Arabası, özel şöförü, kıyak maaşları yoktu

Fotoğrafın çekildiği tarih 7 Aralık 1979... Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt...O, Cavit Orhan Tütengil’di... İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Sosyoloji Profesörüydü... Arabası, özel şöförü, kıyak maaşları yoktu. Otobüs durağında, bilet kuyruğundayken katlettiler. Hani Behçet Necatigil der ya, “adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/.../ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda.” - Cavit Orhan Tutengil
Fotoğrafın çekildiği tarih 7 Aralık 1979... Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt...O, Cavit Orhan Tütengil’di... İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Sosyoloji Profesörüydü... Arabası, özel şöförü, kıyak maaşları yoktu. Otobüs durağında, bilet kuyruğundayken katlettiler. Hani Behçet Necatigil der ya, “adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/.../ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda.” - Cavit Orhan Tutengil

Fotoğrafın çekildiği tarih 7 Aralık 1979… Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt…O, Cavit Orhan Tütengil’di… İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Sosyoloji Profesörüydü… Arabası, özel şöförü, kıyak maaşları yoktu. Otobüs durağında, bilet kuyruğundayken katlettiler. Hani Behçet Necatigil der ya, “adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/…/ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda.”

O, Cavit Orhan Tütengil’di…

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Sosyoloji Profesörüydü…

Arabası, özel şöförü, kıyak maaşları yoktu. 

Otobüs durağında, bilet kuyruğundayken katlettiler.

Hani Behçet Necatigil der ya, “adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/…/ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda.”

.

Fotoğrafın çekildiği tarih 7 Aralık 1979… 

Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt…

Asfaltın üzerine sanki uzanıvermiş bir beden… Otobüs durağının yakınlarında, üzeri beyaz çarşafla örtülü…

Ama çarşaf, bembeyaz kıvırcık saçlarla taçlanan başı örtmüyor…

Gözlükleri gözünde, dudakları kenetlenmiş. 

Ne gülümseyen, ne de somurtan, yalnızca susan dudaklar… 

Bir kolu öne doğru uzanmış, bileğinde saati..

Zaman onun için çok önemli, şaşmaz çalışma disiplini içinde, sorumluluğunun bilincinde saatsiz edemez.. 

Eli, başının,beyaz saçlarının hemen yanında..

Alışkanlıktan olsa gerek, parmakları, tam da kalem tutar gibi kıvrılıvermiş..

Omuz başında çantası. 

Öyle bond çantası falan değil, babadan kalma klasik okul çantası, öğretmen çantası…

Biraz önce çapraz yaylım ateşe tutulduğunu, bedeninin 12 kurşunla delik deşik edildiğini bilmeseniz, uzanmış dinleniyor sanırsınız…

Uzanmış, dinleniyor, birazdan kalkıp otobüs durağına yönelecek, her sabah bindiği otobüse yetişecek ve göreve, üniversiteye, derslerine, öğrencilerine kavuşacak…

Cavit OrhanTütengil (1921 – 1979).

SAYGIYLA…

Bu fotoğraf…

Bir ülkenin yazgısının nasıl çizildiginin fotoğraflarından biridir.

Benzerleri bir değil, iki değil onlarcadır. 

Başı direksiyona düşmüş vaziyette Abdi İpekçi, arabası tanınmaz hale gelen Uğur Mumcu, çocuklarının önünde katledilen Ümit Kaftancıoğlu..

Okumaya devam et  GİTTİ POSTAL-GELDİ TAKUNYA

Hrant Dink’ler, Turan Dursun ‘lar, Bahriye Üçok ‘lar, Çetin Emeç’ ler…

Bunlar ilk anda aklıma gelenler, say say bitmez. 

Niye katledildiler? Amaçları neydi?

Cevabı çok basit; 

Bugünlere gelebilelim , 

bugün yaşadıklarımız bu ülkenin kaderi olsun diye.

Barış Arifoğlu

7 Aralık 2023


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir