“Bayramların Birleşmesi ve En Tuhaf 23 Nisan Bayramı” Yazısının Amacı Nedir?

Dün Bianet sitesinde çok tuhaf bir yazı yayınlandı: “Bayramların Birleşmesi ve En Tuhaf 23 Nisan Bayramı.” Yazı  Mehmet Ö. Alkan'ın Toplumsal Tarih Dergisi'nin Nisan 2011 tarihli 208’nci sayısında yer alan "En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak-5 / 23 Nisan’ın Gayri Resmi Tarihi" çalışmasına  teşekkür edilmiştir: - sadik ridvan karluk

Dün Bianet sitesinde çok tuhaf bir yazı yayınlandı: “Bayramların Birleşmesi ve En Tuhaf 23 Nisan Bayramı.” Yazı  Mehmet Ö. Alkan’ın Toplumsal Tarih Dergisi’nin Nisan 2011 tarihli 208’nci sayısında yer alan “En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak-5 / 23 Nisan’ın Gayri Resmi Tarihi” çalışmasına  teşekkür edilmiştir:

“…1935 yılındaki yasaya göre ‘Ulusal Egemenlik Bayramı’ olarak tanımlanmış olan 23 Nisan, Türkiye’nin en eski ‘Milli Bayramı’ olarak 1922 yılından beri kutlanmaktaydı. Ama açılış günü kutlanan, bayramı olan TBMM ortada yoktu…23 Nisan’dan yaklaşık bir ay önce, 17 Mart 1981’de kabul edilen ve 19 Mart’ta Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Ulusal Günler ve Genel Tatil Günleri Hakkında Kanun’ (1) ile bayramın adı ‘Ulusal Egemenlik Bayramı’ olmaktan çıkmış ve ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olarak değiştirilmişti. Kanunda ilk kez ‘Ulusal Egemenlik’ ile ‘Çocuk Bayramı’ birlikte kullanılmıştı. Kanun metni şu cümle ile devam ediyordu: ‘Bugün ana ve ilkokullar düzeyinde törenler yapılır.’ Böylece TBMM’nin kapatıldığı ortamda yıllardan beri fiili olarak birleşmiş olan iki bayram resmi olarak birleştirilmiş ve ‘Çocuk Bayramı’ olarak tanımlanmıştı. Üstelik Meclisi kapatılmış bir ülkede TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan’ın kutlanması, tarihe geçecek kadar büyük bir tuhaflıktı. Bu nedenle 23 Nisan günü TBMM’de çocuklara yalnızca yemek yedirildi…Darbeciler 1983 seçimleri yaklaşırken, bayramın yalnızca ‘ana ve ilkokul çocuklarıyla’ kutlanan bir bayram olmasına neden olan ve yasada yer alan ‘Bugün -23 Nisan’da- ana ve ilkokullar düzeyinde törenler yapılır’ cümlesini yasadan çıkartacaklar ve yalnızca ana ve ilkokul çocuklarının kutladığı bayram olması durumuna son vereceklerdir. Zira parlamento açılmak üzeredir… Tam da bu sıralarda 23 Nisan’ı Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği şeklindeki efsane daha yoğun olarak işlenmeye başlandı. OYSA ATATÜRK BU GÜNÜ ÇOCUKLARA ARMAĞAN ETMEMİŞTİ. ÇOCUK BAYRAMI ANLAMINDA, ATATÜRK’LE İLGİSİ DE YOKTU. (3)… 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın ardından, 5 Mayıs 1981 tarihinde, 51 no’lu Milli Güvenlik Kurulu kararı ile Türkiye’ye “Çocuk Bayramı” armağan eden Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nu da feshetmiştir. (4)  (MÖA/APA)” )

Turkish Forum’da dün yayınlanan “100 Yıldır Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazımdaki tespitim  şöyledir: Büyük önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi  için 23 Nisanlar  önemlidir. Çünkü;

  • Meclis Hükümeti kurulmuş, hükümet başkanı aynı zamanda meclis başkanı olmuştur.
  • Kuvvetler birliği ilkesi (yasama, yürütme, yargı gücü meclisindi) benimsenmiştir.
  • “Milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” kararıyla saltanat sistemi kaldırılmıştır.
  • TBMM’nin üstünde bir güç yoktur denerek  İstanbul Hükümeti yok sayılmıştır.
  • Ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkesi benimsenmiştir ancak dönemin koşulları gereği açıklamamıştır.
  • Ulusal birliğin bozulmaması için saltanat ve hilafet makamlarına dokunulmamıştır.
  • Anayasal bir temel üzerine kurulmamış, 1921 Anayasasının ilanı ile hukuki geçerlilik kazanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 6’ncı maddesinde belirtilen “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” hükmünün özünü oluşturan “Hakimiyet Milletindir” yazılı  metin 30 Kasım 1925’te Büyük Millet Meclisi kürsüsünün arkasına Arap alfabesinin Osmanlı Türkçesine uyarlanmış şekliyle asılmıştır.  Harf ve Dil devrimleri sonrası Latin harfleriyle “Egemenlik Ulusundur” şeklinde yer alan Atatürk’ün sözü günümüzde  “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir”   şeklinde  değiştirilerek  TBMM’de  asılıdır.

Egemenlik, bir topluluğun, bir devletin ülke üzerinde sahip olduğu tüm yetkilerdir, hür olmak, yetki sahibi olmak, hakimiyet anlamlarına gelir. Bir milletin tam anlamıyla özgür ve bağımsız olabilmesi için ulusal egemenliğe sahip olması gerekir. Toplumda hiçbir kimse, hiçbir zümre, hiçbir sınıf ya da grup, doğrudan üstün emretme gücüne sahip olamaz. Toplumda üstün emretme gücünün tek kaynağı ve tek sahibi milletin kendisidir. 

Millet iradesi,  kişilerin  iradelerinin bir araya gelmesinden ve kaynaşmasından oluşmaktadır. Milli egemenlik, milletin bölünmez iradesini temsil eder. M. Kemal Atatürk kayıtsız şartsız” ifadesiyle ne kastedildiğini, Kayıtsız, şartsız tabiriyle belirtilen egemenliği, milletin üzerinde tutmak demek bu egemenliğin bir zerresini, sıfatı, ismi ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir’ şeklinde açıklamıştır.

Atatürk’ün  Kuvvet birdir ve o milletindir’  ve Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Milli Egemenlik’  görüşüne  acaba  günümüzde ne kadar uyulmaktadır? Atatürk diyor ki: ‘Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’ (https://www.turkishnews.com/tr/content/2020/04/23/100-yildir-egemenlik-kayitsiz-sartsiz-milletindir)

Okumaya devam et  Atatürk Bir Diktatör müydü?

23 Nisan, 1921’de Milli Bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır. Yasa, 2 Mayıs 1921  dönemin resmi gazetesi  Ceridei Resmiye‘de  yayınlanarak yürürlüğe girmiştir:  “Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yevmi küşadı olan 23 Nisan günü milli bayramdır. Tarihi kabulünden muteber olan işbu kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi memurdur.” 23 Nisan, 1929 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiştir.

27 Mayıs 1935 tarihinde çıkarılan Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak kutlanmaya  devam edilmiş ve “Ulusal Egemenlik Bayramı; 22 Nisan öğleden sonra ve 23 Nisan günü” ifadesi yer almıştır.  20 Nisan 1983 tarihinde yapılan değişiklikle 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nın adı “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirilmiştir.

Tarihçi Sinan Meydan  tüm süreci ve gerçekleri yazmıştır: “…Atatürk’ün desteğini alan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan 1923’te yetim ve öksüz çocuklar için yardım toplamaya başladı…Atatürk’ün de bu faaliyetlere destek olmasıyla 1925’te, 23 Nisan aynı zamanda ‘Çocuk Günü’, 1926’dan itibaren ise ‘Çocuk Bayramı’ olarak kutlandı. İlk kapsamlı ‘Çocuk Bayramı’ kutlamaları Atatürk’ün himayesinde 1927’de yapıldı. 23 Nisanlar, 1929’dan itibaren ‘Çocuk Haftası’ olarak kutlandı…23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ortaya çıkışında 3 ayrı bayramın payı vardır. Çocuk Bayramı tamamen ayrı bir kavram olarak gelişirken, Ulusal Egemenlik ve 23 Nisan Bayramları baştan ayrı bayramlarken, birleşmişler; en son da onlara Çocuk Bayramı katılmıştır.”
)

23 Nisan 1951 tarihli Milliyet gazetesinin haberi şöyledir: “Bugün Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır”

23 Nisan, 1921’de çıkarılan 23 Nisan’ın Milli Bayram Olmasına  Dair Kanun ile, Türkiye’nin ilk ulusal bayramı olmuştur. İlk kez ortaya çıkan bu bayramda ne ulusal egemenlikten ne de çocuklardan söz edilmekteydi. Zaten daha o yıllarda Osmanlı saltanatı hala kanunen hüküm sürmekteydi. 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla 1 Kasım, Hakimiyet-i Milliye Bayramı olarak kabul edilmiştir. Daha sonraki yıllarda, TBMM’nin açılış tarihi olan 23 Nisan ‘Milli Hakimiyet Bayramı’ olarak kutlamış ve bu durum 1 Kasım’ın uzun vadede bayram olarak unutulmasına neden olmuştur. 1935’te ‘23 Nisan Millî Bayramı’nın adı “Millî Hakimiyet Bayramı” haline getirilmiş, böylece 1 Kasım Hakimiyet-i Millîye Bayramı ile 23 Nisan Millî Bayramı birleştirilmiştir.

23 Nisan’ın Çocuk Bayramı oluşu yine TBMM’nin açılışıyla ilişkili olmasına rağmen, tamamen ayrı bir bayram olarak gelişmiş ve 1981 yılına kadar da öyle devam etmiştir. Bu Bayram 23 Nisan 1927’de Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin  o günü ‘Çocuk Bayramı’ olarak duyurmasıyla başlamış kabul edilir…Bu tarihten itibaren bu üç kavram, aynı gün üzerinde birleşecek ve çocuk bayramı olma konusunda bir kanunla belirlenmişlik olmaksızın kutlanmaya başlanacaktır. Cemiyeti buna iten neden ise cemiyetin yetim çocukları için gelir kaydetme anlayışıdır. Böylece çocuk bayramı ortaya çıkmıştır. Çocuk bayramı adı daha resmiyet kazanmamış olsa da, bundan sonra 23 Nisan ‘Millî Hâkimiyet Bayramı’nın yanı sıra ‘Çocuk Bayramı’ olarak da kutlanacaktı.

23 Nisan 1927’deki ilk bayram Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde gerçekleştirilmiştir… 70’li yıllara kadar ulusal boyutta ünlenerek ve katılımı artırarak ilerleyen 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına 1975’te Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da katılmıştır. 1979 yılının UNESCO tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak duyurulması üzerine, TRT  1979 yılından itibaren TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği adıyla uygulamaya kondu. Bayramın en son şeklini alışı ise 1981’de gerçekleşmiştir Darbe döneminde Millî Güvenlik Konseyi bayramlar ve tatillerle ilgili kanunda yaptığı değişiklikle o güne kadar kanunen adı konmamış bir şekilde kutlanan bayrama ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ adını vermiştir. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye ve KKTC yanı sıra Kosova Cumhuriyeti’nde ” 23 Nisan Kosova Türkleri Milli Bayramı” olarak kutlanılır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir.” ,

Mehmet Ö. Alkan’a   “Tam da bu sıralarda 23 Nisan’ı Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği şeklindeki efsane daha yoğun olarak işlenmeye başlandı. Oysa Atatürk bu günü çocuklara armağan etmemişti. Çocuk Bayramı anlamında, Atatürk’le ilgisi de yoktu”  dediği için mi teşekkür edilmiştir?  Burada sorulması gereken  soru, 2011 yılındaki yazının  9 yıl sonra 23 Nisan’da yayınlanmasının  bir amacı  olmalıdır.  Yukarıdaki tarihi gelişmeler  dikkatlice okunduğunda amacın ne olduğu görülür.

Okumaya devam et  Türkiye Cumhuriyeti’nin Ekonomik ve Sosyal Tarihi Uluslararası Sempozyumu (26-28 Kasım 2015 / İzmir)

Atatürk diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir