Site icon Turkish Forum

SON SAATLER

            Ülkece, gerçekten ‘olağanüstü’ bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde, başka herşeyin yanında ‘insan kalitesi’nin de ortaya çıktığını görebiliriz. - meral aksener in plani ortaya cikti 11524901119

            Ülkece, gerçekten ‘olağanüstü’ bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde, başka herşeyin yanında ‘insan kalitesi’nin de ortaya çıktığını görebiliriz.

            Böylesine büyük bir ‘felaket’, en tepedeki yöneticiden en alttaki yöneticelere değin, kimin gerçek ‘yönetici’ olduğu, kimin ‘görev bilinci’ taşıyıp taşımadığı, kimin ‘inisiyatif’ kullanıp kullanamadığı ve kimin açıkca ‘art niyetli’ olup olmadığını da ortaya çıkarmış bulunmaktadır.

            ‘Art niyetli’ olmakla, ‘krizi fırsata çevirmek’ de denilen özde ‘kişisel hırs ve kaprisleri’ni gerçekleştirme çabasını kasddetiğimizi ayrıca belitelim.

            Örneğin, zaten ‘kamu’ya ait olan finansman olanaklarını, depreme ‘bağış’ olarak göstererek kendisi ve yakınlarının denetimine almak, ‘art niyetli’ olmanın feriştahı olup aynı zamanda ‘krizi fırsata çevirme’ye çalışmış olmak demektir.

            Burada, ‘insan kalitesi’ tartışmasız en belirgin bir ‘nitelik’ olarak ortaya çıkmaktadır.

            Konumuz, yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘nasıl bir aday?’ olmalı sorusu olduğuna göre, bu ‘nitelik’teki bir adayın, normal koşullarda, ‘seçilecek aday’ grubuna girmesi düşünülmemelidir.

            O nedenle ‘iktidar bloku’ndan herhangi bir kişinin, peygamber soyundan gelse bile, ‘seçilemeyecek’, ‘seçilmemesi gereken’  biri olması ve hatta ‘aday’ bile olmaması gerekir.

            Oysa geçen yazıda ‘seçilecek aday’ın ‘normal’ bir ‘insan’ olması yeterli demiştim.

            Bu, ‘iktidar bloku’ndan herhangi birinin ne ‘normal’ ve ne de ‘insan’ olmayacağı anlamına gelecekse, gelebilir.

            Ki, üzerinde daha fazla durmayacağım.

            Ancak ‘muhalefet bloku’ndan herkes ‘normal insan’lar mıdır diye sorulacak olursa; pek çoğu öyledir ama istisanaları da yok değildir diyeceğim.

            Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘iyi bir yönetici’ olduğu, ‘inisiyatif’ sahibi olduğu, ‘sempatik’ olduğu ve ‘yetenekli’ biri olduğu söylenmektedir.

            Ancak ve ne var ki ‘içtenlik’ konusunda aynı şeyi söylemek mümkün müdür?

            ‘Art niyetli’ olup olmadığından emin olabilir miyiz?

            Dolayısıyla ‘krizi fırsata çevirmek’ konusunda kişisel ‘hırs ve kapris’lerini ön plana çıkarıp çıkarmayacağını biliyor muyuz?

            Bilmiyoruz.

            Çünkü ‘muhalefet bloku’nda kaynatılan ‘cadı kazanı’nın baş aktörü bizzat kendisi olduğu halde, çıkıp ‘içtenlikle’ ben aday değilim diyememiştir.

            Peki ama İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmak, birbaşına Çankaya’ya çıkmak için yeterli bir koşul olarak görülebilir mi?

            Deyim yerinde ise, daha Belediye Başkanığı mazbatasındaki mühür bile kurumamıştır.

            Aynı şey Mansur Yavaş için de geçerlidir.

            Ancak, ‘kazın ayağı’nın öyle olmadığını görmek için başka bir açıdan bakmak gerekmektedir.

            İYİ Parti hakkında hep ‘iyi’ düşünmeye çalıştık.

            Parti yüneticileri içinde ve yakın çevremizde gerçekten ‘iyi’ insanların olduğunu biliyoruz.

            Meral Akşener hakkında da ‘iyi’ düşünmekten yanayız.

            Ne var ki, hemen hepsi Meral Akşener’in bilgi ve belki de yönlendirmesiyle ‘muhalefet bloku’ içinde, sürekli bir ‘huzursuzluk’, sürekli bir ‘bilinmezlik’, sürekli bir ‘kuşku’ yaratmanın gerekçesini de tahmin etmiyor değiliz.

            Bunda Ekrem İmamoğlu’nun, ‘Meral abla yorulma, ben bu dönem aday olamam’ dememiş olmasının büyük payı vardır.

            Ancak Meral Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş da olmaz ise, başka isimler üzerinde çalıştığına ilişkin duyumlar da alıyoruz.

            Nitekim bugün Meral Akşener, yine yetiştiği kulvarın diliyle ve bir türlü ‘maksad’ını dosdoğru açıklamamayı bir ‘maharet’ gibi göstererek ‘vatan/millet’ edebiyatı yaptı.

            Yani, son dakika denilebilecek bugün bile, lafı dolandırmayı sürdürdü.

            Demek ki, lamı cimi yok; İYİ Partili dostlarımız dışında, Meral Akşener ve taifesinin Kemal Kılıçdaroğlu karşıtlığını ‘iyi niyet’le açıklamanın olanak ve olasılığı kalmış değildir.

            Kendi köşemden açıkça yazayım o zaman; ‘madam istediğiniz adamı aday gösterebilir, isterseniz masadan kalkabilirsiniz’!

            Bir yıldan fazla bir süredir, ‘seçilecek aday’ diye diye Kemal Kılıçdaroğlu hakkında ‘seçilemez’ propagandası yapageldiniz.

            Oysa niyetinizi baştan söylemiş olsaydınız, bugüne değin ‘seçilemeyecek aday’ı bile ‘seçilecek’ duruma getirebilirdiniz.

            Hem zaten işiniz ‘belirlediğiniz adayı’, her koşulda seçtirmeye çalışmanız değil miydi?

            Yok eğer, sizin asıl ‘’iniz Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçtirmemek idiyse, görevinizin bitmesi için ‘son yirmidört saat’e girmiş bulunuyoruz.

            Yani yarınki toplantıdan Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini ‘sayın cumhurbaşkanım’ diye sıkarak ayrılmamanız sizin ‘gerçek niyet ve niteliğinizi’ ortaya koyacaktır.

            Şu anlamda ki, hangi anket şirketi ne derse desin, hangi ‘siyaset bilimci’ ne yumurtlayacak olursa olsun, Türkiye gerçek bir ‘yol ayrımı’na girecek demektir.

            Artık kimsenin kimseyi ‘katlanılacak yurttaş’ olarak görmesine gerek kalmayacak demektir.

            Ya bu ‘adaletsiz, namussuz ve adi düzen’ yıkılacak ve çevresindeki fırfır böcekleri de onunla birlikte enkaz altında kalacaktır ya da o başörtülü, sakallı/sarıklı ya da kravatlı  sözde ve sahte ‘mütedeyyin’ sürünün desteklediği, sadece Türkiye’nin değil ama insanlık tarihinin göreceği  ‘alçaklık ve namussuzluk düzeni’nde bir üst aşamaya geçilecektir.

            Ve İYİ Parti’nin Türkiye’ye yapacağı ‘iyilik’ de böylece tarihe geçmiş olacaktır.

            Birkaç ay ya da yıl değil, tam on yıldır ‘yumuşak iniş’ diye yırtınıp duruyoruz; ancak görünen o ki önümüzdeki gün değil ama saatler ‘kaosa pike’ yapıp yapılmayacağına ilişkin kararın verileceği saatler olacaktır.

Exit mobile version