İZMİR’İ ERMENİLER YAKMIŞTIR

Dünyaca ünlü yönetmen Steven Spielberg ve yıldız oyuncu Tom Hanks'in ortak yapımı "The Pacific" isimli dizide, İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılması sırasında Türkler'in İzmir'i yakıp yıktığı ve Yunan ailelerin canlarını zor kurtardığı iddiaları yer aldı. ABD'nin HBO kanalında yayınlanan "The Pacific" adlı dizi, yayına girdiğinden bu yana büyük sükse yaptı ve rating listelerinde üst sıralarda yer aldı.  200 milyon doları aşan bütçeli dizinin, Pazar günü yayınlanan üçüncü bölümünde geçen bir diyalogda Türklerin Yunan işgali sırasında İzmir'i yakıp yıktıkları gibi asılsız suçlamalara yer verildi. Suçlamalar, Yunanistan'dan kaçarak Avustralya'nın Melbourne kentine yerleşen Yunanlı bir ailenin hikayesini anlatmasında yer aldı. Ailenin Avustralya'ya geliş hikayesini anlatan anne, 1922 yılında İzmir'in üç yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Türklerin kenti yakıp yıktığını ve kendilerinin de ancak kaçarak canlarını kurtardıklarını söyledi. Kadın oyuncu evlerine konuk olarak gelen Bob isimli bir Amerikalı askerin sorduğu soru üzerine hikayelerini şöyle anlattı: "Türkler 1922'de girip yakıp yıktılar. Her şey gitti. Hayatta kaldıysan annem ve benim gibi kaçardın. Ama biz rıhtıma kadar gidebildik. Sonra bir gemiye yüzdük. Kaptan bizi gemisine aldı ve Pire'ye kadar götürdü. Hayatlarımızı kurtardı. Ama evimiz gitmişti. Ne yapacaktık? Buraya geldik." İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunun Pasifik cephesinde görevli Amerikan askerlerinin hikayesinin konu edildiği dizinin ana karakterlerden olan Bob, Melbourne'de burada tanıştığı Yunan asıllı bir kızın ailesinin evine gidiyor. Ailesiyle yemekte sohbet eden ABD'li asker, kızın ailesine Yunanistan'dan Avustralya'ya neden geldiklerini soruyor. Kızın annesi İzmir'den geldiklerini ve burayı bilip bilmediğini sorunca Bob, başını sallayıp çok kitap okuduğu yanıtını veriyor. TÜRK İZLEYİCİLER TEPKİLİ Dizide Türk askerinin Yunan işgalinde bulunan İzmir'i kurtarmasının çarpık bir dille anlatılması dizinin bu bölümünün yayınlandığı internet sitelerinde de Türk izleyicilerin tepkilerine yol açtı. İzleyicilerinden bazıları tepkilerini internet sitelerinde yazdıkları yorumlarla dile getirirken, dizinin yayınlandığı televizyon kanalına da Türk izleyicilerden tepki yorumları gönderildi. OBAMA'YA ÖZEL GALA YAPILMIŞTI ABD'de büyük ilgi uyandıran "The Pacific" dizisinin ilk bölümünü, Başkan Barack Obama da özel olarak Beyaz Saray'a davet ettiği Spielberg ve Hanks ile birlikte izlemişti. - ermenistan ordu

ABD dizisinde Türklere ağır suçlama

Dünyaca ünlü yönetmen Steven Spielberg ve yıldız oyuncu Tom Hanks’in ortak yapımı “The Pacific” isimli dizide, İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılması sırasında Türkler’in İzmir’i yakıp yıktığı ve Yunan ailelerin canlarını zor kurtardığı iddiaları yer aldı. ABD’nin HBO kanalında yayınlanan “The Pacific” adlı dizi, yayına girdiğinden bu yana büyük sükse yaptı ve rating listelerinde üst sıralarda yer aldı.  200 milyon doları aşan bütçeli dizinin, Pazar günü yayınlanan üçüncü bölümünde geçen bir diyalogda Türklerin Yunan işgali sırasında İzmir’i yakıp yıktıkları gibi asılsız suçlamalara yer verildi. Suçlamalar, Yunanistan’dan kaçarak Avustralya’nın Melbourne kentine yerleşen Yunanlı bir ailenin hikayesini anlatmasında yer aldı. Ailenin Avustralya’ya geliş hikayesini anlatan anne, 1922 yılında İzmir’in üç yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Türklerin kenti yakıp yıktığını ve kendilerinin de ancak kaçarak canlarını kurtardıklarını söyledi. Kadın oyuncu evlerine konuk olarak gelen Bob isimli bir Amerikalı askerin sorduğu soru üzerine hikayelerini şöyle anlattı: “Türkler 1922’de girip yakıp yıktılar. Her şey gitti. Hayatta kaldıysan annem ve benim gibi kaçardın. Ama biz rıhtıma kadar gidebildik. Sonra bir gemiye yüzdük. Kaptan bizi gemisine aldı ve Pire’ye kadar götürdü. Hayatlarımızı kurtardı. Ama evimiz gitmişti. Ne yapacaktık? Buraya geldik.” İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunun Pasifik cephesinde görevli Amerikan askerlerinin hikayesinin konu edildiği dizinin ana karakterlerden olan Bob, Melbourne’de burada tanıştığı Yunan asıllı bir kızın ailesinin evine gidiyor. Ailesiyle yemekte sohbet eden ABD’li asker, kızın ailesine Yunanistan’dan Avustralya’ya neden geldiklerini soruyor. Kızın annesi İzmir’den geldiklerini ve burayı bilip bilmediğini sorunca Bob, başını sallayıp çok kitap okuduğu yanıtını veriyor. TÜRK İZLEYİCİLER TEPKİLİ Dizide Türk askerinin Yunan işgalinde bulunan İzmir’i kurtarmasının çarpık bir dille anlatılması dizinin bu bölümünün yayınlandığı internet sitelerinde de Türk izleyicilerin tepkilerine yol açtı. İzleyicilerinden bazıları tepkilerini internet sitelerinde yazdıkları yorumlarla dile getirirken, dizinin yayınlandığı televizyon kanalına da Türk izleyicilerden tepki yorumları gönderildi. OBAMA’YA ÖZEL GALA YAPILMIŞTI ABD’de büyük ilgi uyandıran “The Pacific” dizisinin ilk bölümünü, Başkan Barack Obama da özel olarak Beyaz Saray’a davet ettiği Spielberg ve Hanks ile birlikte izlemişti.

14 Eylül 1922 günü İzmir Kordon

Yeryüzünde hangi kumandan düşmandan geri aldığı kendi şehrini yakmıştır?

Bunun mantıkla ilgisi var mıdır? Bu iddiada bulunan aptal, inanan da ondan  daha aptaldır; Bu, kiracısından evini geri alan ev sahibinin evini yakmasına benzer!…. Acaba, uzak Batıda bu ev sahipleri bu şekilde mi davranırlar? Bu bir gelenek midir?

Avrupa’da hele Asya’da bu tür bir gelenek yoktur .Örneğin:

  • Fransız generali LECLER(lökler) Paris’i, Almanlardan geri aldığında şehri yakmış mıdır ?.

Hürriyet’te sayın gazeteci Yaşar Aksoy’un verdiği bilimsel ve tarihsel cevapları  takdirle karşılıyoruz, nefes alıyoruz..

İzmir’i yakanların Ermeniler olduğunu gösteren belgeler 1989 yılına kadar Amerikan senatosunda gizli tutulmuştur. İşte belgeler ve şahitler:

1.İzmir İtfaiyesini  organize etmek üzere gelmiş olan Grescovtch’in 12/13 Eylül’de çıkan ve 3 gün süren yangının görgü ve yangın söndürmekle görevli  şahidi anlatıyor :

  • Yangından önce örgütlü bir grup Ermeni genci, şehir Türklerin eline geçerse yakmaya and içmişlerdi… Bu plân acımasızca uygulandı.
  • Yangının ilk gün ve ikinci gecesinde 25 kadar yangının eş zamanda çeşitli yerlerden parladığını gördük.
  • Ermeni okul ve kiliselerine girdiğimde benzin tenekeleri ve hazırlanmış kundaklar bulduk,
  • Kadın kılığına girmiş ve yangın çıkartmakta olan çok sayıda Ermeni yakalandı ve bir çoğu  hemen kurşuna dizildi.
  • Ermeni hastahanesinin Türkler tarafından yakıldığı büyük yalandır. Ben, askerlerin yaralıları disiplinli bir şekilde Ermeni hastahanesine yerleştirildiklerini gördüm

2. 8 Eylül 1922’de bir Amerikan destroyeri ile İzmir, yakın doğu yardım komitesi

üyesi olarak gelen Mark.O. Prentiss, Amiral Bristol’a 11 Ocak 1923’te

gönderdiği mektupta İzmir’i Yunalıların yaktığını açıklar

3-Görgü şahidi, “near east relief of America” gazetesinin iki muhabiri A.Tallen ve

Okumaya devam et  Ermeni İddiaları Ne kadar Doğru

Miss Fl.Billing:

  • Yunanlıların 1919 -1922 işgâllerinde ve kaçarken çeşitli şehirlerde yaptıkları toplu öldürme, ırza geçme, yangın, yağmalamalarla ilgili olarak İstanbul’a gönderdikleri raporlar
  1. 8-16 tarihleri arasında İzmir’de olayları bizzat yaşamış olan Amiral Bristol’un Kurmay Başkanı Yüzbaşı A.J Hepburn, 25 Eylül 1922’de 47 sahife halinde hazırladığı raporu bizzat Amiral Bristol’e kendisi vermiştir.
  2. O zamanın Amerikan konsolos yardımcısı Maynard Barnes tarafından İzmir’i Ermenilerin yaktığını bildirir raporu

Bu belgeleri Amerikalı araştırmacı Heath W. Lovry ortaya çıkarmıştır.(U.S.N.A.)

Dumlupınar’dan savaşarak gelen yorgun ve içinde yaralı askerlerin bulunduğu ordunun, şehrin yiyecek depolarına ve hastahanelerine ihtiyaçları vardır. Bu durumdaki ordu yalnız bu gereksinimleri için şehri olduğu gibi ele geçirmek ister. Şehrin Türk ordusu tarafından yakıldığını söylemek  iftira üstü, inanılamayacak derecede bir alçaklıktır.

  • Büyük Britanya’nın, o zamanki  deyimle Türklerin bir numaralı “hunhar” düşmanı Lloyd CORC hemen bir sirkülerle aşağıdaki yasakları koymuştur  :
  1. 1. Ermenilerin hazırlıklı ve plânlı bir şekilde İzmir’i yaktıklarını,
  2. 2. Amerikalı gazetecilerin, Yunanlılar kaçarken işledikleri cinayetleri,
  3. 3. İzmir’de şehirde, Yunan/ Ermeni işbirliği sonucu yaptıkları katliam, ırza geçme, yıkım ve yağmalarını içeren,
  4. Amiral Bristol’ün raporunun yayımlanması yasaktır.(Foreign Office 371 /3404 /16247 – Kamûran Gürün , Le Dossier Arménien TTK, 1983 Ankara // Clair Price,The Rebird Of Turkey  N.York1923.s. 189))

Bu rapor, yalnız başına İzmir’in Ermeniler tarından yakılıp işlenen cinayetleri kat’i ve bilimsel bir şekilde açıklayan, tarihsel değerde bir belgedir ve suçluları Britanya hükûmetinin başbakanının imzasıyla açığa çıkarmaktadır..

Halûk Tarcan  31 Mart 2010   Mecidiyeköy.

======================ansiklopedik bilgi  ==========================

1922 İzmir Yangını veya, yabancı kaynaklarda kullanılan terimle, Büyük İzmir Yangını (Great Fire of Smyrna) -İzmir geçmişte başka büyük yangınlar da geçirmiş olduğu için bu terimin ne derece yerinde olduğu tartışmaya açıktır- 13 Eylül 1922 günü Basmane’de başlayan ve dört gün sürerek İzmir şehir merkezini (özellikle o dönemdeki merkezi ve bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı alanını) geniş ölçüde tahrip eden yangın hadisesidir.

Türk ordusunun 9 Eylül 1922’de İzmir’i yeniden ele geçirmesinin hemen ardından, kritik bir dönemde vuku bulması, tarihi önemi bulunan bazı yapıların ve semtlerin yok olması ile neticelenmiş olması, günümüze dek süregelen karşılıklı suçlamalar ve farklı kaynaklarda yer alan değişik tezler nedeniyle güncelliğini koruyan bir hadisedir.

Özellikle Yunan ve Ermeni kaynaklarında yer alan, şehri Türklerin yaktığına ilişkin savlar, özellikle iki kaynağa dayanmaktadır. Bunlar;

  • Yunan işgali döneminde ABD İzmir Konsolosu bulunan ve şehre Türk ordusunun girmesiyle 11 Eylül 1922 günü (yangından önce) İzmir’den ayrılan George Horton’un, emekliye ayrıldıktan sonra 1926’da yayınladığı “Asya’nın belası” (The blight of Asia – Türkleri kastetmektedir:) isimli kitap; ve,
  • Ermeni asıllı Amerikalı yazar Margaret Housepian (Hovsepyan) Dobkin’in 1971’de yayınladığı, yazarın ifadesiyle görgü tanıklarının anlatılarına dayalı olan ve yayınlandığı dönemde İngiliz Sunday Times gazetesi tarafından “Yılın Kitabı” seçilmiş bulunan, “İzmir 1922: Bir şehrin yok edilişi” (Smyrna 1922: Destruction of a city) adlı kitabıdır.

Bilgi olarak, gazetecilikten diplomatlığa geçmiş bulunan ve bütün diplomasi kariyeri Yunanistan ayaklı bir zemine dayanmış (Atina, Selanik ve son olarak da Yunan işgalinde İzmir, ayrıca 1924’de birkaç haftalığına ABD Budapeşte yardımcı konsolosluğu yapmıştır) bulunan George Horton’un eşi (Catherine Sacopoulo) Yunan asıllı Amerikalıdır. Horton’un kitabının sansasyonel yankılı tam adı, “An Account of the Systematic Extermination of Christian Populations by Mohammedans and of the Culpability of Certain Great Powers; with the True Story of the Burning of Smyrna” şeklindedir. [1] [2]

Buna karşılık, yangından Türklerin suçlu ve sorumlu olmadığını vurgulayan iki önemli kaynak vardır. Bunlar;

  • İlki dönemin İzmir İtfaiye Şefi Paul Grescowich’in (Sırp asıllı Avusturya vatandaşıdır) resmi raporudur.
  • İkinciside yangın esnasında İzmir’de bulunan Amerikalı mühendis Mark Prentiss’in ABD’ye döndükten sonra yangın nedeniyle Türklerin suçlandığına müşahade etmesi üzerine yayınladığı kapsamlı bir rapor da aynı yönde ilave bilgiler getirmektedir. Prestiss bu raporunu dönemin ABD Türkiye Yüksek Komiseri (büyükelçisi) olan Amiral Mark Lambert Bristol’a, tarihi belge oluşturması amacıyla, göndermiştir ve rapor ABD Kongre Kütüphanesi’nde “Bristol Papers” şeklinde tanımlanan ve tarih araştırmacıları açısından büyük önemi olan 33000 belgenin arasında yer almaktadır.
Okumaya devam et  En stratejik ihale Fransızlar’a verildi

Ermeni kaynakları, aynı Mark Pretiss’in New York Times gazetesinin serbest muhabiri sıfatıyla, yangının sıcaklığı sürerken gazetesine gönderdiği bir telgraf’a dayandırılarak 18 Eylül 1922 günü bu gazetede manşetten yayınlanmış olan ve Türkleri suçlayan bir makaleye atıfta bulunmaktadır. [3] Hovsepyan’a göre, Prentiss sonradan Amiral Bristol’ün baskısı altında suçlamalarını Ermenilere yöneltmiştir. Yangını izleyen günlerde, genel olarak, İngiliz, Fransız ve İtalyan basını yangın hakkında temkinli habercilik anlayışı izlemiş ve peşin hükümler yürütmemiştir. Bir kısım ABD basını ise, yangının sorumlularını belirlemenin henüz pratik açıdan imkânsız olduğu en erken aşamalarda dahi, doğrudan Türkleri suçlu konumuna yerleştiren haberler yayınlamışlardır.

Türklerin, kendi ülkelerinin en kıymetli şehirlerinden birini (İzmir açısından) nispeten pürüzsüz bir şekilde geri aldıktan dört gün sonra neden yakmak isteyecekleri önemli bir soru işareti oluşturmaktadır. Sonra bilinmektedir ki Yunanlılar Balkan Savaşı sonunda 1912 de ellerine geçirdikleri Selanik şehrindeki nüfusun büyük çoğunluğu ve şehrin içindeki binaların çoğu Türklerin elinde bulunmakta idi; fakat 1917’de çıkan (veya çıkartılan) bir büyük yangın şehrin Türk bölgesini neredeyse tamamen yok etmiştir. Demek ki Yunanlılar Türkleri Türk şehirlerinin ortasından söküp atmakta deneyimlilerdir. Bu deneyimlerini Yunan ordusu Batı Anadolu’dan çekilmesinde de daha ufak Turk sehirlerinde de uygulamışlardır. Yunan ordusunun Batı Anadolu’da geri çekilirken sebebiyet verdiği yıkıma [4], ve İzmir’de de, Rum ve Ermeni nüfus açısından, limanda onlarca yabancı (İngiliz, Fransız, İtalyan, ABD) savaş gemisinin varlığına dayalı bir uluslararası müdahale beklentisine dikkat çekilebilir.

İzmir Özel Amerikan Koleji’ni günümüzde sürdürdüğü köklü eğitim kurumu kimliğine kavuşturan kişi olarak bilinen ve, Cumhuriyet dönemi de dahil, çok uzun yıllar Türkiye’de kalmış, eğitimci ve siyaset dışı bir kişilik olan Alexander MacLachlan, görgü tanığı sıfatıyla, 25 Eylül 1922 günü İngiliz The Times gazetesinde yayınlanan şu açıklamaları yapmıştır:

“Yunanlıların Mayıs 1919’da Türkleri katlettiği gibi, Türkler Yunanlıları katletmediler. Yaptıkları en kötü şey, Yunanlıların zamanında Türk askerlerini “Zito Venizelos” diye bağırmaya zorlamış olmalarına mukabelen, esir aldıkları Yunan askerlerini “Yaşasın Mustafa Kemal” diye bağırtmak oldu. Türk askerleri şehirde asayişin tam olarak temin edilemediği ilk saatlerde Kolej’i korudular, bir Türk süvarisi başıbozukların eline düşen MacLachlan’ı dayaktan kurtardı. Türklerin kontrol altına almak için bütün çabayı gösterdikleri 3 günlük yangın boyunca Yunan ve Ermeni mahallerinde geniş bir alan tahrip oldu ve iki yüz bin kişi evlerini terketmek zorunda kaldı. Yangında Amerikan Kız Koleji de yandı. MacLachlan’ın yangının kökenleri hakkında yaptığı araştırma, Türk üniformaları giymiş Ermeni teröristlerin şehri ateşe verdiği sonucunu ortaya koydu. Teröristler batı ülkelerinin bir müdahalesini sağlamayı denemişlerdi.”

Aynı çizgide açıklamalar getiren pek çok diğer kaynak mevcuttur.

Konu başlıkları

[gizle]

  • 1 Sonuç
  • 2 Kaynakça
  • 3 Dış bağlantılar
  • 4 Dipnotlar

Sonuç [değiştir]

Türk ordusunun M.Kemal Paşa idaresinde 9 Eylül 1922'de İzmir'e girmesi, 11 Eylül'de İzmir'i tamamen kontrol altına alması mukabilinde, İzmir Yangını isimli esef verici olayın 13 Eylül 1922 tarihinde patlak vermesi düşündürücü ve çelişkilidir. Askeri açıdan kontrol altına alınmış bir şehirde düşman kuvveti kalmamış olmasına rağmen bu çaptaki bir yangının çıkarılmış olmasının sorumluları hala gizliliğini korumakta ve sır olarak bırakılmaktadır. Türkiye, Kurtuluş Savaşı sonrasında, çekilmiş acıların sorumlularını araştırarak zaman ve enerji kaybetmek yerine ülkeyi yeniden imar ve inşa etmek üzerinde yoğunlaştı. Bu yaklaşım yakın geçmişe kadar sürmüştür. Örnek olarak, Turgutlu gibi, bu acıları en şiddetli bir şekilde tecrübe etmiş bir merkezin tarihi, resmi bir kurum tarafından özetlenirken, "o günlerin geride kaldığı" özellikle vurgulanmış, "globalleşen dünyada en üst sıralarda yer edinebilmek için tüm halkımız olarak el birliği ile çalışma" gerekliliğine işaret edilmiştir[3].
Okumaya devam et  Protokoller ve Turkish Forum
Ancak Türklere ve Türkiye'ye geleneksel olarak hasmane bir tutum içinde yer almış bazı çevreler (veya milletler) açısından "geride kalmış" bir konu bulunmadığı görülmektedir. Prof. Dr. Türkkaya Ataöv'e göre, suçlamalar zamanla dayatmalara dönüşebilir, Türkiye'yi dünya önünde olabildiğince zayıf bir konuma oturtmak için yeni sözde nedenler aranabilir. Dışta oluşan kimi kotarmalar ve onlara dayalı siyasi hedefli yabancı merkezli kararlar, durup dururken Türkiye'nin önüne konulabilir. Bu "globalleşen dünyada en üst sıralarda yer edinebilmek için gayret gösteren" Türk kamuoyunda şiddetli ve derin bir hiddete de yol açabilir. Türkkaya Ataöv, önceden hazırlıklı olunması, gerçeklerin bildirilmesi ve yayılması gerektiğine dikkat çekmektedir.

Kaynakça [değiştir]

  • İzmir'de Yunanlıların Son Günleri, Prof. Dr. Bilge Umar, 1974 Ankara
  • 1922'de İzmir'i kimler yaktı?, Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, Cumhuriyet gazetesi, 12 Eylül 2006

Dış bağlantılar [değiştir]

  • Mark O. Prentiss raporu, 11 Ocak 1923 (İngilizce)
  • 1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? Ayşe Hür /Taraf Gazetesi 14.09.2008 (Türkçe)

Dipnotlar [değiştir]

  1. ^ George Horton'un kısa özgeçmişi
  2. ^ [1] İngiltere'de yayınlanan Byzantine and Modern Greek Studies dergisinde yayınlanan ve konsolos George Horton'un profilini ele alan bir makalede ("George Horton: The literary diplomat)", Brian Coleman, gazetecilik, romantik edebiyatçılık, diplomasi ve kadim bir Yunan dostluğu yönleri bulunan bu şahsiyeti şu ifadelerde tarif etmektedir: "George Horton bir edebiyatçı, aynı zamanda da derin sosyal değişimlerin cereyan ettiği bir dönemde Yunanistan ve Türkiye'de ABD Konsolosuydu. Eylül 1922'de İzmir'in Türk ordusu tarafından geri alınışı hakkında bir kitap yazmıştır. Ancak konuyu anlatış tarzı, kabahatin kimlerde olduğu boyutunun ötesine gitmekte, genelde Müslümanların, özelde de Türklerin şeytani yaratıklarmış gibi okura sunulması şeklini almaktadır. Daha Eylül 1922 olaylarından yirmi yıl önce yazdığı birkaç romanında, Türk'ü Batı uygarlığının demirbaş kötü adamı olarak çoktan tanımlamıştı. İzmir olaylarını hikâye edişinde, tarihçi gibi değil, halkla ilişkiler uzmanı olarak yazmıştır."
  3. ^ [2] Türkiye konulu New York Times haberlerinin kısa bir listesini içeren bir Yunan propaganda sitesidir.
  4. ^ ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı James Loder Park Yunan ordusu tarafından yıkıma uğratılmış bölgeyi savaştan kısa bir süre sonra bizzat gezmiş ve ABD Dışişleri Bakanı'na şu resmi yazıyı göndermiştir. "Manisa...almost completely wiped out by fire...10,300 houses, 15 mosques, 2 baths, 2,278 shops, 19 hotels, 26 villas…[destroyed]. Kasaba (present day Turgutlu) was a city of 40,000 souls, 3,000 of whom were non-Moslems. Of these 37,000 Turks only 6,000 could be accounted for among the living, while 1,000 Turks were known to have been shot or burned to death. Of the 2,000 buildings that constituted the city, only 200 remained standing. Ample testimony was available to the effect that the city was systematically destroyed by Greek soldiers, assisted by a number of Greek and Armenian civilians. Kerosene and gasoline were freely used to make the destruction more certain, rapid and complete." "The destruction of the interior cities visited by our party was carried out by Greeks. The percentages of buildings destroyed in each of the last four cities…were: Magnesia (Manisa) 90 percent, Cassaba (Turgutlu) 90 percent, Alaşehir 70 percent, Salihli 65 percent. The burning of these cities was not desultory, nor intermittent, nor accidental, but well planned and thoroughly organised. There were many instances of physical violence, most of which was deliberate and wanton. Without complete figures, which were impossible to obtain, it may safely be surmised that ‘atrocities’ committed by retiring Greeks numbered well into thousands in the four cities under consideration. These consisted of all three of the usual type of such atrocities, namely murder, torture and rape." US archives US767.68116/34, İzmir, 11 Nisan 1923.
Türk Kurtuluş Savaşı


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir