Kadim Dost

Çok sevdiğim bir dostumdu Necdet Tokatlıoğlu, hani kardeşim kadar desem yalan söylememiş olurum. Necdet Tokatlıoğlu İzmir ili Güzelbahçe beldesinde 1933 yılında  - metin atamer

Çok sevdiğim bir dostumdu Necdet Tokatlıoğlu, hani kardeşim kadar desem yalan söylememiş olurum. Necdet Tokatlıoğlu İzmir ili Güzelbahçe beldesinde 1933 yılında 

doğmuş, çocukluk hayatı İzmir’de geçen Necdet Tokatlıoğlu, çok genç yaşta musiki ile tanışmış. 15 yaşında İzmir Musiki Cemiyetine kayıt olur. Güzel sesi ve notaya olan yatkınlığı ile Ahmet Aksoy ve İlyas Tonguç tan özel nota ve usul dersleri alır. Daha sonra UD dersleri alır ve yetişmiş sanatçı imtihanını kazanarak Ankara Radyosu’na girmiş. Radyonun Müzik Yayın şefliğine atanması sırasında tanışmıştım. Evleri de Fevzi Çakmak sokak 31 numaradaki binanın 3 üncü katında idi. Bizim şirketin ofisi ise Fevzi Çakmak sokak 33 numarada idi. Baharda Necdet salonun penceresini açar udu ile şarkılar terennüm ederdi. 

Kimi zaman bu ses sokaktan geçen eskicinin tiz sesi ile karışır, kimi zaman ise kamyonet arkasında soğan patates satan köylünün sesi ile harmanlanırdı. Çok kızardım, latif bir sesin içine ‘ Eskiciiii’ diye bağıran Hergelen Meydanının esnafı eskicinin, sesi karışınca. Necdet’in hem sesi güzel, hem de besteleri çok güzeldi. 

Bazı bestelerinin içinde eşinden şikayet eder anlamları bulmanız mümkündü, ancak eşi BİRGÜN‘ü çok sevdiğini hepimiz bilirdik. Birgünhanım, Necdet’in bir tek huyunu  sevmezdi, o da içkiye olan zaafına kızardı. Kızardı da bir tek kelime etmezdi. 

Ankara Radyosunda bazı kilometre taşları vardı. Bunlardan biri Ruşen KAM, diğeri Çinuçen Tanrıkorur’du. Radyoda ‘Tonmayster’ diye adlandırılan stüdyo yayın yerinde, bir camekanla ayrılmış bölmede ses kumanda odası vardı.  Burada ses düzenini ayarlayan hem musikiden hem de sesten çok iyi anlayan üstatlar görev alırdı. 

Necdet Tokatlıoğlu ile aynı zamanda Turan Özek de bu kumanda masasında çalışmış, aynı zamanda ses sanatçısı olarak Ankara Radyosunda görev yapmıştı. Genelde ses kayıtları küçük stüdyo diye adlandırdığımız stüdyoda kayda alınır, daha sonra üst kattaki redakte odasında düzeltilir, daha sonra yayına verilirdi. Çok evvelden magnetik tel ses kayıt sistemi kullanımda idi. Daha sonrası magnetik şerit bantlar kullanılmaya başlandı.

Hepsini rahmetle anmaktayım, Turan Özek, Necdet Tokatlıoğlu, Çinuçen Tanrıkorur, ve Metin Akol yakın dosttular. Ben onlardan yaşça daha küçük olduğumdan, Metin Akol a büyük Metin, bana ise küçük Metin derlerdi. Metin Akol da Ankara Radyosunun yetiştirdiği ender halk müziği sanatçısı ‘Nevin Akol’ un kardeşiydi.

Necdet Tokatlıoğlu, kimi zaman ofise gelir sohbet ederdik. Kimi zaman yazdığı güfteyi okurdu, hayran kalırdım. O tarihlerde benim şiirlerim bazı dergilerde yayınlanırdı amma, beste olacak türde değildi. Serbest vezin ile  kaleme alırdım şiirlerimi. Hiçte aklımın ucundan geçmemişti, bir şiirimin besteye dönüşmesi, benim için bir hayaldi. Çünkü şiirlerimi serbest vezinle kaleme almaktaydım. 

Daha sonraları 1981 de emekli olduktan sonra Fevzi Çakmak sokaktaki evlerini satıp İstanbul’a yerleşti Necdet Tokatlıoğlu.  Dostluğumuz bu mesafede de devam etti. İstanbul radyosunda Türk Sanat Müziği programları yanında Kabataş Necdet Tokatlıoğlu Türk Sanat Müziği korosunun da şefliğini yürüttü. Ayrıca İstanbul Koç Allianz Korosunun da şefliğini yaptı. Bu arada yaptığı bir çok beste ile Türk Sanat Müziği repertuarına büyük katkıları olduğuna inanmaktayım.

27 eylül 2008 günü İstanbul da hayata gözlerini yumduğunda, yaklaşık 95 adet bestesi olduğunu ve bunların 68 i TRT kurumunun repertuarına girmiştir. Necdet’i İzmir de Yelki de toprağa verildiğini biliyoruz. Belediye birde vefa örneği, Necdet in heykelini Yelki ye koydular.  

Bir çok eserleri Hicaz , Hüzzam, Nihavent , ve Muhayyer Kürdi makamlarında  bestelemiş olduğunu biliyoruz. Bu eserlerin bir çoğunu kendi sesi ile radyoda seslendirdiğini, kimi zaman kendi çaldığı ud’u ile sahnede söylediğine şahit olmuştuk. 

Bu günlerde ülkemde öyle konuşmalara şahit olmaktayım ki, inanmakta güçlük çekmekteyim. Yaşadığım bunca seneler içinde hep ülkemin bir Cumhur Reisi vardı, ve konuştuğu zaman hedefler gösterirlerdi. Bir büyüğümden dinlediğim çarpıcı bir tanımlamaya hayranımdır.  Derki saygı duyduğum bir bilen ‘ Küçük Adamlar Detaylarla Uğraşırlar, Büyük İnsanlar Hep Projeler Yaparlar,  Liderler ise Hedef Gösterirler ‘.  Bu günlerde bir Cumhur Reisine yakışmayan sözler dinlemekteyiz ekranlarda. ZÜBÜK. Bu kelimenin anlamından ziyade, kelimeyi kullanan insanda özdeşleşmesi, bizi derinden yaralamakta. Aziz Nesin’in aynı isimdeki romanından esinlenen, çarpık düzenli insanları tanımlayan bu sözcük, kişiye hakaret içermediği kayıt olunur. Ancak bir Cumhura yakışır mı bu sözcük ?  Hicap duymaktayım. Genelde insan karşısındakini kendisi gibi bilir, diye bir de deyim vardır. Bunu unutmamak gerekir. 

Bir başka gerçek, bu adamın sözlerine körü körüne inanan binlerce saf Anadolu insanı bulunmakta. Onlarda artık Sarayın yalan sözlerini dinleyerek akıllanmaya başladığına inanmaktayım. Hani Necdet Tokatlıoğlu’nun çok güzel bir Hicaz makamında eseri vardır. Bu günlerdeki yurdum insanının mevcut  CUMHUR’a olan, bu saflığını anlatmakta . ‘Yalancının Birine , Kapıldı Kandı Gönül, İnandı Yandı Yine , Çekilmez Oldu Ömür,’ Ne Gözlerin Yeşili, Ne Saçların Sarısı , Geçti Yolun Yarısı, ÇEKİLMEZ OLDU ÖMÜR’. Ya Parti Başkanı Ol, Yada Cumhur Reisi , diye geçti bunca ömrü derbederim, deftere kaydettim bunları utanarak, hem nalına hem de mıhına.  


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir