Marksizmi içeriden eleştirerek aşmaya çalışan İtalyan marksistleri (operaïstes ve post-opéraïstes), meta dönemi, içinde ‘teolojik incelikler’ barındırdığı için bir türlü anlaşılmaz ve karşısında elleri havaya kaldırmaktan başka çare kalmamıştır diyen kaz kafalı entellektüellerin uğraşı alanı olarak kalmıştır demektediler.
Onlara göre, artık Voltaire ve La Metrie’lerin ‘pür aklın eleştirisi’nin kavramlarını a priori olarak koyarak ne ‘yaşam’ ve ne de ‘tarih’ incelenebilir. Şimdi daha çok ‘somut’ zamanıdır.
Bu ‘somut’a, sonradan dönmek üzere, bir mim koyarak, örneğin Paolo Virno’nun, soyutlamanın kendi iç koşullarının tarihsel dönüşümü konusunda Sohn-Rethel’den ayrıldığın belirtelim.
Gerçekten, italyan marksistleri, meta biçiminde gerçek soyutlamaları araştırmaktan çok, değer biçimlerini, emek örgütlenmesi ve sınıf bileşkesinin dönüşümlerinde aramaya yönelmişlerdir.
Çağdaş kapitalizme özgü üretim ve yeni emek örgütlenmelerinde keşif ve bilgide entellektüellerin merkezî yerine yönelmişlerdir demek daha doğru olabilir.
O nedenle, bizim ‘Ortak akıl’ başlıklı yazımızda, Özdemir İnce’den çekindiğimiz için ‘Ortak Zekâ’ ya da ‘Üst Akıl’ diye adlandırabileceğimiz (général intellect-compréhension collective), İtalyan markisistlerine göre, tüm praxis biçimlerinin çözümleyici öncülü (prémisses analytique) olarak, üretim ve güncel yaşam sürecini örgütleyen bir soyutlamadır.
Hem de gereçek soyutlamadır çünkü maddi ve işlevsel bir özellik taşımaktadır.
Çünkü entellektüelin ‘özerkliği’, üretimin toplumsal sürecini, kendi bütünselliği içinde hem koşullar ve hem de düzenler (réguler).
Bununla birlikte, bilgi, bilinti ve epistemolojik paradigmalara dayanan ‘üst akıl’, moderniteye özgü ‘gerçek soyutlama’ kategorilerinden ayrılmaktadır.
Örneğin para’nın, yani ürünlerin, emeğin ve öznelerin ortak ölçütü olarak, ‘evrensel eşdeğer’ gibi bağımsız bir varlık olarak ortaya çıkacağı ileri sürülmüş olmaktadır.
Virno’ya göre, ortak bilgi modelleri, değişik emek etkinliklerine uygulanmaz, ama ‘doğrudan üretken güçler’ olarak ortaya çıkabilirler. Onların ölçü birimi yoktur, sadece heterojen etken olasılıkların ölçülemezlik varsayımını (présupposition) oluştururlar.
Burada, ister istemez Türkiye’nin Avarel Maliye Bakanı’nın ‘heterodoks iktisat politikası’ anımsanabilir.
Horasan’da halı dokunduğunu duymuştur, ama enine mi boyuna mı olduğunun ayırdında değildir.
Ancak ‘gerçek soyutlamalar’daki bu yapısal değişiklik, toplumsal ilişkilerin soyut bilgi tarafından değil, eşdeğerlerin değişimi tarafından yönetildiği sonucuna varmaktadır.
Ne var ki, bu da, tüm karşılaştırmalar için ortak bir ölçüt sunmayı engelleyerek, diyelim çağdaş ikiyüzlülüğün (cynisme) temelini oluşturmakta ve birleşmek arzusunda olan çabaları boşa çıkarmaya yaramaktadır denilebilir.
Virno, daha da ileri giderek, bilgi ve bilgi biçimine dönüştürülmüş ‘bilinti’ler (informasyon) üzerine temellenmiş olduğu söylenilen bir ekonomide, değerler üretiminden ayrılmaz olan ‘bilişimsel praxis’e (praxis informationnelle) dikkatimizi çekmekte ve ‘üst akıl’ınbir gerçek soyutlama olarak doğrudan politik bir soyutlama biçimi oluşturduğunu ileri sürmektedir.
Bir başka deyişle, gerçek ‘meta-biçim’in ötesinde bir soyutlama gibi değerlendirerek, mal değişiminin fetiş karakterini değil de, ‘çoklu’ (multitude) özelliğin içindeki bir tanıma ve enttelektüel işbirliği (coopération) karakterini öne çıkarmaktadır.
Nitekim, Virno’nun bu tezi, Sohn-Rathel’in Zizek tarafından altı çizilen şu saptamasıyla tümden çelişmektedir: kapitalizmde, düşünce, son çözümlemede düşünceye dışsal olacaktır.
Burada düşünce ya da aynı anlama gelmek üzere, ‘soyutlamanın gücü’ne dikkat edilmelidir. Öyle bir soyutlama yapılabilmelidir ki, somutun zenginliğini düşüncede yendien üretebilmiş olsun.
(Sürecek)
Yazıları posta kutunda oku