ELÇİBEY’İ ANLAMAYAN ARKADAŞLARA…

Türk Dünyasının gelmiş geçmiş en büyük önderlerinden biri olan Elçibey hakkında yazı yazmak çok zordur. Ne var ki, hala bazı aydınlarımızın O’nu anlamada, yaptıklarını kavramada zorlandıklarını gördükçe düşüncelerimizi kağıda dökme zorunluluğu da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. - Abulfaz Elchibey 1992
,

Türk Dünyasının gelmiş geçmiş en büyük önderlerinden biri olan Elçibey hakkında yazı yazmak çok zordur. Ne var ki, hala bazı aydınlarımızın O’nu anlamada, yaptıklarını kavramada zorlandıklarını gördükçe düşüncelerimizi kağıda dökme zorunluluğu da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Elçibey ender görülür bir kişiliğe sahipti. Bilge kişiliğinin yanı sıra ömrünü inandığı davaya adamış büyük mücadele adamıydı. Siyasi kişiliğinin yanı sıra milletini yetiştiren büyük bir aydındı. Bir öğretmen, bir aydın olma vasıflarının yanında son dönem Azerbaycan devletçiliğini biçimlendiren güçlü bir devlet adamıydı.

En önemli özellikleri ise inanılmaz derecede mütevazı oluşu, bir de Türk Ulusuna olan büyük aşkıdır.

Türk tarihinde bu vasıflara sahip pek çok devlet adamı vardır, ancak Türk devletleri tarihinde bütün ulusal ve ulus-üstü meselelere tek bir Türk Milleti merceğinden bakabilen, tartabilen, yön verebilen başka devlet adamlarını bulmak çok zordur. Büyük Türk devlet adamlarımız çok olmuştur, ancak kendi ülkesi ve bölgesinin sınırlarını aşıp Türklük çizgisinde yürüyebilen siyasetçileri örnek vermemiz zorlaşmaktadır.

Elçibey, Türklük çizgisinde taviz vermeden yürüyebilen, siyaset yapabilen belki de tek Türk siyasetçisidir. Bu noktada Elçibey, alışık olduğumuz siyasetçi kalıbından uzaklaşmakta, bildiğimiz o meşhur “gerçekçi” devlet adamı imajından sıyrılarak “idealist” çizgiye yaklaşmaktadır. Bu nedenle Elçibey, Türk dünyasına olan büyük sevdası, Vatan aşkı ve engin bilgileri ile bizim alışık olduğumuz tarzdaki basit teknokrat, sıradan siyasetçi tiplerden çok farklıydı.

Açıkça belirtmeliyiz ki, Türk dünyasında son yüzyıllarda yaşanan gerilemenin bir nedeni de “gerçekçi” teknokratlar, siyasiler yüzünden yaşanan siyasi kısırlaşma, dar bölgeciliğe tıkılıp kalmış küçük hesaplar, boyculuk sınırlarını aşamayan ufak çıkarların peşinden koşma eğilimleri olmuştur. Elbette ki her ulus kendi ülkesine sahip çıkacaktır, ancak bunu yaparken bütünün parçası olduğu düşüncesini, inancını yitirmemelidir.

Elçibey, bütün yaşamı boyunca bu inancı pekiştirmeye çalıştı. Bütün söylem ve eylemlerini bu inanç üzerine kurdu. Yapması, gerçekleştirmesi çok zor bir işti, ancak O, başardı. İşte bu noktada Elçibey’i sıradan siyasetçi kalıbına sokmaya uğraşarak, bu bakış açısıyla değerlendirmeğe çalışan arkadaşlara Elçibey “farkını” göstermeğe, açıklamaya çalışmamız da bir nevi bizim görevimizdir.

Elçibey, 21. Yüzyıl Türk devlet adamları için yeni bir imaj, yeni bir siyasi çizgi belirlemiş oldu. Çoğu aydınlar tarafından lutufkar bir jestle bir cesaret göstergesi olarak nitelenen bu tavır ve davranışlar aslında yiğitliğin ötesinde büyük bir yenilikti. Büyük düşünen, bütünü görebilen siyasetçi örneği Türk devletçiliği tarihinde bir yenilik olmakla birlikte geleceğin politikaları için yeni bir çığır açmış oldu.

Elçibey’e karşı dile getirilen alışık olduğumuz suçlamalardan birisi de “Elçibey’in Rusları, Farsları kızdırmaması gerekirdi” savıdır. Bu, tam bir teslimiyetçi görüşün uzantısı, yansımasıdır. Bağımsızlık, hürriyet, özgürlük gibi kavramları tam özümseyememenin bir göstergesidir. Acaba, Gandhi Hindistan’ın bağımsızlığı için savaşırken “İngilizleri kızdırmama” gibi gayeler için çalışsaydı, amacına ulaşabilir miydi? Büyük Atatürk Kurtuluş Savaşına girdiğinde düşmanları kızdırmama gibi bir derdi var mıydı? Nasır, Mısır’dan İngiliz güçlerini çıkartırken, “İngiltere’nin kızacağını” hiç aklına getirmiş miydi? Bahis konusu Vatan, onun bağımsızlığı olduğunda, işgalci güçlerin gasp ettiği topraklardan çekilirken yaşadığı duygular hangi vatansever kahramanın umurunda olur ki? Aynı şekilde Elçibey için de önemli olan Rusların kızması değil, Azerbaycan’ın bağımsızlığı idi.

Elçibey’in ve dava arkadaşlarının büyük gayretleri ile Azerbaycan özgürlüğüne kavuştu, Ruslar kızsa da, kızmasa da Azerbaycan’ın bağımsızlığı gerçeğini kabullenmek zorunda kaldılar.

Ayrıca Azerbaycan’ın büyük parçası olan Güney Azerbaycan konusu da ilk kez Elçibey tarafından siyasi gündeme getirilmiş, oradaki soydaşlarımızın Farslar tarafından gasp edilen hakları sürekli dillendirilmiştir. Bu konu Fars şovenistlerini kızdırsa da, Güney Azerbaycan’da Türklük bilincinin yükselmesine ve milli hareketin canlanmasına neden olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.

Özellikle Türkiye’de zaman zaman dile getirilen yanlış bir saptama daha vardır. Elçibey’in bir hayalci, Haydar Aliyev’in ise tam tersine tam bir devlet adamı vasıflarına sahip olduğu yönündeki görüş yine gerçekleri bilerek veya bilmeyerek çarpıtmanın bir örneğidir. Aliyev’in hayatının son 10 yılını Azerbaycan devlet kurumlarının pekişmesi ve genel olarak Azerbaycan devletinin güçlenmesinde büyük rolü ve katkıları inkar edilemez. Ancak unutulmaması gereken önemli gerçekler de vardır. Elçibey bütün yaşamı boyunca kişisel konfor, rahatlık kavramlarından uzak durarak, hayatını riske ederek Sovyet rejimine karşı mücadele vermiş, hapis yatmış, inandığı dava uğruna gençliğini, makam mevkiini kaybetmiş, bütün zorluklara, engellemelere karşın mücadelesini sürdürmeye devam etmiştir. Aynı dönemlerde Haydar Aliyev, Sovyet rejiminin sadık hizmetkarı olarak mevkiinde yükselmeyi sürdürmüştür. Elçibey, halkının özgürlük savaşını örgütleyip bağımsızlığa giden yollarda inançla yürürken, Aliyev rejime olan sadakati karşılığında hizmet basamaklarında hızla yükselerek Moskova’da Politbüro’ya girmeği başarmıştır. Elçibey, M.E. Resulzade mirasını yeni dönem şartlarına uyarlayarak çağdaş dönemde Azerbaycan’ın bağımsızlığının kuramsal, ideolojik ve eylemsel aşamalarını örgütleyip hazırlamıştır. Elçibey, yeni dönem Azerbaycan devletçiliğinin hem kuramcısı, hem uygulayıcısı olarak iki zor görevi aynı anda üstlenmiş ender devlet adamlarındandır.

Örneğin, geçen yüzyılın 40’lı yıllarında ortaya çıkan ve Arap uluslarının bağımsızlığını hedefleyen Baas milliyetçiliğinin ideolojik temeli 1943 yılında Şam’da 2 öğretmen tarafından atılmıştır. Ancak bu milliyetçiliği kuramsal aşamadan eyleme dönüştürme aşamasında Suriye, Irak ve Mısır’da çoğu asker kökenli devlet adamlarının ön planda olduğunu görüyoruz. Elçibey yeni dönem Azerbaycan devletçiliği tarihinde bir nevi hem Ziya Gökalp’ın (kuramsal evrede), hem de Atatürk’ün (eyleme dönüştürmede) görevlerini aynı anda üstlenmiş oldu. Daha sonra Elçibey’in başlattıklarını Aliyevler aynen sürdürdüler.

Elçibey, halk tarafından halkın isteği ile cumhurbaşkanı seçildi. İktidarda olduğu bir yıl zarfında Azerbaycan devleti için muazzam öneme sahip atılımlar gerçekleştirdi. Rus ordusunu büyük bir cesaretle Azerbaycan sınırlarından çıkarttı. Milli ordu kurma işleri hızlandı. İktisadi ve kültürel alanda büyük adımlar atıldı. Eski Sovyet Anayasası değiştirilerek, “halkın dili Türkçedir” ibaresi yerini aldı. Eğitim alanında büyük reformlar gerçekleştirildi. Latin alfabesi yürürlüğe girdi. Sınav sistemi kökünden değiştirildi. Yeni ders kitapları hazırlandı (çoğu bugün de eğitim kurumlarında okutulmaktadır). Devlet bütçesi sıfırdan oluşturuldu. Yeni para birimine geçildi. Petrolün çıkarılması ve işletilmesi konusunda yabancı şirketlerle sıkı pazarlıklarla Azerbaycan’a yüksek pay oranını güvence altına alan uluslararası konsorsiyumun taslağı oluşturularak, anlaşma aşamasına getirildi. Azerbaycan devletinin bütün ana dış ve iç politikaları belirlendi. Kaba bir benzetme ile Azerbaycan devletini bir trene benzetecek olursak, Elçibey, icraatları ile yeni dönem Azerbaycan devletçiliğinin tüm alt yapısını kurarak, ana demiryolu hatlarını döşeyerek ve devlet trenini harekete geçirerek, devletimizin işleyişini sağlamış, daha sonra çalışan bu treninin direksiyonunu Haydar Aliyev’e bırakmıştır. Aliyev de Azerbaycan devlet trenini Elçibey’in döşemiş olduğu raylardan yürütmeye devam etmiş, ana devlet politikalarını iç ve dış alanda aynen sürdürmüştür. Böylece, Elçibey Azerbaycan devletçiliğinin kuramsal temelini, daha sonra alt yapısını oluşturarak, bağımsız bir devlet oluşturma işini başarıya ulaştırmıştır. Haydar Aliyev ise onun ardından makinist koltuğuna oturarak, zorlu yollardan, süreçlerden geçerek devlet kurumlarını pekiştirmeyi başarmıştır.

Dr. Gülara Yenisey -Bakü / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER

Okumaya devam et  SAKIN HAİNLERDEN (HIRSIZ MÜSLÜMANLARDAN) YANA OLMA!

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir