Antalya Diplomasi Forumu ve Kırım Türkleri

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

Antalya Diplomasi Forumu ve Kırım Türkleri

Antalya Diplomasi Forumu’nun (ADF), bölgesel sorunların çözümü konusunda taslak metinlerin tartışılma ve olgunlaştırılma zemini olması son derece önemlidir. Genellikle ekonomik alandaki benzeri forumlar, kesinleşmiş gündemlerle toplanmadıkları halde güncel ve muhtemel sorunların tartışma platformunu oluştururlar. Önemli bir kısmı eski sömürgecilerin kumpası durumundaki sorunların çözümünü, eski sömürgecilerin patronluğundaki BM benzeri kurumlarda aramak tavukları tilkiye emanet etmek demektir. Mesela Etiyopya, Mısır, Sudan arasındaki baraj inşası sorunun çözümünü Arab Birliği veya İslam İşbirliği Teşkilatı benzeri örgütler yerine BM Güvenlik Konseyi’nde aramak eski sömürgecilere müdahale davetiyesi göndermek anlamına gelir.

Sovyet sonrası Türk cumhuriyetleri arasında da birçok sınır sorunları bulunmakta olup Kırgızistan-Tacikistan arasındaki anlaşmazlık 49 kişinin ölümüne yol açmıştır. Bölge ülkeleri arasında birçok uzlaşmazlık, hatta savaş sebebi olabilecek sınır ve egemenlik problemleri bulunmaktadır. Bunların çözümü için Türk Keneşi bünyesinde bir hakemlik kurumu oluşturmak son derece önemlidir. Genel kuralların, çözüm yöntemlerinin belirlendiği kurumsallaşmalar çok daha etkili olabilecektir.

Kırımoğlu ve Çubarov, ADF'de QHA'ya konuştu: Kırım Platformu...

ADF’de görüştüğümüz Kırım Türklerinin temsilcileri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Refat Chubarov, Kırım’a girişlerinin yasak olduğunu hüzünle söylediler. Rusya ile ilişkilerimizin hassasiyeti nedeniyle panellerde dertlerini anlatamamalarından dolayı da mahzundular. Ancak çağrılmış olmaları dahi önemliydi. Zira nüfus ve coğrafya bakımından yaklaşık yüz kat büyüklükteki Doğu Türkistan’ın ADF’de ne temsilcisi, ne adı vardı. Doğu Türkistan, Uluslararası Hukuk açısından Çin’in özerk bölgesi olup, bağımsız değildir. Aynı statüdeki çok daha küçük birim, Moldova, Gagavuzyeri Cumhurbaşkanı Irina Vlah ADF’ye konuşmacı olarak katıldı, önemli şeyler söyledi, bunlar Moldova’yı hiç “kışkırtmadı”.

Kırım Türklerinin II. Dünya Savaşı sonunda sürgünleri, soykırım tanımına girmekte olup nüfusun önemli bir kısmı yollarda ölmüştür. Daha Kruşçev zamanında bu sürgünün haksızlık olduğu ilan edilmiş, ancak Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar dönüş izni verilmemiştir. Bu süreçte Abdülcemil Kırımoğlu’nun efsanevi çabaları ile nihayet vatanlarına dönmeye başlamışlardır.

Sovyet sonrasında, dağılma öncesi sınırlar esas alınmış, Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı özerk statüsü kabul edilmiştir. Geçen süre zarfında Kırım Türklerinin yarısı vatanına döndüğü halde, babalarından kalan mülklere sahip olamamış, perişan bir şekilde hayatlarını sürdürmüşlerdir. Komünist sistemde mülkiyet olmadığı halde Sovyetlerin dağılması sonrasında, esnek uygulamalarla birlikte herkes oturduğu evin sahibi haline gelmiştir. Halbuki haksız yere evlerinden çıkarılmış olan Kırım Türkleri, ülkelerine döndüklerinde bu haklarını kullanamamışlardır. En azından sürgün haksızlığını telafi edecek hazine arazisi benzeri formüllerle mağduriyet azaltılabilecekken Ukrayna hükümeti böyle bir adım atmamıştır. Temmuz başında Ukrayna Hükümeti’nin Kırım Türklerine yerli halk statüsü tanımış olması, gerekli fakat son derece gecikmiş bir karardır. Zaten Kırım’ı, 2014’de Rusya ilhak etmiştir. Bu kararla Kırım’daki soydaşlarımızın kışkırtılarak Rusya-Ukrayna çatışmalarına alet edilmesi tuzağı, ayrı bir konudur.

Kırım nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu Türkler oluşturmakta olup buranın bağımsız Türk yurdu olması sadece tarihi bir hatıradır. Bütün Kırım Türkleri vatanlarına dönse dahi Türklerin oranı yüzde 20’yi geçmeyecektir. Öte yandan Rusya Federasyonu dağılmadığı müddetçe Kırım yarımadası Rus egemenliğinde, en azından kontrolünde kalacaktır. Bölge jeopolotiğinin kesinlşetirdiği bu gerçeği herkesin görmesi lazımdı. Bununla beraber bir dönem Kazakistan nüfusunun çoğunluğunu Ruslar oluşturmasına karşın Soyvet sonrasında her yönüyle ülkenin Kazak kimliğine dönmesi gibi Kırım Türkleri için de böyle bir gelecek ihtimal dışı değildir. Ancak bugün için, soydaşlarımızın Uluslararası Hukukun garanti ettiği medeni, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel haklarını kullanabilmeleri, bu yöndeki engellerin kaldırılması, esas meseledir. Kırım’ı veya mesela Kerkük’ü Türkiye’nin sıradaki vilayetleri olarak zikretmek, haklı davayı sloganlaştırarak öldürmek demektir. Bu tür slogan söylemleri soydaşlarımıza sadece zulmü, baskıları, bölgedeki egemen devletler açısından meşru ve sürekli kılar.

Kırım veya Dombas’taki egemenlik konusu, Rusya ve Ukrayna arasındaki bir sorundur. Türkiye, her iki ülke ile iyi geçinmeli, gerektiğinde arabulucuk yapmalıdır. Ancak krizin başlangıcında taraf olmak, ihtiyaç duyulan arabuluculuk fırsatını imkansız kıldığı gibi sözkonusu Kırım olunca soydaşlarımıza yönelik baskılara da gerekçe oluşturmuştur. Rusya’nın güdümündeki, sonucu kesin referandumlara Kırım Türklerinin organize bir şekilde katılmaması tarihi bir hatadır. Bu anlamda Türk liderlerinin, kendi ülkesine gidememesi, halklarıyla görüşememesi son derece hazin olup “nerede yanlış yaptık?” sorusunun cevabını aramak gerekmektedir.

NURSULTAN NAZARBAYEV TÜRK KONSEYİ ÖMÜR BOYU “ONURSAL BAŞKANI” İLAN EDİLDİ.  - TÜRPAV www.turpav.org

Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi elbette Uluslararası Hukuk’a aykırıdır. Ancak uygulamada, hukuktan çok siyaset ve güç sonucu belirlemektedir. Bu tür sorunların başından itibaren genel ilke belirlenip aktif olarak soruna taraf olmadan, önceliği mesela Kırım için soydaşlarımızın haklarını garantiye verseydik bugün çok daha müreffeh ve huzurlu Kırım Türkleri karşımıza çıkardı. Bu süreçte büyük yanlışın Türkiye’den mi Kırım Türk liderlerinden mi kaynaklandığı ayrı bir konudur. Ancak bu gibi sorunlarda asırların devlet tecrübesine sahip olan Türkiye’nin bir adım sonrasını görerek hareket etmesi çok daha gereklidir.

2021 itibariyle Kırım Türklerinin sorununun çözümüne, öncelikle yarımadadaki egemenlik sorununa Türkiye’nin taraf olmadığını ilan etmesiyle başlamak gerek. Arka kapı diplomasisi müzakerelerinde Rusya’nın AB ile “Kırım’ı ver, Dombas’ı al” pazarlığı içerisinde olduğunu tahmin ediyorum. Gerek Ukrayna’daki liderler gerekse diğer Kırım Türklerinin ülkesine dönmesi, mağduriyetlerinin telafi edilmesi, bundan sonra da her türlü haklarını kullanabilmeleri için Türkiye’nin geri adım atması şarttır. Ukrayna’nın da bunu anlayışla karşılaması beklenecektir. Ukrayna ve özellikle arkasındaki AB’nin bu gibi durumlarda Türkleri ateş hattına itmelerinin tarihi sebepleri de vardır. Ancak başarılı bir diplomasi ile Ukrayna ile ilişkiler bozulmadan soydaşlarımıznın hakları teminat altına alınmaldır.

Öte yandan tıpkı Rusya ile uçak düşürme krizi sürecinde Nazarbayev’in diplomatik dehasının devreye girmesi gibi bu sorunun çözümünde de Türk dünyasının bu aksakalının çözüm önerileri, yardımı, aracılığı son derece önemli olacaktır. Böylece Nazarbayev, Rusya-Ukrayna uzlaşmazlığının çözümü yolundaki süreci de başlatmış olacaktır. Bu arada Türk Keneşi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi örgütler nezdindeki girişimler de denenmelidir. Birçok bölgesel örgütlerin ortak zemini haline gelen ADF’nin Kırım Türkleri için de bütün tarafların kabullenebileceği çözüm girişimleri beklenebilir. Bu süreçte ve sonrasında, Türkiye’nin ve Kırım liderlerinin “Kırım Türktür” veya “Bağımsız Kırım” gibi söylemleri lügatlarından, hatta zihinlerinden çıkarmaları jeopolitik zorunluluktur. Aynen Kırım yarımadası fiilen ve hukuken Ukrayna’ya ait olduğu yıllarda olduğu gibi.

Öncevatan, 13.07.2021

[email protected]

Antalya Diplomasi Forumu'nun (ADF), bölgesel sorunların çözümü konusunda taslak metinlerin tartışılma ve olgunlaştırılma zemini olması son derece önemlidir. Genellikle ekonomik alandaki benzeri forumlar, kesinleşmiş gündemlerle toplanmadıkları halde güncel ve muhtemel sorunların tartışma platformunu oluştururlar. Önemli bir kısmı eski sömürgecilerin kumpası durumundaki sorunların çözümünü, eski sömürgecilerin patronluğundaki BM benzeri kurumlarda aramak tavukları tilkiye emanet etmek demektir. Mesela Etiyopya, Mısır, Sudan arasındaki baraj inşası sorunun çözümünü Arab Birliği veya İslam İşbirliği Teşkilatı benzeri örgütler yerine BM Güvenlik Konseyi'nde aramak eski sömürgecilere müdahale davetiyesi göndermek anlamına gelir. - kirim

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Alaeddin Yalçınkaya, 1961'de Elazığ'da doğdu. Adapazarı Ozanlar Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1987-1996 yılları arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İ.Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "Cemalettin Efgani ve Türk Siyasi Hayatı Üzerindeki Etkileri" konulu teziyle 1990’da Yüksek Lisans, “Sömürgecilik-Panislamizm Işığında Türkistan” başlıklı tezi ile 1995’te doktora eğitimini tamamladı.

1993-1994 yıllarında, New York University, Center for Middle Eastern Studies'de visiting scholar statüsüyle araştırmalarda bulundu. 1996’da Sakarya Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent, 2000 yılında doçent, 2007’de Profesör olan Yalçınkaya, 2013 yılından beri Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesidir.

Yayınlanmış kitaplarından bazıları, "Yetmiş Yıllık Kriz: Sovyetler Birliği'nde Moskova - Türkler İlişkileri", "Almatı'dan Akmola'ya Kazakistanı'ın Başkenti", "Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları", "Etnik Düğümlerden Küresel Kördüğüme Kafkasya'da Siyasi Gelişmeler" başlığını taşımaktadır.

Yalçınkaya, Sakarya, Kocaeli, Bahçeşehir, Marmara üniversiteleri ile İstanbul, Şükrü Balcı Polis MYO'nda Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Örgütler, Diplomatik Yazışma Teknikleri, Bölgesel Dış Politika, Türk Dünyası ve Kafkasya, İnsan Hakları Hukuku gibi alanlarda lisans ve lisansüstü seviyesinde dersler vermiştir/vermektedir.

Evli ve iki çocuk babası olan Yalçınkaya, halen Marmara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıdır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Adalet; Hakka-Gerçeğe Hizmet? KUR’AN! Yüceler Yücesi Yaratıcı Güç, müthiş-muhteşem bir akışla çevirdiği bu dünyada, sistemini hak-adalet ilkeleri üzerine kurmuş. Zaten…

  2. Sadece (Bakara,136)ayeti ekleyerek ve içeriği olduğu gibi aynı bırakarak; (Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı-Hadisler-KUR’AN) yazısı, yeni başlıkla kabul görür mü? Tüm ilgi-alâka,…

  3. Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?-KUR’AN?! (Mülk,2)”O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini-en güzel eseri kimin yapacağını belirlemek-sınamak…

  • ÜNİVERSİTENİN AMACI; DÜNYAYA GENİŞ AÇIDAN BAKABİLME ÖZELLİĞİ KAZANMIŞ İNSAN YETİŞTİRMEKTİR

    ÜNİVERSİTENİN AMACI; DÜNYAYA GENİŞ AÇIDAN BAKABİLME ÖZELLİĞİ KAZANMIŞ İNSAN YETİŞTİRMEKTİR

    Geçen hafta yüz yüze eğitimin gerekliği konusundaki “Diploma Kalitelerinin Zedelenmemesi için Yüz-Yüze Eğitim veya Eğitimi Yaz Dönemine Ötelenmesi Önerilebilir” başlıklı yazım sonrası Emekli eğitim emekçisi […]


  • KUR’AN’A ABDESTSİZ DOKUNULAMAZ MI?

    KUR’AN’A ABDESTSİZ DOKUNULAMAZ MI?

    Aşağıdaki takvim yaprağı, DİP takviminin 30 Mart 2023 tarihli yaprağıdır.Görüldüğü gibi DİB, Kur’an’ın kâğıda basılı haline abdestsiz dokunulamayacağını söylüyor.Bilgisayar, tablet, cep telefonu vs. elektronik cihazlar […]


  • Altın Manyaklığı Kitabı

    Altın Manyaklığı Kitabı

    Bülent ESİNOĞLU Nasıl yapayım, nereden başlayayım bilemedim. Lakin olayların başlangıç yeri Altın Manyaklığı kitabı olsa gerek. Amerika’da, durup dururken, Altın Manyaklığı kitabı çıkmaz diye düşünüyordum. […]


  • 2070 yılına kadar seyahatlerde neler değişecek?..

    2070 yılına kadar seyahatlerde neler değişecek?..

    Şu bir gerçek: İnsanların her geçen yıl seyahat ve tatil tercihleri değişiyor. Bu gerçekler ışığı altında sektör yenileme çalışmalarına hız vermeli. İngiltere merkezli hava yolu ve […]


  • MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (3)

    MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (3)

                Ulusalcılık kavramının oluşumundaki ‘tarihsel kalıt’a  eski dilde ‘Ecdadın ruhu’ da denilebilir, ki geçen yazıda buna kısaca değinmiştik. İşte Fransızların ‘kadim ruh’ (l’âme antique) dedikleri […]


  • YSK, RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR

    YSK, RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR

    RTE’NİN ANAYASAL OLMAYAN ADAYLIĞINI ONAYLAYAN BU YSK, ALDIĞI KARARLA RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR YSK’nın son aldığı kararı, RTE’nin CB seçimine aday olarak katılmasını oy birliğiyle almış […]


  • Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?

    Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?

    Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı?Ölüm?-KUR’AN?! (Mülk,2)”O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini-en güzel eseri kimin yapacağını belirlemek-sınamak için ölümü ve hayatı yarattı.” Yaşamın […]


  • EKONOMİMİZ GERÇEKTEN DE UÇUYOR MU?

    EKONOMİMİZ GERÇEKTEN DE UÇUYOR MU?

    Sn. Erdoğan ve Maliye Bakanı Nebati, Türk ekonomisinin uçtuğunu, uygulanan sisteme Batılıların bile hayran kaldığını üstüne basa basa söylemekteler. Sn. Erdoğan, “Benim alanın ekonomi, bunların […]


  • KARA NİYETLİ PAPAZ

    KARA NİYETLİ PAPAZ

    KARA NİYETLİ PAPAZ HÜSEYİN MÜMTAZ                 Rusya-Ukrayna savaşı ile Lozan’ın, 100 yıl sonra aynı karede yer alabileceğini hiç düşünebilir miydiniz?                 Heybeli’deki kara cübbeli, kara […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Suudiler, İran ile barıştı…

    Suudiler, İran ile barıştı…

    Suudi Arabistan ile İran’ın 7 yıllık kesintinin ardından Çin’in arabuluculuğuyla diplomatik ilişkileri başlatma kararı, İsrail dışında tüm bölge ülkeleri tarafından memnuniyet verici bir gelişme olarak […]


  • “Rumlarla eşit şartlarda müzakere ederiz…”

    “Rumlarla eşit şartlarda müzakere ederiz…”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs yönetimi ile resmi müzakere masasına oturmak için çerçevenin belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, egemen eşitlik ve eşit […]