Trump’ın da Doğrusu Var: Silah Baronları Savaş İstiyor

Trump’ın da Doğrusu Var: Silah Baronları Savaş İstiyor - trump

Trump’ın da Doğrusu Var: Silah Baronları Savaş İstiyor

Trump’ın da Doğrusu Var: Silah Baronları Savaş İstiyor - israil irani vurmak icin hazirlaniyor

 

Alaeddin Yalçınkaya

ABD Başkanı Trump yalanlarının türü, niteliği, gün ve ay itibarıyla sayısı gibi hususlar müstakil araştırma konusu olmuştur. Siyaset tanımının özünde yer alan, şartlara göre tavır almak veya beyanda bulunmak gerçeğinden hareketle bazı kitaplarda “siyaset, yalan söyleme sanatıdır” tarifi bulunmaktadır. Bununla beraber bir ülkedeki fiili başkanın, bazı gerekçelerle savaş kararı verdikten sonra, “aslında böyle bir ihtiyaç yok, silah baronlarının üstesinden gelemedim” türü bir yakınmaya pek rastlanmamıştı. Trump’ın genellikle yaptığı ise birçok politikacılar gibi yalan söylerken bunu ilkel bir şekilde yapması, bu konuda “sanat” yeteneğinin olmamasıdır. Belki de böyle bir şeye ihtiyaç duymuyor.

İran’a yaptırımlar konusunda Trump’ın Mayıs ayındaki açıklaması, Uluslararası Politika, Güvenlik, Savaş gibi alanlarda hiç unutulmaması gereken “doğru”dur. Esasen kapitalistler (fabrikatör, sanayici, üretici) genel olarak savaşa karşı oldukları halde silah üreticilerinin savaş taraftarı olduğu literatürde yazar. Bununla beraber ABD-Ortadoğu ilişkilerinin en kritik aşamalarının birinden geçerken başkanın bu “patavatsızlığı”, aslında Uluslararası İlişkiler araştırmacıları için cevher niteliğindedir. Ancak daha önce benzer durumlar için sözkonusu olduğu gibi bu da yalanlardan bir yalan olarak geçiştirildi, işin doğruluk payı üzerinde durmak pek uygun görülmedi. Bunun yerine büyük güçlerin desteğiyle büyüyen, gelişen, yeni fonksiyonlar yüklenen “terör örgütleri” ve “güvenlik” temelli senaryoların, bölge politikaları konusundaki analizler için son kullanım tarihi uzatıldıkça uzatıldı.

Ortadoğu’da, İsrail ve kontrolü dışındaki yerlerde huzur, barış ve refahı pek istemeyen güçlerin minareyi çalarken terör veya güvenlik kılıfını kullanmaları anlaşılabilir. Buna karşın sözkonusu kılıf konfeksiyonculuğunu ve benzeri sahtekarlıkları mazur, hatta gerekli göstermeye çalışan araştırmacıların sorgulanması gerek. Çünkü bilimin öncelikle verilere dayanması gerektiği halde işine gelmeyen verileri araştırma zahmeti çekmeden “yalan” veya “komplo” diye es geçmek kolaycılıktan öteye bilim dışılıktır.

Yıllarca süren müzakerelerden sonra ABD ve beş devlet ile Tahran yönetimi, İran’ın nükleer silah yapmasını önlemeyi amaçlayan bir anlaşmayı imzalamıştı. Anlaşmanın bir takım noksanları, yetersizlikleri olabilir, ancak sözkonusu mutabakattan çekilmek için böyle bir gerekçe ortaya konmamıştır. Esasen mutabakat çerçevesinde denetimler ve kontroller sürmekteydi. Bununla beraber ABD, önce sözleşmeden çekildi, arkasından Basra Körfezi’ne uçak gemileri göndererek savaş tamtamları çalmaya başladı. Bir işadamı olarak Trump, piyasa gerçekleri veya ABD’nin reel-politiği açısından bunun gereksiz, hatta son derece zararlı olduğunu kabul ediyor. Bununla beraber gerek başkanlık süresinin kalan kısmında bir takım politikalarını uygulayabilmek gerekse bir dahaki seçimi kazanmak konusunda lobilere ve güç çevrelerine hoş görünmek, onların taleplerini yerine getirmek zorunda olduğunu da görüyor.

Televizyon rogramında moderatörün, İran’la savaş istemediği konusunda halkı temin edebilir misiniz sorusuna Trump, 19 yıldır süren savaşa karşı olduğu cevabını vermiştir. Devamında “Askerlerimiz halen oradalar. Kendimizi kandırmayalım, bu ülkede bir askeri-endüstriyel kompleks var ki sürekli savaş istiyorlar”. Bölgeden askerlerini çekmek istediğinde karşılaştığı baskı için “Suriye’den askerlerimizi getirmek istiyorum, bu çevreler çılgına dönüyor” demiştir.

Belirtmek gerekir ki ABD-İsrail’in İran’a karşı savaş arzusu aslında Türkiye dahil bütün bölgeyi istikrarsızlaştırma, iç çatışmaları genişleterek yaygınlaştırma, olabildiğince fazla insanın ölmesini, sakat kalmasını, hiç değilse ülkesini terketmesini sağlama temel stratejisinin bir parçasıdır. Nerdeyse yarım asırdır olduğu gibi bundan sonra da doğrudan ABD/İsrail-İran savaşı çıkmayabilecektir. Ancak bu denklem kapsamında Yemen’de, Suriye’de, Libya’da olduğu gibi hemen her bölge ülkesinde iç savaşlar, terör faaliyetleri devam edecektir. İran ile “savaşın eşiğine gelme” de aslında bu katliamları sıradanlaştırma, ikinci plana atma veya dehşet dengesi sürecinde çatışmaları normalleştirme/meşrulaştırma stratejisinin parçasıdır.

Trump’ın unutulmayacak doğru açıklamalarından biri de S-400 füze savunma sistemi almasında Türkiye’nin haklılığını itiraf etmesidir. Bununla beraber aynı Trump’ın Türkiye’yi cezalanadırma kararlarının altında imzası olduğu/olacağı da açıktır. Belirtmek gerekir ki ABD, silah baronları veya İsrail lobisinin (buna Rum, Ermeni ve diğerlerini de ekleyelim) problemi S-400’lerin NATO sistemi ile uyumsuzluğu veya NATO sırlarının ifşası kesinlikle değildir. Tıpkı Kıbrıs Barış Hareketi sonrasında silah ambargosu gerekçelerinden biri olarak Türkiye’nin haşhaş ekmesinde olduğu gibi.

S-400 konusunda ABD odaklı çevrelerin birinci sorunu Türkiye’nin füze savunma sistemine sahip olmasıdır. Örneğin “öldük, bittik, mahvolduk” şeklinde manşet atan Yunan gazeteleri, Türkiye’nin savunma kabiliyetinin gelişmesinden rahatsız olduklarını, yani Türkiye’ye saldırı planları olduğunu itiraf etmektedirler. Türkiye’ye ait işgal edilmiş adalarda olduğu gibi 1947 Paris Sözleşmesiyle “gayr-i askeri hale ifrağ edilen” Yunan adalarının da davulla zurnayla silahlandırılarak Türkiye’ye karşı teyakkuz haline gelinmesi bunun delilidir. Sözleşmelere açıkça aykırı, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bu gelişmeleri Ankara’nın protesto dahi edememesi de oldukça endişe verici. Benzer endişeler İsrail’e bağlı bir devlet kurmak üzere Fırat’ın doğusunun cephanelik haline getirilmesi için de sözkonusu. Demek ki bu silahlar Türkiye’ye karşı kullanılacaktı. Bu listeye bölgede hızla sayısı artan Ermeni birlikleri ile Doğu Akdeniz’de suların ısınması sürecini de katalım.

Doğudan, güneyden ve batıdan muhasara altına alınma süreci altındaki Türkiye’nin S-400 hamlesi büyük çatışmayı ihtimal dışı hale getirdi mi? Bu konuda iyimser olmak için henüz erken. Bu şartlar altında ekonomisiyle, üretimiyle, milli ve manevi değerleriyle bu ülkenin kendine dönmesi zorunludur. Maddi varlığına karşı emperyalist baskı ve saldırılar için olduğu gibi manevi değerlerini, toplumsal ve aile düzenini hedef alan yıkıcı, oryantalist ve reformist tahribata karşı durması, iç dinamiklerini güçlendirmesi konusunda geç kalmaması gerekmektedir.

Öncevatan, 25.07.2019

[email protected]

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Alaeddin Yalçınkaya, 1961'de Elazığ'da doğdu. Adapazarı Ozanlar Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1987-1996 yılları arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İ.Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "Cemalettin Efgani ve Türk Siyasi Hayatı Üzerindeki Etkileri" konulu teziyle 1990’da Yüksek Lisans, “Sömürgecilik-Panislamizm Işığında Türkistan” başlıklı tezi ile 1995’te doktora eğitimini tamamladı.

1993-1994 yıllarında, New York University, Center for Middle Eastern Studies'de visiting scholar statüsüyle araştırmalarda bulundu. 1996’da Sakarya Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent, 2000 yılında doçent, 2007’de Profesör olan Yalçınkaya, 2013 yılından beri Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesidir.

Yayınlanmış kitaplarından bazıları, "Yetmiş Yıllık Kriz: Sovyetler Birliği'nde Moskova - Türkler İlişkileri", "Almatı'dan Akmola'ya Kazakistanı'ın Başkenti", "Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları", "Etnik Düğümlerden Küresel Kördüğüme Kafkasya'da Siyasi Gelişmeler" başlığını taşımaktadır.

Yalçınkaya, Sakarya, Kocaeli, Bahçeşehir, Marmara üniversiteleri ile İstanbul, Şükrü Balcı Polis MYO'nda Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Örgütler, Diplomatik Yazışma Teknikleri, Bölgesel Dış Politika, Türk Dünyası ve Kafkasya, İnsan Hakları Hukuku gibi alanlarda lisans ve lisansüstü seviyesinde dersler vermiştir/vermektedir.

Evli ve iki çocuk babası olan Yalçınkaya, halen Marmara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıdır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Ermeni orospo çocukları siz kimsiniz itler türklere küfrediyorsunuz örümüz kökümüz gelmiş orta asyadan biz başkayız amerika rusyadan oküfürlerin hepsini sizin…

  • YÜZYÜZE HAYAT, YÜZYÜZE TEORİ, YÜZYÜZE EĞİTİM

    YÜZYÜZE HAYAT, YÜZYÜZE TEORİ, YÜZYÜZE EĞİTİM

    Diploma Kalitelerinin Zedelenmemesi için Yüz-Yüze Eğitim veya Eğitimi Yaz Dönemine Ötelenmesi Önerilebilinir Uzaktan Eğitim Yerine Düzenli Eğitim İçin Koşullar Yaratılabilir Deprem sonrası 17 Şubat 2023 […]


  • İstifa Kültürü

    İstifa Kültürü

    Ortada bir başarı varsa, benim başarımdır, Bir başarısızlık varsa, benimle ne alakası var… Bu nereden geliyor biliyormusunuz? Çocukluktan. Son beş nesil böyle yetişti, belki daha […]


  • 21 MART, DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ !!!

    21 MART, DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ !!!

    Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey,kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.Mustafa Kemal ATATÜRK Değerli arkadaşlar, 21 Mart günü, […]


  • EĞİTİMDE KALİTE VE DONANIM ŞART

    EĞİTİMDE KALİTE VE DONANIM ŞART

    Çeşitli yarışmalar da ve sokak röportajlarında gördük ki, eğitimde kalite ve donanım kalmamış. Böylece eğitim seviyemiz, gelişmiş ülkeler seviyesinde değil de, üçüncü sınıf Afrika ve […]


  • JETON

    JETON

    Günlük hayatımızda ‘Jeton’ çok önemli yer tutmaktaydı. Çevirmeli telefonlar vardı. Telefonlara bağlı birde JETON kutusu bulunurdu. Jeton satın alırdınız. Kutunun boşluk yerine Jetonu yerleştirip aşağıya […]


  • BAK MUHARREM !

    BAK MUHARREM !

                Bak Muharrem, bugün cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıklayacakmışsın.             Açıkla ve aday ol lütfen.             Ve CHP’ye geri dönmek ya da Milet İttifakı”na (doğrusu Halk İttifakı’dır, sen anlamazsın) destek […]


  • Türkiye Rus uçaklarına yer hizmeti verecek…

    Türkiye Rus uçaklarına yer hizmeti verecek…

    Türkiye’nin ABD ve AB yaptırımlarına uyarak Rus hava yolu şirketlerine ait Boeing ve Airbus uçaklarına yakıt vermeyi durdurduğu haberleri sonrası, iki ülkenin havacılık otoriteleri Ankara’da […]


  • Şeker Dağıtır Gibi Diploma İkram Edilmez

    Şeker Dağıtır Gibi Diploma İkram Edilmez

    Ulusal basında yer alan sayın Ali Mahir Başarır’ın  “Şeker Dağıtır Gibi Diploma İkram Etti” başlıklı yazısı dikkatimi çekti: “ YÖK Denetleme Kurulu Başkanlığı bu üniversitedeki […]


  • TATAR HALKI KAHRAMANLARINI UNUTMAYACAK

    TATAR HALKI KAHRAMANLARINI UNUTMAYACAK

    TATAR HALKI KENDİ KAHRAMANLARINI UNUTMAYACAK. TATARLAR İLERİYE! 12 mart 2023 tarihinde Bağımsız Tataristan Hükümetinin 4’üncü online-oturumunda Başbakan Rafis Kaşapov Başbakan yardımcılığına 2 aday gösterdi. Milli […]


  • “ORDU’NUN RUHU ZABİTANDADIR”

    “ORDU’NUN RUHU ZABİTANDADIR”

    “ORDUNUN RUHU ZABİTANDADIR” HÜSEYİN MÜMTAZ                 Atatürk yazının başlığındaki sözü; 31 Temmuz 1920 Tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde Subaylara hitaben yaptığı konuşmada söylemiştir.                 … Yıl […]


  • Türkiye uluslararası ceza mahkemesine verildi

    Türkiye uluslararası ceza mahkemesine verildi

    Uluslararası Ceza mahkemesinden, Türk hükümetinin dünyanın dört bir yanında muhaliflerine yönelik zulmü soruşturması istendi Lahey’deki uluslararası ceza mahkemesinden (UCM), dünya çapındaki muhaliflerine yönelik takip ve […]


  • DEPREM VE DEPREM GİBİ OLAYLAR

    DEPREM VE DEPREM GİBİ OLAYLAR

    Benim de yazarları arasında bulunduğum “Bütün Dünya Dergisi’nin” son sayısında değerli gazeteci rahmetli Mete Akyol’un da bir yazısı var.Yazıların konusu günün en önemli olaylarından olan […]



Posted

in

by