Türkiye PISA’da  Sınıfta Kaldı

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan  PISA,  1985-1990 yılları arasında Paris’te “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemlerde 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren  bir araştırmadır.   - image 5

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan  PISA,  1985-1990 yılları arasında Paris’te “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemlerde 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren  bir araştırmadır.  

PISA’da öğrencilerin; “fen bilimleri”, “okuma-yazma” (okur yazarlık)  ve “matematik”   alanlarındaki bilgi ve becerileri ölçülür. PISA   3 yıllık  döngüye sahiptir.  Ancak COVİD-19 salgını sebebiyle  PISA 2021, 2022’ye ertelenmiştir. 26 Temmuz – 16 Eylül 2022 tarihleri ​​arasında gerçekleşen  PISA 2022’ye 85 ülke katılmıştır.   

PISA’da  üç temel gösterge esas alınmaktadır. Bunlar; öğrencilerin bilgi ve becerilerinin profilini ortaya çıkaran göstergeler, öğrencilerin becerilerinin PISA’da anketler aracılığıyla toplanan değişkenlerle ilişkisinin nasıl olduğuna yönelik  göstergeler ve öğrenciler arası ilişkiler ile okullar arası ilişkilere yönelik göstergelerdir. 

Türkiye PISA araştırmasına, 2003 yılından  sonra katılmaktadır. PISA araştırmalarına katılan ülke sayısı artmaktadır. Araştırmaya 2003 yılında 41, 2006 yılında 57, 2009 ve 2012 yıllarında 65, 2015 yılında ise 72 ülke katılmıştır. PISA 2018 araştırmasına  79 ülke  iştirak etmiştir. PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye’nin okuma becerileri alanındaki ortalama puanı 2015 yılına göre 38 puanlık artışla 466’ya,  ortalama matematik puanı 34 puanlık artışla 454’e, fen okuryazarlığı alanındaki ortalama puanı da  2015 yılına göre 43 puanlık artışla 468’e yükselmiştir.

Türkiye, okuma becerileri alanında okullar arasındaki farkın en yüksek olduğu 10 ülkeden biridir. Okul içi performans farkları açısından ise OECD ortalaması altında yer almaktadır. Bu sebeple  Türkiye’de öğrencilerin performans sevileri okullar arasında  değişim göstermekte olup,  okulların içindeki değişimler sınırlı kalmaktadır. 

PISA’da zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler de elde edilmektedir.

PISA araştırmasında kullanılan “okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır. PISA 2018 araştırmasına katılan ülke sayısı PISA 2015 araştırmasına göre artmasına rağmen, Türkiye her üç alanda ülke sıralamasında daha üst sıralarda yer almıştır.  

OECD’nin PISA 2018 raporuna göre, 2003 ile 2018 yılları arasında 15 yaş grubu öğrenci sayısı arttığı halde her üç alanda da iyileşmenin olduğu tek ülke Türkiye’dir. Üst yeterlilikte en yüksek iyileşme yüzde 19,2’lik bir iyileşme oranı ile fen okuryazarlığında gerçekleşmiştir. Her üç alanda da üst yeterlilik artış oranları, Türkiye’nin PISA araştırmalarında iyileştirme  dönemine  girmiştir. Türkiye’nin ortalama matematik puanı 2003 yılından  bu yana en yüksek  seviyesine, ortalama fen puanı  2006’dan bu yana en yüksek  seviyesine  ulaşmıştır.

Türkiye PISA 2018 araştırmasına katılan 79 ülke arasında her üç alanda da puanlarını istatistiksel olarak anlamlı artıran üç ülkeden birisidir.  Matematik ve fen okuryazarlığı alanlarında  ise puanlarını en çok artıran ülkedir.  

PISA’da yüksek sıralama ekonomik başarıya karşılık geldiğinden, araştırmacılar PISA’nın okul sistemlerinin öğrencileri 21. yüzyılın küresel bilgi ekonomisine hazırlayıp hazırlamadığının göstergelerinden biri olduğu sonucuna varmışlardır. OECD, dünya çapındaki eğitim sistemlerinde her üç yılda bir, dünya ekonomilerinin yüzde 90’ını oluşturan  ülkelerde 15 yaşındakilerin matematik, fen bilimleri ve okuma-yazma alanlarındaki eleştirel düşünme becerilerini test etmek için PISA uygulamaktadır.  

PISA test soruları, gerçeklerin ezberlenmesini ölçmez ancak öğrencilerin gerçek dünyadaki  sorun çözme becerileri ve bilgisinden yararlanmalarını  sağlar. PISA’da yüksek sıralama ekonomik başarıya karşılık geldiğinden, araştırmacılar, PISA’nın okul sistemlerinin öğrencileri 21. yüzyılın küresel bilgi ekonomisine hazırlayıp hazırlamadığının göstergelerinden biri olduğu sonucuna varmışlardır.

Okumaya devam et  İNSAN HAKLARI EVRENSELDİR, VAZGEÇİLEMEZ, ERTELENEMEZ

Öğrenciler, Bilgisayar Tabanlı Değerlendirme uygulamasının ardından anket uygulamasına katılmaktadırlar. PISA’nın  amacı, öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmek, onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini  ortaya koymaktır. PISA araştırmasında kullanılan “okuryazarlık, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesidir.

26 Temmuz – 16 Eylül 2022 tarihleri ​​arasında gerçekleşen  PISA 2022’de 3 temel öğrenme alanı test edilmiştir. Amaç, öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük  hayatta kullanma becerisini ölçmektir. Ayrıca onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini  belirleyerek ortaya koymaktır. PISA 2022 sonuçlarına göre,  salgın döneminde kapanmaların da etkisiyle  matematik ve okuma-yazma alanında gerileme olmuştur.     Türkiye’de Nisan-Mayıs 2022 tarihlerinde 60 ilden 196 okulda ve 7 bin 250 öğrenci PISA araştırmasına katılmıştır.  Araştırmaya  devlet ve de özel okullar katılmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı  okulların kaçının özel, kaçının devlet okulu olduğunu açıklamamıştır. Çünkü,  PISA araştırmasına katılacak olan okul ve öğrencilerin seçimi OECD tarafından tesadüfi  bir  yöntemle belirlenmektedir.

PISA’nın amacı; öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük  hayatta kullanma becerisini ölçmek,  gençleri daha iyi tanımak, onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini  ortaya koymaktır.  Üye ülkelerde zorunlu eğitimden sonra  örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin yukarıda belirtilen alanlardaki öğrenci motivasyonları, kendileriyle ilgili  görüşleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler  derlenmektedir. Okur-yazarlık; öğrencilerin  bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılarak katkıda bulunmasını sağlamak  amacıyla yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve onları değerlendirmesini kapsamaktadır.

PISA araştırmaları,   OECD’nin   Eğitim Direktörlüğü’ne bağlı  PISA Yönetim Kurulu” tarafından yürütülmektedir. Araştırmada kullanılan testlerin ve anketlerin geliştirilmesi, analizlerinin yapılması, uluslararası raporun hazırlanması gibi işlemler,  Yönetim Kurulu gözetiminde belirlenen konsorsiyum tarafından gerçekleştirilmektedir.  OECD, dünya çapındaki eğitim sistemlerinde her üç yılda bir, dünya ekonomilerinin yüzde 90’ını oluşturan  ülkelerde 15 yaşındakilerin ilgili alanlardakieleştirel düşünme becerilerini test etmek için PISA uygulamaktadır.  PISA’da yüksek sıralamalar, ekonomik başarıya karşılık geldiğinden, araştırmacılar PISA’nın okul sistemlerinin öğrencileri 21’nci yüzyılın küresel bilgi ekonomisine hazırlayıp hazırlamadığının göstergelerinden biri olduğu  için  önemlidir.

ABD’li PISA eleştirmenleri, bazı eyaletlerde  dezavantajlı çocukların yüzdesinin daha yüksek olduğunu ve bu nedenle testte diğer OECD ülkeleri kadar adil olamayacağı görüşündedirler.  OECD verileri, ABD’nin OECD ortalamasına yakın dezavantajlı öğrenci sayısına sahip olduğunu göstermektedir. Aslında  ABD’de sosyo-ekonomik açıdan avantajlı kökenden gelen daha fazla öğrenci vardır. Bu durum, ABD’deki öğrencilerin ortalama OECD ülkesinden daha iyi durumda olduğu anlamına gelmektedir. PISA 2022’de  matematik, ana odak noktası olup, yaratıcı düşünme  yenilikçi alandır. PISA 2022 anketine, değerlendirme sırasında yaşları 15 yıl 3 ay ile 16 yıl 2 ay arasında değişen yaklaşık 6.300 öğrenci katılmıştır.

Araştırmada ortalama 1.736 puanla Çin, ikinci sıradaki Singapur’un ve üçüncü sıradaki Estonya’nın önünde listenin başında yer almıştır. ABD değerlendirilen  OECD ülkeleri için 1.465 olan ortalama puanın biraz üzerinde, 1.485’lik toplam ortalama puanla  22’nci  sıradadır.

Okumaya devam et  Sağlıkta kıymetli reçete: İnsan Hakları

Çin’in öğrenci başarısına ilişkin ölçümdeki  açık ara hakimiyeti   şüpheyle karşılanmıştır.  Değerlendirilen diğer ülkelerden farklı olarak Çin’in puanları, Pekin, Şanghay ve Çin’in 1,4 milyar nüfusunun  sadece 183 milyonuna ev sahipliği yapan iki komşu eyaleti Jiangsu ve Zhejiang’daki öğrencileri kapsamaktadır. Rapor, Çin’in bu bölgelerinin gelir  seviyesinin  OECD ortalamasının çok altında olduğunu açıklamaktadır.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan  PISA,  1985-1990 yılları arasında Paris’te “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemlerde 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren  bir araştırmadır.   - image 5

81 ülke ve bölgede, 15 yaşındaki gençlerin okuma, matematik ve fen seviyelerinin değerlendirildiği PISA araştırmasında Türkiye matematikte 39, fende 34 ve okuma yazmada  36. sırada yer almıştır.

PISA test soruları, gerçeklerin ezberlenmesini değil,  öğrencilerin gerçek dünyadaki  sorun  çözme becerileri ve bilgisinden yararlanmalarını  ölçer.  PISA’da yüksek sıralama ekonomik başarıya karşılık geldiğinden, araştırmacılar PISA’nın okul sistemlerinin öğrencileri 21. yüzyılın küresel bilgi ekonomisine hazırlayıp hazırlamadığının göstergelerinden biri olduğu sonucuna varmışlardır.

ABD’li PISA eleştirmenleri, eyalette dezavantajlı çocukların yüzdesinin daha yüksek olduğunu ve bu nedenle testte diğer OECD ülkeleri kadar adil olamayacağını  açıklamışlardır. OECD verileri, ABD’nin aslında OECD ortalamasına yakın dezavantajlı öğrenci sayısına sahip olduğunu göstermektedir. Ancak ABD’de sosyo-ekonomik açıdan avantajlı kökenden gelen daha fazla öğrenci vardır. Bu, ABD’deki öğrencilerin ortalama OECD ülkesinden daha iyi durumda olduğu anlamına gelmektedir.

Çin’in öğrenci başarısına ilişkin  hakimiyeti bir şekilde şüpheyle karşılanmıştır. Değerlendirilen diğer ülkelerden farklı olarak Çin’in puanları, Pekin, Şangay ve Çin’in 1,4 milyar nüfusunun  sadece  183 milyonuna ev sahipliği yapan iki komşu eyaleti Jiangsu ve Zhejiang’daki öğrencilere dayanmıştır. Ortalama 1.736 puanla Çin, ikinci sıradaki Singapur ve üçüncü sıradaki Estonya’nın ardından listenin başındadır.  Amerika Birleşik Devletleri, değerlendirilen tüm OECD ülkeleri için 1.465 olan ortalama puanın biraz üzerinde, 1.485’lik toplam ortalama puanla  22’nci sıradadır.
Türkiye’de Nisan-Mayıs 2022 tarihlerinde 60 ilden 196 okulda ve 7 bin 250 öğrenci PISA araştırmasına katılmıştır.  Araştırmaya  devlet ve de özel okullar katılmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı  okulların kaçının özel, kaçının devlet okulu olduğunu açıklamamıştır. Çünkü,  PISA araştırmasına katılacak  okul ve öğrencilerin seçimi OECD tarafından tesadüfi  bir  yöntemle belirlenmektedir. PİSA araştırmasına göre Türkiye 2018 yılında matematikte 42,  okumada 40,  fende  39’ncu sırada  iken  2022’de matematikte 39,  okumada 36,  fende  34’cü sırada yer almıştır.  Türkiye’nin  fen ve matematik alanlarındaki PISA 2022 ortalaması, PISA’da şimdiye  kadar  kazanılan en yüksek sonuçlardır.

BBC Türkçe‘ye açıklamatrda bulunan  Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Özgenur Korlu, “Çok puan kaybeden ülkelere oranla Türkiye’nin pandemiyi daha iyi atlattığını söyleyebiliriz. Ancak pandemi döneminde Türkiye’den çok daha iyi performans gösteren ülkeler de var, bu yüzden genel sıralamada çok ciddi bir değişiklik yaşanmadı”  demiş,  bu konuda çok önemli  tespitte bulunmuştur:

“PISA sonuçlarına göre matematikte ikinci düzey altı yani “temel yeterliklere sahip olmayan” çocukların oranı Türkiye’de % 39. Aslında hala temel becerileri düşük olan çocuk sayısının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz…Türkiye’de matematikte üst düzey başarı gösteren öğrencilerin oranı 2018’e göre değişmedi. Ama OECD’de ortalamasında bir düşüş olduğu için biz Türkiye ortalamasının yükseldiğini düşünüyoruz. Burada fark yaratan şey, Türkiye’nin yerini koruması ve OECD ülkelerinin gerilemesi gibi gözüküyor. Türkiye’de matematikte temel becerileri olmayan öğrenci oranında yüzde 2 puan artış yaşandı ancak OECD ülkeleri ortalamasında 7 puan artış yaşandı. OECD ülkelerindeki gerileme, Türkiye ile aradaki farkın kapanıyor gibi gözükmesine sebep oluyor. Hikayeye bu taraftan baktığınızda, Türkiye’nin daha atacak çok adımı olduğunu görüyoruz.”

Matematikte OECD ortalaması 472, ülkeler ortalaması 438 puan iken Türkiye’nin puan ortalaması 453’tür. Türkiye OECD ülkeleriyle arasında matematik alanında 2015 yılındaki 70 puanlık farkı 2022 yılında 19 puana düşürmüş,  üye ülkelerle  arasındaki 41 puanlık farkı kapatarak bu alanda başarı göstermiştir. Fakat  OECD ülkeleri ile  olan fark devam etmektedir.

Okumaya devam et  Amacına ulaşmayan “10 Aralık İnsan Hakları Günü” ne ilişkin bir kaç tümce…
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan  PISA,  1985-1990 yılları arasında Paris’te “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemlerde 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren  bir araştırmadır.   - image 6

PISA Direktörü Andreas Schleicher basın toplantısında, pandemi döneminde sosyoekonomik olarak dezavantajlı çocukların eğitime erişiminde farkı öğretmenlerin yarattığını, öğretmenlere daha fazla yatırım yapan ülkelerin pandemiyi daha iyi atlattığını, pandemi  döneminde öğretim politikalarında öğrenci-öğretmen temasını, yüz yüze olmasa da korumayı başaran ülkelerin bu süreci başarılı geçirdiğini  açıklamıştır. Pandemi sürecinde velilerin öneminin de anlaşıldığını belirten Schleicher, “Biz yıllarca sadece okulla eşitleyici politikalar yaratabileceğimizi, çocukların arasındaki farkları sadece okulla kapatabileceğimizi düşünüyorduk fakat salgın dönemi bize velileri işin içerisinde katmadığımız sürece bunu başaramayacağımızı gösterdi” demiştir.

PISA 2022 sonuçlarına göre, tüm ülkelerde okuma becerilerinde düşüş yaşanmıştır. Okuma alanında OECD ortalaması 476, tüm ülkeler ortalaması 435, Türkiye ortalaması ise 456 puandır. PISA 2022’de Türkiye’nin okuma becerisi ortalaması 2018 yılına göre 10 puan düşmüştür. Bu konuda okumanın başka beceriler elde edilmesi açısından da çok önemli bir beceri olduğunu söyleyen Korlu, bu alanda ciddi bir düşüş yaşandığına işaret etmiştir “Pandemide aslında çocukların okumaya devam edecekleri, okuma becerilerini geliştirebileceklerini düşünüyorduk, salgın döneminde yapılan araştırmalar bunu gösteriyordu. Bu alandaki düşüş, hanelerin sosyoekonomik durumuyla ilişkili olabilir. Hanede kapalı kalan çocuklar evde kitap olmadığı ve evin içerisinde daha az kelimeye maruz kaldığı için, okuma belcelerinde gerileme yaşandığı söylenebilir.”

PISA 2022’de fen okuryazarlığında OECD ve tüm ülkelerin ortalama puanlarında düşüş görülürken Türkiye’nin ortalama puanında artış  olmuştur. Fen alanında OECD ortalaması 485, tüm ülkeler ortalaması 447, Türkiye ortalaması  476 puandır.  Bu açıdan Türkiye, OECD ülkeleriyle arasındaki farkı 9 puana düşürmüş,  tüm ülkeler ortalamasının 29 puan üzerine çıkmıştır.

PISA’da yüksek sıralama ekonomik başarıya karşılık geldiğinden, araştırmacılar PISA’nın okul sistemlerinin öğrencileri 21. yüzyılın küresel bilgi ekonomisine hazırlayıp hazırlamadığının göstergelerinden biri olduğu sonucuna varmışlardır. Ancak ABD’de sosyo-ekonomik açıdan avantajlı kökenden gelen daha fazla öğrenci var. Bu, ABD’deki öğrencilerin ortalama OECD ülkesinden daha iyi durumda olduğu anlamına gelmektedir.

Bu konuda önemli bir açıklama  sayın Rahmi Turan’dan gelmiştir. Sayın Turan’ın  “Bilgi çağında bilgisiz gençler “ başlıklı  ve  10.12.2023 tarihli yazısının okunmasında yarar vardır. Sayın Turan’ın Gençlerimizi iyi yetiştiremiyoruz maalesef…” tespiti bence  çok önemlidir.

                                                             ***

Sevgili Okurlar,

“Dünya İnsan Hakları Gününüz”  kutlu olsun.

İnsan Hakları Bildirisi, BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından Haziran 1948’de hazırlanmış,  10 Aralık 1948‘de BM Genel Kurul’un Paris’te yapılan oturumunda kabul edilmiştir. Fidel Castro’nun  konuyla ilgili açıklaması  günümüz için de geçerlidir: “Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda? Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda? Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir