
ODTÜ URAP (University Ranking by Academic Performance) Laboratuvarı’nın da aralarında olduğu 11 üniversite sıralama kuruluşu, ARWU, CWUR, LEIDEN, NTU, QS, RUR, SCIMAGO, THE, USNEWS ve WEBOMETRICS Türkiye’deki 203 üniversitenin dünya sıralamalarına ilişkin değerlendirmelerini Ocak ayı sonunda açıklamıştır. Buna göre 3 kuruluşun ilk 500 listesine ODTÜ, iki ayrı listeye ise Boğaziçi, Hacettepe ile İstanbul üniversiteleri girmiştir. 2021 yılı dünya genel sıralamalarından en az birine ilk 500’den girebilen 10 Türk üniversitesi vardır.
2021 dünya sıralamalarında 23 araştırma üniversitesinin durumuna bakıldığında ODTÜ, İTÜ, İstanbul ve Hacettepe Üniversitesi 11 sıralamanın 11’nde de yer almıştır. Dünya sıralamalarında 23 araştırma üniversitesinden sadece 8’i ilk 500’e girmiş, 15 araştırma üniversitesi 11 sıralamanın hiçbirinde ilk 500’de yer alamamıştır. İlk 500’deki araştırma üniversitelerinin 5’i devlet, 3’ü vakıf üniversitesidir. Boğaziçi ve Ankara Üniversitesi 11 sıralamanın 10’nda yer alırken, Ege, Gazi, Koç, Yıldız Teknik ve Bilkent Üniversitesi 9 sıralamaya girmiştir.
URAP, akademik üretkenliğe odaklanan bir sistem olduğu için, sıralama sisteminin temelini üniversitelerin yaptığı bilimsel yayınlar oluşturmaktadır. Yapılan yayınların niteliğini ve niceliğini göz önünde bulunduran göstergelere ek olarak, bir de “uluslararası iş birliği” göstergesi kullanılmaktadır.

• Makale sayısı: 2019 yılında Web of Science tarafından taranan ve etki faktörü (Journal Impact Factor JIF) bakımından ilk yüzde 75’lik dilime giren dergilerde yayımlanmış makalelerin toplam sayısıdır. Bu gösterge, bir yükseköğretim kurumunun mevcut bilimsel üretkenliğini ölçmektedir.
• Atıf Sayısı: 2015-2019 yılları arasında Web of Science tarafından taranan ve etki faktörü bakımından ilk yüzde 75’lik dilime giren dergilerde yayımlanmış tüm makalelerin aldığı toplam atıf sayısıdır. Bu gösterge, bir kurumun bilimsel üretkenliğinde kalitenin ne derece sürdürülebildiğini ifade etmektedir.
• Toplam Bilimsel Doküman Sayısı: 2015-2019 yılları arasında yayınlanan bilimsel dokümanların tümünün toplam sayısıdır. Bilimsel dokümanlar; bilimsel dergilerde yayınlanan makaleler, konferans bildirileri, akademik kitaplar, özetler, teknik raporlar gibi geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu gösterge, bir kurumun uzun süreli akademik üretkenliğini ölçmektedir.
• Toplam Yayın Etkisi: 2015-2019 yılları arası 23 bilim alanında yayınlanan makale sayılarının, ilgili alandaki makale başına düşen atıf değerine göre ağırlıklandırılmış toplamını ifade etmektedir. Bu gösterge yardımıyla, yapılan yayınların kalitesinin ilgili alandaki dünya ortalamalarına bağlı olarak ölçülmesi amaçlanmıştır.
• Toplam Atıf Etkisi: 2015-2019 yılları arası 41 bilim alanından alınan atıf sayısının ilgili alandaki makale başına düşen atıf değerine göre ağırlıklandırılmış toplamını ifade etmektedir. Böylece alınan atıfların kalitesinin ilgili alandaki dünya ortalamalarına bağlı olarak ölçülmesi amaçlanmıştır.

URAP sıralamalarında “makale” ve “atıf” sayısı önemlidir. URAP dünya sıralamasındaki ilk 1.000 üniversite, 100’lük dilimlere ayrıldığında ortaya çıkan ortalama atıf sayıları aşağıdadır. Atıf sayısı; makale sayısından farklı olarak yapılan çalışmanın kalitesine bağlıdır. Atıf sayısının artması, araştırmacıların kendileri tarafından değil çalışmalarının yer aldığı bilimsel çevre tarafından takdir edilmesi ile mümkündür.
Kullanılan göstergeler bir grup uzmanın görüşleri doğrultusunda “Delfi Sistemi” kullanılarak ağırlık landırılmıştır: Makale Sayısı: Yüzde 21, Atıf Sayısı: Yüzde 21, Toplam Doküman Sayısı: Yüzde 10, Toplam Yayın Etkisi: Yüzde 18, Toplam Atıf Etkisi: Yüzde 15, Uluslararası İşbirliği: Yüzde 15.
ODTÜ URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut, rapora ilişkin yaptığı açıklamada, üniversitelerin dünya sıralamalarında üst sıralarda yer alamamasını şöyle açıklamaktadır: “Bunun temel nedeni, etki değeri yüksek dergilerdeki bilimsel makale sayılarımızın gereken hızlarda artırılamayışı ve etki değeri en düşük Q4 grubu dergilerdeki makalelerin azaltılamayışıdır. Üniversitelerimizin genellikle yayın ve atıfları her yıl az da olsa artmaktadır ama artış hızımız, dünya ortalamasının altında kalmaktadır.”
URAP’ın 2020-2021 Türkiye Üniversiteleri genel sıralamasında. makale puanı, atıf puanı, bilimsel doküman puanı, doktora puanı ve öğretim üyesi/öğrenci puanı olarak belirlenmiştir. Kriterler için puanlama şöyledir:
• Makale sayısı (SCI, SSCI VE AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk yüzde 75’lik dilimde yer alan dergilerde basılan makale sayısı. (Q4 niteliğindeki yayımlar değerlendirmeye alınmamaktadır.)
• Atıf sayısı (son beş yıldaki toplam atıf sayısı)
• Toplam bilimsel doküman sayısı (son beş yıldaki yapılan toplam yayın, tebliğ vb. sayısı)
• Doktora sayısı (doktora öğrenci sayısı, doktora öğrenci sayısı / aynı dönemdeki toplam öğrenci sayısı)
• Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı (2019-2020 öğretim yılı toplam öğrenci sayısı / 2019-2019 yılı öğretim üyesi sayısı)
URAP’ın tespitine katılıyorum: “Sayıları 200’ü aşan üniversitelerimizin, sıralamalarda yükselebilmek için bilimsel yayınlarını hızla artırma çabaları umut vericidir. Maalesef bu yıl da üniversitelerimiz, URAP 2021-2022 dünya sıralamasında umulan yükselmeyi gösterememiştir. Bunun temel nedeni, aşağıda verilen tablo ve grafiklerde görüleceği gibi yayın ve atıflarımızın sayısının azlığı ve yayınlarımızın etki değeri düşük dergilerde yayınlanmaya devam etmesidir.” URAP’ın tespitinin ne kadar doğru olduğu, aşağıdaki yaşanmış örnekten anlaşılır.
Eğer bir büyük kentimizdeki bir “vakıf” üniversitesinde profesör atamasında aşağıdaki “bilim dışı” 9 kriter esas alınıyor ve YÖK bunu kabul ediyorsa, Türk üniversiteleri değil ilk 500’e ilk 1,500’e bile giremez. Çünkü, aşağıdaki 9 bilim dışı kriterin hiçbiri uluslararasında esas alınmamaktadır.
• Dosyanın Daha Düzenli Olması,
• Taşınır Bellek,
• Adayın Genç Olması,
• Adayın Dinamik Olması,
• Adayın Yaşı,
• Adayın Lisans ve Yüksek Lisans Programında Ders Vermesi,
• Alanında Yetkin Olması,
• Profesörlük Kadrosuna Atama Kriterlerini Fazlasıyla Taşıması,
• Şartları Fazlası ile Sağlaması (?)
Söz konusu kriterlerin uluslararasında bilimsel değeri koca bir sıfırdır.
Bu kriterleri esas alan bir üniversite uluslararası derecelendirmelerde en alt sıralarda bile yer alamaz. Eğer üniversitede profesör olacak aday “GENÇ”, “DİNAMİK” ve “YETKİN” ise ataması yapılacak, değilse atanmayacaktır. Bu “komik”, “saçma” ve “bilim dışı” kriterler dünyanın hangi üniversitesinde geçerlidir diye bir soru sorulursa, cevap basittir: Hiçbirinde.
Bu kriterler Türkiye’de sadece bir büyük kentimizdeki “vakıf” üniversitesinde profesör atamasında geçerlidir. Daha da ilginci, YÖK bu kriterleri profesör atamalarında kabul edip etmediğini şimdiye kadar açıklamamıştır. YÖK’e bildirilen bu durum hakkında şimdiye kadar işlem yapılmamıştır.
Uluslararasında kullanılan göstergeler bir grup uzmanın görüşleri doğrultusunda “Delfi Sistemi” kullanılarak ağırlıklandırılmıştır. Buna göre “makale sayısı” yüzde 21, “atıf sayısı” ise yüzde 21’dir. Bu durumu bilen eski YÖK Başkanı sayın Prof. Dr. Yekta Saraç “Üniversitelerimizde liyakati önceleyeceğiz” demiştir. Fakat bu gerçekleşmemiştir.
Aralarında yayınlarına yapılan atıf açısından korkunç fark olan bir kişi bilim dışı kriterler esas alınarak atanabilmiştir.
Atanmayan (A) kişisinin yayınlarına yapılan atıf bugün itibariyle (02.02.2022) 2,810’dur.
Atanan (B) kişisinin yayınlarına yapılan atıf 02.02.2022 tarihinde 619’dur.
Atanan B adayı ile atanmayan A adayının yayınlarına yapılan atıflar arasındaki fark, korkunçtur: 2,810-619=2,191.
Aralarında bu kadar fark olan aday eğer atanmazsa söz konusu olan vakıf üniversitesinin değil dünya sıralamalarına girmesi, Türkiye sıralamalarında bile üst sıralarda yer alması mümkün değildir. Nitekim söz konusu üniversite toplam 84 üniversite arasında (URAP) son sıralardadır.
Türkiye’nin 11’nci Kalkınma Plan hedefleri arasında ekonomik hedeflerin yanında çok önemli bir hedefi daha vardır: “Dünya akademik başarı sıralamaları 2023 itibariyle Türkiye’den en az 2 üniversitenin ilk 100’e ve en az 5 üniversitenin de ilk 500’e girmesi sağlanacak.”
Plan hedefine ulaşmak için üniversitelerin öğretim üyelerinin bilimsel niteliklerine önem vermeleri gerekir. Atamalarda 2,810 atıf almış biri yerine sadece 619 atıf alan birinin tercih edilmesi, bu durumu YÖK’ün de onayladığı bir üniversite yapısı ile 11’nci Kalkınma Plan hedeflerine ulaşmanın güzel bir hayal olduğunu, eski bir DPT mensubu olarak açıklamakta mahsur görmüyorum. Üstelik, 9 bilim dışı kriterler esas alınarak atama yapılmış ise. Bu durumda eski YÖK Başkanının “liyakat” çıkışı, suya yazılan yazı olmaya mahkumdur.
Bir cevap yazın