NE AKP NE CHP

NE AKP NE CHP: TÜRK MİLLETİ ÜÇÜNCÜ VE MİLLİ BİR YOLA GİRMELİDİR.Sefa Yürükel - sefa yurukel

NE AKP NE CHP: TÜRK MİLLETİ ÜÇÜNCÜ VE MİLLİ BİR YOLA GİRMELİDİR.Sefa Yürükel

Bugün Türk Milleti ve Devleti iki büyük tehlike ile karşı karşıyadır.

Bu tehlikelerin gerçekleşmesi içinde Türkiye’de ki birlerinin ABD tarafından projelendirildiği çok açıktır.

Bunlardan birincisi bugüne kadar ;
ABD’nin kurdurduğu ve kurguladığı AKP iktidarının icraatları ile ABD , kendi BOP planı çerçevesinde TC’nin içini boşaltıp, rejimi islamcı doğrultuda değiştirip, Milleti ve Devleti zayıf düşürüp, mezhep eksenli bölüp, insanları düşmanlaştırıp, kültürel, sosyal ve siyasal olarak çürüterek, kendi ve diğer Türk düşmanları karşısında halsiz ve çaresiz bırakma projesiydi.

Bu son 20 yıldır, ABD sevk ve idaresiyle maalesef bu proje Türkiye’de mevcut iktidar tarafından uygulandı ve gerçekleşti.

Bu projenin uygulanmasının neticesi ise, bugün itibarı ile her konuda Türkiye için vahim oldu.

İkincisi ise; başta ABD desteğinde, planında ve mandacılığında olması gerektiği gibi, bugüne kadar sözde muhalefet olarak ABD’nin Türkiye planlarında yedekte tuttuğu CHP, İYİ Parti, SP, DP, Deva ve Gelecek Partisi, FETÖ ve PKK ( HDP, DBP) koalisyonunu icraata geçirerek, Türkiye’de ki ABD emelleri doğrultusunda ve istediği zaman diliminde de kullanarak, demokrasi, özgürlük, insan hakları adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin Üniter Devlet yapısını bozmaya ve Türk Milletini parçalamaya yönelik ABD’nin kendi stratejisine uygun olarak Türkiye’de yeni etnik ve dini grupların üretilmesi, Anayasa’nın değiştirilmesinin teklif bile edilemeyecek ilk dört maddeside dahil Anayasa’yı bu doğrultuda demokrasi ve insan hakları hileleri ile değiştirterek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırlarını ve iç coğrafyasını parçalayıp, bölerek ilga etme projesi ile mevcut TC’nin ve Türk Milletinin ebediyen imhasının uygulanması projesidir.

ABD için artık birinci proje, son 20 yıllık süreçlerde gerçekleşmiştir.

Ama ABD’nin hiç istemediği bir amaç olan TC’nin toprak bütünlüğü ise hala ayakta durmaktadır.

Fakat ABD istedği doğrultusunda rejim ve sistem değiştirilmiştir.

Ekonomi batırılmıştır ve iflas ettirilmiştir.

Milli Banka sistemi çöktürülmüştür.

Bürokrasi ise, Anayasa ve kanunlara göre ciddi devlet adabına ve kurallarına tabi değil, hukuksuzca iktidara tabi olmuştur.

Liyakatsızlık her konuda diz boyu olmuştur.

Milli Eğitim, Milli Sağlık, Milli Ulaştırma gibi alanlar iktidar yandaşlarına peşkeş çekilmiştir.

Tüm alanlarda bilim ve akıldan uzaklaşılmıştır, örneğin Milli eğitimin kalitesi her sektörde olduğu gibi iç açıcı değildir. Her anlamda kalite yerlerde sürünmektedir.

Sağlıkta ve ulaşımda vatandaş, hizmet edilmesi gereken bir temel öge gibi değil, yolunması gereken bir müşteri gibi görülmekte ve resmen bu konuda vatandaş örneğin patron olan iktidar yandaşlarınca soyulmaktadır.

İstihdam her sektörde aşağı düşmüş ve işsizlik ayyuka çıkmıştır.

TUİK istatistikleriyke oynayarak her gün Millete sahte bir istatistik açıklaması yapılmaktadır.

Hukuk, denetleme organları iktidarın isteğine göre çalışmaktadır.

Tüm devlet kurumları uzun süredirde iktidar odaklı çalıştığı için bağımsızlıklarını yitirmiştir.

Örneğin, basit bir devlet bürokrasisinin kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, taraflı ve Anayasa dışı icraatlar yaparak, görev ve yetkisi dışına çıkıp, sanki bir mezhep yoğunluğundaki bir Hilafet makamı gibi davranmaktadır. Laiklik düşmanı bir şekil ve içerikte Fetva vermektedir.

Cumhurbaşkanlığı makamı, padişahlık makamına döndürülmüştür, ‘hukuk’ ve devlet yönetimi iki dudak arasına sıkıştırılmıştır.

Dış politikada iktidarın yanlış denge ve bölge politikalarının icraatlarından dolayı, büyük bir sıkışmışlık vardır ve bu konuda da Türkiye iflasla karşı karşıyadır.

Bunun gibi bir çok konu sıralanırsa tüm konularda olumsuzluk içeren uzun bir liste olulturulması mümkündür.

Ama bu halde bile Türkiye Cumhuriyeti bir bütün devlet ve millet olma özelliğini hala korumaktadır. Devlet ve Millet kendini kaybettirmemiştir.

Fakat başta CHP ve bileşenleri olan diğer 5 parti, FETÖ ve PKK’nın ( HDP ve DBP üzerinden) katılımıyla oluşan ABD mandacısı olan yeni ve sözde demokratik koalisyon ise, bugünlerdeki çıkışları ve program açıklamalarıyla, AKP’nin projelerininde ötesine geçmişler ve TC’nin varlığına kast eden bir konuma ermişlerdir.

Bu kesimin alternatifi, ABD’nin istemindeki gibi, TC topraklarında ‘kürt sorunu adı altında’ etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı bir federasyon kurmak, Suriye’de ve Irakta’ki PKK’ ya ve sözde Kürt özerk yönetime karışmamayı öne almak, etnik dillerde ‘ana dilde’ eğitim, Atatürk’ü, Türkiye Cumhuriyeti adını, Türk Vatandaşlığını ve Türk Milleti
kavramlarını Anayasa’dan çıkartılmasını sağlamak vs gibi program ve planlar yaparak ve tüm bunlarıda açık bir şekildede kamuoyunada ilan ederek, tüm bunları ABD’nin BOP planı çerçevesinde, pervazsızca TC coğrafyasında Türk Devlet ve Milletine karşı hayata geçirmek istemektedir.

Burada, yukarıda bahsi geçen ve bugüne kadar AKP üzerinden gerçekleştirdiği birinci proje ile TC’ni zayıflatan ABD, artık kendisi için zamanın geldiğini düşünüp, şimdide CHP’li ikinci yıkım proje planını son yıllarda dünyadaki güç kaybına uğradığı bugünkü konjektürden dolayıda birazda panikle Türkiye’de hızla devreye sokmuştur.

Mevcut 6 partili, FETÖ ve PKK ( HDP, DBP üzerinden) eklemli bu sözde muhalefetin ABD projesi doğrultusunda alana son günlerde abanmasıda işte bu yüzden olmaktadır.

Türkiye için, son günlerde alel acele dünyadaki kendi aleyhine değişen konjonktür paniği ile ikinci yıkım planını devreye sokan ABD, Türkiye’de sadece kendi denetimi içinde hareket eden CHP ve bileşenlerini harekete geçirmemiştir.

Aynı zamanda Ankara Mimarlar ve Mühendisler Odası gibi meslek odalarının içindeki elemanlarınıda harekete geçirerek, PKK’yı kamuoyunda meşrulaştırma ve şirin gösterme eyleminide gerçekleştirmeye başlamıştır.

Örneğin ABD, bu yıl Ankara Mimar ve Mühendisler Odası’nın altıncısını düzenlediği “Basın Ödülleri”nde Oda, TC’ne karşı olan düşmanca bir cüretle, terör örgütü PKK’nın yayın organı olan ve Hollanda’dan yayın yapan Jin TV’ye ‘Uluslararası Televizyon Haberciliği’ dalında bunlara ödül bile verdirmiştir.

Bunlar ve bu gibi ödül vermeler, helede ABD destekli terör örgütünün yayın organına, esasında ise PKK’ya, asla konuyu bilenler ve Gladyo’yu eylemlerinden tanıyanlar için hiçte tesadüf gerçekleşen olaylar değillerdir.

Bunlar organize olaylardır.

Suriye’de ABD PKK’ya ödül dağıtırken, aynı zamanda ise Ankara’da Ankara Mimarlar ve Mühendisler Odası aynı örgüte ödül vermektedir.

Bunun bugün ABD tarafından örgütlendiğini ve tek elden organize edildiğini ise anlamamak için gerçektende ahmak olmak lazımdır.

Ve bu gibi olaylar, Antalya Altın Portakal filim festivalindeki en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan oyuncunun PKK terör örgütü militanı Demirtaşı övmesi ile ve Fox TV’de Demirtaş’ın hanımını çıkartarak Demirtaş güzellemeleri yapılması gibi olaylarlada son günlerde bilerek çok yaygınlaşmaya ve yaygınlaştırılmaya başlamıştır.

Bu olayların oluşması ve organize edilmesinin arkasındaki güç ise kesinlikle ABD’dir.

ABD Türkiye’de oraya buraya zamanında yerleştirdiği tüm adamlarını bu konularda hızla bir başarı sağlamak için bugünlerde kesinlikle sahaya sürmüştür. Yani lafın tam anlamıyla ABD bugünlerde elindeki tüm torpidoları sahaya bırakmıştır.

Buda ABD’nin panikte olduğunu ve bir şekildede bölgede acelesi olduğunu göstermektedir.

Yani ABD, sadece yıllarca planladığı gibi bir rejim değişikliğiyle TC’nin üniter yapısını yıkamayacağını ve Türk Milletinide bölemeyeceğini anlayınca, Türkiye’de ki kendi eliyle getirdiği iktidarı değiştirme stratejisini, bugünlerde bizzat alel acele kendi eliyle kendi gündemine, kendi etki ajanları ve kendine bağlı eleman ağı vasıtasıyla Türkiye gündemine birden bire sokmuştur.

Son aylarda ABD’nin Afganistan’da ve Irak’ta ki yaşadığı travmalar ve iç politikadaki yaşadığı sıkıntılarda bu aceleci ve paniksel davranışlarının sebepleri olarak sıralanabilinir. Ve olaylar bu yönde devam etmektedir.

ABD’de ki global düzeydeki panik havası bu yüzden her yerde olduğu gibi Türkiye’de ki uşaklarınada yansımaktadır.

ABD’nin Türkiye’de ki iktidar ve sözde muhalefet içindeki uşaklarıda bu yüzden aceleyleve can havliyle bir çok hain projeyi bir anda hayata geçirmeye çalışmaktadır.

Hepsi birden işte bu yüzden Türkiye’de birden bire alana çıkmıştır.

Tüm bu nedenlerden dolayıda, ABD kurgulu olan CHP ve bileşenleri olan mevcut sarı muhalefet son aylarda birden bire aktifleştirilmiş ve alanlara sürülmüştür.

Ve bu sözde muhalefetin bugünlerdeki söylemlerinden ve eylemlerindende anlıyoruzki, bu mevcut sarı muhalefet bugün, ABD stratejileri doğrultusunda bugüne kadar olan mevcut iktidarı ayakta tutmak için siyaset üretmeme görevinden yeni bir ABD desteği ve motivasyonu ile rejimi bugüne kadar değiştiren bu iktidarı artık bizim içinde vakit geldi deyip, mevcut iktidarın yaptığı affedilmez icraatlarıda ABD lehine istismar ederek, bu yöndede halktaki öfkeyi kamçılıyan bu sözde muhalefet, toplumda bir panik, sorgusuzluk ve milli şuursuzluk havası estirip, mevcut iktidarı ABD istemleri doğrultusunda ( BOP için) yıkmak için ve aynı paraleldede TC’nin tabutunu hazırlamak için harekete geçmiştir.

Burada bu yüzden, Türk Devleti ve Milleti, hem var olan mevcut iktadara ve hemde bu sözde var olan görevli muhalefete karşıda çok uyanık olmak zorundadır.

Bilindiği gibi AKP tarafından yıkılan Cumhuriyet rejimi, kurumları, Millet iradesi ile yeniden siyasi olarak değiştirilip yerine elbette tekrar konabilir.

Bu her zaman siyasi olarak mümkündür.

Ama CHP’nin başını çektiği ikinci projedeki gibi Türk Devleti parçalandımıydı bunun bir daha yerine gelmesi neredeyse siyasi olarak imkansızdır.

Bunu siyasetle uğraşan herkes bilir.

Burada görüldüğü gibi, ABD destekli CHP’nin başını çektiği ikinci projenin daha tehlikeli olduğu anlamak bu anlamda daha da net olmaktadır.

Yani CHP ve bileşenleri bugünlerde Türkiye’nin imhası ile ilgili olan ABD destekli çok tehlikeli bir proje ve hainlik içindedir.

Bunlar Türkiye’yi ABD tarafından imha etmekle görevlendirilmişlerdir.

Bu Türk Milleti ve Devleti tarafından iyi gözlemlenmelidir,
okunmalıdır, analiz edilmelidir ve buna karşı Millet ve Devlet olarak şimdiden kesin önlemler ve tavırlar alınmalıdır.

Milletin ve devletin bu zor durumdan kesin kurtuluşu için ise, Cumhuriyet rejiminin yeniden yerine oturtulması ve Anayasa’nın Milletin yararına tekrar kullanılması gerekmektedir.

Bunu yapacak olan ise ne bugünkü eskimiş Amerikancı AKP iktidarı nede Amerikancı CHP ve bileşenleri olacaktır.

Bunların ikiside TC’nin ve Türk Milletinin menfaatine çalışmamaktadır.

Bunların biri eski ikincisi ise nispeten yedekteki ABD projesidir.

Bunların adı sanı ne olursa olsun, birer görevli olarak görevleri
Türk Milleti ve Devletinin üzerine ABD çuvalını defalarca geçirmektir.

Bunlar her düzeyde söylem ve eylemleriyle ABD’ye hizmet etmektedir.

Bunların ikisininde varlık nedenleri budur.

Peki bu durum Türk Devleti ve Milletinin kaderimidir?

Tabiki hayır.

Bu konuda üçüncü yani Milli bir çıkış yolu vardır.

Bu yol, Atatürk ilke ve inkilaplarını güncelleyen ve icraata koyan, TC’nin kuruluş felsefesinin özünü içeren bir yoldur.

Bu yolun yolcuları ise, şerefli Türk Milleti ve var olan Milli kadrolarının ta kendisidir.

Bu konuda bir an önce Milli gruplar somut olarak birlikte hareket edip, Millette ki Milli enerji ve yetenekleri harekete geçirip, tekrar Milletin kendi kaderini çizdiği ve Devlette egemen olduğu ve kendi karar verdiği bir ortamı sağlayabilir.

Tüm bu sebeplerden dolayıda, Milli grupların birlikte iktidar hedefli bir Milli Muhalefeti örgütleyip, üçüncü yol olarak onları iktidara getirmeleri Türk Devleti ve Milletinin bekası için elzemdir.

Bu konuda vakit tamamdır.

İhtiyaç olan Milli Muhalefet örgütlenmesi için ise, öncelikle bundan sonra Milli güçler içindeki var olan kişisel ve grupsal egolar Atatürkçü eylemci bir felsefe ile aşılarak bu konuda kollektif bir liderlik oluşturulmalı ve var olan devrimci kadrolarla Türkiye artık yukarıda değinilen bu birinci ve ikinci şer güçlerden bir an önce kurtulup, anti emperyalist, bağımsızlıkçı, milli üretimci ve kalkınmacı bir raya sokulmalıdır.

Bunu yapacak potansiyel Türkiye’de vardır.

Türkiye bu birinci ve ikincini projenin adamlarına asla mahkum değildir.

Bu konuda bunu görmek ve idrak etmek için, Milli kişilikler ve grupların icraatçı bir şekilde ve içerikte Atatürk gibi düşünmesi, program ve plan yapması, Milli bir eşgüdüm yapması, Milliyim diyen insanların küçük dünyalarını ve egolarını bir kenara temelli olarak bırakıp kafalarını kaldırması ve birlikte harekete geçmesi yeterlidir.

Son olarak her zaman olduğu gibi:

Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın.

Sefa Yürükel


Comments

“NE AKP NE CHP” için 2 yanıt

  1. ömer avatarı

    maalesef aciz ve biçare bir ATATÜRK’CÜ olarak ben de size güvenemiyorum! 1966 yılı kasım ayında gördüğüm yeni basılı Atatürk’ün CENAZE TÖRENİ RESMİNDEN sonra rahmetliye çocuksu duygularla bağlandım. bu durum orta birinci sınıfta Türkçe Öğretmenimizin GENÇLİĞE HİTABE’yi ezberletip değerlendirmesiyle bugünlere ONU okuyup araştırarak geldim. DUYGU VE DÜŞÜNCELERİM;ATATÜRK, ancak eylemlerim ise basit, korkak ve cesretsiz. işte acizlik içinde inancım gereği ATAMIN EMANETİNE zarar vermek isteyen babam da olsa BEDDUA ile isyan ediyorum. yazınıza gelince; çare olma noktasında bir yapı ve liderin olduğunu düşünmüyorum. ancak bu ülkede her STK’da olduğu ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’nin bilinç ve sorumluluklarının olmamasıdır. ne demiş BÜYÜK ÖNDER;” BENİM VÜCUDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR AMA TÜRKİYE CUMHURİYETİ PAYİDAR KALACAKTIR” bu söz boşuna söylenmemiştir. O KADAR!!! yazınızı da internette gezinirken okudum…

  2. Enis Pınar avatarı
    Enis Pınar

    Sayın Yorumcu “Ömer”,

    Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından Nedim Şener’in 1 Ekim 2021 tarihli “Atatürk’ün adını kullana kullana bölünmeye doğru” başlıklı makalesini okumanızı öneririm. Size kolaylık olsun diye işte iletisi:

    https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/ataturkun-adini-kullana-kullana-bolunmeye-dogru-41907182

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir