Ey La Kapo De La Ŝtelistoj! Vi Venis Vi Vidis Vi Ŝtelis!

Nereden aklıma takıldı bilmiyorum ama, sabahtan bu yana, geçende yaşadığım bir olayı hatırlayıp durdum. 
Aynıyla vaki…

Şen şakraktılar. 
Deniz otobüsü hızla Yalova’ya doğru yol alırken, onlar da ne kadar yüksek perdeye çıktıklarının farkına varmadan, kaptırmış konuşuyorlardı. Biri teknenin sağ yanındaki sıraların en solunda, diğeriyse ortadaki sıraların en sağındaydı. Binenler bilir, arada yolcuların geçmesi için bir boşluk vardır. Belki bu yüzden belki de sürekli olarak “A Ka Pe ve Kadir Topbaş” reklamı yapan dâhili televizyonun şamatasını bastırmak ve ne dediklerini birbirlerine duyurmak için böyle bağırışıyorlardı.
Sağdaki sırada oturan: 

– İsim işi n’oldu?
Ortadaki sırada oturan: 

– Yarın sabah mahkemem var. O yüzden bugünden gidiyorum.
Sağdaki: 

– N’apıcan, yeni bir şey falan?
Ortadaki: 

– Yok yok, yalnız onu sildiriceğim. Göbek adım kalacak. 
*
Oturduğum koltuk, isim değiştirecek olanın solundaydı.
Diğeri sohbete katılımı artırmak ister gibi etrafına bakındı. Bir an bakışlarımız kesişti, yakalanmıştım. Muzip bir ifadeyle bulaştı:
– Adı ne biliyor musunuz?
– Tanışmadık, dedim gülümseyerek.
 O hâlde tanıştırayım! Recep Bey… Ben de Fatih…
– Memnun oldum, diye uzattım elimi. Art arda ikisiyle de tokalaştım.
– İsmini neden değiştireceğini anladınız mı?
– Yanılmıyorsam, dedim. Recep?..
– Aynen, dedi. İkisi de gülüyordu. 

Fatih Bey:
– Recep ne demek, anlamını bilir misiniz? Sözlük anlamını düşünmeyin sakın. Gırgır tarafından bakın. Bilirseniz Yalova’ya iner inmez benden size bir duble çay ya da kahve!
– Hah, dedim. Böyle acayip işler için tam adamını buldunuz. “Re” birçok dilde, tekrar anlamındaki repeat ve répété gibi sözcüklerin kısaltılmışı olarak kullanılıyor. Örnek vereyim… Hay Allah! Aklıma “return ve reorganization”dan başka sözcük gelmiyor. Neyse… “Cep” ise malum, para vesair koymak için giysiye dikilen kesemsi bir şey… İkisi birlikte kullanılınca “tekrar cep” oluyor. İş oradan “cepçi”ye ve tabii ki “cebellezi”ye kadar uzanır. 

– !.. 
– Başardım mı? 
– Hayret bir şekilde…
– Çaya gelince inşallah bir başka zaman… Konferansa yetişeceğim. 

Fatih Bey:
– Hakkınız baki! 

Recep Bey: 
– Gönülden kutlarım… Eskiden “Recep” diyen arkadaşlar bile son iki yıldır, kalabalık bir ortama girdiğimizde, önce yanımdan uzaklaşıyorlar, sonra bulundukları noktadan “Recep Bey! Beyefendi!..” diye sesleniyorlar. Düşünsenize, bütün başlar size dönüyor. Önceleri ben de gırgıra vurdum. Şaka olmadık yerlerde de devam edince öyle böyle değil, bayağı bozulmaya başladım. Derken internette bu “re-cep” işini sizin anlattığınıza benzer şekilde anlatan bir yazı okudum. Okuduktan sonra da içim içime sığmaz oldu. Sonunda kesin kararımı verdim. Recep’i atıyorum hayatımdan. Bakın o yazıyı da gösterebilirim. 
Cevabımı beklemeden çantasını açıp, tablet bilgisayarını çıkardı. 
– Bakın, tespitinizin ne derece doğru olduğunu görün.
Tableti elime aldım. Yazı başlığını sonuna kadar okumadım bile… Yazarını doğduğu günden beri tanıyordum. 
Yani!..  
Yanisi şu, o yazıyı yazan kişi bendim. “Benim” demek hava basmakmış gibi geldi. Ortamın esprili sıcaklığını bozmamak için ses etmedim, sustum. 

Bu tesadüf aklıma geldikçe gülüp durdum bütün gün.
Böyle ilginç tesadüfler hepimizin yaşamında olur.
İlginç dedim ya, aslında komik demek gerekir.
Komiğin de komiği var tabii…
Bıktırmadan, usandırmadan kısacık anlatayım hemen…


Hükûmet, herkesi gözetleyip herkesi dinletmiş. Hükûmet’in herkesi gözetletip dinlettiği kişiler, Hükûmet’i de gözetleyip dinlemişler. 
Rıdvan hem karısını hem sevgilisini hem de Tanju’yu dinletmiş.
Hükûmet, herkesi dinlemeye devam ederken öz güveni had safhaya çıkmış. Olayın çapını genişletip nasılsa fark etmezler diye, fark edebilecek kurumları da dinlemeye almış. Asker ve yargı dahil herkesi, hatta dinleme işini havale ettiği, iş ortağı Fethullah Bey ve şürekâsını bile dinletmiş.
Fethullah Bey ve şürekâsı, hemen her yerde, Hükûmet’in kendilerini konuşlandırdığı istihbarat birimleri aracılığıyla Başbakan’ı, Hükûmet’i, ana muhalefeti, yavru muhalefeti, eş başkanlı muhalefeti derken tüm milletvekillerini dinlemiş. Kendisini frenleyememiş, o da aynen Hükûmet’in yaptığı gibi, önüne geleni dinleyip kaydetmeye başlamış. 
Fethullah Bey ve şürekâsı, Tübitak aracılığıyla kriptolu telefonları da dinlemiş. Başbakan’la oğlu arasında geçen kriptolu “hampa mangır” konuşmalarını bile…
Mit, askeri dinlemiş. Jandarma da Mit’i… 

Herkes herkesi dinleyip birbirinin kuyusunu kazmaya kalkmış, hatta arada şantaj kokan işler de olmuş. Kılıçdaroğlu “bu çirkinliği halkında bilmesi gerekir” deyip halka da dinletmek isteyince Türkiye’deki tüm televizyonların ekranı penguenimtrak renklere dönüşmüş. Efendim, meğer hepsi “Prensip sahibi”ymişler (!).

Tüm bu acı olaylar dışardan bakıldığında ne kadar komik değil mi?
Komiğin de komiği olduğunu unutmayın lütfen…

“Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması”na ne demeli? 
Çok komik gerçekten.
Sen çal sen çırp sen yığın yap sen uçan, kaçan, göçen her şeyden rüşvet al; herkese küfret herkesi tehdit et, sonra da feryat figan: Beni dinlemişler!
De get be! 
Bunlar hep senin başının altından çıkmadı mı? Yalan sende, iftira atmak sende, nifak sokmak sende, ülkeyi bölmek sende; sonra da çık: “Beni dinlemişler!..” 
Bu gerçeği dile getirenleri de “al, örsele; sakat bırak, hapise tık; fişlet”… 
Son kademense şu: Emret, öldürt; ailesinden kalan sağları da süründür.

Halkı kalaylayan da sendin. 
Korumalarına dövdüren de… 
Halkın üzerine silah sıktıran da beytülmalı soyan da… 
İşin zor. Senin de ailenin de işi zor. 
Beytülmalı soyandan hayır gelmez. 
Zulmeden tirandan da hayır gelmez.
Soygunu bilip de ses etmeyenlerden de… 
Soygunu bilip de yan cebime koy diyenlerden de… 
İstediğin kadar din sömürüsü yap, Allah’ı mı kandıracaksın?
Hadi be!.. 
Sizi gidi küçük insanlar sizi…  

Çürük Elma!
Cebinden sana ait olmayan paraları çıkarıp da sokaklarda ona buna bol kepçeden dağıtmandan belliydi bu işte bir pislik olduğu. Kazandığını dağıtmadığın o kadar açıktı ki! Seni taklit eden birkaç bakanın daha vardı. 


En şaştığım insanlar da koskocaman, kerli ferli, dıştan bakınca “İşte adam gibi adam!” diyebileceğin kişilerin Erkan Yolaç’ın “emme basma tulumbası”ndan öte bir şey olmadıklarının ortaya çıkması. Benim bakanım benim polisim diye saymaya başladığında kızardım. Kızardım ama artık hak veriyorum. 
Evet evet senin bakanlarından söz ediyorum. 
Hatta milletvekili denen senin vekillerinden de… 
Ne desen el kaldıran ne desen boyun eğenlerden… 

“Bir çıkar uğruna Ya Rab
Ne cehennemlikler doğuyor!”
Tek istisnası vardı onların. Abdüllatif Şener! Allah ondan razı olsun.

Hırsızlıklara bahane bulamıyorlar da rüşvet konusunda ilginç bir savunma şekli geliştirme gayretindeler. 
Rüşvet paraları özel kişilere aitmiş, devlet soyulmamış. 
Pışşık!..
Al rüşveti, elli kuruşluk yeri ver 1 kuruşa; al rüşveti 10 kuruşluk yeri ver 5 kuruşa, sonra imar planını değiştir yeniden cukka; hem sana hem devlet malını sattırdığına… Yazının başındaki gibi tekrar cep işi…
Recukka!..
*Ey La Kapo De La Ŝtelistoj!: Vi Venis Vi Vidis Vi Ŝtelis!
                          Ey Hırsızların Başı: Geldin, Gördün, Çaldın! (Esperantoca)
 
Günay Tulun
Nereden aklıma takıldı bilmiyorum ama, sabahtan bu yana, geçende yaşadığım bir olayı hatırlayıp durdum. Aynıyla vaki...
Şen şakraktılar. Deniz otobüsü hızla Yalova'ya doğru yol alırken, onlar da ne kadar yüksek perdeye çıktıklarının farkına varmadan, kaptırmış konuşuyorlardı. Biri teknenin sağ yanındaki sıraların en solunda, diğeriyse ortadaki sıraların en sağındaydı. Binenler bilir, arada yolcuların geçmesi için bir boşluk vardır. Belki bu yüzden belki de sürekli olarak "A Ka Pe ve Kadir Topbaş" reklamı yapan dâhili televizyonun şamatasını bastırmak ve ne dediklerini birbirlerine duyurmak için böyle bağırışıyorlardı.
Sağdaki sırada oturan: - İsim işi n'oldu?
Ortadaki sırada oturan: - Yarın sabah mahkemem var. O yüzden bugünden gidiyorum.
Sağdaki: - N'apıcan, yeni bir şey falan?
Ortadaki: - Yok yok, yalnız onu sildiriceğim. Göbek adım kalacak. 
*
Oturduğum koltuk, isim değiştirecek olanın solundaydı.
Diğeri sohbete katılımı artırmak ister gibi etrafına bakındı. Bir an bakışlarımız kesişti, yakalanmıştım. Muzip bir ifadeyle bulaştı:
- Adı ne biliyor musunuz?
- Tanışmadık, dedim gülümseyerek.
- O hâlde tanıştırayım! Recep Bey... Ben de Fatih...- Memnun oldum, diye uzattım elimi. Art arda ikisiyle de tokalaştım.
- İsmini neden değiştireceğini anladınız mı?
- Yanılmıyorsam, dedim. Recep?..
- Aynen, dedi. İkisi de gülüyordu. Fatih Bey:
- Recep ne demek, anlamını bilir misiniz? Sözlük anlamını düşünmeyin sakın. Gırgır tarafından bakın. Bilirseniz Yalova'ya iner inmez benden size bir duble çay ya da kahve!
- Hah, dedim. Böyle acayip işler için tam adamını buldunuz. "Re" birçok dilde, tekrar anlamındaki repeat ve répété gibi sözcüklerin kısaltılmışı olarak kullanılıyor. Örnek vereyim... Hay Allah! Aklıma "return ve reorganization"dan başka sözcük gelmiyor. Neyse... "Cep" ise malum, para vesair koymak için giysiye dikilen kesemsi bir şey... İkisi birlikte kullanılınca "tekrar cep" oluyor. İş oradan "cepçi"ye ve tabii ki "cebellezi"ye kadar uzanır. - !.. - Başardım mı? - Hayret bir şekilde...
- Çaya gelince inşallah bir başka zaman... Konferansa yetişeceğim. Fatih Bey:
- Hakkınız baki! Recep Bey: - Gönülden kutlarım... Eskiden "Recep" diyen arkadaşlar bile son iki yıldır, kalabalık bir ortama girdiğimizde, önce yanımdan uzaklaşıyorlar, sonra bulundukları noktadan "Recep Bey! Beyefendi!.." diye sesleniyorlar. Düşünsenize, bütün başlar size dönüyor. Önceleri ben de gırgıra vurdum. Şaka olmadık yerlerde de devam edince öyle böyle değil, bayağı bozulmaya başladım. Derken internette bu "re-cep" işini sizin anlattığınıza benzer şekilde anlatan bir yazı okudum. Okuduktan sonra da içim içime sığmaz oldu. Sonunda kesin kararımı verdim. Recep'i atıyorum hayatımdan. Bakın o yazıyı da gösterebilirim. Cevabımı beklemeden çantasını açıp, tablet bilgisayarını çıkardı. - Bakın, tespitinizin ne derece doğru olduğunu görün.
Tableti elime aldım. Yazı başlığını sonuna kadar okumadım bile... Yazarını doğduğu günden beri tanıyordum. Yani!..  Yanisi şu, o yazıyı yazan kişi bendim. "Benim" demek hava basmakmış gibi geldi. Ortamın esprili sıcaklığını bozmamak için ses etmedim, sustum. 
Bu tesadüf aklıma geldikçe gülüp durdum bütün gün.
Böyle ilginç tesadüfler hepimizin yaşamında olur.
İlginç dedim ya, aslında komik demek gerekir.
Komiğin de komiği var tabii...
Bıktırmadan, usandırmadan kısacık anlatayım hemen...Hükûmet, herkesi gözetleyip herkesi dinletmiş. Hükûmet'in herkesi gözetletip dinlettiği kişiler, Hükûmet'i de gözetleyip dinlemişler. Rıdvan hem karısını hem sevgilisini hem de Tanju'yu dinletmiş.Hükûmet, herkesi dinlemeye devam ederken öz güveni had safhaya çıkmış. Olayın çapını genişletip nasılsa fark etmezler diye, fark edebilecek kurumları da dinlemeye almış. Asker ve yargı dahil herkesi, hatta dinleme işini havale ettiği, iş ortağı Fethullah Bey ve şürekâsını bile dinletmiş.Fethullah Bey ve şürekâsı, hemen her yerde, Hükûmet'in kendilerini konuşlandırdığı istihbarat birimleri aracılığıyla Başbakan'ı, Hükûmet'i, ana muhalefeti, yavru muhalefeti, eş başkanlı muhalefeti derken tüm milletvekillerini dinlemiş. Kendisini frenleyememiş, o da aynen Hükûmet'in yaptığı gibi, önüne geleni dinleyip kaydetmeye başlamış. Fethullah Bey ve şürekâsı, Tübitak aracılığıyla kriptolu telefonları da dinlemiş. Başbakan'la oğlu arasında geçen kriptolu "hampa mangır" konuşmalarını bile...Mit, askeri dinlemiş. Jandarma da Mit'i... 
Herkes herkesi dinleyip birbirinin kuyusunu kazmaya kalkmış, hatta arada şantaj kokan işler de olmuş. Kılıçdaroğlu "bu çirkinliği halkında bilmesi gerekir" deyip halka da dinletmek isteyince Türkiye'deki tüm televizyonların ekranı penguenimtrak renklere dönüşmüş. Efendim, meğer hepsi "Prensip sahibi"ymişler (!).
Tüm bu acı olaylar dışardan bakıldığında ne kadar komik değil mi?Komiğin de komiği olduğunu unutmayın lütfen...
"Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması"na ne demeli? Çok komik gerçekten.Sen çal sen çırp sen yığın yap sen uçan, kaçan, göçen her şeyden rüşvet al; herkese küfret herkesi tehdit et, sonra da feryat figan: Beni dinlemişler!
De get be! Bunlar hep senin başının altından çıkmadı mı? Yalan sende, iftira atmak sende, nifak sokmak sende, ülkeyi bölmek sende; sonra da çık: "Beni dinlemişler!.." Bu gerçeği dile getirenleri de "al, örsele; sakat bırak, hapise tık; fişlet"... Son kademense şu: Emret, öldürt; ailesinden kalan sağları da süründür.
Halkı kalaylayan da sendin. Korumalarına dövdüren de... Halkın üzerine silah sıktıran da beytülmalı soyan da... İşin zor. Senin de ailenin de işi zor. Beytülmalı soyandan hayır gelmez. Zulmeden tirandan da hayır gelmez.Soygunu bilip de ses etmeyenlerden de... Soygunu bilip de yan cebime koy diyenlerden de... İstediğin kadar din sömürüsü yap, Allah'ı mı kandıracaksın?Hadi be!.. Sizi gidi küçük insanlar sizi...  
Çürük Elma!
Cebinden sana ait olmayan paraları çıkarıp da sokaklarda ona buna bol kepçeden dağıtmandan belliydi bu işte bir pislik olduğu. Kazandığını dağıtmadığın o kadar açıktı ki! Seni taklit eden birkaç bakanın daha vardı. 
En şaştığım insanlar da koskocaman, kerli ferli, dıştan bakınca "İşte adam gibi adam!" diyebileceğin kişilerin Erkan Yolaç'ın "emme basma tulumbası"ndan öte bir şey olmadıklarının ortaya çıkması. Benim bakanım benim polisim diye saymaya başladığında kızardım. Kızardım ama artık hak veriyorum. Evet evet senin bakanlarından söz ediyorum. Hatta milletvekili denen senin vekillerinden de... Ne desen el kaldıran ne desen boyun eğenlerden... 
"Bir çıkar uğruna Ya RabNe cehennemlikler doğuyor!"Tek istisnası vardı onların. Abdüllatif Şener! Allah ondan razı olsun.
Hırsızlıklara bahane bulamıyorlar da rüşvet konusunda ilginç bir savunma şekli geliştirme gayretindeler. Rüşvet paraları özel kişilere aitmiş, devlet soyulmamış. Pışşık!..Al rüşveti, elli kuruşluk yeri ver 1 kuruşa; al rüşveti 10 kuruşluk yeri ver 5 kuruşa, sonra imar planını değiştir yeniden cukka; hem sana hem devlet malını sattırdığına... Yazının başındaki gibi tekrar cep işi...Recukka!.. *Ey La Kapo De La Ŝtelistoj!: Vi Venis Vi Vidis Vi Ŝtelis!
                          Ey Hırsızların Başı: Geldin, Gördün, Çaldın! (Esperantoca)  
Günay Tulun - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Turkish Forum Editör, İngilizce, Almanca, Türkçe. Sitemizde Medya takibi ve editörlük yapmak isteyenler bizimle irtibata geçebilirler.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. pavarotti de güzel söyler Oçi Çorniye’yi

  2. Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!? Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme,…

  3. KUR’AN! Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile…

  4. KUR’AN-İçki?! Robotlaşmış Kullar?! Kafayı içki içenlere takmış, onları cehennemlik-kâfir ilan eden din satıcıları-yobazlara inat, Yüceler Yücesi Yaratıcı aşağıdaki ‘içki’ ile…

  5. İlginç, bir sürü insan hakkında haklı haksız yurtdışına çıkış yasağı var ama sadece spesifik olarak TMSFye borcu olanların yasağını kaldırmak…

  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    Türkiye’de önümüzdeki dönemde yapılacak seçimler için, herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Türkiye’ye turist yağacak…

    Türkiye’ye turist yağacak…

    Alınan onca önleme rağmen Rus turistlerin Türkiye tercihi önlenemiyor. Geçenlerde yazmıştık. Rusya, iç turizme yönelik önlemler almaya başlamıştı. Ancak, görülüyor ki Rus turistler Türkiye’den hali […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • SEÇİM SİSTEMİNİN GÜVENİRLİĞİ

    SEÇİM SİSTEMİNİN GÜVENİRLİĞİ

    Erkam Tufam yurtdışında yaşayan bir gazeteci. Niye yurtdışında, nasıl çıkmış gibi sorular beni ilgilendirmiyor. Bir yazımda vurgulamıştım; ‘ben söze bakarım’! O kişinin söylediklerinin ne kadarı benim […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • Orta Asya’da Türkler

    Orta Asya’da Türkler

    Türkmenistan’daki ‘Türk’ ile Türkiye’deki ‘Türk’ aynı insanları mı ifade ediyor? Eğer öyleyse, neden ikisinin arasında isimleri başka insanlara atıfta bulunan ülkeler var? İran, Irak, Suriye […]


  • Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar” diyor şair. Yaşam Tercihimizde Yavaş Yavaş Ölümü Mü? Yoksa Yaşamı Anlayarak Ölmek mı? Brezilyalı şair Martha Medeiros’un 1961 yılında yazdığı “Ağır […]


  • Yine bir deprem uyarısı…

    Yine bir deprem uyarısı…

    Depremler tehlikesi halen devam ediyor. Uzmanlar yeni depremler konusunda yeni uyarılarda bulunuyor. Şimdi de Bingöl masaya yatırıldı. Bingöl’de de deprem olabileceği konusunda yeni uyarılar geldi. […]


  • Fal?-Nazar?-Büyü?

    Fal?-Nazar?-Büyü?

    KUR’AN!Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile ilgili uyaran ayetten sonra kendimize şu […]