Türk Kamuoyunda Diaspora İmgesinin “Mayolu” Dönüşü..

http://www.soykirimgercegi.com/default2.asp Belge yayınlarından neşredilen Rafael Lemkin Ermeni Soykırımı Dosyası adlı kitapta (sayfa 207) Vahan Cardashian (Kardaşyan)’a atıfta bulunulur ve;
“Otuz yıldır Vahan Kardaşyan art arda Amerikan idarelerinin Ermeni halkına verdikleri taahhütleri yerine getirmelerini sağlamak için her türlü hukuksal araçları kullandı.
Soykırım’dan kısa süre sonra, Amerikan Yönetimi’nin Yürütme Erki’nin Modus Vivendi (kalıcı bir çözümü askıya alan taraflar arası geçici bir uzlaşma) dayanarak, Türkiye ile ilişki kurmasına çok öfkelenen Kardaşyan, arkasına binlerce din adamı, değişik görüşten siyasetçi toplayarak neredeyse tek başına Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’nu Lozan Antlaşması’nı onaylamamaya ikna etti. Bugün itibariyle, bu Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’na göre mevcut sınırlarının Amerika tarafından tanınan gerçek sınırlar olmaması anlamını taşır.”
şeklinde ifadelere yer verilir.
Oysa günümüzde “magazin” olarak eleştirilen bir çok öğe, değişen, tüketen ve tüketirken sorgulamaktan uzak bir bireyselliği benimseyen “Modern (?)” Türk yaşam tarzının içine sızmaktadır.
Örnek, son derece çarpıcıdır: Kim Kardaşyan. Magazin dünyasının gözdelerinden Paris Hilton’un en yakın arkadaşı olarak ünlenmiş bu zengin hanımın mayolu fotoğrafları özellikle son birkaç ay içerisinde basının ilgi odağı olmaktadır. Kamuoyu, “bıyıklı Ermeni kadını” hafızası yerine seksi Ermeni kadını imgesiyle buluşturulmaktadır. Bu dünyayı erkekler yönettiğine göre, basının şartlı yönlendirmeleri ciddi görsel hafıza saldırıları ile baş başadır.
Kimse, Kim Kardaşyan’ın dedesinin yukarıda anlatılan ve büyük ihtimalle ABD Konsolosluğu adına Türkiye aleyhine çalışan bir casusun torunu olduğunu bilmemektedir.
Sorun belki de erkek dünyasındaki egemen motiflerin, futbol, araba ve kadın imgesi arasında kaybolmakta, kadının dünyasında ise moda-magazin arasında gidip gelmektedir.
Ancak Ermeni propagandası Sabiha Gökçen’in seceresi ile ilgili günlerce yaralayıcı atıflarda bulunmaktan çekinmemiştir. Bunu bir suç ve gizemli hikayelerle süslemekten de…
Yazılan onca hikayenin kamuoyu nezdindeki “tarihi es geçen” yansıması ve sinsi bir şekilde hafızaya sızmasının sebebi budur. Bu nedenle balık hafızalı toplumların daha dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayan bir zaman dilimindeki manşetler iyi okunmalıdır. Ülkü Eryaman soykirkur@yahoo.com - buyuk andimiz turk bayrakli 7

Belge yayınlarından neşredilen Rafael Lemkin Ermeni Soykırımı Dosyası adlı kitapta (sayfa 207) Vahan Cardashian (Kardaşyan)’a atıfta bulunulur ve;
“Otuz yıldır Vahan Kardaşyan art arda Amerikan idarelerinin Ermeni halkına verdikleri taahhütleri yerine getirmelerini sağlamak için her türlü hukuksal araçları kullandı.
Soykırım’dan kısa süre sonra, Amerikan Yönetimi’nin Yürütme Erki’nin Modus Vivendi (kalıcı bir çözümü askıya alan taraflar arası geçici bir uzlaşma) dayanarak, Türkiye ile ilişki kurmasına çok öfkelenen Kardaşyan, arkasına binlerce din adamı, değişik görüşten siyasetçi toplayarak neredeyse tek başına Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’nu Lozan Antlaşması’nı onaylamamaya ikna etti. Bugün itibariyle, bu Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’na göre mevcut sınırlarının Amerika tarafından tanınan gerçek sınırlar olmaması anlamını taşır.”
şeklinde ifadelere yer verilir.
Oysa günümüzde “magazin” olarak eleştirilen bir çok öğe, değişen, tüketen ve tüketirken sorgulamaktan uzak bir bireyselliği benimseyen “Modern (?)” Türk yaşam tarzının içine sızmaktadır.
Örnek, son derece çarpıcıdır: Kim Kardaşyan. Magazin dünyasının gözdelerinden Paris Hilton’un en yakın arkadaşı olarak ünlenmiş bu zengin hanımın mayolu fotoğrafları özellikle son birkaç ay içerisinde basının ilgi odağı olmaktadır. Kamuoyu, “bıyıklı Ermeni kadını” hafızası yerine seksi Ermeni kadını imgesiyle buluşturulmaktadır. Bu dünyayı erkekler yönettiğine göre, basının şartlı yönlendirmeleri ciddi görsel hafıza saldırıları ile baş başadır.
Kimse, Kim Kardaşyan’ın dedesinin yukarıda anlatılan ve büyük ihtimalle ABD Konsolosluğu adına Türkiye aleyhine çalışan bir casusun torunu olduğunu bilmemektedir.
Sorun belki de erkek dünyasındaki egemen motiflerin, futbol, araba ve kadın imgesi arasında kaybolmakta, kadının dünyasında ise moda-magazin arasında gidip gelmektedir.
Ancak Ermeni propagandası Sabiha Gökçen’in seceresi ile ilgili günlerce yaralayıcı atıflarda bulunmaktan çekinmemiştir. Bunu bir suç ve gizemli hikayelerle süslemekten de…
Yazılan onca hikayenin kamuoyu nezdindeki “tarihi es geçen” yansıması ve sinsi bir şekilde hafızaya sızmasının sebebi budur. Bu nedenle balık hafızalı toplumların daha dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayan bir zaman dilimindeki manşetler iyi okunmalıdır.
Ülkü Eryaman [email protected]
Okumaya devam et  ”Özür” Dilemiyorum, ”Yuh” Diyorum…

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir