Yabancılaşmanın yönetilebilmesi

“Evini yabancıya satana, devlet mali destek verecek” ifadesi, neoliberalizmin sadece ve sadece sermaye odaklı olduğunu gösteren, bir neoliberal uygulamadır. - Bulent Esinoglu

“Evini yabancıya satana, devlet mali destek verecek” ifadesi, neoliberalizmin sadece ve sadece sermaye odaklı olduğunu gösteren, bir neoliberal uygulamadır.

Neoliberalizm önce asalak devlet ile başlar. Devlet sadece, servet sınıfının dediklerini yapar.

Toprağı ve mülkü yabancılara satmak, parasal yoldan, yerli halkını, kendi ülkesine yabancılaştırmaktır.

Toplumların bir avuç sermaye sınıfına çalışır ve yaşar hale getirilmesi/gelmesi, her bakımdan yabancılaşmasıdır.

Konutunu, yurt dışından gelmiş, kişilere satan yerli, mecburen eski yaşam koşullarını kaybedip, varoşlara gitmek zorunda kalır.

Şehrin merkezinden kovulup, fakirliği varoşlarda yaşamaya başlar.

Devlet yerine piyasa demek, ilişkilerin parasallaşması demektir. Her eylemin piyasalaştırılması ve sermayelileştirilmesi demektir.

Parasallaşan ilişkiler, yerel ilişkiler değildir. Kredi faizleri, döviz ve yerli para alışverişleri, menkul kıymet, hisse senedi ilişkileri belli zenginliğe ulaşmış kitlelerin ilişkisidir.

Halkın, sadece, servet sınıfından borç alma ilişkisi bu ilişkilere dahildir.

Bu ilişkilerin ürettiği kültür, yabancılaşma kültürüdür. Bir taraftan servet sınıfı bu ilişkilerle yabancılaşırken, öte yandan varoşlara sürülen halkta yabancılaşmaktadır.

Devlet sermayenin devleti olduğu için, artık devlet, asalak devlettir. Piyasanın, sermaye akışlarını yönlendirmesi ve ilişkileri belirlemesi sebebiyle, siyaset sermayenin siyasetine dönüşür.

Emperyalist küreselleşme başlarken, emperyalist küreselleşmenin ideologları, şöyle propaganda yapıyorlardı; Küresel düşün, yerel davran.

Elbette, bu propaganda, emperyal sermaye ile iş birliği yapacak yerli sermaye içindi.

Emperyalist sermaye diyordu ki; benimle iş birliği yaparsan, kendi ülkende de kazançlı çıkarsın.

Evet dedikleri gibi oldu. Onlar kazandı çalışanlar kaybetti.

Bugün evini sat, varoşlara git diyen devlet, varoşlara gidenleri, kendisine yabancılaştıran devlettir.

Radikal piyasalaşmanın sahipleri elbette, bu devlete/ülkeye yabancılaşmanın sosyal yapıyı bozacağını biliyorlardı.

Bunun önüne geçmek için de dinciliği, kaderciliği bu kesimlere yedirtmek gerekiyordu.

Eğitimin dincileştirilmesi programı bu bakımdan emperyalist bir programlamadır. Haksızlığa karşı direnci, sadece, dincilikle ve kadercilikle önleyebileceklerini sandılar.

Kadercilik yıkıldı.

Neoliberal ilişkiler ve onun yaratığı gerçekler, var olmaya devam ettiği için, kaderciliğin bittiği ve yabancılaşmanın yükseldiği bir döneme girdik.

Bu dönemi yönetmek, karma karışık isyanı yönetmek demektir.

Fakirleşme ve yabancılaşma paralel gidiyor.

Yabancı parayla başlayan yabancılaşma ve fakirleşme yerel ilişkileri değersizleştiriyor.

Global düşünüyoruz, ama yerel davranamıyoruz. Çünkü bu neoliberal piyasalaşma devleti asalak, insanımızı bize yabancı yaptı.

Son yapısal kriz, zenginleştim diye alt sınıfları düşünmeyen, orta sınıfı da ortadan kaldıracak. Eğitimli orta sınıf da maraba olacak.

Kendimi kurtarayım da gerisi beni ilgilendirmez diyenlerin de fakirleşmesi işin rengini değiştirecektir.

Sermaye yanlısı yönetimleri, çok zorlayacak bir döneme giriyoruz.

Bu yabancılaşmayı/fakirleşmeyi yönetmek, devrimi yönetmekten daha zordur.

22 Nisan 2022


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir