Almanya’da İdam Referandumu Yapılamaz, Referandum Yapılırsa Türkiye’de Eksen Tartışmaları Gündeme Gelir

Almanya’da Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayı Martin Schulz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın idam cezasını geri getirmek için bir referandum düzenlemesi durumunda Almanya’da yaşayan Türklerin oy kullanmasının ihtimal dışı olduğunu söylemiştir: “Türk hükümeti idam cezasını yeniden uygulamak için gerçekten bir referandum düzenlerse, şunu açıkça söylemek gerekiyor: Almanya’da yaşayan Türkler için bu tür bir oylama düzenlenemez.”

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert da, “Bizim anayasamız ve Avrupa değerlerine aykırı olan bir tedbir konusunda Almanya’da referandum yapılması düşünülemez” demiştir. Seibert, eğer bir devlet Almanya’daki büyükelçilikleri ve başkonsolosluklarında seçim veya referandum yapmak isterse, bunun izne tabi olduğunu açıklamıştır. Yasal düzenlemelere göre başka bir ülkedeki referandum için Almanya’da  sandık açılması Alman hükümetinin iznine bağlıdır.

Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel daha önce  idam cezasının Almanya’nın kırmızı çizgisi olduğunu söylemiş, idam cezasının geri gelmesi durumunda Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinin kesileceğini söylemişti. Başbakan Angela Merkel de Kölner Stadt-Anzeiger gazetesine yaptığı açıklamada, Türk hükümetinin idam cezasını getirmemesi uyarısında bulunmuştur.

Referandum sonrasında hükümet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğine rağmen sessizliğini korumaktadır.

Merkel, Gabriel ve Schulz’un tepkileri acaba hükümeti etkilemiş olabilir mi? Çünkü MHP ve AKP TBMM gerekli çoğunluğa sahiptir. Daha önce de yazdığım gibi idam konusu Türkiye açısından çok önemlidir. TBMM’den idam cezası geçerse, Türkiye’nin AB ve Avrupa Konseyi ile ilişkileri donar, Türkiye’de eksen kayması gündeme gelebilir, bunun alternatif maliyeti  yüksek olur.

Başbakan Erdoğan 12 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’daki büyükelçilere vermiş olduğu iftar yemeğinde “Türkiye’nin dış politika ekseni değişmemiştir” demiştir. Fakat, 2023 vizyonu tartışılırken, son yıllarda izlenen dış politika sebebiyle Türkiye’nin dış politikasında eksen kayması var mı sorusu gündeme gelmiştir. TÜSİAD’ın Görüş Dergisi Ağustos 2010 tarihli sayısında, dış politikadaki eksen kayması tartışmalarını ele almış ve Sarkaç Doğuya Kayıyor: Türkiye Sürüklüyor mu, Sürükleniyor mu? kapak sloganıyla çıkmıştır. AB ve Avrupa Konseyi ile gerginleşen ilişkiler sebebiyle Türkiye’de eksen kayması tartışmaları gündeme gelse de bu eksen hiçbir zaman Batı dünyasından kopma olarak algılamamalıdır.

ABD Dış İlişkiler Konseyi 8 Mayıs 2012 tarihinde New York’ta, ABD eski Dışişleri Bakanlarından Madeleine Albright ve ABD’nin eski ulusal güvenlik danışmanlarından Stephen Hadley’in eş başkanlığını yaptığı, CFR uzmanı Steve  Cook direktörlüğünde 23 uzmandan oluşan çalışma grubunun hazırladığı  Türkiye-ABD İlişkileri: Yeni Ortaklık (U.S.-Turkey Relations A New Partnership) başlıklı raporu yeni ortaklık kavramına açıklık getirmiş ve Türkiye’nin son  10 yılda dış politikada önemli bir aktör olduğuna dikkati çekmiştir.

Önümüzdeki 50 yıl içinde dünyada, bölgemizde ve Avrupa’da büyük değişikler olacaktır. Bu gerçeği görerek Türkiye yeni bir strateji belirlemek zorundadır. Bu strateji, Batı’dan kopma  esasına dayanmamalıdır.  63 yıl önce NATO kurulduğunda hiç kimse 1989 yılında Sovyetler Birliği’nin çökeceğini, Avrupa’nın iki bloklu yapısının  ortadan kalkacağını, Varşova Paktı’nın 1 Temmuz 1991’de dağılacağını,  Savaş sonrası Avrupa’sının iki kutuplu yapısının askeri bakımdan  tarihe karışacağını, Polonya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Slovenya, Macaristan,  Estonya,  Letonya,  Litvanya, Romanya ve Bulgaristan gibi eski sosyalist ülkelerin  Türkiye’den önce Avrupa Birliği üyesi olacaklarını tahmin etmiyordu.   

Türkiye’nin AB üyeliği hedefinden, eğer idam konusu gündeme gelmezse,  bir sapma  söz konusu  değildir. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in  Aydın Doğan’a 7 Şubat 2015 tarihinde yazmış olduğu mektupta önemle üzerinde durduğu husus, “Türkiye, ne olursa olsun, Avrupa Birliği çıpasına sarılmalıdır. Bundan vazgeçmek olmaz”dır.

Türkiye için zaman zaman “Batıya giden gemide Doğuya koşan ülke” benzetmesi  yapılmıştır ama bunun doğru olmadığı Türkiye’nin üye olduğu Avrupalı ekonomik, askeri ve siyasi kuruluşlar tarafından ispatlanmıştır. Türkiye’nin dışında hiçbir Müslüman ülke AB dışındaki tüm Avrupalı kuruluşlara üye değildir.

Türkiye, 1856 Paris Anlaşması’ndan  sonra  yüzünü  Batı’ya çevirmiş, Tanzimat’tan  bu yana da  Batı’ya yönelmiş dünyadaki tek Müslüman ülkedir.

Türkiye; laik ve demokratik ilkeleri benimsemiş, Batı dünyası ile ortak sınıra sahip ve ona komşu,  AB ülkeleri ile tarihi ilişkileri bulunan, dünya üzerinde mevcut 57 İslam ülkesi arasında ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda en gelişmişler arasında yer alan, hayat tarzı olarak kendi kültürel değerlerini koruyarak Batı’yı seçmiş bir ülkedir.

Türkiye’nin Avrupa kıtasında olmayan ülkelerden farkı, Batı’nın siyasi ve ekonomik kuruluşlarının tamamına yakınına üye, diğerleriyle de çok yakın ilişki içinde bulunmasıdır. Önemli fark, coğrafi konumu ile ilgilidir. Türkiye bulunduğu bölgede Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Ekonomik İşbirliği Kuruluşu ve İslam Konferansı Kuruluşu’na üyedir, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile yakın ilişkiler içindedir.

Türkiye’nin değişen dünya şartlarına uyum sağlaması için uzun vadeli stratejiler içinde Türkiye’nin Batı dünyasından kopmasına yol açabilecek Avrasya Ekonomik (Gümrük)  Birliği, Şanghay İşbirliği Kuruluşu ya da akademisyen kökenli Eskişehir Milletvekilinin (Prof. Dr. Emine Nur Günay) önerdiği Altay Birliği yer almamalıdır.

Avrupa Birliği ile ilişkilerde çeşitli faktörlerin etkisiyle meydana gelen olumsuz gelişmeler sebebiyle Türkiye’nin son 200 yıldır Batı’ya dönük yüzünü, Şanghay İşbirliği Kuruluşu ve Avrasya Gümrük Birliği gibi Rusya ve Çin’in siyasi ve ekonomik etkinliğinde olan kuruluşlara yöneltmesi bir alternatif olarak değerlendirilemez.

Özellikle, Avrasya Ekonomik Birliği  gündemde hiç olamaz. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,  Pamukkale’de 15 Aralık 2014 tarihinde  düzenlenen Çalıştay’da yaptığı konuşmada Türkiye’nin Avrasya’yı  unutmaması gerektiğini belirtmiştir: “…Avrasya, Gümrük Birliği’ni göz ardı ederse çok büyük hata yapar …Avrasya Gümrük Birliği, Türkiye için vazgeçilmezdir. Biz orada olmak zorundayız. Körfez İşbirliği Teşkilatı içinde olmak zorundayız. Orta Afrika Birliği denen… birliğin içinde yer almak zorundayız.”  Bakanı Zeybekçi,  23 Ağustos 2016 tarihinde de “AB ile Gümrük Birliği’ne sadık kalarak Avrasya Gümrük Birliği’ne de dahil olmak istiyoruz. Tabii ki bu birliğe de katılmak istiyoruz, ancak bu bizim AB’ye tam üye olma çalışmalarımızı ve Avrupa Gümrük Birliği şartlarını etkilemeyecek şekilde olacaktır” açıklaması yapmıştır.

Türkiye, AB ile gümrük birliği içinde olduğundan Ankara Anlaşması ve Katma Protokol anlaşmaları yürürlükte olduğu sürece bu Birliğe giremez. Bu iki anlaşma fesh edilse bile 23 Aralık 2014  tarihinde Kırgızistan ve Ermenistan’ın üye olduğu Avrasya Gümrük Birliği’ne hiç giremez. Ermenistan’ın içinde bulunduğu bir birliğe Türkiye’nin girmesi, Ermenistan’a uygulanan ambargoların kalkması ve Ermenistan’ın Türkiye aleyhine tüm dünyada yürüttüğü sözde Ermeni soykırım iddialarının kabul edilmesi anlamına gelir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin talebiyle 8 müzakere başlığının 2006 yılında dondurulmasının  sebebinin Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile gümrük birliğini gerçekleştirmemesi olduğu unutulmamalıdır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in  Moskova’da düzenlenen Avrasya Ekonomik Yüksek Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, “Kırgızistan ve Ermenistan’ın Birliğe katılmalarının bu ülkelerin temel ulusal çıkarlarına cevap verdiğine ve sosyo-ekonomik kalkınmaları için geniş ufuklar açtığına eminiz”  açıklamasını  iyi anlamak gerekir.

Türkiye istese bile, Rusya Türkiye’yi Avrasya Gümrük Birliği’ne almak istemez. Avrasya Ekonomik (Gümrük) Birliği ülkelerinin şu anki toplam nüfusu 183 milyondur. 79 milyonluk (2017) bir Türkiye’nin Birliğe katılması Birlik içindeki nüfus ağırlığını  değiştireceği ve Türkiye’nin etkinliğini arttıracağı için Rusya bu üyeliğe sıcak bakmaz. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin nüfusu, büyük bölümü Özbek ve Kırgızlardan oluşan Tacikistan da dahil 65 milyondur. Türkiye’nin nüfusuna bu nüfus da eklenirse 144 milyonluk Türk nüfus 183 milyonun etkinliğini  önler.

Aslında Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Avrasya Gümrük Birliği’nde Rusya’ya karşı Türkiye’yi bir denge unsuru olarak değerlendirdiği için bu Birliğe girmesini istemektedir. Bu konuya Nazarbayev 14 Aralık 2012 tarihinde Kazakistan: 2050 Stratejisi: Olgunlaşan Devletin Yeni Siyasi İstikameti başlıklı ulusa sesleniş konuşmasında üstü örtülü olarak değinmiştir. Nazarbayev aslında bir Kazak milliyetçisidir ve Kazakistan devletinin uzun dönemde bağımsızlığından yanadır. Şu sözler O’na aittir: “Jeti atasın bilmeytin er jetesiz, jeti gaşır tarihin bilmeytin el jetesiz” Türkçesi: Yedi atasını bilmeyen kişi yaramaz, yedi asır geçmişini bilmeyen halkın geleceği olmaz.

Avrasya Gümrük Birliği’ne Türkiye’nin  girmesini isteyen Nazarbayev bu görüşünü, Esengül Kafkızı’nın Abdülvahap Kara tarafından çevrilen ve Türkistan gazetesinde 14 Kasım 2013 tarihinde yayınlanan Ankara Gümrük Birliği’ne Katılmayı Gerçekten İstiyor mu? Kazakistan Cumhurbaşkanın Teklifi Üçlü Gümrük Birliği’nde Görüşlerin Farklı Olduğunu Ortaya Çıkarmış Gibidir başlıklı makalesinde ortaya koymuştur.

Son yıllardaki tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye Batı dünyasından kopmamalıdır. Avrasya ile ilişkiler geliştirilmelidir fakat Rusya’nın egemen olduğu kuruluşlara girme hiçbir zaman bir alternatif olarak değerlendirilmemelidir.

Başbakan Ahmet  Davutoğlu 28 Ocak 2015 tarihinde  Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefinin stratejik bir hedef olduğunu ve kararlılıkla devam ettirileceğini söylemiştir.  Massachusetts Institute of Technology’de  iktisat profesörü Daron Acemoğlu, Hürriyet Gazetesi’nde 2016 yılında yayınlanan röportajında Avrupa Birliği’nin Türkiye için bir çapa olduğunu belirtmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun  Türkiye ile üyelik müzakerelerini  geçici olarak dondurma kararını nasıl karşıladınız sorusuna Acemoğlu şu cevabı vermiştir: “Avrupa Birliği, Türkiye’nin kurumları için önemli bir çapadır. Bu çapayı elimizden kaçırmak üzereydik. Şimdi tamamen kaçırdık. Türkiye için iyi bir sonuç olmadı. Ayrımın büyümesi, hem ekonomik hem siyasi anlamda çok kötü.”

Türkiye iyi kötü 60-70  yıldır Batı ittifakının parçası. Cumhuriyet’in yönü Batı’ydı. Şimdi Avrupa Birliği’ne, hatta NATO’ya alternatif olarak Şanghay Beşlisi işaret ediliyor. Bunu ekonomik ve siyasi açıdan nasıl okuyorsunuz? sorusunu şöyle cevaplandırmıştır: “Çok kötü okuyorum. Türkiye’nin Batı’yla ilişkisi hiçbir zaman  sorunsuz değildi. Bir adım geri, bir adım ileri gidiyordu. Avrupa’yla yakınlaştığımız dönemler hep iyi netice verdi.”

Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin çifte standartlarına, benim ifademle Bobon kriterlerine  (Bo Bizden olanlar, Bon Bizden olmayanlar) rağmen Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar gibi Batılı olmayan bölgelerde  seslendirdiği  eleştiriler Türkiye’nin bir ortak değil, rakip güç olarak algılanmasına yol açmaktadır. Ortadoğu’daki Batı karşıtı aktörlerle  ilişkileri, Türkiye’nin Avrupa’da ne tür bir ortak olacağı konusunun sorgulanmasına sebep olmaktadır.

Eksen tartışmalarının doğmasına zemin hazırlayan bu gelişmeler, Türkiye – AB ilişkilerinin çıkmaz sokağa girmesidir. Bu sebeple 2013 yılında yayınlanan 838 sayfalık kitabımın adını Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak olarak koydum. Kamuoyu artık  ülkemizin bir gün AB üyesi olacağına inanmamaktadır. Kamuoyu desteği olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir hükümet AB’ye üyelik konusunda istekli olmayacak, bu durumda Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler zayıflayacak ve Türkiye’de bir eksen kayması  bu durumda olabilecektir.

Bu  durumda bile geçen hafta Aydın Üniversitesi’nin düzenlediği Batı Platformu’da söz alan Prof. Dr. Kamil Veli Nerimanoğlu’nun  açıkladığı gibi Rusya, Ukrayna ve Estonya gibi  ülkeler  alternatif olamaz.  Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın’ın da üzerinde durduğu gibi “Türk insanın yüzü Orta Asya’dan beri Batı’ya dönüktür. Bundan  vazgeçemeyiz. Avrupa bizim için olmazsa olmazdır.”

Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde (Türkistan, Kazakistan) 26 Nisan 2017 tarihinde sunduğum Avrupa Birliği,  Şanghay İşbirliği Kuruluşu, Avrasya Ekonomik Birliği  ve Türkiye başlıklı bildirimde de belirttiğim gibi, Avrupa Birliği üyeliği Türkiye için bir stratejik hedeftir.  Türkiye’nin AB üyeliği hedefinden bir sapma  söz konusu  değildir. Çünkü, 2001, 2003 ve 2008 yıllarında güncellenerek Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete’de yayınlanan AB üyeliği hedefine yönelik Türkiye Ulusal Programı’nın giriş bölümündeki hedefte bir değişiklik olmamıştır.

Türkler Batı’ya yönelmiş bir ulustur.  Lucius Annaeus Seneca “Hangi kapıya yöneldiğini bilmeyen hiçbir zaman uygun esen rüzgarı bulamaz” (ignoranti quem portum petat nullus suus ventus est) derken haklıydı. Çünkü, yöneldiğiniz kapıyı bilmezseniz, hiçbir zaman uygun esen rüzgarı yakalayamazsınız. Ama bazen kapıyı bulmanız yeterli olmayabilir. Çünkü rüzgar eğer tersten eserse, sizi  uygun olan kapıya değil, istemediğiniz bir kapıya yönlendirebilir.

Büyük Önder Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde Fransız yazar Maurice Pernot’ya verdiği demeçte tercihini yapmıştır: “Kabul etmelisiniz ki, doğuda yaşamayı seçmeye mecbur olduğunuz için, ırkımızın beşiği ile ilgili olması nedeniyle mümkün olduğu kadar yakın batıyı bir yerleşim yeri seçtik. Fakat vücutlarımız doğuda ise fikirlerimiz batıya doğru yönelik kalmıştır. Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batıya yönelmemiş millet hangisidir?”

Türkiye, Batı dünyası ile ilişkilerini tamamen  kesmeden aşağıdaki fotoğraf karesinde yer alamaz.  Bu vesileyle Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği gündemin en son sıralarına düşmüş olsa da, tüm okurlarımın 9 Mayıs Avrupa Günü kutlu olsun.

Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk

AKEV Üniversitesi

Antalya

Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin başbakan adayı Martin Schulz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın idam cezasını geri getirmek için bir referandum düzenlemesi durumunda Almanya'da yaşayan Türklerin oy kullanmasının ihtimal dışı olduğunu söylemiştir: "Türk hükümeti idam cezasını yeniden uygulamak için gerçekten bir referandum düzenlerse, şunu açıkça söylemek gerekiyor: Almanya'da yaşayan Türkler için bu tür bir oylama düzenlenemez." - merkel

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. KUR’AN-İçki?! Robotlaşmış Kullar?! Kafayı içki içenlere takmış, onları cehennemlik-kâfir ilan eden din satıcıları-yobazlara inat, Yüceler Yücesi Yaratıcı aşağıdaki ‘içki’ ile…

  2. İlginç, bir sürü insan hakkında haklı haksız yurtdışına çıkış yasağı var ama sadece spesifik olarak TMSFye borcu olanların yasağını kaldırmak…

  3. KUR’AN! ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?! Vefa-Minnet! Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara…

  • Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    CHP’li Sarı, çocukların en çok tahılla beslendiğine dikkat çekti HEPİMİZ YOKSULLAŞTIK! Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili A.Adayı Serkan Sarı, TÜİK verilerinin çocukların sağlıklı ve dengeli […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • KURUCU MECLİS

    KURUCU MECLİS

    Öğrenme ve öğretmenin bir yolu da ‘yinelemek’tir (tekrarlamak). O nedenle, örneğin daha iki ay önce yayımlanan ‘düklük ve düdüklük’ başlıklı yazımı yeniden ve aynen yayınlamak […]


  • Korkutan tahmin…

    Korkutan tahmin…

    Türkiye deprem kuşağında. Art arda yaşadığımız depremler son olmayacak. Yeni depremler oluyor ve daha sonra beklenen depremler var. Uzmanlar uyarıyor. Tedbirleri almak ve yapılan bu […]


  • TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR? HÜSEYİN MÜMTAZ Meraklısı, iç politikaya hiç bulaşmadığımı iyi bilir. Ama yukarıdaki seçim afişini görünce kıyısından köşesinden iki laf etmek istedim. Yine meraklısı […]


  • ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    KUR’AN!ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!Vefa-Minnet!Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara sunarak yalan beyanda bulunup iftira edenler ALLAH’ın hakkına […]


  • Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir çıktı. Sağlığımızla oynayanlar yargılansın! Kızılay ile ilgili skandallar bitmiyor! Sorumluların yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyorum. Birgün Gazetesi, Migros’un 2019’da Kızılay maden […]


  • Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları Üzerine Bilgi Notları…1️⃣Emekli aylıkları yasayla artırılır. Yetki TBMM’dir. Bu 1.2️⃣En düşük emekli aylığı 7.500 olmuyor. Eğer yasa çıkarsa 7.500 TL’den düşük aylıklar Hazine […]


  • “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    Trabzon’da öğretmenlik yapan  R.G.S, 2005 yılında Başbakanlık tarafından “Yılın Öğretmeni” seçildi. 19 yıl “sahte diploma” ile öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. Suçunu itiraf etti. Yargı beraat […]


  • İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    Demokrasinin özde, dolaysız değil sözde yaşanır bir hale geldiğini görmek? Heyecan, sevinç, umutlar, yaşanası tüm güzellikler, huzur ve mutluluklar özgürlük hepsi unutulan bir zamanın içinde […]


  • Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALAN(SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ) UKRAYNALI KADINLAR AVRUPA’DA FUHŞA ZORLANIYORMUŞ AB ülkelerinde internette ‘Ukrayna mülteci pornosu’ aramalarında patlama yaşanmaktaymış (1 )  Savaş’tan kaçan […]


  • Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    VEKİL YOKUŞ: İTİRAF ETTİLER ÇİFTÇİYİ TEŞVİK EDECEKLERİNE TEHDİT EDİYORLAR! İYİ Parti Konya Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonu üyesi Fahrettin Yokuş, 20 Mart günü […]


  • Rusya iç turizme yöneliyor…

    Rusya iç turizme yöneliyor…

    Ukrayna savaşı nedeni ile sıkıntılı günler yaşayan Rusya iç turizmi canlandırmak için çeşitli önlemler almaya başladı. Hedef belli: Milli gelir dışa gitmesin. Ancak alınan bu […]


  • Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcılığının Putin’i tutuklama kararının Ukrayna’daki savaş suçlarının ötesinde anlamı bulunmaktadır. 1998 Roma Statüsü’yle kurulan, 2003’te çalışmaya başlayan mahkeme, yargı yetkisini kabul etmiş ülkelerde, soykırım, tecavüz, işkence gibi insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındaki kişileri yargılar. Aynı zamanda bu ülkelerin hakkında tutuklama kararı bulunanları tutuklama hakları ve görevleri vardır. Kremlin’dekilerin karar konusunda umursamaz görünmesinin temelinde, Rusya’nın mahkemeye taraf olmaması bulunmaktadır. Ukrayna sözleşmeyi imzaladığı halde henüz onaylamamış, fakat ihlaller konusunda mahkemenin yetkisini kabul etmiştir. Yasa dışı olarak çocukların, insanların zorla Rusya’ya nakledilmesi insanlığa karşı suç kabul edilerek sorumlular Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri için tutuklama kararı çıkartılmıştır. Bu durumda lise/üniversite çağındaki çocuklarımızın ABD destekli terör örgütü tarafından zorla dağa kaldırıldığını hatırlayalım. UCM savcılığı Ukrayna’da tahkikat yaparak iddiaların gerçek olduğu sonucuna varmıştır. Bunlar önemli ölçüde Rusya kontrolündeki Dombass kentlerinde gerçekleşse de hukuken Ukrayna’ya aittir. Kararı memnuniyetle karşılayan Ukraynalılar arkasının geleceğini, başka tutuklama kararları olacağını söylemişlerdir. Bütün umursamaz tavırlara karşın, Kremlin’de derin endişeler bulunmaktadır ki yine nükleer silah gücünü gündeme getirmiştir