Site icon Turkish Forum

ŞU PARA DEDİKLERİ (12)

Sonh-Rethel’e benzer eleştirileri Moishe Postone’un da yaptığını, ancak onu ayrı bir başlıkta ele alacağımızı belirtelim. - Habip Hamza ERDEM

Sonh-Rethel’e benzer eleştirileri Moishe Postone’un da yaptığını, ancak onu ayrı bir başlıkta ele alacağımızı belirtelim.

Ancak şu kadarı söylenmelidir ki, Moishe Postone, daha anlaşılır bir biçimde, toplumsal ilişkilerin sadece kapitalist üretim tarzında bizzat emeğin kendisi üzerine temellendiğini ileri sürmektedir.

Kendi kör dinamizmi üzerinde de denilebilir.

Kapitalist olmayan toplumlarda ise, emek, yaşamın başka katmanlarında bilinçli kararların nesnesi olabilmektedir.(*)

Marx’ta, ürünlere ‘değer nesnelliği’ veren, yani onların değerini belirleyen ‘soyut emek’ten başkası değildir.

Sohn-Rethel ise marksist ‘meta-soyutlaması’nı ‘değişim-soyutlaması’yla yerdeğiştirmektedir. 

Metalara “değerini veren emektir, diye yazıyor Sohn-Rethel, ama değer yaratıcı niteliği, ‘soyut insan emeği’ olmasının, dönerek –değişimin gerçek soyutlamasının etkisiyle- kendi üzerine almasıyla olmaktadır. Biçim değer (la forme valeur), reel değişimin soyutlamasına indirgenmiş olmakta ve emek büyüklüğü (yine) emek tarafından belirlenmektedir”.

Bizim çözümlememizin anlamı, diye devam ediyor; değer büyüklüğünden biçim değer (forme valeur) çözümlemesinin tamamen ayrılmasına olanak vermesindedır […] değer kavramı (ama değer büyüklüğü değil) değişim denkleminin sonucudur, tersi değil”; ki değişim denkleminin kökeni de tamamen toplumsaldır.

Değer kavramının değişim denkleminin sonucu olduğu doğrudur, ancak bundan biçim değerin değer büyüklüğünden ayrı olması sonucu çıkmaz, çünkü değişim bir başına toplumsallık biçimi olamaz.

Ne var ki, Sohn-Rethel’e göre, sadece biçim-değer değer büyüklüğünü belirlemeye olanak vermektedir; çünkü sadece o emeğe ölçülebilirlik vermektedir: “Değişim sırasında gerçek soyutlama yapılmaksızın, değişimde eşdeğerler bulunamaz.

Gerçekten de, çağdaş marksistler, Marx’ın değeri belirleyen şeyin ‘soyut emek’ değil de miktar olarak belirlenebilen ‘insan enerjisi’ (force de travail) olduğu konusunda uzlaşmışlardır.

Bunun da ancak değişimde Kantçı ‘intersubjectif’ uzlaşmayla belirlenebildiğini ileri sürmektedirler.

O zaman da, Anselm Jappe’ın belirtiği üzere, değerin büyümesinde herhangi bir sınır olmayacak, kapitalizmin de sınırsız büyümesinin önü açılmış olacaktır.

Dolayısıyla, Sohn-Rethel’in çözümünden çok ortaya attığı ‘sorun’ önemlidir denilebilir. Ki, kuramsal bir tartışmanın ötesinde, güncel bir ‘sorun’ olarak karşımızda durmaktadır.

Öte yandan, gerçek soyutlamanın üretim alanından mı yoksa değişim alanından mı yapılmış olmasından çok, Sohn-Rethel’in soyutlamanın kökenine eylemeyi (agir) koymasıdır.

Çünkü yine kendisinin de belirttiği üzere, soyutlama ancak ‘düşünce’de varolabilir ama düşüncede değil ama ‘eyleme’de ortaya çıkmaktadır.

Ve yine, onun soyutlamayı kullanım eylemi ve değişim eylemi arasına koyduğu ‘zaman aralığı’ (distance temporelle)nın bir sonucu olarak görmesi, çözümlemesinin sınırlılığı olarak değerlendirilebilir. Ancak, onun eylem kuramından değer çıkarsaması yaparken tarihsel materyel kullandığına da yukarıda değinmiş olduk.

Sohn-Rethel’in Marx’tan nerede ayrıldığını ise, kendisi şöyle açıklayacaktır: “Marx’tan biricik ayrılık, onun ‘meta soyutlaması’ çözümlemesini devam ettirmemiş olmasındadır. Ki, kökeni ve derin nedenlerine ilk parmak basan kişi olarak Marx, değerin biçim ve özdeği (cevheri) arasında kimi karanlık noktalar bırakmış, hemence biçim değeri soyut değere bağlamıştı”.

Ne var ki, son toplmada, Sohn-Rethel’in eylemeyi soyutlamanın temeline koymasında, psikolojik terimlerle ‘itki’ye  (pulsion) gönderme yaptığı söylenebilir.

O zaman Sohn-Rethel’in kuramını, değerin marksist anlayışıyla Kantçı öznel (sübjectivist) kuramın uzlaştırılması olarak değerlendirebiliriz. (Anselm JAPPE)

Öte yandan, Sohn-Rethel’in görüşlerinin son yıllarda Eske Bockelmann tarafından ele alınarak geliştirilip derinleştirildiğini söyleyelim (**) .

Bockelmann’a göre, Marx’ın tanımladığı biçimde ‘paranın para olarak (argent en tant qu’argent) yayılması, değerli metallere doğrudan bağlı olmayıp, tüm insan etkinlikleri arasında evrensel bir ilişki kurmasıyla olmuştur.

İnsanların bilincinde olmadan onu algılama ve hatta onunla ilgili düşüncelerinden bağımsız olarak, o, ‘değişim eyleminin yapısı’ tarafından yeniden-üretilmeye başlamıştır.

Öyle ki, bir yanda ‘pür birim’ (unité pure) ve öte yanda içeriğine bakılmaksızın onun gönderme yaptığı ‘mal’ (marchandise) bulunmaktadır.

Ses’te olduğu gibi, vurgulu ya da vurgusuz olup olmadığına bakılmaksızın, içeriksiz yani ‘pür’ bir ikilik sözkonusudur.

Ve ‘para’ ve ‘mal’ın yapıları insan esprisini yapılandırmaya başlamış olsa da daha önce böyle miydi değil miydi sorusunu sormak da akıllara gelmemişti.

Ancak yeni para biçimleri ortaya çıkmaya başlayınca, insan esprisi de, acaba bu işin başlangıcı (genèse) da böyle miydi diye sormak gerekliliği duymuş oldu.

***

Böylece genel çerçevesini çizmeye çalıştığımız ‘para’nın, ‘kapital’e dönüşerek ‘kapitalizm’ adında bir ‘sistem’ oluşturmasının öyküsünü de “Marx’ta Para” başlığıyla yeni bir dizide ele almaya çalışalım.

(*)Moishe PostoneTemps, travail et domination sociale,1996

(**) Eske Bockelmann, I Takt des Geldes. Zur Genese modernen Denkens [La mesure de l’argent. Sur la genese de la pensee moderne – Ed. Zu Klampen, Springe 2004. ki bir özetini Anselm Jappe  Exit! (Nuremberg) n. 5 (2008)’te özzetlemektedir.

Exit mobile version