DİYANETE GÖRE EVLENME YAŞI KAÇTIR-II

DİYANETE GÖRE EVLENME YAŞI KAÇTIR-II - girl woman cocuk gelin

DİYANETE GÖRE EVLENME YAŞI KAÇTIR-II

Diyanet, 16.12.2022 tarihli Cuma hutbesinde dedi ki:

“Çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarı vakalarının yüce dinimiz İslam ile anılması ve Müslüman kimliğinin zedelendiği bir sürece dönüştürülmesi asla kabul edilemez. İslam’a göre kadın ve erkek hem duygusal ve fiziksel, hem de ruhsal ve zihinsel olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilemez. Zira evlilik için sadece ergen olmak* yeterli değildir. Ergenlik biyolojik bir süreçtir. Evlilik ise reşit olmayı gerektirir. Nitekim ülkemizde evlilik yaşının asgari sınırı on sekiz olarak kanunlarla belirlenmiştir. Başta anne-babalar olmak üzere herkesin evlilik yaşı ile ilgili sınırlara riayet etmesi hem dini bakımdan gerekli bir davranış hem de ailede kalıcı huzur ve mutluluğu sağlamanın en temel şartıdır.”

Bu ifadeler, akla, mantığa, fenne, insaf ve vicdan ölçülerine uygun ifadelerdir. Ancak bu ifadelerin, bir tarikat şeyhinin kızını 6 yaşında evlendirmesinin kamuoyunda yarattığı infial üzerine, bir nevi gaz almak amacıyla ve siyasi iktidardan gelen talep üzerine kullanıldığı ortada. Çünkü Diyanet, birçok yayınında 9 yaşına gelmiş kız çocukları ile 12 yaşına gelmiş erkek çocuklarının, baba ve dedelerince evlendirilebileceklerini, bazı yayınlarında ise bu yaşa gelmiş çocukların, bazı durumlarda ebeveynlerinin iznine gerek duymadan bile evlenebileceklerini söylemektedir. Diyanet bunu, direk söylemiyor da mezheplerin görüşü olarak aktarıyor. Ancak karşıt görüş bildirmeyerek bu görüşleri zımnen kabul ettiği gibi bir tavır sergilemektedir Diyanet. İsterseniz, yazımıza kaldığımız yerden devam edelim(*)

(Dünden Devam)

Yine bazı Diyanet yayınlarında:

“…Ayrıca eğer nesep veya evlilik sebebiyle ‘mahremlik’ söz konusu değilse buluğa erince erkek çocuğu kadına, kız çocuğu da erkeğe karşı ‘namahrem’ olur. Yani aralarında evlilik caiz olur. Kadının erkek çocuğu ile erkeğin de kız çocuğu ile tek başına bir yerde kalmaları dinen caiz olmaz.”(10). “Nikâh akdine gerek kendisi gerekse velâyet veya vekâlet ilişkisine dayanarak başkası adına katılan kişinin cumhura göre âkıl ve bâliğ, Hanefîler’e göre temyiz gücüne sahip olması gerekir. Fakihlerin çoğunluğu, gayri mümeyyiz çocuklarla akıl hastalarının velileri tarafından evlendirilmesini tecviz etmekle birlikte bunların kendileri için evlenme iradesi açıklama veya başkasını vekil kılma ehliyetlerinin bulunmadığı, âkıl ve bâliğ erkeklerin bu ehliyete sahip olduğu hususunda mezhepler arasında görüş birliği vardır; hür, âkıl ve bulûğa ermiş kadınlarla mümeyyiz çocukların ise bu ehliyete sahip olup olmadıkları tartışmalıdır. Fıkıh âlimlerinin büyük çoğunluğu, velinin velâyeti altındaki -mümeyyiz olsun olmasın- küçüğü onun yararına olmak şartıyla rızasını almaksızın nikâhlayabileceğini ileri sürmüş, ancak fiilen evlilik hayatı başlatılamayacağından bulûğ çağına ulaşıncaya kadar kendi ailesinin yanında kalacağını belirtmiştir”(11)

Denilmekle; henüz mümeyyizlik vasfını (aklen iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğini) kazanmamış olsalar bile, buluğ çağına giren (kızlarda 9, erkeklerde 12 yaşını dolduran) çocuklarla akıl hastalarının evlenebileceklerinin/evlendirilebileceklerinin İslam uleması tarafından genel kabul gördüğü belirtilmektedir. Yani Hanefiler dışındaki mezheplerce bu konuda gerek evlenecek kişilerde, gerekse şahitlerde, kişinin Temyiz gücüne sahip olup olmaması bile önemli görülmemiştir.

Okumaya devam et  Cemaat vakfına İBB’den mühür

Bir başka Diyanet yayınında ise şöyle denilmektedir:

“Geçerli bir evlilik yapabilmek için hukuken sahip olunması gereken yeterliliğe evlenme ehliyeti denir. Bütün hukukî işlemlerde olduğu gibi evlenme sözleşmesini başka bir kimsenin iznini almadan yapabilmek için de tam ehliyetli olmak gerekir. Hanefîler’e göre aile hukukunda tam ehliyetli olmak için akıllı ve bâliğ olmak yani temyiz gücüne sahip olarak ergenlik çağına ulaşmak yeterlidir. Bu mezhebe göre kadın olsun erkek olsun bu iki şartı kendisinde toplamış bulunan her şahıs başka bir kimseden izin almaksızın evlenme sözleşmesi yapabilirler. Bu kimselere tam ehliyetli denir. Hanefîler’e göre evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşd şart değildir. Bir diğer ifadeyle mal varlığını gerektiği gibi idare edemeyen, gereksiz yere veya gereğinden fazla sarfeden sefihler, diğer hukukî işlemler bakımından eksik ehliyetli sayılırlarsa da aile hukuku bakımından tam ehliyetli kabul edilirler… Mâlikîler’e, Şâfiîler’e ve Hanbelîler’e göre ise tam evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşd de şarttır…

Ergenlik biyolojik bir olgunluğu ifade eder. Bu da insandan insana, bölgeden bölgeye göre değişir. Bu bakımdan herkes için sabit bir ergenlik yaşı belirlemek mümkün değildir. Bu sebeple İslâm hukukçuları ergenlik için genel duruma bakarak bir alt bir de üst sınır belirlemişlerdir. Bu iki sınır arasında kişi ne zaman biyolojik olarak ergen olursa o andan itibaren bâliğ sayılır. Alt sınırdan önce ergenlik iddiası dinlenmez. Üst sınıra ulaşan kimse de ergenliğe ulaşmasa bile bâliğ kabul edilir. Alt sınır kızlarda dokuz, erkeklerde on ikidir. Üst sınır ise Ebû Hanîfe’ye göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz, İmam Mâlik’e göre her iki cins için on sekiz, Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre yine her iki cins için on beştir…

Hanefîler’e göre tam ehliyet için gerekli olan iki vasıftan birisi eksik olursa eksikliğin türüne göre kişi ya tam ehliyetsiz veya eksik ehliyetli olur. Kişide temyiz gücü henüz gelişmemiş bulunur veya akıl hastalığı gibi bir sebeple hiç bulunmazsa bu kişiler tam ehliyetsizdirler. Bunlar da gayri mümeyyiz küçüklerle akıl hastalarıdır. Temyiz gücü gelişmiş bulunan ancak ergenlik çağına gelmemiş olanlar yani mümeyyiz küçükler ile temyiz gücü tam olarak gelişmemiş bulunan akıl zayıfları ve bunaklar yani ma‘tûhlar eksik ehliyetli sayılır. Eksik ehliyetlilerle ehliyetsizler arasında evlenme sözleşmesini yapma bakımından şu fark vardır ki ehliyetsizler hiçbir şekilde böyle bir sözleşmeyi bizzat yapamazlar ise de eksik ehliyetliler ya velilerinin önceden izin veya yapılmış bir evliliğe sonradan icâzet vermesi suretiyle evlenebilirler.”(12)

Yukarıda geçen “Temyiz gücü gelişmiş bulunan ancak ergenlik çağına gelmemiş olanlar, yani mümeyyiz küçükler … eksik ehliyetli sayılır. Eksik ehliyetliler sözleşmeyi bizzat yapamazlar ise de velilerinin önceden izin veya yapılmış bir evliliğe sonradan icâzet vermesi suretiyle evlenebilirler” şeklindeki ifadelerden anlaşılıyor ki; ergenlik çağına girmemiş ve buluğa ermemiş çocuklar da bazı şartlarda, mesela velilerinin izniyle evlenebiliyorlar! Aynı kaynakta geçen “Hanefîler’de âkıl-bâliğ olan kadın, aynen erkek gibi velisinin aracılığına gerek olmaksızın evlenebilir.”(13) denilerek, buluğ çağına giren ve temyiz gücü (akli melekeleri) gelişmiş çocukların, Rüşt yaşına erişmeseler bile velilerinden izin almaksızın evlenebilecekleri belirtilmektedir.

Okumaya devam et  En doğru tarikat medeniyet tarikatıdır

“Hanefî mezhebinde çok geniş bir zümreye zorlayıcı velâyet yetkisinin verilmesinin muhtemel zararlarını önlemek düşüncesiyle velisi tarafından evlendirilen kimselere bulûğ muhayyerliği denilen bir seçim hakkı tanınmıştır. Buna göre babası veya baba-dedesi dışındaki bir velisi tarafından küçükken evlendirilen kimseler bulûğa erdiklerinde dilerlerse hâkime başvurup velilerinin yaptığı evliliği feshettirebilirler. Hâkimin feshetmesine kadar evlilik geçerliliğini korur. Baba ve baba-dedesi tarafından evlendirilenlerin yapılan evliliğe itiraz ve dolayısıyla bulûğ muhayyerliği hakkı yoktur.”(14) şeklindeki ifadelerden de anlaşılıyor ki; Hanefi mezhebi, babaların ve baba dedelerin, çocukları buluğ çağına (kızlarda 9, erkeklerde 12 yaşına) gelmeden önce de evlendirmelerine cevaz vermektedir!

Aynı yerde bu düşüncelere karşı çıkılmadığına ve herhangi bir eleştiri getirilmediğine göre;  Diyanet’in de dini yorum olarak bu düşüncelere katıldığı ve bu görüşleri benimsediği sonucuna varılabilir mi emin değilim.

Bu durumda kızını 6 yaşında, kendisinden 23 yaş büyük müridi K.İ. ile evlendirdiği için, günlerdir medyanın ve kamuoyunun adeta üzerine çullandığı ve demediğini bırakmadığı, sonunda tutuklattığı Hiranur Vakfı Kurucusu Y.Z.G., kalkar da “Ben, devletin resmi kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verdiği fetvaya uygun olarak kızımı evlendirdim” derse kim ne diyebilecektir, doğrusu merak ediyorum.

Osmanlı Devleti de aynı zamanda şeriat hukukunu da benimseyen bir devlet olarak, en azından 1917 yılında çıkarılan “Hukuk-ı Âile Kararnâmesi”nin çıkarılmasına kadar, evlenme akdinin kurulması konusunda buluğ yaşını, yani kızlarda 9, erkeklerde 12 yaşını esas almış olmalıdır.

Bunu yine Diyanet’in aynı yayınlarından anlıyoruz. Onlardan birisinde şöyle denilmektedir: “Abdullah b. Şübrüme, Osman el-Bettî, Ebû Bekir el-Esam gibi bazı ilk dönem fakihleri ise çocukların evliliğin anlam ve mahiyetini bilmedikleri ve evliliğe de hiçbir şekilde ihtiyaçlarının bulunmadığı gerekçesiyle velilerin küçükleri evlendirme yetkilerinin bulunmadığını söylemiştir (Serahsî, IV, 212). 1917 tarihli Osmanlı Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’nin 7. maddesinde bu görüş tercih edilmiştir.”(15)

“Nitekim Tanzimat’tan sonra hazırlanan Emvâl-i Eytâm Nizamnâmesi yetimlerin rüşd yaşı olarak yirmi yaşı belirlemiş ve ancak bu yaşa ulaştığında mallarının teslim edileceği esasını getirmiştir. Mecelle’de, bulûğ yaşının sonu yani hükmî bulûğ konusunda Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’in görüşüne uyularak on beş yaş ölçüsü getirilmişken (md. 986) 1917 tarihli Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’nde evlenme ehliyeti için Ebû Hanîfe’nin görüşüne uyularak erkeklerin on sekiz, kızların on yedi yaşını bitirmiş olmaları şartı aranmıştır (md. 4). Kararnâmede bu yaşa ulaşmamış kızlar için velisinin izni aranmış (md. 6), kızların dokuz, erkeklerin ise on iki yaşından önce evlendirilemeyeceği hükme bağlanarak (md. 7) evlenme ehliyeti için bir de alt sınır getirilmiştir. On yedi yaşını tamamlamış kızların evlenebilmesi için denklik (kefâet) açısından velisinin görüşünün alınması (md. 8), edâ ehliyetini kısıtlamadan çok ailenin sağlıklı temeller üzerine kurulması ve özellikle evlenecek kızın haklarının korunması düşüncesine dayanır.”(16) 

Bir başka yayında ise şöyle denilmektedir: “(Hukuk-ı Âile Kararnamesi) 7. maddesinde ise, ‘12 yaşını itmam etmemiş olan sağîr ile 9 yaşını itmam etmemiş olan sağîre hiç kimse tarafından tezvic edilemez’ hükmünü koymuştur. Bu hükümler, klasik fıkıhta evlenmede genel anlamda yaş şartı bulunmaması hasebiyle İslam hukukunda yenilik sayılabilir. Lâyihada ise bu durumun gerekçesi şöyle açıklanmaktadır: ‘Evlenmede muayyen bir yaş şartı aranması ve belli bir yaşın altında bulunanların hiçbir şekilde evlendirilemeyeceği hükmü, henüz yeterli bir fizikî ve ruhî olgunluğa erişmemiş olan kadın ve erkekte evliliğin doğurabileceği maddi ve manevi zarar ve binnetice evlilik birliğinin karşılaşması muhtemel sarsılma veya yıkılma tehlikesi ile izah edilmektedir’”(17)

Okumaya devam et  Kadına şiddet konusunda Diyanet’ten muhteşem ikiyüzlülük!

“1917 tarihli Osmanlı H.A. Kararnamesi evlenme ehliyeti için erkeklerin 18, kızların 17 yaşını bitirme şartını getirerek, bu konuda Ebû Hanîfe’nin görüşünü esas almıştır. Kararname bu yaşa ulaşan erkeğin dilediği gibi evlenebileceğini hükme bağlarken, kızlar için hakimin durumu velisine bildirip bir itirazı olup olmadığını sorma şartını getirmiştir. Velinin itirazı sadece denklik (kefâet) konusunda olabilir. Diğer yandan 18 yaşına girmemiş olan erkekler ve 17 yaşına ulaşmamış kızlar hâkimin izni (kazai rüşd kararı) ile evlenebilecektir. Ancak kızlar için yine veli izni öngörülmüştür. (bk. H.A.K. Mad. 4-8)”(18)

Halen yürürlükte olan Türk Medeni Kanunu da “Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir. Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez. Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez. Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.”(19) şeklinde bir düzenlemeye giderek, aslında Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi’ne  yakın bir anlayışı benimsemiş bulunmaktadır..

___________

* Yazının birinci bölümü için bkz. https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/12/15/diyanete-gore-evlenme-yasi-kactir-i/

10- Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, Sorumluluk ve Sorunları Açısından Aile ve Gençlik, TDV. Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007 s.46.

11- Prof. Dr. Fahrettin Atar; TDV İslam Ansiklopedisi, “NİKÂH” maddesi. https://islamansiklopedisi.org.tr/nikah

12- Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın;  İlmihal, c,2, İSAM Yayını, İstanbul, 1999, s, 210-211.  DİB, gerektiğinde(başı sıkışınca) “ bu yayın bize ait değildir. TDV ayrı, DİB ayrı kurumlardır” diyebilmektedir. Ancak bu İLMİHAL Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde de yüklüdür ve biz bu alıntıyı internet adresinden yaptık.

13-Age, s, 212.

14- Age, s,214

15- Prof. Dr. Fahrettin Atar; TDV İslam Ansiklopedisi, “NİKÂH” maddesi. https://islamansiklopedisi.org.tr/nikah

16- https://islamansiklopedisi.org.tr/ehliyet

17- Dr. Abdurrahman Yazıcı, “Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnamesi 81917) ve Sadreddin Efendi’nin Eleştirileri” başlıklı bilimsel makalesi, Bk. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2575569. “12 yaşını itmam etmemiş olan sağîr ile 9 yaşını itmam etmemiş olan sağîre hiç kimse tarafından tezvic edilemez/12 yaşını tamamlamamış erkek çocuğu ile 9 yaşını tamamlamamış kız çocuğu hiç kimse tarafından evlendirilemez”

18- https://www.islamveihsan.com/evliligin-sartlari-nelerdir.html internet adresinde bulunan ve Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in  “Delilleriyle Aile İlmihali” kaynak gösterilen “Evliliğin Şartları Nelerdir?” başlıklı yazı.

19- Türk Medeni Kanunu, md.124-127. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir