Diktatörlerin Serüveni


Bazı meşhurları gözden geçirelim.

Sezar:

Başarıları ile şımarmış bir Roma generali idi. Ordu ile geçilmesi yasak olan Robikon nehrini geçti. Kendini imparator ilân ettirdi. Senatoyu işlevsiz hâle getirdi. Roma İmparatorluğunun mutlak hâkimi oldu. Ancak hesapsız davranışlarının sonucunda öldürüldü. Öldürenler arasında en yakını bile vardı.

Bazı meşhurları gözden geçirelim. - Jacques Louis David The Coronation of Napoleon 1805 1807 napolyon bonapart

Napolyon:

Hırslı ve başarılı bir Fransa generali idi. Gücünü kullanarak kendini imparator ilân ettirdi. O kadar egosu yüksekti ki Papanın giydirmesi gereken imparatorluk tacını Papanın elinden kaparak kendisi kafasına geçirdi. İmparator olana kadar sadece Türklere yenilmişti. Fransa ona adeta tapıyordu. Özellikle generaller ve askerler. “Benim generallerim, benim askerlerim” sözü onundur. Fransa’ya mutlak bir şekilde egemendi. Rusya seferine uygun olmayan bir zamanda çıktı. Soğuk ve açlık karşısında yenildi. İktidardan düştü. Ama generaller ve askerler onu çok seviyordu. Tekrar imparator oldu. Fakat birleşik Avrupa kuvvetleri karşısında yenildi. Nefret ettiği İngilizler onu Elbe adasına kapattı ve orada öldü.

Benito Mussolini
Benito Mussolini kurşuna dizildi

Musolini:

İtalyan Faşist hareketinin ideoloğu ve lideri. İktidarı kendisine bağlı güçlerle ele geçirdi. Kendini “duçe” ilân ettirdi. İtalyanlara Büyük Roma İmparatorluğunu vadetmesine rağmen, halkın tamamı tarafından benimsenmedi. İtalya’yı II. Dünya Savaşı’na soktu. Hitler’in kuklası hâline geldi. Savaşın sonlarına doğru Müttefik orduları tarafından ülkesi işgal edildi. İsviçre’ye kaçmaya çalışırken Partizanlar(Komünistler) tarafından yakalandı. Öldürüldü. Cesedi tam bir Vandalist örneği olacak şekilde parçalandı.

Bazı meşhurları gözden geçirelim. - stalin lenin kizil meydan moskova rusya

Stalin:

Sovyetler Birliğinin lideri. Lenin öldükten sonra iktidara geldi. Gürcü kökenlidir. Kendisine rakip olabilecek bütün Bolşevik ileri gelenlerini öldürttü. Bolşevik ihtilâlinin önemli liderlerinden Troçki’yi de sürgünde öldürttü.

Stalin, ruh hastası seri katil bir olarak dikkati çeker. Sadece Komünizm aleyhtarlarını değil, kendisine kafa tutabilecek veya emirlerine burun kıvırabilecek Komünistleri de öldürttü. En güvendiği adam da Beria olup o da kan dökmekten zevk alan biri idi. Dönemin Sovyetler Birliğinde Beria’dan korkmayan ve ondan nefret etmeyen bir insanın olmadığı belirtilir.

Ukraynalıların Ruslara karşı olan nefretini Stalin tetiklemiştir. Türklere de zulmetmiştir. Kırım Türklerini sürerek etnik temizlik, dolayısıyla soy kırımı uygulamıştır. Sovyet esaretindeki Türklerin birleşmesinden ürktüğü anlaşılmaktadır. Türkleri boylara göre özerk cumhuriyetlere bölmüştür. Bununla da yetinmemiş, Kiril alfabesini mecburi kılmış, ayrıca her boya ayrı alfabe kabul ettirmiştir. Rusça birinci dil olarak öğretilmiştir.

Hitlerle anlaşarak Polonya’yı işgal etmiş, Hitler Rusya’ya savaş açınca Amerika tarafına geçmiştir. Amerika sayesinde II. Dünya Savaşının galipleri arasında yer almıştır. İşgal ettiği Doğu Avrupa ülkelerinden çekilmemiş, oralarda Komünistlerin iktidar olmasını sağlamıştır.

Sovyetler Birliğinin ve Doğu Blokunun mutlak hâkimi olan Stalin’in ölüm sebebi de müphemdir. Otopsi raporu kayıptır. İktidarı ele geçirmeye çalışan Beria tarafından hekimlerin müdahalesini önleyerek ölümüne sebep olduğu rivayeti kuvvetlidir.

Bazı meşhurları gözden geçirelim. - adolfhitlerinyollari

Hitler:

Nazi lideri. Felsefî bir temeli yoktur. Germen ırkçılığına ve Yahudi düşmanlığına dayalı bir politika gütmüştür. I. Dünya Savaşından yenik çıkan Almanya ekonomik bakımdan çok perişandı. Alman halkı Sefilleri oynuyordu. Germen gururu yerlerde sürünüyordu. Hitler, Alman milletinin gururuna hitap etmeyi başardı. Etrafında dünyaca meşhur düşünürler, teknokratlar, bürokratlar, büyük sanayiciler, ilim ve san’at adamları yer aldı. Generaller de onun yanında saf tuttu. Seçimle iktidara geldi.

Hitlere bunlar yetmiyordu. Çıkarttığı meclis yangınını bahane ederek meclisi saf dışı bıraktı. Kendisini Fuhrer ilân ettirdi. Artık her şey ondan soruluyordu. Yargı onun emrindeydi, yasama zaten yoktu. SS ve Gestapo ile bütün Almanya’ya hâkimdi. Gobels gibi bir propaganda ustası, Almanlara pembe gözlüklerle baktırıyordu.

Hitler ve ekibi gerçekten kısa sürede Almanya’yı savaş makinesi hâline getirdi. Halkın refah seviyesini de yükseltti. Ancak halkın yüzü hiçbir zaman güleç olmadı. Komünistleri, Yahudileri, Çingeneleri, homoseksüelleri canice katlettiler. Aykırı ses çıkarabilecek herkesi bertaraf etti. Hitler, Stalin’in başka bir versiyonu idi.
Hitler içeride durumunu sağlamlaştırdıktan sonra dışa yöneldi. Alman “hayat sahası” diye adlandırdığı bölgeleri işgale başladı. Hiçbir konuda hiçbir kimseyi dinlemiyordu. Çünkü o Führer idi ve o sadece emir verirdi. Kısaca Almanlar kendileri yaptı kendileri buldu. Amerika’nın savaşa girmesi ile talih geri döndü. Alman orduları her tarafta yenildiler. Hitler sığınağında intihar etti ve cesedi de yakıldı.


Diktatörlerin hiç mi iyi tarafları yok muydu diye sorulabilir. Şüphesiz az çok vardı, hatta bazılarının oldukça iyi tarafları vardı. Ancak kendilerinden başka kimseye kıymet vermemeleri, kanun nizam tanımamaları, insanlara zararlarının çok fazla olması gibi sebeplerle tamamen kötü olarak anılırlar.

Görünürlüğü ne olursa olsun diktatörler siyasî ve sosyal olgular sonucunda ortaya çıkabiliyorlar. Biraz da ülkenin gelenekleri ve tarihî birikimleri ile ilgilidir.

Türklerde ise böyle bir gelenek yoktur.

Eski Türklerde Tanrı’nın “kut” verdiği aileden biri kağan olabilirdi. Ancak bu hâlde de lâyüsel değildir. Töre herkesi olduğu gibi kağanları da bağlardı. Kağan önemli kararları boy beylerinin ve devlet ileri gelenlerinin oluşturduğu danışma meclisinde tartışıldıktan sonra verebilirdi. Ayrıca kağan ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamak, halkın refahını yükseltmekle görevlidir. Şayet bunları gerçekleştiremez ise Tanrı verdiği kut’u geri almış demek olur ki tahtını kaybetmesi mukadderdir.

Bizim ateşimiz böyle yanar. Üzeri külle örtülse dahi içindeki kor hâlâ canlıdır.

TURKISH FORUM -ABDULLAH TÜRER YENER


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir