YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI

Şurası kesin olarak ortaya çıkmıştır ki, bir dönemin sonuna gelinmiştir. - Habip Hamza ERDEM

Şurası kesin olarak ortaya çıkmıştır ki, bir dönemin sonuna gelinmiştir.

Artık ne Sadat, ne Aczmendiler, ne Hizbullahçılar, ne Taliban, ne IŞİDciler ve ne de onların uzantıları veya artıkları bu ‘dönem’in sonlanmasına engel olamayacaklardır.  

Kaybetmenin öfkesiyle sağa-sola saldırmalarını da olağan kabul etmek gerekebilir.

Hatta çok daha büyük ‘çılgınlık’lar yapabileceklerini de öngörmek gerekir.

Ancak ve ne var ki, deyim yerinde ise, havaya çıksalar sonuç alamayacaklardır.

Türkiye halkının ‘değişim’ konusundaki ‘azim ve kararı’nın önünde artık hiçbir güç duramayacaktır.

14 Mayıs gününe değin, bu ‘yobaz’, bu ‘gerici’, bu ‘yalancı’, bu ‘iftiracı’, bu ‘dolandırıcı’ ve bu ‘üçkağıtçı’ güruhtan her şey beklenebilir.

Ancak bunların ‘ağababaları’nın B,C, D gibi planlarının olduğu da öngörülmelidir.

O nedenle, 14 Mayıs akşamı için hava, kara ve deniz dahil olmak üzere tüm ‘sınırlar’ sıkı bir denetim altında tutulmalıdır.

Kuşkusuz yeni dönemin ‘iktidar paydaşları’ olan ve soldan sağa yirmiden fazla ‘siyasal parti’ler buralara gözlemci koyacak değillerdir.

İşte eğer ‘Devlet’ten sözedilecekse, gümrük muhafaza memurundan Hava ve Deniz Komutanlarına değin, en geniş anlamıyla bürokratların bir ‘vicdan muhasebesi’ yapmaları beklenir.

Devlet’ten, ‘Millet’ten, ‘Ülke’den, ‘Hak ve hukuktan’ ve ‘Adalet’ten yana mı tutum takınacaklardır yoksa kendi sonlarını da getirecek olan bir tutum mu sergileyeceklerdir?

Eğer ‘eski dönemin’in suçlarına ortak olmuş iseler ne yapacakları bellidir.

Ancak üzerlerindeki baskı nedeniyle kendi iradeleri ile karar alamayanlar için bir ‘özgürlük’ olanağı doğmuş olmaktadır.

Okumaya devam et  İlk işimiz deprem olacak

Bu ‘özgürlük’ kavramını ‘Hürriyet’ anlamında değil ama Fransızların (Emancipation) dedikleri ‘rüştünü kanıtlamak’ anlamında kullanıyorum.

Yani en alt basamağından en yükseğine tüm ‘Devlet kadroları’ için ‘rüştünü ispatlamak’ yani ‘vesayetten kurtulmak’ ve kendi ‘öz benliklerini kanıtlamak’ olanağı da doğmuş olacaktır.

Kısaca ‘adam’ olup olmadıklarını uygulamalarıyla ortaya koyacaklardır.

Geçerken, ‘ulusların özgürleşmeleri’ ya da ‘bağımsızlıklarını kazanmaları’ için de ‘hür’ ya da fransızcasıyla ‘indépendant’ yerine ‘rüştünü kanıtlama’ teriminin daha uygun olduğuna ve zaten bu terimin sadece bu durumu dillendirmek için kullanıldığına dikkat çekmek isterim.

Nitekim, bugün Birleşmiş Devletler’e kayıtlı ikiyüze yakın ‘bağımsız devlet’ olduğu söylenmektedir; ama bunların içinde çokcasının  ekonomik, politik veya kültürel ‘veyaset’ altında olduğunu biliyoruz.

Yani henüz gerçek anlamda ‘rüşt’lerini kanıtlayamamışlardır.

Demek ki, bu ‘dönem’ kapanırken, Türkiye halkının önüne de ‘rüştünü kanıtlama’ ve aynı anlama gelmek üzere ‘Uluslaşma’ konusunda yeni bir ‘dönem’in açıldığı da söylenebilecektir.

Kuşkusuz sağcısı ve solcusuyla yirmiden fazla partinin kendilerine özgü plan ve programları vardır.

Önümüzdeki dönemin ilk yıllarında bunlar da enine boyuna tartışılacaktır.

Ancak tartışılmayacak olan AKP ve destekçilerinin plan ve programları olacaktır.

Çünkü son yirmi yılda bunların sadece ‘yalan’, ‘dolan’, ‘iftira’, ‘din ticareti’, ‘takiye’, ‘çalma’ ve ‘aldatma’dan başka bir plan ve programlarının olmadığı ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Onlar ancak yeni dönem mahkemelerinin önünde savunabildikleri kadarıyla ‘savunma’ yapabileceklerdir.

Ve büyük olasılıkla yaptıklarının cezası ne ise ona çarptırılacaklardır.

Sonları gelmiştir ve sıra onların kaçışlarını engellemeye kalmıştır.

Okumaya devam et  YSK, Yargıtay, Danıştay

Şimdiden söyleyelim ki kaçamayacaklardır.

Kaçsalar bile kendi sonlarından kurtulamayacaklardır.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir