Öyle görülüyor ki kendilerine “Atatürkçü” diyen, hatta ADD üyesi olan bazı CHP’li arkadaşlar, Erdoğan müritleri gibi “EMİR-ÜL MÜMİNE İTAAT FARZDIR” veya Bahçeli müritleri gibi “LİDERE SADAKAT ŞEREFİMİZDİR” diye düşünüyor ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirenleri, “RTE’yi desteklemekle suçlayıp” linç etmeye çalışıyorlar…
Muhalif medya denilen AKP karşıtı medyada da (örneğin, Halk tv, Tele 1, Fox, KRT, Sözcü, Cumhuriyet gibi), aynı zihniyeti görüyoruz. Bu nedenle Yılmaz Özdil gibi Türkiye’nin kalemi en güçlü ve en çok okunan ve dahi Erdoğan’ın hakkında en çok dava açtığı yazar, Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği için gazetesinden ve kurucusu olduğu tv kanalından ayrılmak zorunda kaldı. Şu anda işsiz! Ne yazık ki bir zamanlar “atıldık ey halkım” diyerek kahramanlık taslayan dahil, sözde Atatürkçü yazarlar buna ses çıkarmıyorlar. Bunlar, Kılıçdaroğlu’nun atadığı adaylar arasında, iler tutulur yanı olmayanları bile doğrudan eleştirmekten kaçınıyor, zırvayı tevil etmeye çalışıyorlar!..
Örneğin, aşağıdaki videoda izlenebileceği gibi Can Ataklı, Taraf yazarı Fetöcü Yüksel Taşkın’ın İzmir’de birinci sıradan aday gösterilmesini eleştiriyor; “gene seçilmesi garanti olacak küçük bir kentte gösterilebilir, böylece gürültü koparmazdı” diyor! “Atatürk’e karşı olduğunu konuşmaları ve tvetleri ile belirtmiş bir isim” dediği Yüksel Taşkın’ın Taraf’taki yazıları için “evlere şenlik” diyor ve “üstelik genel başkan yardımcısıymış” diye ilave ediyor!..
Aynı konuda 13 Nisan’da, Haber Türk tv ana habere konuşan Nagehan Alçı ise Can Ataklı’nın tersine, kıvırtmadan gerçeği söyledi: “Yüksel Taşkın görüşleri bilinen bir kişiydi: ‘Kemalizm karşıtı, özgürlükçü demokrasiden yana…’ Yazılarında, konuşmalarında bunu çekinmeden açıklıyordu. Kılıçdaroğlu bunu bile bile 7 yıl önce onu partiye aldı ve genel başkan yardımcısı yaptı. Çünkü CHP’yi Atatürkçü çizgiden Yüksel Taşkın’ın istediği özgürlükçü demokrasi çizgiye çekmek istiyordu. Yüksel Taşkın’a karşı çıkanlar anlasın; CHP artık sizin düşlediğiniz Kemalist parti değil!..”
***
Nagehan Alçı’nın, “CHP’nin artık Atatürk’ün partisi olmadığı” saptaması doğru. Kılıçdaroğlu da zaten bunu inkar etmiyor. “Biz 1930’ların CHP’si değiliz, Y-CHP’yiz” diyor!..
Bu nedenle, Nagehan Alçı’nın söylediği gibi, Kılıçdaroğlu Yüksel Taşkın’ı, Atatürk karşıtı olduğunu bile bile aldı. Yalnız bunu değil, başka birçok Atatürk karşıtını aldı.
Örneğin, Atatürk’e “kefere Kemal” diyen Mehmet Bekaroğlu’nu aldı ve genel başkan yardımcısı yaptı.
“Tekke ve zaviyelerin kapatılması yanlıştı. Kültür ocakları olan bunlar yeniden açılmalı” diyen Bülent Kuşoğlu’nu aldı ve genel başkan yardımcısı yaptı.
“Kemalizm sosyal demokrasinin önündeki en büyük engeldir. CHP kapatılsın, sosyal demokrasinin önü açılsın” diyen 10 Aralıkçıları partiye dolduruldu; bunlar arasında bulunan Oğuz Kağan Salıcı’yı genel başkan yardımcısı, Canan Kaftancıoğlu’nu İstanbul İl Başkanı yaptı, İbrahim Kaboğlu’na içinde “Türk” sözcüğü olmayan bir anayasa taslağı hazırlattı.
Atatürk’ün “tam bağımsızlıkçı ve emperyalizm karşıtı” dış politikasına karşı olan, “yurdumuzun münhasır ekonomik bölgeleri” anlamında kullanılan “mavi vatan”a, “yayılmacılık” diyerek karşı çıkan, Amerikancı/ NATOcu Ünal Çeviköz’ü aldı ve genel başkan yardımcısı yaptı.
TR 705 kod adlı Sezgin Tanrıkulu’nu artık herkes tanıyor!..
En son Türk askerine “çocuk katili”, Atatürkçülere “faşist” diyen Hacer FOGGO’yu da törenle partiye aldı ve milletvekili adayı yaptı. İlk kurultayda genel başkan yardımcısı yapar.
Kılıçdaroğlu, bunları o kadar çok seviyor ki kurultayda yeterli oy alamayıp Parti Meclisi’ne giremediklerinde, bir yolunu bulup PM’ne ve oradan MYK’ya alarak yanından ayırmıyor. Örneğin, yeterli oy alamayan Bekaroğlu’nu “kadın kontenjanından” PM’ye sokarak MYK üyesi yapmıştı.
Aynı şekilde PM’ye seçilemeyen, Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ü kadın kontenjanından da sokamayınca, yerine kimseyi atamadı ve onu “Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Baş Danışmanı” yapıp, aynı odada çalışmasını ve görevini sürdürmesini sağlayarak yanından ayırmadı!..
***
Nagehan Alçı’nın, “CHP’yi Atatürk’ün çizgisinden özgürlükçü demokrasi çizgisine çekmek!” sözüne gelince, aslında bunu Nagehan Alçı değil, Kılıçdaroğlu iddia ediyor!
Kılıçdaroğlu, daha yenilerde, 10 Ocak 2023’de, TBMM Grup Toplantısı’nda aynen şöyle dedi: “Açık söylüyorum, biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık Saray tam odur. Statükocu, anti-reformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler.”
“Biz 1930’ların CHP’si değiliz, Y-CHP’yiz” diyen Kılıçdaroğlu, böylece 1930’ların CHP’sini, Atatürk diyemediği için Kenan Evren kafası diyerek, “statükocu, anti-reformcu, anti-özgürlükçü” olarak tanımlıyor.
Dünyanın en büyük devrimcisi kabul edilen Atatürk’e “statükocu, anti-reformcu” denmesine kargalar bile güler!..
Gelelim “anti-özgürlükçü” suçlamasına!…
Atatürk, daha 22 Eylül 1924’te, Samsun’da öğretmenlerle yaptığı söyleşide, anlam olarak kısaca şöyle seslenmiştir: “…hiçbir insanın peşinden gitmeyin. Türk milleti yüzyıllardır kişilerin peşinden gitmenin yıkımını yaşadı… Kılavuzunuz yalnız akıl ve bilim olsun.” Başka bir konuşmasında da “sözlerim bilimle çelişirse, benim dediklerimi değil, bilimin gereğini yapın” demiştir. Öğretmenlerden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar” yetiştirmelerini isteyen de odur…
Bu nedenle Atatürk’e özgürlük ve demokrasi karşıtı diyenler ya aymazdır ya sapkın ya da hain. Ondan sonra gelenler ve özellikle günümüzdeki hiçbir lider demokrasi ve özgürlük konusunda Atatürk’ün eline su dökemez. Tek başına Reşit Galip olayı bunu kanıtlamaya yeter. Olayı bilmeyenler, google’da arayıp bulabilirler. Herkesin içinde kendisine en ağır hakareti yapan kişinin defterini dürmek bir yana, onu bakan yapacak kadar özgürlükçü ve demokrattır, Atatürk.
Sözde, “gençlerin demokrat Kemal amcası” Kılıçdaroğlu, kendisini eleştirebilecek kişileri partiye bile yanaştırmıyor. Şeriat rejiminin alt yapısını oluşturacak “Diyanet Akademisi” yasa tasarısına, Kılıçdaroğlu emrettiği için bir tek CHP milletvekili bile “Hayır” oyu veremedi. Onun bu emrine boyun eğdikleri için, aralarında ADD üyeleri, hatta ADD şube başkanlığı yapmış olanların bulunduğu milletvekillerine de yazıklar olsun.
Sözde özgürlükçü ve demokrat Kılıçdaroğlu, iki yıldır il/ilçe kongrelerini ve büyük kurultayı toplamıyor. Örgütte atanmışlar iş başında. Partiyi Yüksel Taşkın gibi, sözde özgürlükçü demokrat yardımcılarıyla birlikte tek başına yönetiyor!..
***
Liderin peşinden gitmeyi partili olmanın gereği kabul eden CHP’li dostlar, geçmişte Baykal’ı eleştirdiğimizde de saldırıyordunuz. Bugün eğer, Atatürk’ün partisi bu hale geldiyse ve Atatürk’ün Cumhuriyeti’nde seçim iki sağcı ve Atatürk karşıtı ittifak arasında geçiyorsa, Nazım’ın dediği gibi, “…kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!..”
Yazıları posta kutunda oku