Türk Devletleri Teşkilatı Üyeleri, KKTC’ni De Facto Tanımıştır

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

Türk Devletleri Teşkilatı Üyeleri, KKTC’ni De Facto Tanınmıştır

Sovyet sonrası oluşturulan Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi’nden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) haline gelen örgütün 11 Kasım Semerkant Zirvesi’ne KKTC, gözlemci üye olarak davet edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, TDT’nın üyeleri olup Türkmenistan ve Macaristan gözlemci üye statüsündedirler. Son zirve ile KKTC de gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı bu gelişmeyi haklı olarak tarihi bir gün olarak kabul etmişlerdir. AB yetkililerinin âdetâ çılgına dönemsi dahi bu kararın önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu kararla KKTC, Türkiye dışındaki üyeler tarafından de facto (fiili) olarak tanınmış demektir.

Sovyet sonrası oluşturulan Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi’nden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) haline gelen örgütün 11 Kasım Semerkant Zirvesi’ne KKTC, gözlemci üye olarak davet edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, TDT’nın üyeleri olup Türkmenistan ve Macaristan gözlemci üye statüsündedirler. Son zirve ile KKTC de gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı bu gelişmeyi haklı olarak tarihi bir gün olarak kabul etmişlerdir. AB yetkililerinin âdetâ çılgına dönemsi dahi bu kararın önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu kararla KKTC, Türkiye dışındaki üyeler tarafından de facto (fiili) olarak tanınmış demektir. - image 8

1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra, Rumlarla federasyon zemininde ortak devlet kurmak maksadıyla 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştu. Rumların, Türk toplumunun egemenlik hakkını tanımama, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başına sahiplenme inadı üzerine 1983’de KKTC kurulmuş, ancak bugüne kadar sadece Türkiye tarafından tanımıştır. Halen Türkiye dışından KKTC uçuşları bulunmamakta,  Kıbrıslı Türkler yurt dışı seyehatlerinde TC veya GKRY pasaportu kullanabilmektedirler.

Rumların, adadaki Türk varlığını yok etme, Rumlaştırma politikalarını Türk kesiminin bir bölümü makul karşılamış veya unutmuşlardır. Kıbrıs’ta nüfus dengesinin Rumlar lehine değişmesinde Lozan sonrasında Türkiye’nin vahim hataları olmuştur. Mesela mübadelede Türkiye’deki bazı Rumların adaya göçüne destek verilirken oradaki Türklerin Türkiye’ye gelmesi teşvik edilmiştir. İngilizlerin de desteği ile adada nüfus için olduğu gibi ekonomik bakımdan da Rumlar üstün hale gelmiştir.

Geçen süre zarfında Kıbrıs Rum varlığı, kilise merkezli örgütlenip eğitilirken Türklere dayatılan laiklik, dinlerini unutmalarına, hatta bazılarının İslam düşmanı olmalarına yol açmıştır. Günümüzde adadaki nüfusun önemli bir kısmı Rum kesimi pasaportunu tercih etmekte, çocuklarını ilkokulda Rum okullarına göndermekte, Rum isimleri verilmekte, Ortadoksluğa geçebilmektedir. Bu süreçte Tevhid-i Tedrisat Kanunu benzeri düzenlemelerle İslam’ı öğrenme yasaklanırken, bir kesim tarafından Ortodoksluk müsamaha, hatta hayranlıkla karşılanmaktadır. Dolayısıyla adadaki İslam karşıtlığı veya cahilliği, aynı zamanda anti-Türkizm olarak tecelli etmektedir.

19. Yüzyıl Siyonist stratejilerinin önemli temellerinden olan anti-Türkizm, bugün bütün Türkistan ve Kafkasya coğrafyasında olduğu gibi Osmanlı bakiyesinde, dolayısıyla Kıbrıs’ta da çağın gereği gibi bir uygulama haline gelmiştir. Anti-Türkist uygulamaların Avrupa, Afrika, Hint coğrafyasında dahi büyük bir tatbikat sahası bulunmasından daha vahimi ise küresel çaptaki bu ırkçı, faşist uygulamaların Türk ve İslam dünyası tarafından görmezden gelinmesidir. Bütün bu coğrafada Türklerin ekonomik, siyasi ve kültürel haklarını yok saymak, birçok ülkede asimilasyona tabi tutmak sanki çağın gereklerinden kabul edilmiştir. Buna karşı hak arama girişimlerinin ırkçı, faşist, Pan-Türkist, bölücü olarak suçlanmasını, birçok Türk akademisyen de benimseyebilmektedir. Mesela Doğu Türkistan’daki baskı ve zulüm Türkiye’dekilerin önemli bir kısmı dahil Türk ve İslam dünyası tarafından normal karşılanmaktadır. Benzer durum Batı Trakya’daki veya İran’daki Türklere uygulanan baskılar için de sözkonusudur.

Sovyet sonrası oluşturulan Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi’nden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) haline gelen örgütün 11 Kasım Semerkant Zirvesi’ne KKTC, gözlemci üye olarak davet edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, TDT’nın üyeleri olup Türkmenistan ve Macaristan gözlemci üye statüsündedirler. Son zirve ile KKTC de gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı bu gelişmeyi haklı olarak tarihi bir gün olarak kabul etmişlerdir. AB yetkililerinin âdetâ çılgına dönemsi dahi bu kararın önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu kararla KKTC, Türkiye dışındaki üyeler tarafından de facto (fiili) olarak tanınmış demektir. - image 11

19. Yüzyıl anti-Türkist stratejilerinin başında Türkiye ile Türk dünyası arasına duvar örmek bulunmaktadır. Kafkasya’da Ermenistanlaştırma politikası bu stratejinin en önemli ayaklarındandır. II. Karabağ Savaşında Türkiye’nin de desteği ile kazanılan zaferde, bu strateji büyük darbe yemiştir. Bu gerçekten hareketle Semerkant Zirvesi ertesinde Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıyan ilk devletlerden olması beklenmektedir. İran, Irak ve Suriye Türklerini yok sayma, asimile etme stratejileri devam etmektedir. Sovyet döneminde Türk kimliğini yok ederek boyları milletleştirme projesinde önemli başarılar elde edilmesine karşın SSCB’nin dağılması ile bu strateji de çökmüştür. Mesela Kazakistan’daki Jeltoksan ayaklanması bu çöküşte önemli bir aşamadır. Buna karşın Türk devletlerinin, kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’daki soykırım ve asimilasyon konusunda üç maymunları oynaması, kendi gelecekleri ve varlıkları açısından büyük tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Çünkü Çin, batı Türkistan’ı da kendilerine ait, kimse ile paylaşılmaması gereken bir pasta olarak görmektedir.

Sovyet sonrası oluşturulan Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi’nden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) haline gelen örgütün 11 Kasım Semerkant Zirvesi’ne KKTC, gözlemci üye olarak davet edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, TDT’nın üyeleri olup Türkmenistan ve Macaristan gözlemci üye statüsündedirler. Son zirve ile KKTC de gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı bu gelişmeyi haklı olarak tarihi bir gün olarak kabul etmişlerdir. AB yetkililerinin âdetâ çılgına dönemsi dahi bu kararın önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu kararla KKTC, Türkiye dışındaki üyeler tarafından de facto (fiili) olarak tanınmış demektir. - image 10

Azerbaycan ile birlikte eski Sovyet cumhuriyetlerinin KKTC konusunda mesafeli politikalarının arkasında Rusya endişesi bulunmaktaydı. Konunun batı ve İsrail boyutu da vardır. Rusya’nın Ortodoks Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ile Ortodoksluk temelli kültürel, ekonomik ve stratejik ilişkileri son derece ileriydi. Ukrayna Savaşı sürecinde AB yaptırımları ile bu ilişkiler çökmüştür. Çünkü AB üyesi Yunanistan ve GKRY, Rusya’ya karşı ambargolara katılmak zorunda kalmışlardır. KKTC bu süreçte Rusya açısından önemli bir alternatif olarak gündeme gelmiştir. Başta Azerbaycan olmak üzere TDT üyeleri bu altın fırsatı en verimli bir şekilde kullanmalıdır. Esasen KKTC’nin TDT’na oy birliği ile gözlemci olarak kabulü, üye devletlerin facto tanımaları anlamına gelmektedir.

Belirtmek gerekir ki bu kabulde hiçbir şerh konulmamıştır. Mesela 2004’de AB ile müzakere sözleşmesinde GKRY’nin üyeliği de yer almakta, bunu imzalayan Türkiye’nin aslında GKRY’ni tanıdığı iddia edilmekteydi. Türkiye’nin GKRY’ni tanımadığı şerhi tartışmalı olup üyelik müzakerelerinde GKRY de karşımızda bulunmaktadır. Buna karşın TDT üyelerinin oybirliği ile KKTC’yi gözlemci üye olarak kabulünden sonra mesela havayolu seferlerinin açılması planlanabilir. De facto tanımanın de jure (hukuki) hale gelmesinde bugünkünden daha uygun bir ortam bulunamaz.

TDT üye devletlerinin tanımasıyla birlikte diğer dost ve tarafsız ülkelerin tanıması için Türkiye ve KKTC’nin diplomatik taarruza geçmesi beklenmektedir. TDT’nın kararı üzerine AB’den çatlak sesler ile Rum lobisinin muhtemel tehdit ve yaptırımlarına karşı Türkiye’nin karşı tehdit ve yaptırımlarını gündeme getirmesi gerekmektedir. Aynı ırktan gelip aynı inancı paylaşmasına rağmen birlikte yaşamak istemeyen Çekler ve Slovaklar bir günde ayrı devletler haline gelebilmiştir. Kıbrıs Türklerini, soykırımdan başka alternatif sunmayan Rumların insafına bırakan uluslararası sistem dengelerinin bugün sunduğu fırsatı kesinlikle kaçırmamak gerek!

***

Tam da bu aşamada gerçekleşen Taksim saldırısı ile KKTC karşıtı bir mesaj mı verildiği sorusunu not edelim. Çünkü ABD-Yunanistan-PKK bağlantıları bu süreçte son derece önemlidir. Eğer bu gibi mesajlar, haklı davadan geri adım atmaya yol açarsa sonuçta herşeyi kaybetmek bulunmaktadır. Adalar işgal edilirken, silahlandırılırken, Türklere karşı asimilasyon ve soykırım politikaları uygulanırken gerekeni yapmamak ve sessizce geçiştirmek, Türklere ve Müslümanlara karşı saldırganlığı yok etmez, güçlendirir, yeni saldırı, işgal ve asimilasyon programları konusunda cesaret verir.

[email protected]

twitter.com/alaeddinyalcink              

Sovyet sonrası oluşturulan Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi’nden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) haline gelen örgütün 11 Kasım Semerkant Zirvesi’ne KKTC, gözlemci üye olarak davet edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, TDT’nın üyeleri olup Türkmenistan ve Macaristan gözlemci üye statüsündedirler. Son zirve ile KKTC de gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı bu gelişmeyi haklı olarak tarihi bir gün olarak kabul etmişlerdir. AB yetkililerinin âdetâ çılgına dönemsi dahi bu kararın önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu kararla KKTC, Türkiye dışındaki üyeler tarafından de facto (fiili) olarak tanınmış demektir. - kktc turk bayrak

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Alaeddin Yalçınkaya, 1961'de Elazığ'da doğdu. Adapazarı Ozanlar Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1987-1996 yılları arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İ.Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "Cemalettin Efgani ve Türk Siyasi Hayatı Üzerindeki Etkileri" konulu teziyle 1990’da Yüksek Lisans, “Sömürgecilik-Panislamizm Işığında Türkistan” başlıklı tezi ile 1995’te doktora eğitimini tamamladı.

1993-1994 yıllarında, New York University, Center for Middle Eastern Studies'de visiting scholar statüsüyle araştırmalarda bulundu. 1996’da Sakarya Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent, 2000 yılında doçent, 2007’de Profesör olan Yalçınkaya, 2013 yılından beri Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesidir.

Yayınlanmış kitaplarından bazıları, "Yetmiş Yıllık Kriz: Sovyetler Birliği'nde Moskova - Türkler İlişkileri", "Almatı'dan Akmola'ya Kazakistanı'ın Başkenti", "Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları", "Etnik Düğümlerden Küresel Kördüğüme Kafkasya'da Siyasi Gelişmeler" başlığını taşımaktadır.

Yalçınkaya, Sakarya, Kocaeli, Bahçeşehir, Marmara üniversiteleri ile İstanbul, Şükrü Balcı Polis MYO'nda Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Örgütler, Diplomatik Yazışma Teknikleri, Bölgesel Dış Politika, Türk Dünyası ve Kafkasya, İnsan Hakları Hukuku gibi alanlarda lisans ve lisansüstü seviyesinde dersler vermiştir/vermektedir.

Evli ve iki çocuk babası olan Yalçınkaya, halen Marmara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıdır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Babam Uğur Otluçimen de o anda ekmek alıyormuş fırıncıdan o da hakkın rahmetine kavuşmuş. Allah rahmet eylesin.

  2. Benimde annemin amcası Abdullah Soylu dedemiz bu olayda şehit olmuştur. Kendisi o tarihte bölgede fırıncılık yapmaktadır ekmek dağıtımı yaparken o…

  3. Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı?! Hadisler? KUR’AN!? Din’den beslenenler-sömürücüler-din satıcıları; ‘Tanrı-Allah-Kitap-Kur’an’ söylemiyle bireysel olması gerekirken, kurumsallaştırdıkları ‘inancı’ önce; Yahudilik-Hıristiyanlık-Budizm gibi farklı dinlere,…

  4. pavarotti de güzel söyler Oçi Çorniye’yi

  5. Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!? Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme,…

  6. KUR’AN! Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile…

  • BAKMAK ve GÖRMEK

    BAKMAK ve GÖRMEK

                Kimi yazılarımda ‘ben söze bakarım’ dediğim için eleştiriler almıştım.             Bu uzsözün tamamı; “ben söze bakarım söz mü diye, bir de söyleyene bakarım adam […]


  • “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    Yaşanan depremler olası İstanbul’da beklenen depremi gündeme taşıdı. Uzmanlar İstanbul’da yıkıcı depremin olabileceğini söylüyor ve tedbir almada geç kalınmaması gerektiğinin altını çiziyorlar. Prof. Dr. Naci […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    Türkiye’de önümüzdeki dönemde yapılacak seçimler için, herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • Orta Asya’da Türkler

    Orta Asya’da Türkler

    Türkmenistan’daki ‘Türk’ ile Türkiye’deki ‘Türk’ aynı insanları mı ifade ediyor? Eğer öyleyse, neden ikisinin arasında isimleri başka insanlara atıfta bulunan ülkeler var? İran, Irak, Suriye […]


  • Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar” diyor şair. Yaşam Tercihimizde Yavaş Yavaş Ölümü Mü? Yoksa Yaşamı Anlayarak Ölmek mı? Brezilyalı şair Martha Medeiros’un 1961 yılında yazdığı “Ağır […]


  • HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR? HÜSEYİN MÜMTAZ KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bir gazetecinin; “14 Mayıs sonrası Türkiye politikasını değişirse siz aynı çizgide kalmaya devam edecek misiniz?” sorusuna, “Böyle doğdum, […]


  • Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Turizm sezonunda bu yıl daha çok İngiliz Türkiye’ye gelecek. Özellikle Marmaris, Bodrum gibi tatil yörelerinde bu yaz daha çok İngiliz göreceğiz. Marmaris, Dalaman ve Bodrum’a […]


  • Yine bir deprem uyarısı…

    Yine bir deprem uyarısı…

    Depremler tehlikesi halen devam ediyor. Uzmanlar yeni depremler konusunda yeni uyarılarda bulunuyor. Şimdi de Bingöl masaya yatırıldı. Bingöl’de de deprem olabileceği konusunda yeni uyarılar geldi. […]