Türkiye`de Hükümetin emrinde ve güdümünde olmayan kaç Televizyon Kanalı var? Yedi olduğu söyleniyor. Peki hükümetin yayın organları gibi çalışan kaç Televizyon yayını var acaba?
Tüm vatandaşların ödedikleri vergilerle yayın yapan ve yasa gereği tarafsız olması gereken TRT kanalları en dikkati çeken yandaş kanallar arasında bulunuyor. Bu Kamu kurumunun izlediği yayın politikasını sadece 14 ve 28 Mayıs seçimlerindeki bir örnekle hatırlatmamız yeterlidir. Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’a programını tanıtmak için TRT`de 48 saat süre tanınırken, Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’na sadece 32 dakika verilmiştir. Oysa özellikle bir Kamu kuruluşu olan TRT`nin bu adaylara eşit yayın hakki tanıması, tüm demokratik ülkelerde temel kuraldır.
Yandaş Televizyon kanalı olarak nitelenebilecek onlarca yayın kurumu ve 14 de günlük gazete bulunuyor. Buna karşın muhalif olarak söylenebilecek TV kanalları ve günlük gazetelerin sayasının 7 olduğu belirtiliyor.
Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan’ın, 14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçim’ine ilişkin yaptığı basın konferansı, 18 yandaş kanalın ortak yayını olarak izlendi ve verildi. Bu olayın Dünya`da demokratik hiç bir ülkede benzeri bulunamaz.
Muhalif Televizyon kanallarına, hükümetin güdümünde olduğu açıkça görülen RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) tarafından yayın yasakları, karartma ve para cezaları verilmektedir. Yazılı basına da zaman zaman para cezaları uygulanmaktadır.
Son olarak geniş halk kesimi tarafından ilgiyle izlenmekte olan TELE1’e 7 günlük karartma, yayın yasağı uygulamaktadır. Oysa RTÜK tarafından alınan bu karara ilişkin yargı süreci henüz sonuçlanmış değildir.
Bu uygulamaların Demokrasi ve Hukuk devletiyle uzaktan yakından ilişkisi bulunmamaktadır. Bu türden baskıları hiçbir demokratik ülkede göremeyiz. Demokrasi ve demokratik ülkelerle asla bağdaşmayan ve gerçekte yasa dışı denebilecek bu uygulamaların amacı açıktır. Az sayıdaki muhalif Televizyon kanallarını ve yazılı basın organlarını, bu baskılar sonucu çalışamaz duruma getirmek ve hatta susturmak istenmektedir.
Bu gerçekleri yakından izleyenlerin aklıyla alay edercesine, siz kalkıp Türkiye`de demokrasiden, hukuk devletinden yargı bağımsızlığından ve de basın özgürlüğünden söz edeceksiniz öylemi? Türkiye, Dünya`da Çin’den sonra en fazla basın mensubunun tutuklu olduğu ve kovuşturulduğu ülkeler arasında bulunmaktadır. Demokratik ülkelerde bu durum yakından bilinmekte ve eleştirel olarak da izlenmektedir.
TELE 1 genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ 40 gündür tutuklu bulunuyor. Yanardağ “Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklandı. Yanardağ bu konuya ilişkin açıklamasında, “hükümetin terör örgütü başı Öcalan`la yeni bir çözüm süreci başlatma ve yeni bir alan açma çabası içinde olduğunu” belirtti. 12 dakikalık konuşmadan 62 saniyelik bir video montajlanarak sosyal medyada yayıldı. Yanardağ’ın Avukatı “Hukuki açıdan soruşturma dosyasının boş ve dayanaksız bir dosya olduğunu, suç unsurlarının oluşmadığını” belirtiyor.
Cumhuriyet Gazetesinin araştırmacı yazarı Barış Pehlivan, üç yıl önce Libya`da şehit edilen MIT elemanının cenazesine ilişkin bir haberi yayınladığı gerekçesiyle cezaevine konmuştu. Şimdi yeniden dayanaksız iddialarla 15 Ağustos’ta yeniden cezaevine gireceği belirtiliyor.
Demokrasiyi, Hukuk Devletini, Yargı Bağımsızlığını ve Basın Özgürlüğünü ayaklar altına alan bu baskılar, Türkiye`nin Demokratik ülkelerdeki itibarına büyük zarar vermektedir. Anayasasında Türkiye Cumhuriyeti “demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir” yazılı olan bir ülkeye, bu büyük çelişki asla yakışmamaktadır.
Bilinmelidir ki, Türkiye`nin itibari, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emrinde 14 uçağın bulunması ve son model pahalı arabalarla yüzlerce kişi tarafından korumasıyla sağlanamaz.
Bir yanıt yazın