Kıyamet?

Sistem bir yandan radikal dinci yönetime doğru kayarken; bir yandan da din satan tarikat-cemaat-diyanet, saltanatlarında ki ihtişamlı yaşamlarına köle olarak hizmet edecek, özellikle çocukları ve kadınları kendilerine ‘kul’ yapmaya devam ediyorlar.Bu zalimlerin ellerinden çocuklarımız, dillerinden Kitabımız KUR’AN kurtarılmalıdır. - big bang kiyamet

Kıyamet? KUR’AN!

Sistem bir yandan radikal dinci yönetime doğru kayarken; bir yandan da din satan tarikat-cemaat-diyanet, saltanatlarında ki ihtişamlı yaşamlarına köle olarak hizmet edecek, özellikle çocukları ve kadınları kendilerine ‘kul’ yapmaya devam ediyorlar.
Bu zalimlerin ellerinden çocuklarımız, dillerinden Kitabımız KUR’AN kurtarılmalıdır.

Bu kara-kapkara zalim yobazların konumuz olan ‘kıyamet’ hakkında anlattıkları ve KUR’AN’da yer almayan ‘kabir azabı’ yalanları sanki gitmiş, yaşamış, görmüş gibi, nasıl da iftiralarla dolu.

‘İftira’ya, özellikle kadının namusuna yapılan ‘iftira’ya TANRI, KUR’AN (Nur,4). ayetinde önemle vurgu yapmış; ‘İftira edenin ömür boyu sözlerine güvenmeyin-tanıklığını asla kabul etmeyin’ uyarısını yapmışken!!

Muhteşem-muazzam-mükemmel ilâhî Kitap KUR’AN açık ve net konuşur.
‘Kıyamet’ hakkında aşağıda yer alan TANRI’nın ayetlerini okuyunca hiç;
birilerinin anlatmasına ve yoruma gerek var mı?
Kendiniz karar verin!

(Kıyamet suresi,1-40)
“Kıyamet-Diriliş gününe yemin ederim!
Kendini özeleştiriye tabi tutup hatalarından dolayı pişmanlık duyanlara andolsun!
Yoksa insan, kemiklerini asla bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
Hayır! Sanıldığı gibi değil; Bizim, insanı parmak uçlarına varıncaya dek-tüm organlarını tam bir biçimde yeniden düzenlemeye gücümüz yeter.
Fakat insan (dünyada istediği gibi yaşamak için) önünde duran (kıyamet ve âhiret) gerçeğini yalanlamak ister. ‘Yeniden Diriliş-Kıyamet günü ne zamanmış?’ diye alaylı bir şekilde sorar!
Gözler, şimşek çakıp-dehşetle kamaştığında-her şeyin ortaya çıktığını gören göz fal taşı gibi açıldığında,
Ay tutulduğunda/kapkara kesildiğinde,
ve Güneş ile Ay bir araya getirildiğinde,
işte o gün insan: ‘Nereye kaçayım-sığınacak yer nerede?’ diye kıvranır durur.
Hayır…Hayır! O gün insanın kaçıp sığınacağı hiçbir yer yoktur.
İşte o gün insanın gidebileceği-varılıp durulacak tek yer Rabbinin huzurudur.
O gün insana yapıp önceden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir-hepsi bildirilir.
O gün insan, kendi aleyhine-kendi kendisine tanıktır-bir takım özürler ortaya atsa da-mazeret arayıp yaptıklarını gizlemeye çalışsa da…
O inkârcı insan çaresiz kalınca ne yapacağını şaşırır telaşla-aceleye getirip yaptıklarına mazeret arayıp-geçiştirmeye çalışarak, dilini dolaştırıp durur.
Şüphesiz bütün yaptıklarını bir araya getirmek ve onları sana okutmak Bize aittir.
Biz sana o defterden-(Hard Diskten) neleri gösteriyorsak, onları takip et/seyret.
Sonra hatırlamadıkların olursa onları açıklamak ve detaylandırmak bize aittir.
Hayır, hayır…İşin aslı, siz şu kısa süreli dünyayı-hemencecik geleni-aceleyi seviyorsunuz.
Ve sonradan geleceği önemsemiyorsunuz-ahireti umursamıyorsunuz.
O gün birtakım yüzler sevinçten parlayacak,
Rablerine doğru bakarken.
Birtakım yüzler de asık-buruk-somurtkan olacak-ümitsizlikle kararacak!
Çok ağır bir yük taşımış gibi belini bükecek bir felâketle karşı karşıya kaldığını-yaman bir hesap yöneleceğini anlayacak.
İş, onların sandığı gibi değil-aklınızı başınıza toplayın ey insanlar! Can boğaza-köprücüklere gelip dayandığı zaman,
‘Yok mu buna bir çare, ölümü engelleyecek birileri yok mu?’ diye feryat edilecek.
Artık ölüm sancıları içinde kıvrandığında eli ayağı birbirine dolanacak-dünyadan ayrılma vaktinin geldiğini anlayacak!
O gün sevk, yalnızca Rabbine doğrudur-işte o gün tüm yollar-gidiş ancak Rabbinedir.
İnkarcı insan, elçinin bildirdiğini-gerçeği ne doğruladı-ne onayladı-ne söze inandı ve ne de destekledi.
Aksine-tam tersi, hakikati yalanladı ve reddetti.
Sonra da böbürlenerek-çalım sata sata kendinden yana olanlara-yakınlarına gitti-hep kibirlendi, tarafı etrafı kendine yeter sandı.
Yazıklar olsun böylesine, yazıklar!
Evet, yazıklar olsun ona, yazıklar!
Yoksa o insan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
Yoksa o, ayarlanmış-dökülen meniden bir nutfe değil miydi?
Sonra bir ‘alâka’ oldu da embriyoya dönüştü, Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.
Sonra ondan erkek ve dişi çiftler türetti-iki çifti, erkeği ve dişiyi vücuda getirdi.
Öyleyse düşünün! Peki, bütün bunları yapan Allah, ölüleri tekrar-yeniden diriltmeye güç yetiremez mi-ölüleri diriltmeye Kâdir-Güç Yetiren değil midir?”

Okumaya devam et  KUR’AN ve NUTUK-6

(Tekvir,1-14)”Güneş dürülüp ışığı gittiğinde,
Yıldızlar düşüp söndüğünde,
Dağlar yürütüldüğünde,
En kıymetli varlıklar terk edildiğinde,
Yabani hayvanlar bir araya toplandığında,
Denizler fokur fokur kaynatıldığında,
Canlar bedenlerle birleştirildiğinde,
Diri diri toprağa gömülen kız çocuğu, ‘Hangi suçundan öldürüldü?’ diye sorulduğunda,
Dünyadaki kayda alınan tüm yaptıklarının filmi gösterildiğinde,
Gökyüzü sıyrılıp açıldığında,
Cehennem alevlendirildiğinde,
Cennet yaklaştırıldığında,
Herkes, dünyada ne yapıp ettiğini bilmiş olacaktır-görecektir.”

(Kâria,1-11)”Yürekleri hoplatan dehşet anı.
Hem de ne dehşet!
Dehşet veren şeyin nasıl olacağını, sen bilir misin-nedir o büyük felaket?
O gün insanlar, sağa sola uçuşan pervaneler-kelebekler gibi olacak.
Dağlar da atılmış renkli yünler gibi savrulacak.
O gün, kimin iyilik tartıları ağır gelirse,
İşte o kişi, mutlu bir rahatlık içinde olacaktır.
Ama o gün, kimin de kötülük tartıları ağır gelirse,
İşte o kişinin de anası haviyedir-anası ağlayacaktır.
O haviyenin ne olduğunu sen bilir misin?
O, dipsiz-uçurum-kızgın bir ateştir.”

(Zilzal,1-8)”Yerin korkunç bir depremle sarsıldığı,
Ve toprak ağırlıklarını fırlatıp attığı-yerin altı üstüne gelip yerle bir olduğu,
İnsanın da ‘Ne oluyor bu dünyaya?’ dediği zaman,
İşte o gün, yerküresi tüm haberlerini anlatacaktır.
Çünkü Rabbin yerküresine Vahyetmiştir-buyruğunu bildirmiştir.
O dehşet günü insanlar dünyada yapmış oldukları şeyleri görmeleri için, gruplar halinde çıkagelirler.
Artık kim bir atom çekirdeği miktarı bir iyilik üretmişse, onun karşılığını görecek.
Ve kim de bir atom çekirdeği miktarı kötülükte bulunmuşsa, onun karşılığını görecektir.”

(Hac,1-2)”Ey insanlar! Rabbinize karşı sorumluluk bilincinde olun-saygı gösterin, çünkü kıyamet gününün depremi-sarsıntısı muhakkak ki gerçekten korkunç olacak! Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğunu unutur ve her hamile kadın karnındaki çocuğunu düşürür. Ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi görünür. Zira Allah’ın azabı-cezası çok şiddetlidir.”

(Şûra,18)”Kıyamete inanmayanlar alay edercesine kıyametin çabuk gelmesini isterler. İnananlar ise ondan korkuyla titrer-ürperirler ve onun gerçek olup mutlaka geleceğini bilirler. İyi bilin ki kıyametin kopuş zamanı hakkında tartışanlar kesinlikle geri dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler.”

Okumaya devam et  TANRI ve Peygamberler(i)!

(Ra’d,2)”Allah, Rabbinize geri döndürüleceğinizden kuşkunuz olmasın diye-Rabbinizle karşılaşacağınızdan içsel olarak emin olmanız için, size ayetlerini-ilkelerini ayrıntılı açıklar.”

(Mâide,36)”Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, gerçeği yalanlayan nankörlerin olsa ve Kıyamet Günü’nün azabından kurtulmak için bunları fidye olarak verseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır.”

(A’raf,172)”Rabbin, âdemoğullarının, bellerinden zürriyetlerini-soylarını alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: ‘Rabbiniz değil miyim?’ Onlar: ‘Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.’ demişlerdi. Kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik’ demeyesiniz.”

(Hac,69)”Hesap günü görüş ayrılığına-ihtilafa düştüğünüz-tartıştığınız konularda Allah hükmünü bildirecektir.”

(İsra,13)”Her insanın kaderini-(Hard Diskini) kendi boynuna-kişisel-özgür seçimine bağlamışızdır. Diriliş gününde, kendisi için bu kaydı çıkarıp yayımlarız.”

(TaHa,124)”Kim benim Zikrimden/Kur’anımdan yüz çevirirse-öğütlerime kulak asmazsa, o zor, sıkıntılarla dolu bir yaşam sürer; kıyamet günü de onu kör olarak toplantı yerine getiririz.”

(Furkan,11)”İş onların söyledikleri gibi değil. Onlar o kıyamet saatini yalanladılar. Ve biz, kıyamet saatini yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.”

(Rum,55)”Saat gelip kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada ancak bir saat kaldıklarına yemin ederler. Onlar, işte böyle yanılıyorlardı.”

(Lokman,34)”Kıyametin zamanına ait bilgi ancak Allah’ın bilgisi dâhilindedir. Onun için boşuna kıyamet vakti konusunda tartışıp durmayın!”

(Secde,25)”Şüphe yok ki Rabbin, kıyamet gününde, Kitap sahiplerinin ayrılığa düştükleri konularda, onların arasında karar verecektir.”

(Ahzab,63)”İnsanlar sana saati-kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: ‘Saat’in bilgisi ancak Allah katındadır.’ Ne bilirsin, belki de o saat yakındır.”

(Zümer,15)”Asıl kaybedenler, ahiret gününde kendilerine ve ailelerine kaybettirenlerdir-hem kendilerini, hem de dost ve akrabalarını kaybedecek olanlardır. Apaçık kayıp budur.”

(Zümer,31)”Hesap günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız-Tanrı huzurunda hesaplaşacaksınız.”

(Zümer,47)”Zalimler-ortak koşucu nankörler yerdekilerin tümüne ve hatta onun bir katına daha sahip olsaydı bile, Diriliş Gününün o müthiş azabından kurtulmak için, tüm varlıklarını bedel olarak verirlerdi. Hiç hesaba katmadıkları-tahmin etmedikleri şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.”

Okumaya devam et  KUR’AN ve NUTUK-19

(Mü’min,59)”Hiç şüpheleri olmasın! Kıyamet günü mutlaka gelecektir! Fakat insanların çoğu buna inanmaz!”

(Şûra,17)”Gerçeğe ilişkin Kitap’ı ve adalet ölçüsünü indiren o Allah’tır. Nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır.”

(Zuhruf,85)”Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin mülkü/yönetimi kendine ait olan o Allah’ın şanı yücedir. Kıyamet saatine ilişkin bilgi O’nun katındadır. Siz de sonunda Allah’a döndürüleceksiniz.”

(Câsiye,26)”Ey Muhammed! De ki: ‘Sizi yaşatan sonra öldüren Allah’tır. Sonra sizi, hakkında asla kuşku olmayan Kıyamet Günü bir araya toplayacaktır.’ Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmez-kavramıyorlar.”

(Câsiye,31-32)”İnkâr edenlere; ‘Ayetlerim size okunmuştu! Sizler büyüklük taslamış, yasalarımıza karşı çıkarak günahkâr bir topluluk olmuştunuz!’
‘Hiç kuşkusuz, Allah’ın sözü-vaadi haktır-gerçektir kıyamet saatinde de şüphe yoktur’ dendiğinde, siz: ‘Saat-kıyamet nedir, bilmiyoruz. Sadece bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için inanmıyoruz.’ demiştiniz.”

(Tekasür,8)”Nihayet o gün-İzin Günü-ahirette size verilmiş olan her nimetten kesinlikle sorguya çekileceksiniz!”

(Mümtehine,3)”Kıyamet gününde ne hısımlarınızın-yakınlarınızın ne de çocuklarınızın size hiçbir yararı olmaz. O, sizi birbirinizden ayıracaktır. Allah, işleyip ürettiklerinizi açık açık görmektedir.”

(En’am,94)”Şu gerçeği kafanıza iyice yerleştiriniz. Sizi ilk defa yarattığımız gibi, bize yapayalnız-çırılçıplak geleceksiniz. Ve size dünyada verdiğimiz tüm mallarınızı arkanızda bırakacaksınız. Hani, Allah’ın ortakları olduğunu sandığınız (Allah’a ulaşmak için aracı kıldığınız, dünyalık menfaatler için gölgesine sığındığınız) şefaatlerini beklediğiniz ya da size şefaat edeceklerini söyleyenleri de yanınızda göremeyeceksiniz. Andolsun ki; aranızdaki bağlar kesilecektir. (Çok güvenip itimat ettiğiniz ve sizi kurtarabileceklerine inandığınız sahte ilahlarınız)-şefaatlerini umduklarınızın hepsi, sizi terk edecektir.”

(Mü’minun,117)”Her kim Allah ile birlikte, hiçbir delile sahip olmayan başka bir tanrıya kulluk ederse, onun hesabı Rabbinin katındadır. Kuşkusuz inkâr edenler mutlu sona ulaşamazlar.”

(Fussilet,6,7)”Allah’a yönelin, Allah’tan bağışlanma dileyin. Ortak koşucu düşüncelerden arınmayanların, öte dünyayı inkâr edenlerin vay haline!”

(A’raf,29)”Nasıl ki, ilk defa sizi yaratan O idiyse, aynı şekilde dönüşünüz yine O’na olacaktır.”

(Haşr,1)”Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlup edilmesi mümkün olmayan-mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen-sağlam yapandır-O, Mutlak Üstün Olan’dır, En İyi Hüküm Veren’dir.”

(Fatiha,4)”Hesap Günü’nün Hâkimi-Yargı-Kıyamet Gününün Sahibi-Din Gününün Mâlik’i/ Sultanıdır O…”


Comments

“Kıyamet?” için bir yanıt

  1. Alper B. avatarı
    Alper B.

    VAROLUŞSAL BAKIŞ AÇISININ SOLUĞUNUN YETMEDİĞİ USANMA HALİMİZ ÜZERİNE

    İnsanın en büyük varoluşsal sorunu geçim için çalışmak ve ölüm gibi gözükse de usanmadır aslında. İnsan menzile ulaşmayı sever ve hedefe vardığında ise bir büyük sıkılma hali tüm varlığını kaplar. Yani insan çalışmaktan usandığı gibi keyif yapmaktan ve ya eğlenmekten de usanır her nasılsa. Ölümden korksa ya da onu istemese dahi yaşamaktan da sıkılır çoğu zaman. Ya da gezegendeki tarihsel fıtri ve toplumsal anlamsızlığı fark ederek bir usanma hali ile manayı aramak için ilimde ileri giderse ve hakikati bulması nasip olmazsa bu defa hiçliğin yani nihilizmin içinde kaybolarak gözleri şaşı bir şekilde Nietzsche gibi aklını yitirerek can da verebilir soğuk bir hastane yatağında.

    Peki ne yapmalı, bu baş belamız olan sıkılma halimizden kurtuluşun herhangi bir reçetesi yok mu? Acaba ! Elbette ki var ! Gerçeğin ve her şeyin tek sahibi; varlığının bizler için belki de en büyük delillerinden biri olarak bize kim olduğumuzu ve kurtuluşun formülünü ne de açık ve zarif bir üslüp ile bildiriyor. Uygulayıp, tecrübe etmek ise bize kalıyor.

    Biz sizi dünyaya başıboş bir şekilde bırakmadık. Sizleri çok ciddi bir maksat üzere yarattık, biz sizi hayırda yarışmanız ve iyilikte hanginizin öne çıkacağını görmek için yarattık. Dünya hayatında da ‘’ölüm’’den sonra ki hayatınızda da sizlerin yegane kurtuluşu işte budur. Yüce Allah.

    İyiliğin ve hayır işleme dürtümüzün adeta kozası olan ve Yüce Allah’ın bizlere en büyük lütfu ve nimetlerinden biri olan sevme yeteneğimiz ve sevginin kendisi; dünya hayatını anlamlandırarak katlanılabilir kılan tek insani halimizdir desek hiçte ileriye gitmiş olmayız. Makbul, güzel ve iyi işler işleyerek diğerlerine ve kainata hoşgörü ile muamele edebilmemizin temelidir sevgi ve işte Anne rahminde bir nufte iken rahim olan rabbimizin bizlere üflediği ruhu ise yaşamımız boyunca geliştirmek durumunda olduğumuz sevebilme yetimizdir. İnsan yetiştirilirken sevgi ve hakikat ile donatılırsa iyilik işlemekten kendini alı koyamaz. Şayet manadan bir haber yalnızca bedeni varoluşunun esiri olarak pragmatik bir yorumla hazlarının nezaretinde bir ömür yaşar ise kötü bir insan olması kaçınılmaz olur, zalim olur, zulüm üretir lakin en çok ta kendine zulmeder. Şayet olur da karanlık tarafa geçmemiş iyi niyetli biri olsa bile bu defa da usanma illeti asla yakasını bırakmaz.

    İşte dünyada ki hayatımızın bir sınav olduğunu, fıtratımızın gereği usanma hastalığımızın yakamızı asla bırakmayacağından anlayabiliriz. Bunu anladığımızda da hastalıktan kurtuluşun sevebilme yeteneğimizi geliştirerek diğer insan ve gelecek nesiller için iyilik yapmaktan geçtiğini daha iyi idrak edeceğizdir. İnsanoğlu tarafından kavramsallaştırılan suni ve gerçekleşebilmesi hiçbir zaman tam manasıyla mümkün olmayan mutluluk hadisesinin ulaşılması mümkün olmayan boş bir hedef olduğu bu açıdan bakıldığında gündüz aydınlığı gibi ortada durur iken Allah’ın varlığını inkar etmek en hafif hali ile aklımız ile alay etmek ve sonsuz ve engin varlığımıza hakaret etmek değilse nedir?

    Yüzyıllardan bu yana hakikatin varlığını inkar etmek niyeti ile yola çıkan iktidar sahibi cahiller veya zalimler güruhunun klasikleşmiş yöntemi yanlış sorular ile insanoğlunu yolundan saptırmak ve oyalamak olmuştur?

    Hiç şüphesiz aslında herhangi bir cevabı olmayan ve insan evladının var olagelişinde zerre kadar bir gerçekliği barındırmayan sonradan uydurma bir kavram olan mutluluğa hangi şekilde ulaşılabileceğini sorgulayan nasıl mutlu olurum sorusu da, tıpkı insanı çözümsüz bunalımlara sevk eden kendine ve hayata yönelttiği diğer yanlış sorular gibi onu diğerinden uzaklaştırmakta daha da kötüsü başta kendine ve de diğerine zulmü ortaya çıkararak inşanın en nihayetinde bencil bir yalnızlığa eşlik eden avam haz ilizyonları ile sevgisiz bir ömür icrasında acılar çekmesine neden olmaktadır.

    Doğru kılıfına büründürülmüş aslında sadece kadim ve kokuşmuş bir yanlış sorunun mahşülü olan mutluluğun peşinde koşan insan bu defa inişli çıkışlı dengesiz ruh hallerine gark olarak savrulur ve sevgisiz, huzursuz, bitap ve boşa geçen bir yaşamın öznesi olur.

    Halbuki gerçek ne kadar da derin lakin bir o kadar da basittir. Ve çok şükür ki bu hakikat; bizlere acıyarak daima bağışlayan rabbimizin mesajlarını müjdeleyen önceki Peygamberleri ve tarihte daha önce eşi benzeri görülmemiş sevgi dolu emsalsiz dürüstlükte bir ahlak ile donatıla geldiğini tüm yaşam öyküsünün kesin kayıtlarını ihtiva eden tarih bilimi marifetiyle bildiğimiz ve tanıdığımız son peygamberiz Hz. Muhammed Mustafa (A.S) ile ve ona yirmi-üç yılda vahy olunan Allah’ın en mukaddes ve en yüce kitabı Kuran-ı Kerim öğretisi vesilesi ile bizlere apaçık bildirilmektedir.

    İşte bu, huzuru ve iyiyi arayan, gönlü irşada yatkın, işlerinde ve benliğinin her bir zerresinde makbul ve güzel olanı aklı araç kılarak bulma arzulu insana bir büyük kurtuluş ve ilahi bir ders değil de nedir?
    Ve;

    Bir gün diğer canlılara yaptığı yanlışlar ile ilgili halelsiz iyiliğin ve herşeyin sahibi tarafından sorguya çekildiğinde; gönlünü adadığı hakikat ve güzellik karşısında kendini mahcup hissedecek vicdan sahibi iyi niyetli şahsiyetlerin gerçekliğe olan saygısıdır sual gününe olan inancın temeli ve hiç şüphesiz sevebilme yetisini besleyerek usanma hali belasının yegane kurtuluşu olan iyilik etmeye şevk eder insan evladını.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir