İLK PEYGAMBERİN ADI NEYDİ?

Dün akşam emekli öğretmen olan bir dostumla sohbet ediyorduk. - 316951046 10160630358714396 6358648848818692707 n

Dün akşam emekli öğretmen olan bir dostumla sohbet ediyorduk.

Dostum bende ilim olduğunu vehmederek sordu:

“Ömer Bey, hep merak etmişimdir. İnsanlar tek bir ortak atadan, yani Adem ve Havva’dan mı türemiştir? Allah, aynı zamanda birden çok çift yaratmış olamaz mı? İnsanlık, Adem’in çocuklarından türediyse, bu taktirde kardeş evliliği söz konusudur. Kardeşlerin evlenmeleri caiz midir? Hz. Adem, peygamber olmak için neden ümmetinin yeterli sayıya erişmesini beklemiştir?”

Yani dostum demek istiyordu ki; Allah neden insanların tek bir ortak atadan üreyip çoğalmasını bekledi; (tabiri caizse) seri üretime geçemez miydi?

Allah neden seri üretime geçmedi, neden insanlığın aynı özden yaratılan erkek ve dişiden üreyip çoğalmasını bekledi?

Yaratılan ilk insanın aynı zamanda ilk peygamber olması için neden daha sonra (mesela “ol” diyerek) aynı anda birçok insan olmasını sağlamadı da ilk yaratılan erkek ve dişiden doğan insanların yeterli sayıya ulaşmasını bekledi?

Bu soruların cevabını en doğru şekilde yine Allah biliyordur herhalde.

O’nun hikmetinden sual olunmaz.

Eğer isteseydi birden çok insanı aynı anda yaratabilirdi.

Zira O’nun gücü sınırsızdır.

O “Ol” deyince “Her şey anında olur”(1)

Bizim Tanrı anlayışımız budur.

Kur’an, bize insanoğlunun tek bir ortak atadan türediğini, yani önce erkeğin, sonra da aynı özden, yani erkeğin yaratıldığı madde ve manadan (madde ve ruh) eşi olan dişinin yaratıldığını haber vermektedir.(2)

Daha sonraki insanlar Adem’in çocuklarının birbiriyle evlenmelerinden mi türemiştir ya da Allah daha sonra başka erkekler ve dişiler de yaratmış mıdır?

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının…”(3) ayetinde geçen “ikisinden bir çok erkek ve kadın üretip yayan” ifadesini nasıl anlamalıyız?

Kur’an’da bu konuda açıklayıcı bir ayet bulunmamaktadır.

Ancak bazı Kur’an yorumcuları, yani müfessirler, bu ayetten hareketle; “ilk kadından, birinci batında ikiz doğan bir erkek ve bir kız, ikinci batında yine ikiz doğan bir kız ve bir erkekle evlenmişlerdir. O tarihte başka yolu bulunmadığı için Allah farklı batınlarda doğan kardeşler arasında evlenmeyi câiz kılmıştır” şeklinde yorumlar yapmışlardır(4)

Okumaya devam et  GILGAMIŞ DESTANI VE KUTSAL METİNLERDEKİ YUSUF EFSANESİ

Gelin görün ki; insanlığın çoğalması için ilk erkek ve ilk kadının evliliğinden doğan çocukların, yani kardeşlerin ille de birbirleriyle evlenmeleri gerekmemektedir.

Zira Meryem’in, İsa’yı babasız bir şekilde doğurmasını sağlayan Tanrı(5), aynı kudretini Adem’in çocukları üzerinde de sergilemiş olabilir.

Yani bazı müfessirlerin Ademin çocuklarının birbirleriyle evlendiklerini açıklarken yaptıkları yukarıdaki izahatta geçen “O tarihte başka yolu bulunmadığı için…” ibaresi, Hz. İsa’nın doğum hadisesi dikkate alındığında geçerliliğini yitirmekte ve Tanrı’nın yaratma sıfatına ve kudretine uygun düşmemektedir.

Bazı müfessirlerin dedikleri gibi bile olsa yani ilk batında doğanların sonraki batınlarda doğanlarla evlenmeleri vuku bulmuş olsa bile bunu Kur’an’da yasaklanan akraba evliliği ile açıklamak doğru değildir.

Bu durumu ancak zaman içinde, yani insanlığın tekâmülüne bağlı olarak ahlak anlayışlarındaki ve değer yargılarındaki değişimle açıklamak yerinde olur diye düşünüyorum.

Yani eğer bazı müfessirlerin dedikleri gibi Adem’in çocukları farklı batınlarda doğmak kaydıyla olsa bile eğer birbirleriyle evlendilerse; bunu belki de binlerce yıl önce yaşamış ilk insanlar arasında caiz olan yakın akraba evlilikleri, insanlığın gelişimine paralel olarak ve ortaya çıkan kimi zararlı ve olumsuz sonuçlardan hareketle yine Tanrı tarafından yasaklanmış olmalıdır.

Peki Tanrı, ilk insanı aynı zamanda ilk peygamber ilan etmek için neden bir erkek ve bir dişiden olmak kaydıyla ümmetinin yeterli sayıya ulaşmasını bekledi ya da bekledi mi?

Aynı zamanda ilk insan olan ilk peygamberin ümmetinin sayısını, ne zaman Peygamber ilan edildiğini, kaç yıl yaşadığını ve Allah’ın dinini kaç kişiye tebliğ ettiğini bilmiyoruz.

Bu peygamberlik, sadece aile bireylerini kapsayan çok sınırlı bir topluluk için geçerli olabileceği gibi, ilk peygamberin yüzlerce yıl yaşamış olma ihtimaline bağlı olarak binlerce/on binlerce kişiye hitap ettiğini de düşünebiliriz.

Adem’in kaç yıl yaşadığına ilişkin bilgi yok elimizde ama “İkinci Adem” kabul edilen Hz. Nûh’un 950 yıl yaşadığını söylüyor Kur’an(6).

Ebû Zer’den yapılan bir rivayete göre; Adem’e 10 sayfalık bir kutsal kitapçık gönderilmiş(7); muhtemelen Kur’an’a göre Nuh’un 950 sene yaşadığını dikkate alarak Adem’in de yaklaşık olarak bin sene yaşamış olabileceğini düşünenler çıkmıştır(8).

Okumaya devam et  Medine Sözleşmesi ve T.C. Anayasası

Bin yıl demek, yaklaşık 20 nesil ve herhalde on binlerce insan demek olur.

Peki İlk İnsanın Adı Neydi?

Kur’an’da Adem’den bahseden ayetlerde “Adem” kelimesi tekil olarak kullanılmaktadır(9).

Peki ayetlerde tekil olarak geçen “Adem” ismi, özel isim midir, yoksa insan türünün tamamını ifade etmek için kullanılan bir cins isim midir.

Bize kalırsa; Tanrı ilk insanı özel isimle yaratmış olamayacağına göre; “Adem” ismi, insan türünü anlatmak için kullanılan bir cins isimdir!

Yani bize göre; Tanrı, ilk insanı yaratırken adını da koymuş değildir; yaratacağı bu yeni tür canlıya “Adem/İnsan” demiş olmalıdır.

Elbette bu konuda bizi destekleyen bilgiler vardır kaynaklarda.

Mesela son devrin önemli ilim adamlarından Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay’a bakılırsa; “Âdem kelimesinin menşe ve iştikakı tartışmalıdır.”

Bolay’ın açıklamalarında bulunan “Kelimenin Sumer dilindeki adamu (babam), Âsur-Bâbil dilindeki adamu (yapılmış, meydana getirilmiş, ortaya konmuş; çocuk, genç) veya Sâbiî dilindeki adam (kul) kelimesinden geldiği ileri sürülmüştür (bk. L. Pirot, DBS, I, 87). Bazıları, Âdem kırmızı topraktan (adamah) yaratıldığı için ona, “kırmızı” mânasına gelen Adam adının verildiğini ileri sürmüşlerse de bu görüş ilgi görmemiştir (bk. L. Pirot, a.g.e., I, 87). Diğer taraftan, Tekvîn’deki (2/7) “Yerin toprağından (adamah) insanı (adam) yarattı” ifadesinden dolayı, âdem kelimesinin toprakla bağlantısı olduğu da söylenmiştir (bk. B. S. Childs, IDB, I, 42). Adam, İbrânîce’de insan türü için kullanılan müşterek bir isimdir. Ahd-i Atîk’te bu kelime, insan ve insan türü anlamında 500’den çok yerde, nâdiren de özel isim olarak ilk insan için kullanılmıştır (bk. B. S. Childs, a.g.e., I, 42). Tekvîn’in ilk beş babında kelime hem özel isim olarak (5/1-5), hem de “insan türü” (1/26-28) ve “ilk insan” (2/4; 4/26) mânalarında kullanılmıştır. Çağdaş yorumcular, kelimenin Tekvîn’e (4/25) kadar ‘insan türü’ anlamında kullanıldığı kanaatindedirler.”(10)

Şeklindeki açıklamaları önemli buluyorum.

Okumaya devam et  Yahudiliği ve Yahudileri anlama kılavuzu!

Bolay “Âdem kelimesinin Arapçaya Süryânîce veya Ârâmîceden geçtiğini savunanlar da olmuştur.” diyor(11).

Bize göre; eğer Kur’an’da da geçen “Âdem” ismi, ilk peygambere ve elbette ilk insana özgü özel isim olsaydı, ikinci insan olan eşinin adı da olurdu Kur’an’da. Ancak Kur’an’da “Havva” adı geçmez.

Üstelik Kur’an’da yaratılan ilk erkeğin eşi olan dişinin, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığından da bahsedilmez.

Kur’an, her iki varlığın da aynı özden, aynı madde ve manadan ve aynı usulde yaratıldığını söyler.

Havva ismi ve onun Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı hikayesi Tevrat’ta ve onu mehaz alan kaynaklarda geçer.

Oraya da “Sumerler’in Enki ve Ninhursag efsanesi” nden geçtiği tahmin edilmektedir(12)

Bilindiği gibi Yahudilerin ünlü Babil sürgününden sonra Rahip Ezra (MÖ 480-440) ve arkadaşları, yaklaşık bin yıldır sözlü olarak anlatılan (bir rivayete göre de Babil Kralı II. Nebukatnezar’ın Kudüs’ü yakıp yıkmasından, Süleyman Tapınağı’nı tahrip etmesinden, Rahipleri topluca katletmesinden ve orijinal Tevrat nüshalarını imha ettirip Yahudileri de Babil ülkesine sürgüne göndermesinden, yani M.Ö. 598-538 yılları arasında yaklaşık yarım asır süren ve Pers Kralı Büyük Kiros’un Babillileri yenip Yahudilere Kudüs’e dönüş izni vermesinden sonra) Tevrat’ı (yeniden) yazıya geçirmişler, bu esnada Babil Sürgünü sırasında Babil ülkesinde yaşarken Sümer ve Babil Efsaneleri’nin etkisinde kalarak, bu efsanelerden bazılarını Tevrat’a da eklemişlerdir.

Tevrat’ın tahrip/tahrif edilmesi hikayesi, biraz da buradan kaynaklanmaktadır…

04.12.2022

__________

1- Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2/82.

2- Nisa, 4/1; Rûm, 30/21

3- Nisa, 4/1

4- Tabâtabâî, IV/146’dan naklen .

5- Enbiyâ, 21/91; Tahrîm, 66/12; Meryem, 19/17; Nisâ, 4/171.

6- Ankebût, 29/14.

7- .

8-https://www.cnnturk.com/…/hz-adem-peygamber-kac-yil…

9-Örn. bkz. Bakara, 2/34-35; Âl-i İmrân, 3/33; Â’raf, 7/19

10- https://islamansiklopedisi.org.tr/adem–peygamber

11-Aynı kaynak.

“Adem” sözcüğünün kökeni hakkında ayrıca bkz. http://aksozluk.org/adam

12- Prof. Dr. Ömer Faruk Harman, İslam Ansiklopedisi “Havva” maddesi. https://islamansiklopedisi.org.tr/havva

FOTO: Adem ve Havva’nın cennetten kovuluşu. Kalender Paşa’nın (590-1617) Sultan I. Ahmed için düzenlediği “Falname” adlı eserindeki bu minyatür Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir. Dikkat edin lütfen, Osmanlı’da 17.yy.da bile Nü varmış…

Dün akşam emekli öğretmen olan bir dostumla sohbet ediyorduk. - 316951046 10160630358714396 6358648848818692707 n 1


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir