Azerbaycan-Ermenistan Hattında Çözüm İşaretleri
Günümüzde dünyanın herhangi bir köşesindeki bir olayın her ülkeden insanların ekranına düşmesi birkaç dakika sürmektedir. Bu gerçek ölüm, katliam, bombalama için sözkonsusu olduğu gibi olumlu gelişmeler için de geçerlidir. Ancak ister olumlu ister olumsuz olsun batılı, zengin, Yahudi/Hıristiyan, eski sömürgecilerin gündemleri bütün dünyayı çok daha fazla meşgul etmekte, herkesin günlük tartışma ve yorumlarında yer alma yüzdesi çok daha yüksek olmaktadır.
İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı, önemli bir olaydır. Hem İngiltere için hem de AB için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Ama çeyrek asırdır ülkesinin beşte biri işgal altında bulunan, bir milyon vatandaşı göçmen durumunda olan Azerbaycan’ın muhatap olduğu emperyalist politikalar suskunlukla geçiştirilmektedir. Bu sorun bırakın batıyı, Türk ve İslam dünyasını dahi yeteri kadar ilgilendirmediği gibi çağdışı işgalin sona ermesi yönündeki adımlar da mesela Türkiye’de dahi yeterli ilgiyi görmemektedir.
ABD’de son baskında 50 kişinin ölmesi büyük bir olaydır. Bütün dünya gelişmeleri dakikası dakikasına takip etti, en üst düzeyden taziye ve üzüntü mesajları iletildi. Ancak hemen her gün bu civarda insan Suriye’de, Irak’ta, bazen Afganistan’da ölmektedir, öldürülmektedir. Bu ölümlerin önemli bir kısmı büyük güçlerin doğrudan bombalaması sonucu veya onların verdiği silahlarla taşeron örgütler üzerinden gerçekleşmektedir. Böylece bu coğrafyada ülke nüfuslarının yarıdan azı vatanlarında kaldığı halde bunlara “ya öleceksiniz ya da mülteci olacaksınız” mesajı verilmektedir. Köylerine, mahallelerine bomba yağan insanlardan binlerce dramatik hikâyeler çıktığı halde bunlara medya bültenleri yer ayırmaktan kaçınmaktadır. Yani bu ölüm ve yok oluş süreci, normal, yaşanması gereken olaylar zinciri olduğu bilinçaltına işlenmekte, sorumlu olarak yapay örgütlere karşı mücadelenin gereği üzerine masallarla gün kurtarılmaktadır. IŞİD’in ne olduğunu çok iyi bilen yöneticiler ekranlar önünde bu örgütle mücadelenin önemini anlatırken, bölgeyi kontrol etme hedeflerine kahkahayla ulaşmaktadır.
Çeyrek asır sonra tam da dünya ve bölge bu işgale alıştırılmışken iki ülkenin anlaşma zeminine yürümesi nereden çıktı? Öncelikle bu işgalden Azerbaycan kadar Ermenistan’ın da zarar gördüğünü hatırlatalım. Diyaspora ve kana doymayan soykırımcı Ermeni hamisi durumundaki ülkeler, Ermenistan’a nice vaatlerle saldırganlığını sürdürmesi, uzlaşmaya yanaşmaması konusunda arka çıktılar. Ermenistan’ın eninde sonuna “Büyük Ermenisan” olacağı, Karabağ ile birlikte Javahati, Nahcivan, Doğu Anadolu ve daha nice komşu toprakların sahibi olarak bölgesel güç haline geleceği konusunda ikna edildi. İşgalin sürdürülmesi Rusya’ya havale edildi. Ancak Rusya bugün için kuruşun hesabını yapar hale geldi. Azerbaycan’daki işgalin maliyeti bir yana Bakü yönetimi ile mesafenin açılmasının ekonomisine olumsuzluklarını her fırsatta görmek zorunda kaldı. Bugünlerde uzay faaliyetleri için kiraladığı arazilerin kirasını ödeyemediğinden Kazakistan’dan çekilmek durumunda kalan Rusya, Azerbaycan karşısında Ermenistan’a daha fazla arka çıkamayacağının hesabını yaptı.
Yukarı Karabağ’ı bırakalım da bari diğer Azerbaycan şehirlerini kurtaralım diye her fırsatta haykırırım. Azeri dostlar buna çok kızar da ne Yukarı Karabağ ne ülkenin geri kalan kısmının kurtarılması yönünde bir ümit doğmazdı. Küresel güçler de aslında bu durumdan oldukça memnun olup nasıl olsa herkes alıştı, statü süreklilik kazandı, bir fırsat yakalanır işgaller hukuki hale gelir havasında idi.
Beklenmedik bir anda Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının nihai çözüm konusunda ümit verici adımlar attığını görmekteyiz. Bu görüşmelerde Putin’in de yer alması, sonuç konusunda ümitvar olmamaza yol açmaktadır. Ermenistan, işgal politikasının kendisini ve halkını bitirdiğini gördü de her türlü batılı, haçlı, soykırımcı baskıya karşın komşularıyla iyi geçinmenin kendi refah ve çıkarının gereği olduğunu anladı. İlk mutabakat metnine göre öncelikle beş Azerbaycan ilindeki işgale son verilecek, ardından Karabağ çevresindeki iki ilin daha tahliyesi gerçekleşecek. Bu arada Yukarı Karabağ ile Ermenistan arasında koridor belirlenecek. Bu süreçte Yukarı Karabağ’ın statüsü üzerinde mutabakata varılacak.
Azerbaycan cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Yukarı Karabağ, kesinlikle bağımsız olmayacak veya Ermenistan’a bağlanmayacaktır. Bu durumda geriye kalan Azerbaycan bünyesinde genişletilmiş bir özerklik ile belirlenen koridor üzerinden geçiş serbestisi (bir tür Gümrük Birliği) olan, hukuken Azerbaycan bünyesinde, ekonomik ve sosyal ilişkileri daha çok Ermenistan ile olan Özerk Yukarı Karabağ Cumhuriyeti kurulacak.
Çatışmanın ilk yıllarında o zamanki Cumhurbaşkanı Özal’ın önerisi yukarıdaki uzlaşıya yakındı. Özal da Yukarı Karabağ ile Ermenistan arasında bir geçiş yolu önermişti. Buna karşın Türkiye sınırında Azerbaycan’a bağlı Özerk Cumhuriyet olan Nahcivan’dan ana ülkeye Ermenistan toprakları üzerinden bir koridor istiyordu. Ancak bugünkü görüşmelerde bu konuda bir madde göremedik.
Nahcivan’ın karayolu ile Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a bağlanmasına şiddetle ihtiyaç vardır. Ancak hava köprüsü üzerinden veya Ermenistan gümrüğünden geçerek Azerbaycan-Nahcivan ilişkisi sağlanmaktadır. Yukarı Karabağ sorununun çözümünde Azerbaycan’ın vereceği koridora karşılık statüsü ve kontrolü iki ülke arasında belirlenecek olan Nahcivan-Azerbaycan koridorunun da kurulması gerekmektedir.
Azerbaycan-Ermenistan uzlaşmasının, en azından Türkiye medyasında, diplomasisinde ve akademik çevrelerinde daha yakın ve yoğun olarak izlenmesi, tartışılması, her aşamada destek verilmesi, her iki tarafın da çıkarına olacak adil ve kalıcı bir çözüm yolundan dönülmemesi için baskı yapılması gerekmektedir.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr
Öncevatan, 28 Haziran 2016
Bir yanıt yazın