 dil biliyormuş. Oğan Türkiye için bir şans”.

Her ne kadar alıntının biçeminden bu sözlerin bir konuşmaya ait olduğu çıkarılabilse de; Celâl hocanın biçemine çok benziyordu.

Ancak, Celâl hoca bu sözlerin kendisine ait olmadığını ve yapılanın bir ‘ahlâksızlık’ olduğunu açıkladı.

Peki ama bu tür bir ‘ahlâksızlık’ı kim yapabilir diye soracak olursak, bunun ancak kendilerini ‘Milliyetçi’, ‘Türkçü’, ‘Turancı’ ve hatta biraz da ‘Atatürkçü’ olarak sunan fakat ‘siyasal ahlâk’tan zerre nasiplenmemiş kesimler olabileceğini öngörebiliriz.

Çok uzağa gitmemize gerek yok, Devlet Bahçeli’nin Türkiye siyasal yaşamındaki çizgisine bakarak, ‘siyasal ahlâksızlık’ın  nasıl yapılabileceği konusunda bir görüşe varmak en kolay olanıdır.

İçinde bulunduğu koalisyon hükûmetini, ortaklarına danışmadan, ‘siyasal ahlâk’ ilkesine aykırı biçimde bozarak ‘erken seçim’e götüren bu sözde ‘Milliyetçi’, ‘Türkçü’, ‘Turancı’ ve hatta biraz ‘Atatürkçü’ Devlet Bahçeli değil miydi?

17/25 Aralık’ diye Türk siyasal tarihine kazınan yolsuzluk, gasp ve irtikap olaylarının ve resmi ‘suçüstü’ dosyalarının takipçisi olacağına namus ve şeref sözü verip, sonradan dosyanın küllenmesine gözyuman da bu ‘maneviyatçı’ Devlet Bahçeli değil midir?

Tekeden süt sağılmaz Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz diye avaz avaz bağırdıktan sonra RTE’nin kuyruğuna takılıp Türkiye’yi insanlık tarihinin görüp göreceği en karanlık ‘başkanlık sistemi’ne taşıyan bu sözde ‘Ülkücü’ Devlet Bahçeli değil midir?

            Yoksa gelişigüzel kullanılan ‘ülkücülük’, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuruluş ilkelerinden uzaklaştırarak bir ‘Ortadoğu Prensliği’ haline dönüştürmekti de, biz mi anlayamamıştık?

Andımızın uygulamadan kaldırılması üzerine, “Mahallenin ilkokul çocuklarına her hafta Erdoğan’ın evinin önünde ‘andımız’ı okutmazsam namerdim” diyen Devlet Bahçeli’nin ne kadar mert ve ne kadar ‘Atatürkçü’ olduğu ortaya çıkmış değil midir?

Dr Recep’in himmetine sığınıp mafya babalarını yasalara aykırı biçimde hapishanelerden çıkarmak mıdır ‘Türkçülük’?

On milyondan fazla Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı ve Afrikalı kaçkının tüm Türkiye’ye yerleşmesine göz yumup onlara Türk kimliği vermek midir ‘Turancılık’?

Kuşkusuz hiçbiri değil.

Ancak “Strateji, ekonomi, iktisat… ne ararsan var olan… doktoralı ve birkaç dil bilen” Sinan Oğan’ın, “Strateji, ekonomi, iktisat… ne ararsan var olan… doktoralı ama yabancı dil bilmeyen”  Devlet Bahçeli’nin yanına koşmasından doğal ne olabilir?

Çünkü bunlar, kuruluşlarından buyana, A’dan Z’ye gomünizm düşmanlığıyla yetişen ama ‘ülkü’ nedir, ‘Türklük’, ‘Turancılık’, ‘Atatürkçülük’ nedir bilmeyen ve sadece alınlarına ‘Milliyetçilik’ yaftası yapıştırmakla övünen ‘kurşun asker’dirler.

Bugün Devlet Bahçeli aracılığıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın ss’leri, yarın Sinan Oğan, öbürgün Ümit Özdağ’ın yardakçıları olabilirler.

Sözün kısası bu kesimlere kesinlikle güven olmaz.

Ancak, elli yıldan buyana Devlet’in kılcal damarlarına yerleştirilmiş birimleriyle her dönemde ‘siyaset’in biçimlenmesinde kullanılmaktadırlar.

Biz bunları seksen öncesi ‘Milliyetçi Cephe’ hükûmetlerinden buyana yaşayarak gördük.

Bugünkü ‘seçim’lerde ise nasıl ‘süreci’ bulandırdıkları ve halkın genelinin ‘algı’sıyla nasıl oynadıklarını görüyoruz.

Bunların  ‘insanî’, ‘ahlakî’, ‘siyasî’, ‘dinî’, ‘manevî’ herhangi bir ‘değer’i içtenlikle savunduklarını, kendi payıma son elli yılda ben görmedim.

Kanımca, bunlar ancak ‘Millet İttifakı’ içine eritilebilir ve eğitilebilirlerse, ‘insanî’, ‘ahlakî’, ‘siyasî’, ‘dinî’, ‘manevî’ ‘değer’lere kavuşturulabilirler.

Ve Sağıralioğlu gibi müzmin tafralarından kurtularak, gerçek ‘Ülkü’ nedir, ‘Türklük’, ‘Turancılık’, ‘Atatürkçülük’ nediri kavrayabilirler diye düşünüyorum.

Kuşkusuz, yanlışlıkla Celal Şengör için kullandığım ‘Kemgöz’lüğe düşmek istemem.

Ne var ki, Sinan Oğan’ı gördükten sonra, bu yazıyı da Ümit Özdağ’ın kararından önce yazarak, sözünü ettiğim olasılığın Zafer Partililer için geçerli olup olmayacağını göstermek istedim.

Bakalım olanağı var mıymış yoksa bunların gerçekten ‘Milliyetçi’ olmaktan çok ‘ayak oyunu ustası’ oldukları bir kez daha ortaya çıkacak mıymış.

Yirmidört değil sadece oniki saat sonra göreceğiz.

Exit mobile version