Ruhsal Dağılma

Ekonomik bunalımın uzun sürmesi, daha da uzun süreceğinin anlaşılması, çalışanların güvencelerinin bir bir elinden çıkması, krizden çıkılacağına dair umutların azalması, kişinin zihin dünyasına dayanılmaz darbeler vuruyor. - Bulent Esinoglu

Ekonomik bunalımın uzun sürmesi, daha da uzun süreceğinin anlaşılması, çalışanların güvencelerinin bir bir elinden çıkması, krizden çıkılacağına dair umutların azalması, kişinin zihin dünyasına dayanılmaz darbeler vuruyor.

İntiharların, kadın cinayetlerinin, üstü örtülü bireysel husumetlerin artması, toplumdaki ruhsal dağılmanın bireysel düzeyde yaşandığını gösteriyor.

Düzen(rejim) bireye, “sen suçlusun, başarısızlığının bedelini ödüyorsun öğretisinin etkisinden çıkamadığından, kişi de kendini suçlu hissediyor.

Keşke borçlanmasaydım, keşke şu işi şöyle yapsaydım, gibi, pişmanlık duygusu baskısı altına giriyor.

Yani kendini suçlamaya devam etme sürecini yaşıyor.

Elbette yönsüz bir öfke birikimi de bu sürece eşlik ediyor ama sadece bir öfke… Hedefsiz tepki de diyebiliriz.

Örgütsüz birey, çevresine bakıyor. Herkesi kendi gibi kötü duruma düşmüş olarak gördüğünden, toplumdan ve çevresinden destek alamaz durumdadır.

Örgütlü ve ideolojik donanımı olan ve bu günleri önceden varsayan kitleler, fakirliği yaşasa da hiç değilse, duygusal dayanışma yapabiliyor.

Krizin sebep ve sonuçları baştan bilindiğinden, örgütsüz bireye nazaran daha dayanıklı olabiliyor. Tarih dersleri böyle söylüyor.

Biliyoruz ki, kapitalist toplumlarda, kriz bireyleri vurur, servet sınıfını korur.

Bu hem ekonomik olarak böyledir hem de ruhsal olarak böyledir.

Tanımlamaya çalıştığım “Ruhsal Dağılma” henüz birey düzeyindedir. KAOS aşamasına gelmedi.

Kaos aşaması, yani sosyolojik olarak darmadağın yapılanma, yani çözümsüzlüğün karmaşasını yaşamak…

Kapitalizm, iktidarıyla, servet sınıfıyla ile birlikte bir çıkar yapılanması olduğundan ve zaten krizin sebebi de kendileri olduğundan, yapacakları hiçbir şey yoktur.

Toplumdan yağmaladıklarını toplumdan korumanın dışında hiçbir iyi niyetleri olamaz.

Ruhsal dağılma önce kaosa sonra hedefsiz marjinal örgütlenmelere sebep olur.

Böyle durumlarda, kapitalizmin bütünleyicisi faşizm, derhal devreye girer ve krizin suçlusunu ilan eder.

12 Mart ve 12 Eylül Evren faşizminin bir tepkinin sonunda oluştuğunu unutmayalım.

Servet sınıfı ve onun bileşenleri kriz de karları özelleştirip, zararları halka bölüştürdükten sonra, yoluna devam edebilmek için, toplumda bir suçlu/günah keçisi yaratmak zorundadır.

O zaman askeri faşizm ile gerçekleşenlerin, sivil faşizm ile gerçekleşmeyeceğine dair bir garanti yoktur.

 Ruhsal Dağılmanın, ideolojik ortamlardaki yansımaları her ideolojik anlayışın, kendi dünyasını kabul ettirme çabası sebebiyle, bir karmaşa görünümü de oradan gelir.

Oysa yağma düzenine(rejime), bırakınız tüm sol çevreleri, tüm insanımızın karşı çıkması gerekir.

Ülkemiz bir iflas süreci yaşamaktadır. Bu iflastan çıkmak için halktan, çalışanlardan yana bir iradenin öncülüğüne çok ihtiyacı vardır.

Sorunlarımız çok büyük olsa da eninde sonunda çıkışı oluşturacak bir irade bu millettin içinden çıkacaktır.

7 Şubat 2022


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir