Şimdiye dek bu ülke, böyle bir iktidar ve böyle bir siyaset biçimiyle karşılaşmadı.
Türkiye, kapalı kapılar arkasında, üç beş politikacı tarafından alınan kararlarla yönetiliyor.
15 bin öğretmen atamasında yapılan bazı usulsüzlükleri, haksızlıkları görüşmek üzere, ana muhalefet partisi lideri, Milli Eğitim Bakanlığından randevu talebinde bulundu. Ama bu talep yanıtsız kaldı…
Bunun üzerine Kılıçdaroğlu bakanlığa gideceğini duyurdu.
Ne var ki o gelmeden önce Milli Eğitimin kapılarına zincirli kilit vuruldu ve içeriye alınmadı. Aynı uygulama daha önce TÜİK önünde de yaşanmıştı…
Adamlar ne hak, ne hukuk tanıyorlar. Ne Yargıtay, ne Danıştay ne Anayasa dinliyorlar…
Diledikleri gibi hareket ediyorlar. Canları ne isterse, nasıl isterse öyle yapıyorlar.
Tüm halkın kurumu olan bir bakanlığı, milyonlarca oy almış bir muhalefet partisinin yüzüne kapatıyorlar.
İstediklerini işe alıyorlar, istemediklerini almıyorlar.
Bileğinin gücüyle, çalışarak, çabalayarak okulunu bitirmiş öğretmen adaylarını tekrar tekrar sınavlara sokuyorlar.
Hem de iki kez, üç kez… Ardından da 80, 90, 93 puan almış gençlerle mülakat yapıyorlar ve eliyorlar.
Bir anda adayların puanları eksiye düşüyor. Alınan yüksek puanlar 50’ye, 54’de dönüşüyor.
Gençlerin hayalleri yıkılıyor. Dünyaları, gelecekleri kararıyor…
Yerlerine talimatla, bir avuç AKP yöneticisinin önerdiği adayları tayin ediyorlar.
Kimler yapıyor bu işi? Mülakatta ne tür sorular soruyorlar? Ölçü nedir? Neden kapılar kilitleniyor?
Yoksa sakladıkları, gizledikleri bir şeyleri mi var?
İşte orası meçhul.
Üstelik Danıştay, daha önce bu mülakatların yasaya aykırı olduğuna da karar vermiş ve iptal etmişti…
Ama uyan kim. Yasayı, adaleti, yargı kararlarını uygulayan kim?
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de Yüzde 5-6 oy alan bir yandaş partinin başkanı çıkıyor, “Eğer suç işlemişse, İstanbul Belediye Başkanı görevden alınmalı, yeni adayı belediye meclisi seçmeli” diyor. Ama elektrik, doğalgaz zamlarına hiç değinmiyor…
Sanki halkın başka sorunu kalmamış gibi, seçimlerden, sandıktan umudunu kesenler çareyi tertiplerde, sahte planlarda arıyorlar.
Durup dururken, hiçbir kanıt yokken iktidar İBB’yi teröristleri işe almakla suçluyor.
Bu yargıyı neye göre, kime göre, hangi yasaya göre veriyor bilen yok.
Adam, 85 bin çalışanı olan, Milyonlarca oy almış bir başkanı bir anda mahkûm ediyor.
Hükmünü veriyor.
Teröristleri işe aldığını, onlarla işbirliği yaptığını ileri sürüyor.
Böylece, işe alınırken, adalet bakanlığının düzenlediği suçsuzluk belgesi de görmezden geliniyor.
Bu ve buna benzer uygulamalardan hemen vazgeçilmelidir.
Siyasal torpil ve yeni milli eğitim yapılandırılması derhal sonlandırılmalı; hak, hukuk, bilimsellik temelinde yeni bir atama sistemi geliştirilmelidir.
Mülakatla öğretmen alımı uygulamasına derhal son verilmelidir.
Kimse bu devranın, bu düzenin sonsuza dek süreceğini sanmasın ve adımını ona göre atsın.
Günü geldiğinde yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların hesabı sorulacaktır.
Vatanın yağmalandığını, talan edildiğini artık halkımız da görmeye başlamıştır.
Yapılan zamlar onu canından bezdirmiştir. Gerçekleri görmeye başlamıştır.
Artık “Din sömürüsü” de işe yaramamaktadır…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AKP’lilere seslenerek, “Kim ne derse desin. Onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır” bu türden boş laflar da onları kurtaramayacaktır.
Çok karanlık günlerden geçiyoruz. Ülkemiz bir bataklığa saplanmıştır. Ama yakında kurtulacaktır.
Çünkü “Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki andır.”
Her karanlığın ardından aydınlık gelir…
Kazanmak, başarıya ulaşmak için asla umutlarımızı yitirmeyelim.
Güneş doğmak üzeredir…
Yazıları posta kutunda oku