GERİCİ BİR AKIMIN İFLASI; BİLGİ ÇAĞI’NIN (!) ÇÖKÜŞÜ

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Nevruz SINACI

21. Yüz yılda dünya en büyük eğitim kurumları ve üniversitelerine kavuştu.

Modernite (!) dedikleri evrimci sözde müspet (?) bilim, zoraki, yapay ve sanal evresini tamamlamak suretiyle doğal (mümkün, imkânı kabil) sürecinin sonuna geldi ve kendi zirvesine ulaştı. Bir anlamda tavan yaptı veya tabana vurdu ve bitti.

Doğrusu, insanlığa bir asırdır “bilgi” diye dayattıkları bilumum teoriler iflâs etti.

Bunların bilgi falan değil, şeytan çöplüklerinden toplama dessaslık, kurnazlık, yalan-dolan, üçkâğıtçılık, şarlatanlık, şaklabanlık ve madrabazlıklar olduğu ortaya çıktı. Esas maksadın din (ilah) silah ve ilaç tüccarlığı yoluyla piyasa yapmak olduğu anlaşıldı.

Başta insanlık olmak üzere, canlı-cansız bütün varlıklar ve bu varlıkların yaşam alan ve doğal kaynaklarına yönelik olarak “Bilgi çağının ilanından bu yana alçakça sürdürülen” yoğun saldırılar sonucu tepkiler tezahür edip bedel ödenmeye başlanınca teori tümden çöktü. 

Şimdi dünyada birkaç primitif varlık, beyinsiz-akılsız hayvan ve manyaktan (kendi taraftarları, çıkar odakları, kene, vampir, akrep, yengeç, sülük, yarasa ve domuzlarından başka) hiç kimse ne yenidünya düzenine ve ne de bu melanete analık ve yataklık eden gayri meşru “evrimcilik-maymunculuk-hayvancılık” fikrine iltifat ve itibar etmiyor.

Zira evrim teorisi ve türevlerinin insanlık âleminde ne büyük zarar, maddi-manevi hasar, psikolojik-sosyolojik, ekonomik tahribat ve çöküşlere yol açtığı her “insan” tarafından açıkça görülmekte, yaşanmakta ve bilinmektedir. Kaldı ki, hüküm sürdüğü asır içinde bu teori, sadece insanlar için değil, her tür hayvan, hayvan altı varlık, fiziki altyapı, ekolojik temel ve ekosistem içinde yer alan bütün canlı ve cansızları tehdit, nesillerini tahdit, sükut ve tarumar ettirmiş; İnsanlık alemi İslâm dışında bir huzur, mutluluk ve kurtuluş yolu olmadığını açıkça görmüş, derinden sezmiş ve şuurla/bilinçle görmüştür.

Okumaya devam et  TTK (Türk Tarih Kurumu) OPERASYONU

OYSA !…  “TARİHİ GAFLET, HIYANET VE İHANET”

Küreselleşme ve globalleşme denilen evrensel şeamet, şeytani cinayet, gasp, irtikap, soygun ve vurguna elverişli ortam hazırlayabilmek kastıyla şiddetle dışlanan ve yaradılış teorisinin bütün sır, evrensel (doğal) usul ve unsurlarını açıklayan eğitim ve öğretim sistemi, yani temel öğreti “ilim” bir kenara itildi. Çöpe atıldı.

Bunu yapan kitlesel yaratık aslında kendi insanlığını (insanlık formunu) çöpe atmış ve erdem’lerinden, adalet, hakikat, fazilet, mutluluk, huzur ve güven libasından da soyutlanmış, sıyrılmış oldu. Geriye ne kaldı? Bencillikle malul negatif ego…

Yani: topluma, potansiyel müşteri veya çıkar aracı yahut da, bir şekilde rüşvet-iltimas vasıtası, soyulacak kaz, sömürülecek enayi, gasp ve irtikap edilebilecek, malı-mülkü, hattâ iffeti, eseri, ürünü elinden alınabilecek, ülkesine el konulabilecek ve nihayet sırtına basa-basa canı, kanı, imkân ve kabiliyetleri meccanen veya yok pahasına kullanılabilecek pasif süje gözüyle bakan domuzlar, keneler, sülük ve benzeri mahluklar (sözde uyanıklar) türedi.

Üstelik kahir ekseriyetinin elinde üniversite diplomaları, dizi-dizi mastır ve doktora payeleri var. Makam-mevkii, kariyer-karizma, şöhret ve unvan da cabası. Habis tür her ülkede o kadar çoğaldı ki; Bunca eski bakan, başbakan, milletvekili, general, genel müdür, profesör, başkan, müdür, koordinatör, şef ve sair köşeyi bucağı tutmuş durumda. Ama insanlar mutsuz!

Saf bir vatandaş bunları duyup gördükçe, doğal olarak şöyle düşünüyor.

“Ülkede bu kadar eski cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, general, genel müdür, büyükelçi, elçi, diplomat, vali, profesör, kurum-kuruluş, devasa şirketler, akil adamlar ve uzmanlar varken memleket batmaz…” Ama vatandaş mutsuz, umutsuz ve kaygılı!..         

Netice malum. Tablo karanlık. Sefalet diz boyu. Küresel ısınma, açlık-kıtlık, bunalım, buhran, kaos ve kriz günlük yaşamın başta gelen sorunu. Bunca tahsil görmüş “büyük adama rağmen” değil sadece ve yalnızca Türkiye’nin, bütün dünyanın aynı ve ağırlaşan sorunlarla başı dertte. İnsanlar korku, endişe, stres, sinir ve panik içinde.

Okumaya devam et  İŞTE GERÇEK TÜRKİYE

Herkeste ve her kesimde gelecek endişesi var.

SORUNUN TÜRKİYE VERSİYONU

Üstüne üstlük, hani o Atatürk ilkeleri ve Türk inkılâbından öğrendiğimiz harikulâde bilgiler itilip ötelenmekte, insan hakları, adalet-hukuk, eşitlik ve demokrasi adına ha bire yalan söylenmekte. 4 kişilik bir aile için açlık sınırının 225 YTL olduğu gibi deli saçması, akıl, iz-an ve mantık dışı kavramlar ve palavralar sözde kamu-devlet kurumları tarafından üretilmektedir. Bizde devlet yerleşik ilkeler ve objektif bilim değil politika anlamına gelir.

ÜCRET, MAAŞ ARTIŞ ZAMLARI

İnsanlık, adalet ve hukukun gereği olan “seyyanen maaş artışı” yerine; düşmanlıkla malul, ahlâken düşük bürokratlar ve din tüccarları tarafından hakkaniyet ve adalete aykırı “yüzdeli zam sistemi” inadına dayatılmasını anlamak mümkün değildir. Diğer yandan sarı sendika ağaları da “kaynağından aidat” kaygısı içinde kıvranmakta, “maaş zamları her ne olursa olsun işkolunda üyelik zorunlu ve aidat kesintisi maaştan otomatik yapılmalı” istemi bu primitif, (iddia ve takip sahibi) cahil ve aptal yaratıkların şiarıdır. Ülkemizde sözde bilgi çağı içinde oluşmuş öyle insanlık dışı mahluklar, utanç unsuru ve yüz karaları vardır ki;

Bunlar arasında fabrikasında ürettiği malı % 2000 zamlı satana; Üreticiden aldığı meyve ve sebzeyi asgari % 400-1500 arası fiyatla tüketiciye sunan aracı, tefeci ve komisyoncuya; Birim maliyeti örneğin 10 (on ytl) olan her hangi bir ürün veya hizmeti yüz katına halka dayatan tüccar, belediye, kooperatif ve şirketler vardır. On yıllardır yaşanan bilgi çağının insan ve doğa unsuruna aykırı olum, edinim, faaliyet ve tezahürleri asla bundan ibaret değildir. Sorun vahim, yara derindir. 

Sonuçta: Bilinç Üniversitesi Rektörü Filozof Galip Baran’ın dediği gibi Bilgi çağı çoktan iflâs etmiştir. Arkasında “genelde” küresel ısınma, ekolojik-sosyolojik-psikolojik, insani ve felsefi travma, açlık, yokluk, yolsuzluk, kıtlık, işsizlik, fakirlik, sefalet, zulüm, işkence, soykırım, orantısız güç kullanımı, işgal, iğfal, alçakça savaş, hırsızlık, gasp, irtikap, sömürü, yozlaşma, yosunlaşma, anlamsızlaşma ve çürüme,  özelde” alabildiğine haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik ve hukuksuzluk bırakarak…

Okumaya devam et  SOYKIRIM NEDİR?

ALDATAN PUT VE SAHTE MUTLULUK

Üstelik “bilgi çağı” adalet, hukuk, demokrasi, barış, maddi zenginlik, madden ve manen mutluluk adına “İnsan hakları” teraneleri ile gelmişti.

Bu bağlamda Yenidünya düzeni insanlığa “HABİTAT” felsefesini müjdeliyordu.

Herkese iş, herkese aş, yeterli beslenme, dünya standartlarında sağlıklı-modern barınım, dilediği gibi inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyeti. Emirsiz-amirsiz bilişim, olabildiğince özgür, sudan ucuz iletişim ve yaşam. Ortak kullanılan kaynaklar, adaletle ve insanlık yararına işletilen global sermaye, eşitlik ve hakkaniyetle dağıtılan küresel imkânlar..

Şu an için bunların bütünüyle hain bir plan, kuyruklu yalan, sahte, apaçık makyaj ve kamuflaj amaçlı oldukları ortaya çıktı. Hem de; Cambridge, Oxford, Utrecht, Stockholm, Paris, Munich, Bristol, Sheffield, Nottingham, Birmingham, Glasgow, Liverpool ve Sussex gibi dünyanın en ileri (!) bizdeyse sayıları 100’ü bulan bilgi Üniversitelerine rağmen. Dünya ve Türkiye bu devasa bilgi kurumları ile ancak buraya kadar gelebildi ve bilgi çağı çöktü.

Çöküşün güncel belgesi mi? Bir bakın hele, bütün çevrenizde gani.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir