ÇÖZÜMLER ASLA TÜKENMEZ

HATALARDAN DEVRİMCİ DERSLER ÇIKARTILIRSA, DEVRİMCİ VE İLERİCİ TÜRKİYE’Yİ TEKRAR YARATMAK İÇİN ÇÖZÜMLER ASLA TÜKENMEZ. Sefa Yürükel - ataturk

HATALARDAN DEVRİMCİ DERSLER ÇIKARTILIRSA, DEVRİMCİ VE İLERİCİ TÜRKİYE’Yİ TEKRAR YARATMAK İÇİN ÇÖZÜMLER ASLA TÜKENMEZ. Sefa Yürükel

Türkiye’de bugün, tüm siyasi ve ekonomik değerlendirmelere baktığımızda, mevcut durumda ki sosyal, siyasal, kültürel, hukuki ve ekonomik olan tüm kötü sonuçlarda aranan sebeplerle ilgili olarak, son 82 yıllık yapılan yapısal, kavramsal, ideolojik ve siyasi hatalarda değilde, bu hataları sadece bazı kişilerde ve onları destekleyenler içinde bir ayrıntı olarak arayarak sorunlar kısmen tespit edilse bile, bu bugüne kadar ki sorunlu ve çözümlenmemiş konular üzerinde yeterince kapsamlı ve izahlida olmamaktadır.

Ve sorunları halletmek için yapılan bilindik tespitlerde de; bilgisiz, üretimsiz, çözümsüz, önerisiz, bilimsel analizsiz, iletişimsiz ve örgütsüz laf ebelikleriyle de Türkiye’nin sorunlarına bir çare olunamamaktadır.

Bugün, Cumhuriyetïn 99 yıllık olan tarihimize geri dönüp bir baktığımızda, kabul edelimki, siyasi arenada, sonuçta, Türkiye’de ki 40’li, 50’li, 68’li ve 78’li kuşaklar ( bende bunun içindeyim) el yordamı ile ilerliyor ve bilgi eksikliği ve tecrübesizlikten dolayı buna maceracılıkta dahil olmak üzere devasa hatalarda yapıyorlardı. Yaptılarda.

Türkiye’de ki 1939-70 arası olan siyasi süreçlerde ki siyasi olayların seyrinde, Türkiye’nin 1920-30’lardaki gibi ilerici bir ülke olarak kalması için verilen mücadelelerin önemli konularında, hatalı fedakarlıklar yapmak makul görülüp, olasılık olarak kabul edilebilir olsada, fakat her halükarda bu kısa tarihimizdeki yaşanan önemli süreçlerle ilgili olarak geçmişteki olaylara bakıldığında, mücadele içinde olduğunu sanan bu nesiller, bugünkü gelinen sonuç İtibarı ile, sonuçları irdelememişler, sonuçlarla gerçek anlamda felsefi olarak yüzleşmemişler ve maalesef bu yüzden de, kesin, başarılı, vizyonlu ve devrimci bir tarih yazamamışlardır.

Ve bu süreçlerde de bu nesiller, Milletin içinde de,sanıldığı gibi görecede olsa olumlu örgütlü bir gelişmede yaratamamışlardır.

Buna ilişkin olarakta, yakın tarihimizde ki, özelliklede bu 40 yıllık süreçteki ki gelişen olaylar, veriler, 1920-30’larda olduğu gibi ilerici bir Türkiye’yi tekrar yerli yerine oturtmak ve yolundan saptırtmamak için nitelikli kadrolar yaratarak nesnel mücadelerin verilmediğinide sonuç olarak bize defalarca göstermiştir.

Ve bugünkü mevcut bu kötü siyasi ve ekonomik duruma gelinmesiyle ilgili olarak, Türkiye’de bugün gelinen siyasi kötü sonuçların verilerinede bakınca, yakın geçmişte yurtseverlerce verildiği sanılan siyasi mücadelelerin, sonuçta, esasında konjektürel süreçler içinde debelendikleri belli olan yurtseverlerin, bir anlamda, sadece, genel ve özel bir tanımlama içinde, ideolojik ve siyasi savrulmaktan başka bir şey yapmadıklarınıda ortaya koymaktadır.

Bundaki temel sebebin ise, yakın geçmişte, yurtseverlerce yapılan eylem ve söylemlerin esas olarak Kemalizm’den (6 Ok’tan), 1920 Türk devrimindeki doğru referanslara rağmen, gittikçe birey, devlet ve millet olarak fiiliyatta ve fikriyatta yavaş yavaş uzaklaşmasından ve en nihayette önemli ölçüde de kopmasından da aranması yanlış olmayacaktır.

Bu yüzden içlerinde söylem ve eylem birliği oluşmayan 1939’dan sonraki bir Türkiye’de, 1920-30’lar gibi ilerici ve devrimci bir ülke olarak Türkiye yoluna devam edememiştir. Halada etmemektedir. Türkiye bu yüzden, bu süreçler sonucunda da bugün gittikçe büyük ölçüde millet ve devlet olarak gericileşmektedir.

Kısaca, bugüne kadar Atatürk’ten kısa bir süre sonrada olsa kısa bir süre iktidarda kalan Kemalistler (yurtsever Sosyalistleride buna eklersek) tarafından yapılan tarihi İdeolojik ve siyasi hatalardan dolayı, Türkiye’de zaman içinde var olan yapısal sorunlara çözüm üretilememiştir. Bu dönem içinde Kemalistlerin Türkiye’de gerçekleştirilen Atatürk devrimlerinden dolayıda olsa hala ‘görece’de’ var olan olumlu gelişmeleride geliştirme yetisi olmadığı süreç içinde görülmesinden ve olmamasından da, eldeki siyasi iktidar göz göre göre emperyalizmin işbirlikçilerine kaptırılmıştır. Ve Türkiye 1950’ den sonraki süreçte. ilerici Kemalistler tarafından değil gerici iktidarlar tarafından yönetmiştir.

Süreç böyle olmasa, 1920-30 larda devrimci olan bu millet ve devlet, bugünkü bu kötü hallere düşmezdi demek, bugünkü gerçeklerle de tabiki çelişmeyecektir.

Onun için, bugün Kemalist yurtseverlerce Türkiye’de yapılacak olan ilk iş, geçmişteki devrimci ve ilerici olmayan hatalarımızla fiili olarak, eylem yaparak ve söylemde yüzleşerek halka güven vermek olmalıdır.

Bunun için, öncelikle Halk’in güvenini kazanmak ve onları örgütlemek için, Türkiye’de kendimizce, sorunlara karşı üreteceğimiz çözümlerle, eğer tabiki Kemalistler olarak iktidara gelmek ıistiyorsak, o zaman bundan sonra kendi Kemalist modelimizi geliştirerek olacak olan örgütlenmemizde ve Halk’in içinde devrimciliği ve ilericiliği söylem ve eylemde farksız ve mümkün olduğu kadar hatasız olarak uygulamalıyız.

Ve bundan sonrada, bu güne kadar Türkiye’de yaptığımız kendi hatalarımızdan dolayı ölüsan sonuçlar anlamında, herşeyi ama her hatayı öncelikle başkalarında aramak yerine, kendimizde de aramalıyız.
Kemalistler olarak, kendi Kemalist geçmişimiz de yaptığımız siyasi hatalarla ilgili olarak sistemli ve samimi bir öz eleştiriyi açıkça ve mertçe yurtseverler olarak halka ve birbirimize vermeliyiz.

Ve bunları sistemli olarak yaparsak, bir daha bugünkü gibi kötü bir duruma da bir daha asla bu şekilde düşmeyiz.

Evet, Brecht’ın bir sözü var: ‘Yenildik ama haklıydık’ diye.

Fakat devrimci Brecht’in söylediği gibi, bu tür anlamlı ama bir o kadarda fedaiçe ve romantik sözler, Türkiye’de bugün için, ne yurtseverler nede halk açısından hiç bir işe yaramamaktadır.

Bu tür ve una benzer içimiz de de söylenen sözler, sadece biz yurtseverleri özelliklede bir birimize benzer olduğumuz için, kendi içimizde tatmin etmekten öteye gitmemktedir. Bu tatminkarlık Halkı hiç ilgilendirmediği gibide doğal olarak Halk’a da ilgilendirmemektedir..

Onun içinde artık, Türkiye’de bundan sonra ki siyasi süreçlerde oynayacağımız rollerde ve iktidara gelmek için yapacağımız devrimci ve ilerici hamlelerde hatalı fedakarlıklardan vaz geçmeliyiz.

Ve sadece ve sadece bu gibi bizi felç eden ve umutsuzluk saçan sözlerin sadece kendimize derin bir iç çektirdiğini ve Halk açısından da hiç bir işe yaramadığını da bilmeliyiz.

Ama bu tabiki her halükarda bize, Türkiye’nin yurtseverleri olarak, bu kadar devrim yaptık ama neden başka ülkeler gibi demokratik ülke olamadık, neden ilerici ve devrimci bir millet ve devlet olarak bu dünyada kalkamadık,neden bu hallere düştük? demek yerine, yinede bugünde, tarihi ve geleceği ile İskandinavya’dan hatta demokratik Avrupa’nın bir çok bölgesinden daha dinamik ve zengin bir coğrafyanın devrimci ve ilericileri olarak ve yeterli nesnel ve öznel referansların içinde olduğumuzu unutmadan hareket edip, coğraftamızı iyi değerlendirirsek, Kemalist ilkeleri ve Türk devrimlerini güncelleştirmek için önümüzdeki kısa süreç içinde ülkemizde iyi bir ilerici ve devrimci kolkektif önderlik yaratabilirsek, devrimci ve ilerici bir plan ve program yapabilirsek, stratejimizi ve taktiklerimizi iyi uygulayabilirsek süreçleri başarıyla aşmamamız için önemli bir sebepte görülmemektedir ve hatta yoktur.

Tüm bunları devrimci ve ilerici amaçlarımız doğrultusunda önümüzdeki süreçte, devrimci ve ilerici bir örgütlenmeyle, halkı da seferber ederek milli birlikteliklerle oluştururarak oluşturursak, yurtseverler olarak başarıya ulaşmakta, her anlamda, her türlü iç ve dış engeller ve zorluklar olsada, yurtseverler olarak (Kemalistler ve sosyalistler olarak) bizim hedefimize ulaşmamız 1920 lerde ki gibi yine imkansız olmayacaktır.

Bugünkü mesele, bu durumu, aynen Atatürk gibi iyi değerlendirerek düşünmek, irdelemek ve örgütleyerek ilerlemektir.

Yani önümüzdeki süreçte çözüm, sadece söylemde “Atatürkçü” olmak değildir. Çözüm Atatürk gibi samimi bir devrimci, sözü ve eylemi ile bir olmaktadır.

Türk Millet ve Devleti’ni Atatürk gibi sevmek ve bunun içinde O’nun gibi analizci, örgütçü, idelojik ve siyasi bir söylemci ve eylemci olmaktır.

Her zaman olduğu gibi;
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir