HF ANILARI

            Daha öncesinde ve 1960’lı yılların başında Üniversite giriş sınavları, merkezi sistemle yapılmamakta idi. Her fakülteye girişte ayrı müracaat yapılır ve her birine 6’şar vesikalık fotoğraf verilirdi. 1959/60 öğrenim döneminde 60 kadar fotoğraf çektirerek değişik fakültelere başvuru yaptığımı hatırlamaktayım.
            Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydımı yaptırdım. Nasıl bir görünümüm varsa, fakülteye yeni giren öğrenciler yanıma gelir ve bana “Ağabey giriş nerede, dershaneler nerede?” diye sorarlardı.
            Aynı yıl yapılan 1960 Devrimi nedeniyle öğrenci affı çıkarılmış ve birinci sınıfın mevcudu 12.000 kişiyi bulmuştu. Devam zorunluluğu olmamasına rağmen sınıflar dolu olduğu için, 5-6 kişilik guruplar oluşturmuştuk. Her gün, her birimiz erken saatlerde okula giderek, yer ayırırdık. 
            Ulaşım otobüs veya “dolmuş’la” yapılırdı. Taksi ve minibüsler belli semtlere seferler yapar ve içindeki bir görevli, duraklarda inip bağırarak çağrı yapar, dolmuş ücretlerini toplardı. Bir süre tanıdık bir dolmuşda, ben de biletçilik yaptım.
            Sınıfda yer ayırmak için sıra bana sıra geldiği bir gün, gene her zaman olduğu gibi saat 6’da kalktım. Hava çok soğuk olduğu için, kahvaltıdan sonra, ısınmak amacı ile bir kadeh likör içmek aklıma geldi. Durağa çıktım, hava çok sıcak (!) idi. “Es yiğidin bağrına” diyerek ceketimin düğmelerini açtım, otobüsü bekleyip okula gittim. Yerlerimizi ayırdım. İlk ders uyuklamaya başlamışım, arkadaşlar dürterek uyandırıyorlardı, ikinci ders ateşim yükseldi bir hafta yattım.
            Bu devam şekli uzun sürmedi, Birkaç ay sonra sonra okulun karşındaki iki kahveden biri olan “Aliman kahvehanesi”nde” öğrenime devam etmeğe başladık.
            Birinci sınıfdan son sınıfa kadar, her sınıfda 6 ders vardı. Birinci sınıfın dersleri; Başlangıç (Hukuka Giriş), Medeni Hukuk, Roma Hukuku, Ekonomi, Anayasa ve Siyasi Tarih idi. İlerleyen sınıflarda bazı dersler seçimlik olur ve öğrenci, seçtiği dersden sorumlu olurdu.
            Sınavlar “eleme” sistemi ile yapılırdı. Kura ile belirlenen iki dersten yazılı sınava girilir, her iki dersden 5 ve üzeri geçer not alanlar diğer dört dersin sınavına girmeye hak kazanırlardı.
            Diğer dört dersin sınavı, sözlü olarak aynı gün yapılırdı. Bir dersin kapısında sıramızı bekler, daha sonra diğer dersin sınavının yapıldığı sınıf kapısı önünde beklerdik. Aynı gün akşamı sonuçlar ilan edilir ve sınıfı geçip geçmediğimiz belli olurdu.
            Sınıfı geçmek için iki önemli kural vardı. Hiçbir dersden zayıf almamak ve ortalama 7’tutturmak zorunlu idi. Aksi takdirde bütün derslerden sınıfda kalınmış olurdu.
            Önce “eleme’ler” denen ve yazılı yapılan iki dersden kırık not yani 5 altında not almamak gerekirdi. Zayıf not alanlar diğer sınavlara giremez,  ikmale kalır veya sınıfda kalırdı. 
            Elemeyi geçenler için sınavlarda en önemli ikinci ilke “hiç zayıf not almaksızın -üss-ü mizan” denilen ortalamayı yani 7’yi tutturmak idi. 
            Her sınıfda 6 ders vardı ve sınıfı geçmek için, hiçbir dersten zayıf not almamanın yanında ortalama 42’yi tutturmak (6 ders X 7not=42) zorunlu idi. Zayıf almaksızın ortala 42’yi tutturamayanlar ve tek bir dersden zayıf not alanlar, diğerlerinden ne kadar yüksek not almış olursalar da sınıfta kalmış olulardı. Her bir dersin geçer notu 7 idi. Ancak bir dersten 6, diğerinden 8 alırsanız, ortalama gene 7 olur ve sınıf geçmek mümkün olurdu. Ben ilk sene, hiç zayıf not almadığım halde ortalama 42’yi tutturamadığım için ikmale kalmışdım.
            Öğrenim dönemime ait bir diğer ilginç anım; mezun olduğumu öğrenir öğrenmez eve koştum, kapıda Cumhuriyetin ilk hakimlerinden 1926 yılında “Müstantik” olan babamı gördüm, “Baba mezun oldum” dedim. İki eli ile yakama yapıştı: “Eğer kul hakkı yersen, iki elim iki yakandadır” dedi, sonra alnımdan öptü.
            Ankara Barosu’nda 50 yılı geçkin bir süreden beri kamu görevi yapan bir hukukçu olarak “Ülkenin Temeli Adalet, Adaletin Temeli Avukat’tır” düşüncesini temel almaktayız.
            İşte biz; demokratik, laik, Atatürkçü gençlik kuşağı, böyle yetiştik, böyle okuduk.

            Av.Ahmet Erdem AKYÜZ

            Daha öncesinde ve 1960’lı yılların başında Üniversite giriş sınavları, merkezi sistemle yapılmamakta idi. Her fakülteye girişte ayrı müracaat yapılır ve her birine 6’şar vesikalık fotoğraf verilirdi. 1959/60 öğrenim döneminde 60 kadar fotoğraf çektirerek değişik fakültelere başvuru yaptığımı hatırlamaktayım.            Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydımı yaptırdım. Nasıl bir görünümüm varsa, fakülteye yeni giren öğrenciler yanıma gelir ve bana “Ağabey giriş nerede, dershaneler nerede?” diye sorarlardı.            Aynı yıl yapılan 1960 Devrimi nedeniyle öğrenci affı çıkarılmış ve birinci sınıfın mevcudu 12.000 kişiyi bulmuştu. Devam zorunluluğu olmamasına rağmen sınıflar dolu olduğu için, 5-6 kişilik guruplar oluşturmuştuk. Her gün, her birimiz erken saatlerde okula giderek, yer ayırırdık.             Ulaşım otobüs veya “dolmuş’la” yapılırdı. Taksi ve minibüsler belli semtlere seferler yapar ve içindeki bir görevli, duraklarda inip bağırarak çağrı yapar, dolmuş ücretlerini toplardı. Bir süre tanıdık bir dolmuşda, ben de biletçilik yaptım.            Sınıfda yer ayırmak için sıra bana sıra geldiği bir gün, gene her zaman olduğu gibi saat 6’da kalktım. Hava çok soğuk olduğu için, kahvaltıdan sonra, ısınmak amacı ile bir kadeh likör içmek aklıma geldi. Durağa çıktım, hava çok sıcak (!) idi. “Es yiğidin bağrına” diyerek ceketimin düğmelerini açtım, otobüsü bekleyip okula gittim. Yerlerimizi ayırdım. İlk ders uyuklamaya başlamışım, arkadaşlar dürterek uyandırıyorlardı, ikinci ders ateşim yükseldi bir hafta yattım.            Bu devam şekli uzun sürmedi, Birkaç ay sonra sonra okulun karşındaki iki kahveden biri olan “Aliman kahvehanesi”nde” öğrenime devam etmeğe başladık.            Birinci sınıfdan son sınıfa kadar, her sınıfda 6 ders vardı. Birinci sınıfın dersleri; Başlangıç (Hukuka Giriş), Medeni Hukuk, Roma Hukuku, Ekonomi, Anayasa ve Siyasi Tarih idi. İlerleyen sınıflarda bazı dersler seçimlik olur ve öğrenci, seçtiği dersden sorumlu olurdu.            Sınavlar “eleme” sistemi ile yapılırdı. Kura ile belirlenen iki dersten yazılı sınava girilir, her iki dersden 5 ve üzeri geçer not alanlar diğer dört dersin sınavına girmeye hak kazanırlardı.            Diğer dört dersin sınavı, sözlü olarak aynı gün yapılırdı. Bir dersin kapısında sıramızı bekler, daha sonra diğer dersin sınavının yapıldığı sınıf kapısı önünde beklerdik. Aynı gün akşamı sonuçlar ilan edilir ve sınıfı geçip geçmediğimiz belli olurdu.            Sınıfı geçmek için iki önemli kural vardı. Hiçbir dersden zayıf almamak ve ortalama 7’tutturmak zorunlu idi. Aksi takdirde bütün derslerden sınıfda kalınmış olurdu.            Önce “eleme’ler” denen ve yazılı yapılan iki dersden kırık not yani 5 altında not almamak gerekirdi. Zayıf not alanlar diğer sınavlara giremez,  ikmale kalır veya sınıfda kalırdı.             Elemeyi geçenler için sınavlarda en önemli ikinci ilke “hiç zayıf not almaksızın -üss-ü mizan” denilen ortalamayı yani 7’yi tutturmak idi.             Her sınıfda 6 ders vardı ve sınıfı geçmek için, hiçbir dersten zayıf not almamanın yanında ortalama 42’yi tutturmak (6 ders X 7not=42) zorunlu idi. Zayıf almaksızın ortala 42’yi tutturamayanlar ve tek bir dersden zayıf not alanlar, diğerlerinden ne kadar yüksek not almış olursalar da sınıfta kalmış olulardı. Her bir dersin geçer notu 7 idi. Ancak bir dersten 6, diğerinden 8 alırsanız, ortalama gene 7 olur ve sınıf geçmek mümkün olurdu. Ben ilk sene, hiç zayıf not almadığım halde ortalama 42’yi tutturamadığım için ikmale kalmışdım.            Öğrenim dönemime ait bir diğer ilginç anım; mezun olduğumu öğrenir öğrenmez eve koştum, kapıda Cumhuriyetin ilk hakimlerinden 1926 yılında “Müstantik” olan babamı gördüm, “Baba mezun oldum” dedim. İki eli ile yakama yapıştı: “Eğer kul hakkı yersen, iki elim iki yakandadır” dedi, sonra alnımdan öptü.            Ankara Barosu’nda 50 yılı geçkin bir süreden beri kamu görevi yapan bir hukukçu olarak “Ülkenin Temeli Adalet, Adaletin Temeli Avukat’tır” düşüncesini temel almaktayız.            İşte biz; demokratik, laik, Atatürkçü gençlik kuşağı, böyle yetiştik, böyle okuduk. - erdem bey1

KONU HAKKINDA DAHA FAZLA:

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Turkish Forum Editör, İngilizce, Almanca, Türkçe. Sitemizde Medya takibi ve editörlük yapmak isteyenler bizimle irtibata geçebilirler.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Evrim Teorisi?-İnanç!-Bilim! KUR’AN!? Evrim teorisi ne zaman konuşulmaya başlansa; bilime karşı olan, din diye sapkınlıklarını yutturan rivayet-hikaye-hadis-sünnet anlatıcısı yobazlar, acizlikleri-yalanları…

  2. Alıntı yapılan yazının linki: https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/eski-turk-devletleri-turk-yurtlari-turk-topluluklari/on-turkler/turklerin-ana-yurdu/turk-dunyasinin-fotografi/

  3. Babam Uğur Otluçimen de o anda ekmek alıyormuş fırıncıdan o da hakkın rahmetine kavuşmuş. Allah rahmet eylesin.

  4. Benimde annemin amcası Abdullah Soylu dedemiz bu olayda şehit olmuştur. Kendisi o tarihte bölgede fırıncılık yapmaktadır ekmek dağıtımı yaparken o…

  5. Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı?! Hadisler? KUR’AN!? Din’den beslenenler-sömürücüler-din satıcıları; ‘Tanrı-Allah-Kitap-Kur’an’ söylemiyle bireysel olması gerekirken, kurumsallaştırdıkları ‘inancı’ önce; Yahudilik-Hıristiyanlık-Budizm gibi farklı dinlere,…

  6. pavarotti de güzel söyler Oçi Çorniye’yi

  • Antakya Medeniyetler Korosu

    Antakya Medeniyetler Korosu

    Antakya Medeniyetler Korusu Depremin Yaralarını Sarmak İçin İlk Konserini Duygu Yüklü Mesajlarla Adana’da Başlattı 6 Şubat 2023 sabahı depreminde on binlerce kardeşimiz, annemiz, babamız ve […]


  • MİLLİYETÇİLİK ve ULUSÇULUK

    MİLLİYETÇİLİK ve ULUSÇULUK

                Türkiye’nin şu seçim sürecinde Milliyetçilik ve Ulusçuluk gibi ‘kuramsal’ konuyu tartışmak yerinde midir diye sorulabilir.             Evet yerindedir ve belki de tam da bu süreçte bu tür tartışmaların […]


  • Evrim Teorisi?-İnanç!-Bilim!

    Evrim Teorisi?-İnanç!-Bilim!

    Evrim Teorisi?-İnanç!-Bilim!KUR’AN!? Evrim teorisi ne zaman konuşulmaya başlansa; bilime karşı olan, din diye sapkınlıklarını yutturan rivayet-hikaye-hadis-sünnet anlatıcısı yobazlar, acizlikleri-yalanları ortaya çıkacağından olsa gerek hemen bağırmaya, […]


  • “İstanbul’da risksiz bina yüzde 10-20…”

    “İstanbul’da risksiz bina yüzde 10-20…”

    İstanbul’da yıkıcı olabileceği söylenen deprem için şimdiden çalışmalara başlandı. Bunun için risk taşıyan binalar yıkılacak. Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Melih Tavukçuoğlu, dönüşümün […]


  • HANGİ TATAR?

    HANGİ TATAR?

    HANGİ TATAR? HÜSEYİN MÜMTAZ KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bir gazetecinin; “14 Mayıs sonrası Türkiye politikasını değişirse siz aynı çizgide kalmaya devam edecek misiniz?” sorusuna, “Böyle doğdum, […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    Türkiye’de önümüzdeki dönemde yapılacak seçimler için, herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • U.S. State Dept. Published Critical Report on Human Rights in Armenia By Harut Sassounian Publisher, The California Courier

    U.S. State Dept. Published Critical Report on Human Rights in Armenia By Harut Sassounian Publisher, The California Courier

    www.TheCalifornia Courier.com The U.S. State Department issued on March 20, 2023 its annual Country Reports on Human Rights for the year 2022. The report covered […]


  • Rusya’da tatil maliyetleri artıyor…

    Rusya’da tatil maliyetleri artıyor…

    Bu sezon beklenen Rus turist gelecek mi? Rusya’nın Ukrayna ile savaşı dengeleri değiştirdi. Turizm de bundan etkilendi. Rusya, iç turizmi bu açıdan canlandırmak istiyor. Yapılan […]


  • Depremler, turizmimizi etkiledi mi?…

    Depremler, turizmimizi etkiledi mi?…

    Depremlerden sonra turizm sektöründe şu soru gündemdeydi: “Yaşadığımız depremler turizmimizi etkiler mi?” Hem iç pazarda hem dış pazarda depremin olumsuz etkilediği turizm sektöründe nisan da […]



Posted

in

by

Tags: