KIBRIS’TA YOK YOKTUR (3)

KIBRIS’TA YOK YOKTUR (3) - lefkosa selimiye

KIBRIS’TA YOK YOKTUR (3)

HÜSEYİN MÜMTAZ

Bir önceki yazımızı şöyle bitirmiştik;

“Şu sıralar Kuzey Kıbrıs’ta; ‘Divanda, Dergâhta Ve Bargâhta’ hiç sevilmeyen üç isim olduğunu fark ettim. Biri ada içinden, biri yarı yarıya içeriden dışarıdan,  diğeri dışarıdan.

Sizce kimler olabilir acaba?”

Şifreyi çözemeyen dostlar sorup duruyor, “Kim bunlar?” diye.

Namık Kemal ne demişti Magosa zindanından?

“Kıbrıs’ın iki şeyi meşhurdur; 1. Dedikodu, 2. Sivrisinek”.

“Magosa Limanı” değil, zindanı.

“Magosa Limanı” şarkısını günde on kere dinlesem, tadına doyamam.

Dinlemeyen de zaten Kıbrıs’ı hiç anlayamaz.

Evet, bilmeceyi, Namık Kemal’in “dedikodu”su üzerinden çözmeyi deneyin.

“Biri ada içinden, biri yarı yarıya içeriden dışarıdan,  diğeri dışarıdan”.

Hadi bakalım, kolay gelsin.

Peki, ne haldeyiz?

Sağlık sisteminin çökmüş olduğundan; güney komşusu Euro kullanırken bütün alış verişlerde sterlinin geçerli olmasından; Pazar günü fırın ve kahvehanelerin kapalı olmasından; Çıldır’a, Hakkâri’ye bile gazeteler günlük ulaşırken Türkiye gazetelerinin “bir gün geç” piyasaya çıkabilmesinden; yerel basının, internet sitelerini önce gazeteler satılsın diye öğlene doğru güncellemelerinden…

Bu seferlik bahsetmeyeceğim.

Gazetelere bakalım…

“Lefkoşa’da öldürülen döviz bürosu sahibi Ayça Alav cinayetiyle ilgili tutuklanan Nijeryalı Ushe Ronny Katsuwa’nın ülkede tam 450 gündür kaçak kaldığı ortaya çıktı”.

450 gündür kaçak ve ancak suç işleyince, insan öldürünce kim ve ne olduğu anlaşılıyor.

Levent Özadam yazıyor; (27.12.2023)

“Üst düzey bir polis komutanıyla sohbetteyiz…

Polisin eksikliklerinden ama özverili çalışmalarından bahsediyor!

Ama daha büyük sıkıntısı var…

Nijerya’dan buraya gelenler!

Öğrenci olarak geliyorlar ama çoğu okula gitmiyor…

Kimi çalışıyor kimi de karanlık işlere giriyor!

Uyuşturucu birinci sırada…

Bu da bir market sahibi;

Marketin her koridorunu kameralardan izliyorlarmış…

Günde en 5-6 Nijeryalı öğrenci raflardaki ürünleri gizli ceplerine indiriyorlarmış!

Kapıda uyarınca da verdikleri cevap şu;

“Açız ölelim mi yani!”

Peki bu iki örneği niye verdik?

Bir kere daha hatırlatalım:

“Nijerya’nın Ankara Büyükelçisi…

Adam buradaki kendi insanını kötüledi bize!

İpleri sıkı tutmazsanız tepenize çıkar dedi…

Dediği de çıkıyor artık!

Başta uyuşturucu konusu, lüks kara araçlarda geziyorlar…

Mafyavari tavırları dikkat çekiyor!

Ve neredeyse uyuşturucu piyasası tamamen onların eline geçti…

Her zaman olduğu gibi dürüst çalışan ve öğrenci olanları bir yana koyuyoruz ama diğerleri kontrol altına alınmazsa bu ülkede daha vahim olaylar yaşanacaktır!”

Nijeryalı Büyükelçi bu uyarıyı KKTC’ye yaptığı bir ziyarette yapmıştı…

Görüştüğü okulların tüm rektörlerini altını çize çize anlatmıştı!

Biz de zaten rektör arkadaşlardan duyup yazmıştık…

Konu büyük ihtimalle o zaman polisin de bilgisine getirmiştir elbet!

Ama belli ki yapılan uyarılar çok da etkili olmamış…

G.Mağusa’da yaşanan son cinayet olayı da bunu zaten ortaya koyuyor!

Şimdi dizimizi dövüyoruz…

Aslında bu diz dövmeler de göstermelik eylemler!

Herkes sorumluluğu sırtından atmaya çalışıyor, hepsi o…

Bu ilk cinayet değildir!

Son da olmayacaktır…

Bir kez daha vurgulayalım;

Aralarında mükemmel insanlar, geleceğin bilim adamları bile var ama…

Önemli bir kısmı artık burada çeteler kurarak her türlü karanlık işin içine girmiş durumdalar!

İşin daha da kötüsü var;

Bazı Nijeryalı öğrenciler karanlık işlerine bizim gençlerimizi de çekmeye başladılar!

16 yaşında bir kız nasıl olur da böyle işlerin içine girer diye hayret ediyoruz ya…

Hayret edeceğimize bunu önce kabul etmemiş gerekiyor!

Nüfusunun üçte birinin öğrenci olduğu bir ülkede elbette karanlık insanların hedef kitlesi de öğrenci kesimi olacaktır…

Onun için olaya iki pencereden akmak gerek!

Çeteleşen Nijeryalı öğrencileri bu ülkeden nasıl def edeceğiz…

İkincisi de diğer öğrenci ya da öğrenci olmayan gençleri bu illetten nasıl koruyacağız!

Adamların gözü dönmüş bir kere…

Önlerine kim çıksa içlerine çekmeye çalışıyorlar!

Önce uyuşturucu ile tanıştırma, sonra ufaktan satışlar ve elbette ki en sonunda da kararan hayatlar…

Burada tüm topluma ve en fazla da üniversitelere büyük sorumluluklar düşmektedir…

Elbette üniversitelerimiz eğitim yuvalarıdır ama bunu yapanların asıl amaçları ticarettir, bu işten para kazanmaktır…

Okullarına kayıt edecek öğrencileri iyi denetlemeden, kontrol etmeden, sadece para gelsin diye okula dahil ederlerse böyle olayların yaşanması zaten kaçınılmaz olacaktır!

Tabi ki devleti yönetenler…

Asıl kontrol devlette olmalıdır!

Gelip okula kayıt yaptıran ama okula bundan sonra uğramayan bir öğrenci burada tatil yapmaya gelmemiştir…

Bunlar sıklıkla denetlenmeli, okula devam etmeyenler ise hiç tereddüt etmeden ihraç edilmelidir!

Birileri para kazanacak diye, ülke gençliğinin geleceğini görmemezlikten gelmek bu topluma yapılan en büyük kötülüktür…”

Ali Baturay yazıyor; (29.11.2023)

“Dikkat ediyor musunuz, kaçaklar ve suçlular ülkesine dönüştük…   Ülke baştan aşağıya kriminal olaylara boğulmuş durumda.   Hırsızlık, soygun, cinayet, tecavüz, şiddet, şiddet tehdidi, trafik suçları, uyuşturucu, kaçakçılık…   Neredeyse günlük rutinimiz haline geldi bu olaylar.   Ülke suçlular cennetine dönüşmüş durumda.   Halbuki huzuruyla, rahatlığıyla, kimsenin kimseyi rahatsız etmemesiyle ünlüydü bu ülke.   Hani şu; “Kapımızı kilitlemeden evden çıkardık”, “kapımız, penceremiz açık uyurduk” klişe sözleri var ya ben o günleri hatırlıyorum.   Gerçekten de öyleydi ama ya şimdi?   Kapıyı kapatıyor, kilitliyoruz, pencere açmaz olduk, hatta güvenlik kameramız da var ama yine de hırsızlar evimize giriyor.   Kapatmak, kilitlemek de yetmiyor artık, oldukça profesyonel hırsızlar evinize girip, değerli eşyalarınızı alıp gidiyor.   İçeri girmeyi bir şekilde beceriyorlar, elektriği kesebiliyorlar, kameralardan korkmuyorlar, onun da tedbirini alıyorlar.   Siz evde uyurken de eve girecek kadar gözü kara suçlular bunlar.   Aman sakın uyanmayın, uyanırsanız da karşılarına çıkmayın, bırakın işlerini yapsınlar, çünkü silah, bıçak taşıdıkları kamera görüntülerine yansıdı.   Evinize hırsızlığa gelen bu kişiler katiliniz de olabilir.   Vah zavallı ülkem, ne hallere geldin böyle?   Sırf suç işlemek, mesela hırsızlık yapmak için ülkemize gelen kişiler var.   Onlar da duymuşlar bir yerlerden buralarının denetim özürlü olduğunu.   Güvenlik açığımız olduğundan haberleri var, ülkemiz onlar için güzel bir iş alanı.     Ülkenin dört bir tarafında aynı yöntemlerle hırsızlık yapılıyor.   İnsanlar endişe içinde, kendilerini güvende hissetmiyorlar.   Bir bakıyorsunuz bir yerde bir cinayet, bir bakıyorsunuz birisini kaçırmışlar, ormana götürmüşler hem parasını almışlar hem darp etmişler.   Bir bakıyorsunuz bir kişi, kendisine yan baktığını iddia ettiği kişinin kafasında şişe kırıyor.   Bir bakıyorsunuz kız arkadaşına bakmış diye birisi başka birisini bıçaklıyor.   Bir bakıyorsunuz trafikte kendisini uyarmış diye, önünü kesip o kişiyi darp ediyorlar.   Bir bakıyorsunuz adamın biri, başkasından kıskanmış diye kız arkadaşını dövüyor.   Bir bakıyorsunuz küçük bir kız taciz edilmiş, bir diğerine tecavüz edilmiş.   Bir bakıyorsunuz gencecik insanlar uyuşturucu zanlısı olarak mahkemeye çıkarılmış.   Bir bakıyorsunuz ülkemize üniversite eğitimi almaya gelmiş birisi fuhşa sürüklenmiş…   Bir bakıyorsunuz aynı ülkeden gelmiş yabancılar birbirine giriyor, birbirini darp ediyor hatta öldürebiliyor…   Örnekleri artırabilirim, her gün yığınla suç işleniyor.   Çıldırmamak elde değil, tedbir alınamadığı için ülke suç cennetine dönüşmüş durumda.       Suçların çoğunu yabancılar işliyor, cezaevindeki hükümlü ve tutukluların çoğu yabancı.   Suç istatistiklerde yabancıların bu kadar fazla olması, tedbir alınması gerekliliğini ortaya koymuyor mu?    Kaçak yaşam ve çalışma yaşamında kayıt dışı işçiler da ciddi sorunlarımızdandır.   Nüfusumuzu bilmiyoruz, ülkede çok sayıda kaçak yaşayan insan var.   Polisin dar zaman içinde, kısa sürede yaptığı denetimlerde bile çok sayıda kaçak insan tespit ediliyor.    Birçok meslek dalı da kaçak çalışanlar tarafından işgal edildi, bu da hafife alınmaması gereken bir sorundur.   Kaçak taksiciler, kaçak berberler/ kuaförler, kaçak emlakçılar, kaçak taşeronlar, kaçak hekimler, kaçak tamirciler ve daha neler neler…   Ülke tam bir kaçak cennetine dönüştü, tam bir keşmekeş yaşanıyor.     Herkes mağdur, böyle bir ortamda paranız olsa ne yazar olmasa ne yazar?   Huzur kalmadı bu ülkede… Kendi ülkemizde yabancı durumuna düştük…   “Tedbir alın, tedbir alın” demekten yorulduk…   Özel günlerde güzel sözler sarf etmekle ülke yönetmiş olmuyorsunuz, alın işte eserinizle gurur duyun.

Bu kadar lâfın üstüne söylenecek, yazılacak, konuşulacak söz kaldı mı?

Ama düşünülecek çok şey var!

“Kapımızı kilitlemeden evden çıkardık”, “kapımız, penceremiz açık uyurduk”…

Ben de hatırlıyorum.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir