Ezenlerin Paranoyası

Sınıf siyasetinin yasaklandığı toplumlarda, popülizm denilen ama asıl adı kimlik siyaseti olan siyasetlerin, nasıl işlediği ile ilgili bir şeyler söylemek isterim. - Bulent Esinoglu

Sınıf siyasetinin yasaklandığı toplumlarda, popülizm denilen ama asıl adı kimlik siyaseti olan siyasetlerin, nasıl işlediği ile ilgili bir şeyler söylemek isterim.

Servet sınıfları, kendi egemenlikleri için, sonuna kadar sınıf siyaseti yaparlar. Lakin çalışan sınıflar için sınıf siyaseti, ağır baskılar altındadır.

Böyle olunca da toplumda, ezenler ve ezilenler diye iki grup ortaya çıkar.

Ezen ve ezileni anlamak için kimlik siyaseti nedir onu anlamak gerekir.

Bu konuda, Deleuze ve Guattari teorik temelleri ilk atanlar arasındadır.

Kimliğin, felsefedeki tanımı, özdeşleşme, aynılaşmadır.

Psikolojide kimlik tanımı “Ben” ve “Öteki” olarak alınır.

Sosyolojide “Duruş olarak” tanımlanır.

Biz bu üç tanımlamayı harmanlayarak anlamaya çalışırsak daha kolay olur sanırım.

Kimlik siyaseti esas itibariyle ezenlerin, egemenlerin siyasetidir. Irk ve cinsiyetçilik üzerinde yürüyen siyasetlerdir.

Kimlik siyasetinin yürütüldüğü toplumlarda, tahakküm ilişkileri esas olan ilişkilerdir.

İyi de ezenlerin ezilenler üzerinde kurduğu bu egemenlik nasıl elde edilir? Nasıl meşrulaştırılır?

“Ötekinin” her an onun hayatına kast edebileceğini farkında olan ezen, kendi imgelerini, fobikleştirdiği ezilenler üzerinden yürütür.

Ezen, kendi imgeleriyle ezilen üzerinde bir hakikat rejimi kurmak ister. Kurabildiği kadar kurar.

Ezenin, ezilen üzerinde kurduğu bu hakikat rejimi iki yönlü işler. Ezen arzularının tamamını ezilene zerk edemez. Her an ezilen taraftan bir karşı duruş gelebilir.

Bu sebepten ezen, ezilen üzerinde tam egemenlik kurmamaktan dolayı paranoyak olabilir.

Ezenlerin, neden vicdansız olduğu ve “ötekini” anlamadığı, anlamak dahi istemediği, bundandır.

Ezenlerin paranoyası, ezilenlerin fobikleştiği buradan çıkar.

Aslında ezilenin kimliği de ezenin kimliği de hasarlı kimliklerdir.

Hakikat rejimi, yani ezenin, ezilen üzerindeki egemenliğini kabul ettiği durumdur.

Böyle toplumlarda, imtiyazların ve kaynakların dağılımı kurulan bu hakikat rejimine göre işler. Ve meşrulaşır.

Toplumsal eşitsizlik, kimlik yoluyla psikolojik bir temele de oturur.

Bu zemin çok kaygan bir zemindir. Ezenler tarafından, imgelerin sürekli yenilenmesi gerekir.

“Ben” ve “Öteki” dengesi her an bozulabilir.

Ezenlerin mutluluğu, ezilenlerin mutsuzluğundan geldiği için denge tehlikeli bir dengedir.

Ezenler, ezmek için paranoyak olmak, ezilenler de fobikleşmek durumundadır.

Toplumun topyekûn nevrotik bir hal almasını, başka nasıl açıklayabiliriz?

19 Şubat 2022


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir