İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamada, Türkiye hükümetinin, yasa teklifinde yer alan ve sivil toplum kuruluşlarının (STK’ların) faaliyetlerini keyfi olarak kısıtlaması ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal etmesi muhtemel olan hükümleri geri çekmesi konusunda uyardı
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yasa Teklifi görünüşte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Terörle Mücadele Kararına (2001-1373 sayılı) ve kara para aklama ile terörizmin finansmanını denetleyen hükümetler arası bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) 2019 raporuna cevaben sunuldu. Ancak teklifte yer alan hükümler, terörizmin finansmanını ve silahların yayılmasını önleme amacını büyük ölçüde aşıyor. Teklif, bunun yerine İçişleri Bakanlığı’nın STK’ların meşru ve yasal faaliyetleri ile üyelerinin örgütlenme hakkını hedef almasını mümkün hale getirecek.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Türkiye hükümetinin terörizmin finansmanını engellemeye ilişkin yeni yasası, İçişleri Bakanlığı’na hoşnut olmadığı herhangi bir STK’nın meşru faaliyetlerini kısıtlamak için yeni yetkiler verme örtülü amacını taşımaktadır” dedi. Williamson, “Bu yasa örgütlenme özgürlüğünü sınırlamak için tehlikeli bir araç haline gelecektir, teklifin STK’larla ilgili hükümleri derhal geri çekilmelidir.” dedi.
Yasa teklifi, yedi yasada değişiklik yapan 43 maddeden oluşuyor. Teklif, en çok etkileyeceği STK’lara danışılmaksızın 18 Aralık’ta aceleyle meclise sunuldu.
Teklifte yer alan maddelerden sadece altısında terörizmin finansmanıyla mücadele için araçlar ve düzenlemeler yer alıyor. Geri kalan maddeler İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanına bağımsız STK’ların faaliyetlerini kısıtlamak ve etkilerini azaltmak için geniş yetkiler veriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, önerilen önlemlerin silahlı gruplarla maddi bağlantısı olan grupların faaliyetlerini engellemekle nasıl sınırlı kalacağı ve diğer kuruluşlara karşı yaygın olarak kullanılmayacağının açık olmadığı tespitinde bulundu. Türkiye’de insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında yaptıkları çalışmalardan dolayı hükümet tarafından sevilmeyen kuruluşlar özellikle risk altında olacak.
Yasa teklifi, STK’ların yıllık denetimini öngörüyor. Bu denetimler sıklıkla aylar boyunca sürdüğü ve sivil toplum gruplarının çalışma kapasitelerini azalttığı için grupların faaliyetlerini ciddi şekilde etkileyecek. Teklife göre İçişleri Bakanlığı bir grubun internet üzerinden bağış toplama işlemini yasadışı olarak gördüğünde ciddi para cezaları uygulanabilir hale gelecek.
Sivil toplum faaliyetlerine ilişkin bir eylemi ile ilgili olarak bir STK üyesi hakkında Türkiye’nin belirsiz ve yaygın olarak kötüye kullanılan terörle mücadele yasaları kapsamında bir ceza soruşturması olması durumunda, İçişleri Bakanlığı bu kişiyi görevinden uzaklaştırma yetkisine de sahip olacak. Teklife göre İçişleri Bakanlığı, bir STK’nın tüm kurullarını görevden uzaklaştırabilir, bir sonraki bildirime kadar veya nihai bir mahkeme kararı verilene kadar STK faaliyetlerini durdurabilir.
Cumhuriyet Savcıları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin kendi yasaları ile korunan ifade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüklerini barışçıl bir şekilde kullananlara yönelik düzenli olarak terör soruşturmaları açmaktadırlar. Türkiye mahkemelerinin bağımsızlıktan yoksun olmalarının yanı sıra mahkemelerin kişileri yasal faaliyetlerine dayanarak, silahlı gruplarla maddi bağlantıları olduğuna dair kanıtlar ileri sürülmeksizin terör suçlarından mahkûm ettiği yaygın bir uygulama modeli söz konusudur.
Bu nedenle İnsan Hakları İzleme Örgütü, İçişleri Bakanlığı’nın, insanların STK’lara katılımını önlemek için, mahkûmiyet kararı verilmesi bir yana kovuşturma safhasına dahi ulaşmamış bir terör soruşturması bahanesini kullanma yetkisi ile donatılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır.
Her ne kadar STK’ların faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması için alınan idari kararların kalıcı hale gelmesi için mahkeme kararı ile onaylanması gerekse de yargı bağımsızlığının olmayışı adaletin uygulanmasını keyfi hale getirebilir. Ve mahkemeler, STK’ların keyfi olarak kapatılmaya karşı korunmalarında etkili olmayabilir.
Teklifte STK’lar ve STK’lar ile ilişkili kişiler aleyhine keyfi kullanıma açık olan diğer hükümler şunlardır: uyuşturucu kaçakçılığı veya terörizmin finansmanından hükümlü olanların STK’ların yönetimine ömür boyu seçilememesi, denetim altında olan STK’lar ile iş birliği içinde olan ya da onlarla bağları bulunan STK’ların denetime tabi tutulması, bireyleri veya sivil toplum örgütlerini temsil eden avukatların yasadışı mali kaynaklara ilişkin bilgi ve belgeleri bildirmeye zorlanması.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mali Eylem Görev Gücü’nün 6 numaralı Tavsiye Raporunun, hükümetleri, terörizmin ve kara para aklamanın finansmanını önlemek için çalışırken insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı duymaya ve masum üçüncü kişilerin haklarını tanımaya çağırdığını belirtiyor. Teklif, yasalaşması halinde bu standartları tamamen ortadan kaldıracak ve bunun yerine herhangi bir STK’nın ya da onunla ilgili kişilerin faaliyetlerinin kısıtlanabilmesi için İçişleri Bakanlığı’nın yetkilerini genişletecektir.
Türkiye’de faaliyet gösteren toplam 475 sivil toplum kuruluşu, Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukuku ve Anayasası kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle hükümetin yasa teklifinde yer alan dernekler, vakıflar ve yardım toplamayla ilgili hükümleri geri çekmesini isteyen bir bildiriyi imzaladılar.
Williamson, “Mali Eylem Görev Gücü’nün, Türkiye’nin yeni yasa teklifinin amaca uygun olmadığını kabul etmesi çok önemlidir” dedi. Williamson “Yasa teklifi, terörizmin finansmanı ve kara para aklamanın önlenmesine katkıda bulunmak yerine meşru sivil toplum faaliyetlerini kısıtlayabilir” dedi.
Kaynak: insan hakları izleme örgütü
Yazıları posta kutunda oku