Türkiye’nin   Birinci Olması Olumlu Bir Gelişme Değildir

Avrupa Konseyi (Council of EuropeConseil de l’Europe), Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla 1949’da kurulmuş “hükümetlerarası bir kuruluştur.  Avrupa Konseyi’ne gözlemci Vatikan hariç 27 AB üyesi ülke dahil 47 Avrupa ülkesi üyedir. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi”veAvrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi” ile karıştırılmamalıdır. (S. Rıdvan Karluk, Uluslararası Kuruluşlar, 7. Baskı, s.469-481) Beş Konsey Gözlemcisi, üç Meclis Gözlemcisi ülke vardır. Konsey, Avrupa kıtasının en önde gelen insan hakları savunan organizasyondur.  Üye devletler; insan haklarını, demokratik değerleri ve hukukun üstünlüğünü korumaya yönelik olarak hazırlanmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin  tarafıdır. 

Avrupa Konseyi (Council of Europe, Conseil de l'Europe), Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla 1949'da kurulmuş “hükümetlerarası” bir kuruluştur.  Avrupa Konseyi’ne gözlemci Vatikan hariç 27 AB üyesi ülke dahil 47 Avrupa ülkesi üyedir. “Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi”ve “Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi” ile karıştırılmamalıdır. (S. Rıdvan Karluk, Uluslararası Kuruluşlar, 7. Baskı, s.469-481) Beş Konsey Gözlemcisi, üç Meclis Gözlemcisi ülke vardır. Konsey, Avrupa kıtasının en önde gelen insan hakları savunan organizasyondur.  Üye devletler; insan haklarını, demokratik değerleri ve hukukun üstünlüğünü korumaya yönelik olarak hazırlanmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin  tarafıdır.  - Screenshot 8 1

Konsey, ortak zorluklarla ilgili siyasi tartışmalara katılmak isteyen komşu bölgelerdeki üye olmayan devletlerin parlamentoları ile kurumsal işbirliği için  “Demokrasi Ortağı Programı”  oluşturmuştur. İlgilenen devletler eğer çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, infazların ertelenmesini teşvik, ölüm cezasını kaldırmak, özgür ve adil seçimler düzenlemek, ilgili Konsey sözleşmelerine taraf olmak,  Venedik Komisyonu’nun uzmanlığından kurumsal ve yasama çalışmalarında yararlanmak gibi Avrupa Konseyi’nin değerlerini benimsemeyi taahhüt ederlerse,  “Demokrasi Ortağıolabilirler.

Statüsü, AB’nin Avrupa Komşuluk Politikası, AGİT İşbirliği Ortakları, NATO üyesi olmayan devletlerle işbirliği gibi çoğunlukla Avrupa devletlerinin diğer hükümetlerarası kuruluşlarının işbirliği girişimlerine benzer. Bu  statüyü talep etmeye uygun ülkeler aşağıdadır.

  • Akdeniz için Birliğe Güney Akdeniz ve Orta Doğu Katılımcıları:  Moritanya,  Fas,  Cezayir,  Tunus,  Mısır,  Ürdün,  Suriye,  Lübnan,  Filistin ve belki  Libya
  • AGİT OrtaAsya Katılımcıları:  Kazakistan,  Kırgızistan,  Tacikistan,  Türkmenistan ve  Özbekistan
  • Diğer Ülkeler. Konsey  karar verirse 2015 itibariyle aşağıdaki parlamentolara “demokrasi ortağı” statüsü verilmiştir:  Fas – Haziran 2011, Filistin Ulusal Konseyi – 4 Ekim 2011 ve  Kırgızistan – 8 Nisan 2014.

Konsey; güney Akdeniz’in komşu bölgeleri ile  Orta Doğu ve Orta Asya ile evrensel insan haklarına saygı temelinde diyalog politikasını benimsemiştir. Konsey, gözlemcileri dışındaki komşu ülkelerin parlamentoları ile  çalışma ilişkileri geliştirmiştir.  Bu ülkeler; CezayirKazakistanFasTunus ve Filistin’dir. 1994 yılından bu yana sadece Kazakistan Parlamentosu 2004  yılında   bundan yararlanmıştır.

Kasım 2006’da Kazakistan Parlamentosu Konsey’den “gözlemci” statüsü verilmesini istemiş,  fakat  bu  statü  uygun görülmemiştir. İlgili  devletin Konsey’in temel değer ve ilkelerine uymasını gerektirdiğinden, demokratik geçişin ilk aşamalarında olan  devletler için  bu durum  uygun  bulunmamıştır. Gözlemci Statüsü, Avrupa’daki demokratik geçişlere katkıda bulunmak isteyen Avrupalı olmayan demokrasiler için tasarlanmıştır.

KanadaJaponyaMeksikaABD veVatikan Avrupa Konseyi’nde gözlemci statüsüne sahiptir. Bakanlar Komitesine ve  Hükümetlerarası Komitelere katılabilir,  Konsey faaliyetlerine gönüllü olarak  katkıda bulunabilirler. Filistin Meclisi temsilcileri, Orta Doğu ile ilgili,  Kıbrıs Türk temsilcileri ise Kıbrıs’a ilişkin  görüşmelere  katılabilirler.  Japonya ve ABD’de ölüm cezası olduğu için,  bu ülkelere yönelik   eleştiriler de vardır. 

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Rusya’yı insan hakları  konusunda eleştirerek  ilk  defa bir üye devletin  Konsey’den  çıkarmıştır.  Konsey 16 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Rusya Federasyonu’nun artık örgüte üye olamayacağını  öngören” önergeyi oybirliğiyle kabul etmiştir. Rusya’nın  Konsey’den  geri çekildiğini bildirmesinden bir gün sonra alınan karar, “Rusya Federasyonu’nun 26 yıllık üyeliğinin ardından bugün itibariyle Avrupa Konseyi üyeliğini sonlandırdığı” anlamına gelmektedir.

Konsey, Rusya’yı  Ukrayna’yı işgal etmesinin ertesi günü 25 Şubat’ta askıya almıştı. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Ukrayna’ya yönelik saldırıyı, Avrupa Konseyi tüzüğünün ve kurumun denetlediği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “açık ihlali” olarak nitelendirmiştir. )

Rusya, Ukrayna’yı işgal etmesi nedeniyle Avrupa Konseyi’nden çıkarılan ilk devlet olmuştur. Moskova’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına yönelik sorumluluklarının da sonu gelmiştir. Rusya 28 Şubat 1996’da Avrupa Konseyi’ne katılmıştı.

Rusya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kuruluşundan bu yana insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü korumakla görevli Pan-Avrupa Grubu’ndan ayrılan ikinci ülkedir. Yunanistan 1969’da, bir grup subayın  askeri darbeyle iktidarı ele geçirmesinin ardından,  Konsey kararı ile atılmamak için  Konsey’den ayrılmış, beş yıl sonra demokratik rejime döndükten sonra  Konsey’e yeniden  katılmıştır.

AİHM’e yapılan başvuru sıralamasında  ilk sırada yer alan Rusya’nın üyeliğinin son bulmasıyla ikinci sıradaki  Türkiye, bu ülkenin yerini alarak ilk sıraya terfi etmiştir! Türkiye ilk sıraya yükselmiştir ama bu terfi Türkiye açısından  olumlu bir gelişme değildir. Strasbourg Mahkemesi’nde 2021 yılı sonunda karar için bekleyen şikayetlerde Rusya 17 bin 13 başvuruyla ilk sıradadır. Türkiye 15 bin 251, Ukrayna ise  11 bin 372  başvuru ile ikinci ve üçüncü sıralardaydı. Romanya 5 bin 690, İtalya ise 3 bin 646 ile  sonraki  ülkelerdir.

Türkiye’nin ilk sıraya gelmesi olumlu bir gelişme  olmayıp, Türkiye  açısından son derece olumsuz bir durumdur.  Bakanlar Komitesi  2 Şubat’ta AİHM’nin 2019 kararını uygulamayı ve Osman Kavala’yı  serbest bırakmayı reddetmesi  sebebiyle  Türkiye aleyhine “ihlal  sürecini” başlatmıştı. Bu durum Bakanlar Komitesi tarafından nadiren kullanılan  araç olup, hakkında bir mahkumiyet kararı olmaksızın cezaevinde tutulan Osman Kavala’nın davasıyla ilgilidir. Böylece Türkiye, 2010’dan bu yana Azerbaycan’dan sonra bu sürece tabi tutulan ikinci ülke olmuştur. Bakanlar Komitesi’nde yapılan oylamada, 35 ülke “ihlal  süreci” başlatılmasına destek vermiştir.  Bunların büyük çoğunluğu da  AB üyesidir.

Avrupa Konseyi kurallarına göre Bakanlar Komitesi’nde, üye bir ülkeye yönelik ihlal  süreci kararı almak için üçte iki çoğunluk gerekir.  Türkiye ile birlikte karşı oy kullanan iki ülkelerden biri kendisi de bu süreci daha önce yaşamış olan Azerbaycan olurken, diğeri de Macaristan’dır. İhlal  süreci kararı için çekimser oy kullanan 8 ülke  Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Polonya, Romanya, Arnavutluk ve Moldova’dır. Bosna Hersek  toplantıya katılmamıştır.  27 üyesi olan Avrupa Birliği ülkeleri içinde Türkiye ile ilgili oylamada  3 AB üyesi   farklı yönde oy kullanmıştır. Oylamada, Türkiye’ye doğrudan ya da dolaylı olarak destek veren ülkelerin de insan hakları konusunda zayıf olması  dikkat çekicidir.

Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi yaptığı açıklamada, “Avrupa Konseyi yargıya müdahale niteliği taşıyacak kararın devamını getirmekten kaçınmalı. Özellikle Kavala kararının sürekli gündemde tutulması tutarsız bir yaklaşım” ifadeleri kullanılırken, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, insan hakları sisteminin etkinliğini sürdürmek istiyorsa tarafgir ve seçici tutumunu bırakıp, AİHM kararlarının uygulanmasını tüm üye ülkeler yönünden tarafsız bir yaklaşımla ele almalıdır” vurgusunu yapmıştır. AİHM’in Osman Kavala için verdiği kararlardan oluşan metinde aşağıdaki ifadeler yer almıştır:

“Mahkemenin mevcut davadaki nihai kararıyla; Türk makamlarının, Mahkeme tarafından tespit edilen ihlallerin başvuran açısından olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmamasının, özellikle de Komite’nin tekrarlanan itirazlarına rağmen başvuranın derhal serbest bırakılmasını sağlamamasının, davalı devletin kararlara uymayı reddetmesi anlamına geldiği kanaatine varılmıştır. 30 Kasım – 2 Aralık 2021’de gerçekleşecek 1419’uncu toplantıya kadar başvuru sahibinin serbest bırakılmaması durumunda; Sözleşme’nin 46-4 maddesi uyarınca Türkiye’ye yönelik yargılamaları başlatma niyetlerini Türkiye’ye resmi olarak bildirme konusundaki kararlılıklar ifade edildi.”

Avrupa Konseyi’nin AİHM kararının uygulanmaması  sebebiyle ihlal süreci başlatılması kararı konusunda Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası  Sözcüsü Peter Stano  tarafından 3 Şubat 2022 tarihinde yapılan  açıklama şöyledir:

“İhlal prosedürünün başlatılması AK Bakanlar Komitesi tarafından nadiren kullanılan bir araç olup, hakkında bir mahkûmiyet kararı olmaksızın yıllardır cezaevinde tutulan Sn. Kavala’nın davasıyla ilgili ciddi endişeleri açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye’deki resmi makamların ilgili AİHM kararını yerine getirmeyi reddetmiş olmaları talihsizliktir. Bu yaklaşım endişe verici bir örnek teşkil etmekte ve AB’nin Türk yargısının uluslararası standartlara ve Avrupa standartlarına uyumuna ilişkin endişelerini daha fazla arttırmaktadır. Ayrıca bu yaklaşım Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi ve AB’ye aday bir ülke olarak yükümlülükleriyle de ters düşmektedir.  Avrupa Birliği Sayın Kavala’nın davasını yakından takip etmeye devam edecektir ve Mahkeme’nin bu meseleye ilişkin kararını beklemektedir.“

Avrupa Konseyi, çeşitli yerleşik mekanizmalar aracılığıyla üyelerine mali/teknik destek sağlamaya teşvik eder. Bu  mekanizmalardan biri olan İnsan Hakları Güven Fonu, Türkiye dahil çeşitli üye ülkelerde uygulanan Avrupa Konseyi programları tarafından verilen destek yoluyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ulusal düzeyde uygulanmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Son 15 yıldır Türkiye’de uygulanan Avrupa Konseyi projeleri sayesinde binlerce memur, akademisyen ve sivil toplum temsilcisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları da dahil olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilkeleri ve uygulaması hakkında fikir sahibi olmuştur.  Eğitim seminerleri, çalışma ziyaretleri, yerleştirmeler, farkındalık artırma eylemleri, yuvarlak masa toplantıları ve çoğu Türkçe’ye çevrilmiş çok sayıda faydalı yayın gibi bu faaliyetler Türk kurumlarının ihtiyaçlarına cevap vererek destek olmuştur.

Ankara’daki Avrupa Konseyi Program Ofisi, sürekli işbirliği programları aracılığıyla Avrupa Konseyi ile Türkiye arasındaki mevcut yakın bağların güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin en uzun süreli üyelerinden biri olarak Avrupa Konseyi’nin başlıca anlaşmalarına, sözleşmelerine, protokollerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa Sosyal Şartı’na taraftır.   

Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, ilgili ulusal kurumlarla işbirliği içinde, Avrupa Konseyi tarafından uygulanan ortak projeler/programlar aracılığıyla, Türk makamlarının kapasitelerini güçlendirmek ve Avrupa standartlarının uygulanmasını iyileştirmek için birlikte çalışırlar.  Bu işbirliği projeleri aracılığıyla, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, bilgi ve becerilerin ulusal ortaklara transferini kolaylaştırmakta ve yerel sahiplenme ve sürdürülebilirliğin sağlanmasına özel önem vermektedir.

Türkiye’nin Konsey üyeliğinin askıya alınması durumunda  Türkiye, uluslararası camiada itibarı olmayan bir ülke konumuna gelecektir. AİHM kararlarını uygulamadığı için bir Konsey üyesine karşı ilk dava 2017 yılında Azeri muhalif Ilgar Mammadov‘un tutukluluğu sebebiyle Azerbaycan’a açılmıştı. Bir yıl sonra Mammadov, Ağustos 2018’de  serbest bırakılmıştır.

Türkiye,  Rusya’nın ayrılmasıyla  ilk sıraya yükselmiştir ama bu terfi Türkiye açısından  olumlu bir gelişme  değildir. Bu sürçte birinci olmak, Türkiye’ye kazanç sağlamaz, aksine zarar verir, Batı dünyasından ve değerlerinden kopuşu  hızlandırır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Temmuz 2012 tarihinde  gerçekleştirdiği Rusya ziyaretine atıfta bulunarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘e “Zaman zaman bize takılıyorsun. AB’de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şangay Beşlisi’ne dahil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim” demiştir ama bence bu bir şakaydı.

Kırım Türklerinin anavatanı olan  Kırım’ı işgal eden bir ülke için  bunun başka bir anlamı yoktur. Ukrayna’ya bağlı bir yarımada olan  Kırım, 18 Mart 2014 tarihinde Rusya tarafından  ilhak edilmiştir. Cumhurbaşkanı  Erdoğan Putin’in niyetini  tahmin edebilseydi bu şakayı yapmazdı.  Kırım Türkleri Osmanlı dönenimden bu yana Rus baskısı altında kalmışlar ve son iki yüzyıldır Kırım’dan göçe zorlanmışlardır. Babam ve ailesi Kırım’dan Romanya’ya (Köstence)  göç etmişlerdir. Rahmetli babam  Romanya göçmeni olduğundan ben  Romanya ve  aynı zamanda Avrupa Birliği vatandaşıyım.  

Türkiye mahkum edildi — Gazete Karınca

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Kadın Konusu-KUR’AN! Öldürülen Kadınlar!? KUR’AN’ın söylediklerine aykırı, erkek egemen bir zihniyetle anlatılan-dayatılan ‘din’; kadınları, bırakın sınıfsal değerlendirmeye tâbi tutmayı (ikinci…

  2. Ramazan-Oruç! Kurban! Hac! Kandiller? Namaz? KUR’AN bu konularda neler söylüyor?! Ramazan, Tanrı’nın Kitabı KUR’AN’ın yeryüzüne inmeye başladığı ay olduğu için…

  • “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    Trabzon’da öğretmenlik yapan  R.G.S, 2005 yılında Başbakanlık tarafından “Yılın Öğretmeni” seçildi. 19 yıl “sahte diploma” ile öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. Suçunu itiraf etti. Yargı beraat […]


  • Suriye’de gerilim artıyor…

    Suriye’de gerilim artıyor…

    Rus savaş uçaklarının Karadeniz’de ABD’ye ait bir İHA’nın düşmesine yol açmasının ardından iki ülke arasında Suriye üzerinde de tansiyon yükseliyor. Suriye’deki ABD’li komutanlardan Alexus Grynkewich, […]


  • İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    Demokrasinin özde, dolaysız değil sözde yaşanır bir hale geldiğini görmek? Heyecan, sevinç, umutlar, yaşanası tüm güzellikler, huzur ve mutluluklar özgürlük hepsi unutulan bir zamanın içinde […]


  • KUR’AN’DA ORUÇ

    KUR’AN’DA ORUÇ

    Sevgili okurlarım! Oruç, önemli bir ibadettir. Onun için sizlere aklımın erdiğince Kuran açısından orucu tarif etmeye çalışacağım.  Oruç, hicretin 2. yılında Şaban ayında BAKARA süresinin […]


  • Ekonomide tarih yazdılar

    Ekonomide tarih yazdılar

    CHP’Lİ BÜLBÜL: GERÇEKTEN EKONOMİDE TARİH YAZDILAR Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, doların 19 lirayı altının gramının ise bin 220 lirayı geçtiğini belirterek, […]


  • GERİSİ TEFERRUAT

    GERİSİ TEFERRUAT

                Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ‘Millet İttifakı’nın ittifak protokolü YSK’ya sunulmuş bulunuyor.             ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kabul ettiğini biliyoruz.             Neresinden […]


  • DEPREM-SEL-RAMAZAN

    DEPREM-SEL-RAMAZAN

    Ramazanlarda iftar sofraları otuz kırk kişinin altına düşmezdi. Saatler öncesinden iftar hazırlığına başlanır ve evin gelinleri bütün hünerlerini döktürürlerdi. Mis gibi kokan tarhana çorbasıyla açarlardı […]


  • Kadın Konusu-KUR’AN!

    Kadın Konusu-KUR’AN!

    Öldürülen Kadınlar!? KUR’AN’ın söylediklerine aykırı, erkek egemen bir zihniyetle anlatılan-dayatılan ‘din’; kadınları, bırakın sınıfsal değerlendirmeye tâbi tutmayı (ikinci sınıf gibi) insan yerine bile koymuyor. Maalesef […]


  • Türk’leri Anadolu’ya Çinliler mi sürdü?

    Türk’leri Anadolu’ya Çinliler mi sürdü?

    Çinlilerin Türklerin Anadolu’ya göçüne karıştığını gösteren hiçbir kanıt yoktur. Çinliler ve Türkler yüzyıllar boyunca etkileşim içinde oldular ama Türkleri Anadolu’ya sürecek kadar önemli savaşlar yaşanmadı. […]


  • Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALAN(SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ) UKRAYNALI KADINLAR AVRUPA’DA FUHŞA ZORLANIYORMUŞ AB ülkelerinde internette ‘Ukrayna mülteci pornosu’ aramalarında patlama yaşanmaktaymış (1 )  Savaş’tan kaçan […]


  • Almanya’dan vize kolaylığı…

    Almanya’dan vize kolaylığı…

    Bizim için çok önemli ülkelerden birisi olan Almanya’da sıkıntılar bitmiyor. Almanya’da işçi açığı 700 bini aştı. Ülkede 7 yıl sonra 7 milyon işçi açığının olması […]



Posted

in

by