Bu Nasıl Müslümanlık, Bu Nasıl İnsanlık…

Türkiye yangın yerine döndü… - IMG 20170622 111622
Türkiye yangın yerine döndü… - IMG 20170622 111622 1

Türkiye yangın yerine döndü…

Türkiye yanıyor. İnsanlar aç, perişan, sefil… Mağdur. Yoksul. İşsiz.

Evine ekmek götüremediği için bebeleri ile birlikte intihar eden analar, babalar, aileler var…

Herkes borçlu. İcra dosyaları yere göğe sığmıyor. İcra memurları Azrail gibi dolaşıyor ortalıkta…

Yediemin depoları ağzına kadar dolu. Yediemin oto parklarında yer kalmamış…

Her dört kişiden biri işsiz. Her üç gençten biri iş arıyor. Yüz binler iş bulabilmek umuduyla kapı kapı dolaşıyor.

460 bin öğretmen atama bekliyor. Böyle giderse, 2023 yılına dek bu rakamın bir milyona ulaşması bekleniyor.

Ev kiralarının en aşağı, 2 bin – 2 bin beş yüz TL olduğu bu ülkede, 2500 TL ve onun altında maaş alan, çalışan milyonlarca insan var.

Enflasyonun yüzde 80’lere ulaştığı bir ortamda emeklilerin, memurların maaşına yüzde 25 zam yapıldı.

Ülkeyi yönetenler çekilen çileleri, eziyetleri, sıkıntıları görmezden geliyor.

Onlara göre her şey yolunda… Ortalık, güllük gülistanlık. Ortalık cennet.

Sanki ülkemizin, insanlarımızın hiç derdi yokmuş gibi, bir de milyonlarca Suriyeliye hizmet götürüyorlar, maaş bağlıyorlar… Yiyip, içip yatıyorlar.

Onlara göre, Türkiye, dünyada refah, mutluluk ortamında yaşayan 3-5 devletten biri… Geleceğin daha da iyi olacağını söylüyorlar.

Hele hele Maliye bakanı konuşurken ağzından bal akıyor… Ekonominin durumunu gözlerindeki ışığa bakarak anlıyoruz.

Gözlerinde parlak ışıklar görürseniz bilin ki ekonomi yolundadır.

Peki, neden bu hallere düştük? Neden bu kadar çok yoksullaştık?

Çünkü AKP, iktidarı alır almaz, mirasyedi evlatlar gibi atasından kalan tüm malları “Babalar gibi” sattı…

Bir Kemal Unakıtan çıktı, “Her şeyi satacağım, hem de babalar gibi satacağım, parayı veren düdüğü çalar…” dedi.

Ne Sümerbank bıraktı ne tekel… Ne TÜPRAŞ bıraktı ne Telekom… Hem de yok pahasına sattı…

Bitirdi dağı taşı… Şeker fabrikaları, limanlar, ormanlar, bankalar, ekonomik kuruluşların altından girip üstünden çıktılar.

Yüz yıllık kamusal kurumlar, mallar uygarlık yok edildi…

Ellerine geçen paraları harcadılar. Hiç yatırım yapmadılar. Hiç üretim yapmadılar.

Satıp satıp yediler.  Hem de babalar gibi… Sonra da halkın tüm gelirlerini 5’li çeteye sundular… Bu devranın hep böyle devam edeceğini sandılar.

Sonunda deniz bitti… Bıçak gelip kemiğe dayanınca, başladılar zam yağmuruna ve sadaka ekonomisine.

Sıkıştıkça zam yaptılar. Arada bir aç halkın başına şeker, çay fırlattılar…

Sadece konuştular. Vaatlerde bulundular…

Ve 2022’ye geldik… Hazine tamtakır…

Her çeşit mala, petrole durmadan zam yapıyorlar. Küçük bir mutlu azınlığın rahatını halktan topladıkları vergilerle sağlıyorlar.

İktidar, Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’nin külahını Ali’ye giydirerek, düzeni sürdürmeye çalışıyor. Bu arada halkı kandırmak, kendisine inandırmak için bol bol yalan söylüyor…

Bir grup azınlık hâlâ din alıp, din satarak zenginleşirken, büyük bi çoğunluk ise yoksulluk, acılar, ıstıraplar içinde bu dünyada cehennemi yaşıyor…

Hapishanelerde yer kalmadı…

Bazı devlet adamları 70-80 binlere varan maaşlar alıyor. halkımızın büyük bir çoğunluğu ise 2 bin 500’lerle ev geçindirmeye çalışıyor.

Üstelik üç beş yerden yüksek maaş alanlar Müslümanlığı da kimseye bırakmıyorlar. Topluma bu alanda durmadan akıl, fikir, öğütler veriyorlar.

Durmadan imam hatip açıyorlar, durmadan cami inşa ediyorlar. Tarikat yurtları çevremizi örümcek ağı gibi sardı.

162 İmam Hatip inşa ederken, 9 Fen Lisesi yapan bir ülke uygarlaşır mı?

Halkımız yeterince beslenemiyor. Hastaneler tıka basa dolu. Doktorlarımız yurt dışına kaçıyor.

İntiharlar, isyanlar, öfkeler karşısında Diyanet Hutbe yayınlıyor: “Bu bir imtihandır, isyan etmeyin, yakın zamanda her şey düzelecek, sabredin…” diyor.

İnsanlarımızın açlık, sefillik içinde, insanlık dışı koşullarda yaşaması, onların umurlarında bile değildir. Yeter ki İslam’ın dışında bir hayatları olmasın. Herkes Şeriatın hükümlerine uyarak yaşasın.

Dört bir yanımızı tarikatlar çevirdi. Yurt bulamayan öğrenciler mollalara, cemaatlere sığındılar… Baskılar, baskılar, baskılar… Üzerlerinde Demokles’in kılıcı gibi…

Sonunda bir tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara, baskılardan bunalıp canına kıydı.

Ne yandaş gazeteler, ne ülkeyi yönetenler henüz bu konulara değinmediler…

Milyonlarca insan aç…Bu nasıl Müslümanlıktır, bu nasıl bir insanlıktır?

Oysa Hz. Muhammet, “Komşusu açken tok yatan kimse mümin değildir.” Der… Hanginiz uyuyorsunuz bu emre?

Milyonlarca insan, çoluk çocuk, yaşlı genç sefalet içinde yaşarken; o yağlı ballı lokmalar nasıl geçiyor boğazınızdan?

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir