Tehdit var mı yok mu?

Tehdit var mı yok mu? - bulent esinoglu 1
,

Tehdit var mı yok mu?

Öncelikle şunu anlamalıyız.  Türkiye’nin geleceği ve toprak bütünlüğü tehdit altında mıdır? Yoksa bizim gibi kuruntulu olanların, hastalıklı bir düşüncesinden mi ibarettir?

Eğer ikincisiyse, üzerinde düşünmeye değmez. Bu hastalıklı düşüncenin bir değeri yoktur deyip, bir kenara bırakabiliriz.

Bir tarafta, Türkiye’nin geleceği ve toprak bütünlüğü tehdit altındadır diyenlerle var.  Öte yandan da, hayır böyle bir durum yoktur. Mevut durumlar abartılmakta ve bundan birileri çıkar sağlamaktadır, diyenlerimiz var.

Elbette bu iki durumun arasında kalmış ve bazen Türkiye’nin tehdit altında olduğunu düşündüğü gibi, bazen de, böyle bir tehdit yoktur diyenlerimiz de var.

Bu iki arda bir derede kalmış olanlarımızla ilgili, nasıl gelişmeler olacağını, yazımın ilerleyen bölümlerde değineceğim.

“Türkiye’ye bir tehdit yoktur. İktidar bir tehdit varmış gibi gösterip, hem kendi taraftarlarının saflarını sıklaştırmaktadır. Yani iktidarını garanti altına almaya çalışmaktadır. Aslında bir tehdit yoktur ama iktidar tehdit varmış gibi göstererek, milliyetçi bir cephe oluşturmaktadır.”

Eğer durum bu olsaydı, aşağıda ifade etmeye çalıştığım olaylar olur muydu?

Ergenekon ve Balyoz davalarından vaz geçilip, Açılım Sürecine son verilir miydi?

Hendek savaşları ile PKK terörüne karşı mücadeleye başlanır mıydı?

Amerikan gladyosu FETO ile mücadele edilir miydi?

Amerika’nın güneyimizde tasarladığı İsrail-Amerikan koridorunun inşasına karşı çıkılır mıydı?

Türkiye bu koridorun açılmasına neden izin vermedi ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ile Amerikan koridorunun önünü kesti?

2014 yılından sonra, yeni bir durum ortaya çıktı. ABD tehdidi gittikçe yükseldi. ABD tehdit ettikçe, Türkiye, ABD’ye cevap vermek zorunda kaldı.

Bu süreç işlerken, 15 Temmuz 2016’da darbe gerçekleşti. Ordunun içindeki ülke sevdalıları tarafından işgal bertaraf edildi.

Amerikan tehditleri 15 Temmuz’dan sonrada sürdü.

Amerikan tehditlerini Türkiye tek başına karşılayamayacağı için bölge ülkeleriyle iş birliğine gitmek zorunda kaldı.

Astana Süreci kuruldu. Ancak Amerikan tehditleri gene de durmadı. ABD, İran’a ambargo uygulamamızı bizden istedi.

Tehdit gene de durmadı. Rusya’dan s-400 alınmasını durdurmaya çalıştı. Olmadı. Yeniden tehditler arttı.

Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’ye yığınak yaparak, doğrudan Türkiye’ye silah doğrultmuş oldu. Eskiden maşa olarak kullandığı PKK’yı, bu kez karşımıza ordu olarak çıkardı.

Anlayacağımız tehditler dur durak bilmeksizin devem etti. Ediyor.

Batı değerleriyle düşünüp Amerikan tehdidini yok sayanlar bile yavaş yavaş da olsa tehditten söz etmeye başladılar.

Hala tehdit yoktur. Erdoğan’ın kendisinin yarattığı sonuçlar vardır diyenler, Erdoğan düşmanlığı üzerinden Türkiye düşmanlığı konumuna düştüler.

Türkiye Amerika’ya karşı bir cephe kurmaya çalışırken, tehdidi kavrayamayanlar, İran ve Rusya düşmanlığını sürdürdüler.

Şunu görmemiz gerekmektedir. İktidar tehditleri görmekte ama yalpalamalar yapmaktadır. İktidarın yaptığı yalpalamalar ülke için ne kadar tehlikeli ise, karşısındakilerinin de tuttuğu yol o kadar tehlikelidir.

Amerikan emperyalizminin tehditleri derinleştikçe, ülkemize doğrultulmuş tehdidin anlaşılması da o kadar hızlı olacaktır.

Amerika tehdit etmeyi sürdürdükçe, içeride düşmana karşı bir birlik olacaktır. Bulanık düşünceler netleşecektir. Marjinal olan ve Türkiye düşmanlığında ısrar edenler elbette olacaktır.

Sonunda, herkes Türkiye cephesinde konumlanacaktır. Burada tehdit altında olan Erdoğan değil, Türkiye’dir.

22.9.2018


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir