ERMENİ DİASPORASI ve ŞAKLABANLIKLARI (IX/IV))

1849 - Assen ermeni soykriim kitabesi

1849

Gerilim üzerine California’da köleliğin kaldırılmasını, New Mexico ve Utah gibi yerlerde de kölelik lehine veya aleyhine herhangi bir kural konulmamasını, kaçak kölelerin sahiplerine iadesi konusunda bir mekanizma kurulmasını öneren bir tasarı hazırlamış ve uzun tartışmalar sonucu da kabul edilmiştir. Fakat sonradan yeni bir kölelik yasası kabul edilmiş ve bundan sonra da birçok köle, Kuzeylilerin yardımıyla bölgeden kaçmaya çalışmıştır. Bu durum yeni gerginliklerin fitilini ateşlemiştir. (74)

1849

Apaçi Kızılderili Savaşı

1849

Hikarila Kızılderili Savaşı

1850

Çok geniş sınırlar içinde, 31 eyaletten oluşan bir birliğin 23 milyon insanı yaşıyordu. Doğu’da bir endüstri patlaması vardı. Ortabatı da ve Güney’de tarım büyük bir gelişme gösteriyordu. 1849 dan sonra California’daki altın madenleri ticaret kanallarına bir altın ırmağı akıtmaya başladı. (75)

1850

Kölelik konusunda kesimler arasındaki çizgiler, daha 1830’larda bile keskinleşmeye başlamıştı. Kuzey’de, köleliğin henüz eyalet olarak örgütlenmemiş Batı bölgelerine yayılmasına kesinlikle karşı çıkan serbest topraklar hareketi yanlılarınca desteklenen köleliğin kaldırılması eylemleri,  her geçen gün daha çok güç kazanıyordu. 1850’de Güneyliler, dillerinin İngilizce olmasından ve kendilerini temsil eden kurumlardan ne oranda sorumluysalar, kölelik konusunda da o kadar sorumlu olduklarını düşünüyorlardı. 1850’ye gelindiğinde kölelik, belirli kıyı kesimlerinde 200 yıldan çok daha eskiye uzanıyordu ve bölgenin temel ekonomisinin bölünmez bir parçasıydı.(76)

1850

1850 Yılında çıkarılan Kaçak Köle Yasası (The Fugutive Slave Acts) ile ABD içerisinde kaçak olan kölelerin yakalanması ve geri verilmesi öngörülüyordu. Esasında 1793 yılında Kongre, ilk Kaçak Köle Yasası’nı yürürlüğe sokmuştu. Bu yasa, kaçan kölelerin yakalanmasını ve sahiplerine verilmesini öngörüyordu. Hatta kölelerin kaçmasına yardım edenlere de çeşitli cezalar veriliyordu. Ancak bu yasanın caydırıcı pek bir etkisi yoktu, bu sebeple hem kaçan kölelere hem de onlara yardımcı olanlara daha sert cezaların verildiği 1850 yılındaki yasa kabul edildi. Fakat birçok Kuzey eyaleti bu yasayı delmek için kendi yasal düzenlemelerini yaptı. 1864 yılına gelindiğinde ise mevcut iki Kaçak Köle Yasası da Kongre’nin aldığı kararla geçersiz ilan edildi. (77)

1850

Yuma Kızılderili Savaşı

1850

Ute Kızılderili Savaşı

1850

Provo Kızılderili Savaşı

1852

Tüm olarak ele alınırsa, ülke olağanüstü oranda büyümüştü:   nüfus 1812’de 7,25 milyonken 1852’de 23 milyonu aşmıştı ve yerleşime elverişli arazinin yüzölçümü de 4,4 kilometre kareden 7,8 milyon kilometre kareye yükselerek, Avrupa’nın yüzölçümüne erişmişti.  Buna karşın,  kesimler arasındaki anlaşmazlıkların doğurduğu sorunlar çözülmemiş olarak bekliyordu ve 1860’lara gelindiğinde iç savaş patlak verecekti. Ayrıca, batıya doğru yayılma sonucu yerleşimciler, kaçınılmaz olarak, bölgenin yerli halkıyla,  yani Kızılderililerle çatışıyorlardı. (78)

 1853

Walker Kızılderili Savaşı

1854

Siyu Kızılderili Savaşları

1855

1854 Yılında bölgeler arasında köleliğin statüsü ile ilgili yeni bir gerginlik ortaya çıktı. Gerginlik, Senatör Douglas’ın hazırladığı bir yasa tasarısıyla çözülmeye çalışıldı. Bu yasa tasarısında New Mexico ve Utah’ın kölelik sorununu kendilerinin çözeceğini belirtilerek, bu konunun halkın tercihine bırakılması kararlaştırıldı. Kansas ve Nebraska’da ise köleliğin bu eyaletlerden birinde uygulanması ve halka köleli veya kölesiz istediği yere gitme hakkı verilmesi kuralı getirildi. Fakat bu seferde Nebraska ve Kansas’taki kölelik karşıtları ve Kuzeyliler bu durumdan hoşnut olmadı. Bu arada John Brown adında beyaz bir Amerikalının, siyahilerin özgürlük mücadelesinde sorunun ancak şiddet yoluyla çözülebileceğini söyleyerek eylem yapması, ülkede önemli bir kamuoyu oluşturmayı başarmıştı. Aslında Brown bu görüşünü bir sır olarak ilk defa Frederick Douglass’a açmıştı. Brown, 1855 yılında kölelik yanlısı ve karşıtı gruplar arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı Kansas’a gittiğinde, burada Kansas’ın özgür bir eyalet olarak mı yoksa köle eyaleti olarak mı Birliğe kabul edileceğinin şiddetli tartışmaları yaşanıyordu.

Kansas’ın köleliğin olmadığı Lawrance kentine kölelik yanlıları tarafından yapılan baskına misilleme olarak Brown ve dört oğlu, köleliğin uygulandığı Pottawatomie’ye saldırarak beş kişiyi öldürdü. Daha sonra kölelik yanlısı çetelere yönelik gerilla eylemleri başlatan Brown, Afro-Amerikalılardan oluşan bir savaş gücü toplamak istedi. Ancak bu girişimi başarısılıkla sonuçlanınca bu amacını gerçekleştirmel için New England’a döndü. (79)

1855

Rogue River Kızılderili Savaşı

1855

Yakima Kızılderili Savaşı

1855

Puqet Sound Kızılderi Savaşı

1856

Tintic Kızılderili Savaşı

1857

1850’ler, siyasal açıdan, ülke liderlerinin bölücü kölelik sorununu çözmek bir yana durdurulmasını bile sağlayamadıkları on yıllık bir dönem olarak nitelendirilebilir. Sözgelimi Harriet Beecher Stowe, Kaçak Köleler Yasası’nun kabulünden etkilenerek 1852’de Tom Amcanın Kulübesi adlı bir roman yayınladı. Beecher kitabını kısa bir taslak hazırlamak düşüncesiyle yazmaya başlamıştı; ancak, giderek kapsamını genişletti. Kitap yayınlanır yayınlanmaz büyük bir olay yarattı. İlk yıl içinde 300.000’den fazla satıldı ve talebi karşılayabilmek için yayınevi gece gündüz çalışmak zorunda kaldı.

 Tom Amcanın Kulübesi, çok duygusal yazılmış ve basmakalıp tiplemelerle doldurulmuş olmakla birlikte, köleliğin gaddarlığını  ve  özgür ve köleci toplumlar arasındaki temel çatışmayı yadsınmaz bir biçimde sergiliyordu.  Kuzey’de yetişmekte olan seçmen kuşağı, bu yapıttan çok etkilenmişti. Kitap, adaletsizliğe karşı öfke ve vahşi bir istismara uğramış biçare kimselere acıma gibi temel insanlık duygularını harekete geçirdiği için, kölelik karşıtı davaya yönelik yaygın bir çoşku yarattı.

Yeni topraklarda kölelik sorunu 1854’te yenilendi ve tartışma giderek şiddet kazandı. Günümüzde Kansas ve Nebraska’yı içeren topraklarda hızlı bir yerleşim görülüyor; önce bölge ve giderek eyalet hükümetleri kurulması için baskı artıyordu.1820 tarihli Missouri Uzlaşması uyarınca, tüm bölge köleliğe kapalıydı; fakat 1850 Uzlaşması, kaçınılmaz olarak sorunu yeniden gündeme getirdi. Missouri’deki köle sahibi egemen çevreler, Kansas’ın özgür bir bölge olmasına karşı çıktılar; çünkü  o zaman üç özgür toprak eyaletiyle (Illinois, Iowa ve Kansas) komşu olacaklardı. Kendi eyaletlerinin de özgür eyalet olmaya zorlanacağı olasılığından korkuyorlardı. Kongre’deki Missourililer, Güneylilerin de desteğini alarak, bölgenin örgütlenmesine yönelik tüm çabaları uzun bir süre engellediler.

 Bu sırada, Demokrat Parti’nin Illinois Senatörü Stephen A.Douglas,  tüm özgür toprak destekçilerini öfkelendiren Kansas-Nebraska Yasası taslağını sunarak büyük bir fırtına yarattı. Douglas, Utah ve New Mexico’nun köle sorununu kendilerinin çözmesini öngören 1850 Uzlaşması’nın Missouri Sözleşmesi’nin yerine geçtiğini iddia ediyordu.  Planına göre, Kansas ve Nebraska’dan oluşan iki bölge kurulacak ve buraya gelecek yerleşimcilerin beraberlerinde köle getirmelerine izin verilecekti. Birlik’e özgür mü yoksa köleci bir eyalet olarak mı katılınacağına yerleşimciler kendileri karar vereceklerdi.

 Kuzeyliler Douglas’ı, 1856’da başkan  seçilebilmek için, Güney’e ödün vermekle suçladılar. Taslak üzerinde çetin tartışmalar yapıldı. Özgür topraklar yanlısı basın anılan girişimi şiddetle kınadı.  Kuzeyli din adamları taslağa saldırdılar. O güne  kadar Güney’le dostça ilişkiler içinde olan iş adamları birden bire yön değiştirdiler. Yine de, Mayıs 1854’te Kansas-Nebraska Yasası Sento tarafından onaylandı ve Güneyli aşırı uçların  top atışlarıyla karşılandı. Douglas, bunun üzerine,  kendisini savunmak için Chicago’ya gittiğinde limandaki gemiler bayraklarını yarıya indirdi, kilise çanları bir saat süreyle çalındı ve onu dinlemek için toplanan 10.000 kişi tarafından o denli yuhalandı ki sesini duyuramadı.

 Douglas’ın talihsiz girişiminin ilk sonuçları çok büyük oldu. Köleliğin yayılması konusunda kararsız davranan Whig Partisi çöktü ve yerine, temelde köleliğin tüm topraklarda yasaklanmasını  talep eden güçlü bir yeni örgüt, yani Cumhuriyetçi Parti kuruldu. Parti 1856’da, Uzak Batı’daki keşif gezileriyle ün yapmış olan John Freemont’u başkan adayı gösterdi.  Freemont seçimi kazanamadı, ancak Cumhuriyetçi Parti Kuzey’in büyük bir kesiminde ezici başarı sağladı. Salmon P.Chase ve William Seward gibi özgür toprak liderleri, her zamankinden daha çok etkili oldular. Abraham Lincoln adında, Illinoisli, uzun boylu ve zayıf bir avukat onlarla birlikte görülmeye başladı.

Güneyli köle sahiplerinin ve kölelik karşıtı ailelerin Kansas’a akını, giderek silahlı çatışmaya yol açtı ve kısa bir süre sonra bölgeden “kanayan Kansas” diye söz edilmeye başlandı. Başka olaylar ve özellikle Yüksek Mahkeme’nin Dred Scott hakkındaki 1857 tarihli kötü ünlü kararı ülkeyi ayaklanmaya daha da yaklaştırdı. Scott, Missourili bir köleydi ve 20 yıl kadar önce sahibi onu, köleliğin Kuzeybatı Kararnamesi ile yasaklanmış olduğu Illinois ve Wisconsin Toprakları’na götürmüştü. Missouri’ye geri dönen Scott, oradaki yaşamından mutsuzluk duyunca, özgür topraklarda oturmuş olduğunu ileri sürerek azat edilmek için dava açtı. Güneylilerin egemenliğindeki Yüksek Mahkeme, vatandaş olmayan Scott’un mahkemeye başvurma hakkı bulunmadığına;  köleci bir eyalette (Missouri) yaşamakta olduğu için, özgür bir eyaletin (Illinois) yasalarının onun statüsünü etkilemeyeceğine; köle sahiplerinin “mallarını” federal topraklarda nereye isterlerse götürebilme hakkına sahip olduklarına ve Kongre’nin köleliğin yayılmasını engelleyemeyeceğine karar verdi. Böylelikle Mahkeme’nin kararı, kölelik sorununu çözümleyebilmek amacıyla Kongre tarafından tüm bir kuşak boyunca alınmış bulunan uzlaşma önlemlerini geçersiz kıldı.

Dred Scott kararı tüm Kuzey’de büyük bir tepki yarattı. Mahkeme, hçbir zaman böylesine şiddetle kınanmamıştı.  Karar, Güneyli Demokratlar için büyük bir zafer oluşturuyordu; çünkü tüm bölgelerde köleliği haklı çıkarma çabalarına yasal bir izin sağlanmıştı.(80)

1858

Coeur d’Alene Kızılderili Savaşı

1858

Mohove Kızılderili Savaşı

1859

16 Ekim 1859 tarihinde harekete geçen Brown ve bir grup militan, Virginia’daki Harperd Ferry’de federal cephaneliği ele geçirdi. Burada bir köle isyanı başlatmak isteyen Brown, hedeflediği isyan için umduğu desteği bulamadı. Amerikan ordusundan Robert E. Lee ve J.E.B. Stuart, beraberlerindeki piyadelerle Brown’ın ele geçirdiği cephaneliğe saldırdı. Brown yakalandı, oğullarından ikisi de bu saldırı sırasında öldürüldü. Daha sonra Brown ve beraberindeki altı kişi asılarak idam edildi. Onun ölümü kölelik karşıtları arasında büyük bir üzüntüye sebep oldu. Brown’un idamı, zaten yeterince kutuplaşmış olan ülkede işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Zira kölelik karşıtları, esasen özgürlükler ülkesi olarak kurulan bir ülkenin dünyanın en çok köleye sahip ülkesi olmasını kabul edilemez buluyorlardı. Brown’un ölümü kölelik karşıtlarını daha da motive etmiş ve Güney haricinde Batı’daki yeni topraklarda köleliğin yayılmasına şiddetle karşı çıkmaya başlamışlardı. Bu arada Kuzey-Güney arasındaki çatışmalar da başlamıştı. Güneylileri 1850 uzlaşmasının maddelerine uymamakla suçlayan Kuzeyliler, bu durumda kendilerinin bu durumda kendilerinin de kaçak köleler konusunda herhangi bir girişimde bulunmak zorunda olmadıklarını açıklamışlardı. Kuzey-Güney arasındaki gerilim gün geçtikçe tırmanmış ve her iki taraf daha da aşırı uçlara kaymıştı. Bu gerginlikler sebebiyle birçok olay meydana gelmişti. John Brown’un Harpers Ferry’e saldırısı da bunlardan biriydi. (81)

1860

Sefalet içinde doğan, küçük yaşta annesini ve kız kardeşini kayeden, günlerini kuru ekmek yiyerek geçiren ve yeri geldiğinde iş yerindeki çalışma masasında uyuyan başarılı Avukat Abraham Lincoln’ün sahneye çıkışı, ABD’deki kölelik sorununda önemli bir dönüm noktası olmuştur. ABD başkanı olmadan önce de gayet ılımlı politikalar izlemeye çalışan Lincoln, köle ticaretinin yasaklanmasını ve hiç değilse Missouri uzlaşmasının ihlal edilmemesi gerektiğini savunmuştur. Güneyliler bu yaklaşımı sebebiyle Lincoln’ü her daim suçlamıştır.

1860 Yılında Amerikan seçimleri yapılmış ve Cumhuriyetçilerin adayı Lincoln, rakibi Douglas’ı yenerek başkanlık koltuğuna oturmuştu. Ayrılık yanlısı olan adaylar bu seçimlerde pek çok yerde çok az oy alabilmişti. Köleliği kaldırma yönünde azami gayretleri olan Lincoln’ün başkan seçilmesi, Güneyliler arasında büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Lincoln’den hazzatmeyen Güneyliler, artık Birlik’ten ayrılma vaktinin geldiğini düşünmeye başlamıştı. Ancak yukarıda bahsi geçtiği üzere, Güney eyaletlerinin gelişmişlik düzeyinin Kuzey’in gerisinde olması gibi birtakım faktörler, ilerleyen zamanlarda Güney eyaletleri arasında ayrılığın çok daha zor olacağı düşüncesine yol açabileceğinden Güneyliler bağımsızlığın bir an önce ilan edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kuzey’e karşı muhalefet bu dönemde hızla artmış ve Güneyliler, ayrılmaları halinde kendi ayakları üzerinde durabileceklerini dillendirmeye başlamışlardı. Bu gelişmeler Amerika için iç savaş çanlarının çalınmaya başladığının göstergesiydi. (82)

1860

1860’larda misyon alanı o kadar büyümüştür ki, üç ayrı alt bölüme ayrılmıştır. Bunlar: Batı Türkiye, Merkezi Türkiye ve Doğu Türkiye’dir. Başlangıçta bu başarı önemli ölçüde eğitim ve dini hareketler yoluyla gerçekleşmişti. 1914’e gelindiğinde American Board aşağıdaki başarılara imza atmıştı. 17 istasyon ve bu istasyonlara bağlı 256 dış istasyon şubeleri vardı. Amerikan asıllı misyonerlerin sayısı 174’e düşerken bunların yerini Türkiye’den yetiştirdikleri Ermeniler almıştı ki, bunların sayısı 1200’ün üzerindeydi. Bunların 82 tanesi başrahip statüsündeydi. Ayrıca, 137 kilise ile bu kiliselere bağlı 14. 000 üye ve 50. 000 yandaş bulunmaktaydı.(83)

1860

Çirikaya Kızılderili Savaşları

1860

Paiute Kızılderili Savaşı

1860

Anadolu’dan Amerika’ya Ermeni Göçü

1861

Amerikan İç Savaşı

1861

Yavapai Kızılderili Savaşı

1861

Anadolu’dan Amerika’ya Ermeni Göçü (84)

1861

1860 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti Abraham Lincoln’u aday gösterdi. Liderler köleliğin daha fazla yayılmasına izin verilmeyeceğini açıkladıkça,  partinin kendisine güveni arttı.  Parti ayrıca, endüstrinin korunması için yeni gümrük tarifeleri getirileceği vaadinde bulundu ve Batı’ya açılışı kolaylaştırmak için yerleşimcileri bedava  toprak sahibi yapacak bir yasa çıkarılacağına söz verdi. Demokratlar arasında birlik yoktu. Güneyliler partiden koptular ve Başkan Yardımcısı olan Kentuckyli John C.Breckenridge’yi başkan adayı gösterdiler. Kuzeyli Demokratların adayı ise Stephen A.Douglas’tı.  Sınır bölgelerindeki inatçı Whigler, Anayasal Birlik Partisi’ni kurup Tennesseeli John C.Bell’i adayları olarak belirlediler.

Kuzey’de Lincoln ve Douglas, Güney’de Breckenridge ve Bell rekabet ettiler. Lincoln birinci seçmenlerin ancak yüzde 39’unun oylarını almakla birlikte, 18 özgür eyaletin hepsinde başarı kazandı ve 180 ikinci seçmen oyu sağlayarak açık bir çoğunluk elde etti. Bell, Tennessee, Kentucky ve Virginia’da kazandı; Breckenridge, Douglas’ın başarılı olduğu Missouri dışında, diğer köleci eyaletlerde çoğunluğu sağladı. İkinci seçmenler konusunda başarısız olan Douglas, birinci seçmenlerin oy sayısında sadece  Lincoln’un gerisinde kaldı.

Lincoln’un seçilince South Carolina’nın Birlik’ten ayrılacağı bilinen bir gelişmeydi. Eyalet, uzun süredir, Güney’i köle karşıtı güçlere karşı birleştirecek bir olay beklemekteydi. Seçim sonuçları kesinleşince, özel bir South Carolina Kongresi toplanarak “South Carolina ve diğer eyaletler arasında ‘Amerika Birleşik Devletleri’ adı altında kurulmuş bulunan Birlik bundan böyle bozulmuştur” açıklamasını yayınladı. 1 Şubat 1861’e gelindiğinde altı Güney eyaleti daha ayrılmıştı. Yedi eyalet, 7 Şubat’ta, Amerika Konfedere Devletleri için geçici bir anayasa kabul ettiler. Onların dışındaki Güney eyaletleri Birlik’teki yerlerini şimdilik korudular. 

Bir aydan az bir süre sonra, 4 Mart 1861’de Lincoln Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak yemin etti. Yemin töreninde yaptığı konuşmada,  ayrılmayı kabul etmediğini belirtti  ve bu hareketin “yasal açıdan geçersiz” olduğunu söyledi. Konuşmasını, Birlik’le olan bağların yeniden kurulması çağrısı ile bitirdi; fakat Güney bu çağrıya kulaklarını tıkadı ve 12 Nisan’da, South Carolina’nın Charleston limanındaki Sumter Kalesi’ndeki federal birlikler üzerine ateş açıldı.  Bundan önce görülmemiş ve bundan sonra da görülmeyecek sayıda Amerikalının öleceği bir savaş başlamıştı.

Ayrılmış olan yedi eyalette halk, Amerika Konfedere Devletleri’nin yeni başkanı Jefferson Davis’in çağrısına hemen karşılık verdiler. Her iki taraf da, gergin bir ortamda, o güne kadar Birlik’e sadık kalmış olan köleci eyaletlerin davranışını bekliyordu. Sumter Kalesi’nin ateşe tutulmasının ardından Virginia 17 Nisan’da Birlik’i terk etti; onun hemen ardından Arkansas, Tennessee ve North Carolina geldi. Hiçbir eyalet Virginia kadar isteksiz ayrılmadı. Virginialı devlet adamları Devrim’in gerçekleştirilmesine ve Anayasa’nın hazırlanmasına önderlik etmiş olup eyalet ulusa beş başkan vermişti. Albay Robert E.Lee de, eyaletine olan sadakati nedeniyle Birlik Ordusu komutanlığını reddetti.  Böylelikle genişleyen Konfederasyon ile Kuzey’deki özgür topraklar arasında kalmış olan sınır eyaletleri Delaware, Maryland, Kentucky ve Missouri, Güney’e biraz yakınlık duymakla beraber Birlik’e sadakatlerini sürdürdüler.

Her iki taraf ta, kısa sürede zafer kazanma umuduyla savaşa başladı.  Maddi kaynaklar açısından Kuzey’in açık bir üstünlüğü vardı. 22 milyon nüfusa sahip 23 eyalet, 9 milyon kişinin yaşadığı 11 eyaletle karşı karşıyaydı. Kuzey’in endüstriyel büyüklüğü, nüfus oranındaki üstünlüğünü bile aşıyor ve ona silah, cephane, giyecek ve diğer malzeme üretiminde önemli olanaklar sağlıyordu. Buna ek olarak, Kuzey’in demiryolu ağı da federal ordunun başarı olasılığını arttırıyordu. 

Buna karşın Güney’in de belirli üstünlükleri vardı. En önemlisi coğrafyaydı: Güney kendi topraklarında bir savunma savaşı veriyordu. Kaldı ki, Güney’in askeri gelenekleri daha köklüydü ve bu nedenle de başlangıçta daha deneyimli askeri liderlere sahip olmakla övünüyordu. (85)

1862

Dakota Kızılderili Savaşı

1862

Düzlük Kızılderilileri ile çatışma, Siouxların 1862’de beyazlara karşı bir katliam gerçekleştirmeleriyle başladı ve İç savaş boyunca sürdü. 1876’da, Dakota’daki altına hücum hareketinin Black Hills bölgesine yayılması üzerine son ciddi Sioux savaşı patlak verdi. Ordunun, madencileri Siouxların avlanma alanlarından uzak tutması gerektiği halde, Kızılderililerin arazilerini korumak için pek bir şey yapılmadı. Buna karşın, antlaşma ile tanınmış hakları uyarınca bölgede avlanan grublara karşı harekete geçmesi istenilince, Ordu büyük bir hevesle saldırdı. 1876’da birkaç sonuçsuz karşılaşmadan sonra General George Custer, Siouxlarla müttefiklerinin Little Big Horn Nehri kıyısındaki merkez kamplarını buldu. Ana kuvvetlerden ayrı düşen Custer ve adamları tümüyle yok edildiler.   Daha sonra 1890’da, South Dakota’daki Wounded Knee bölgesinde bulunan Kuzeyli Siouxlara ayrılmış özel yerleşim biriminde (reservation) yapılmakta olan bir hayalet dansı ayini ayaklanmaya yol açtı ve yüzlerce Sioux kadın, erkek ve çocuk katledildi. Buna karşın, sözkonusu olaydan çok daha önce, 1870’i izleyen on  yıl içinde, mandaların (buffalo) ayırım gözetilmeksizin hemen hemen yok olacak derecede avlanması yüzünden Düzlük Kızılderililerinin yaşamları berbat bir konuma gelmişti. Bu arada, Güneybatı’daki Apache savaşları, son önemli reis olan Geronimo ele geçirilinceye kadar sürdü. Hükümetin Monroe hükümeti günlerinden beri güttüğü siyaset, Kızılderilileri beyazların sınırlarının ötesine sürmek olmuştu; fakat kaçınılmaz olarak, ayrılmış yerleşim birimleri giderek küçüldü ve kalabalıklaştı ve Hükümet’in Kızılderililere karşı davranışı yoğun biçimde eleştirilmeye başlandı. Sözgelimi, Batı’da yaşayan bir Doğulu olan Helen Hunt Jackson 1881’de, Kızılderililerin acınacak yaşamlarını romanlaştıran ve ülkede büyük vicdan azabı yaratan Onursuzluk Yüzyılı adlı bir kitap yazdı. Reformcuların çoğunluğu, Kızılderililerin başat kültür içinde asimile edilmeleri gerektiğine inanıyorlardı. Federal hükümet, Pennsylvania’nın Carlisle kentinde, Kızılderili gençlere beyazların değerlerini ve inançlarını aşılamak amacıyla bir okul bile kurmuştu. (A.B.D.’de yetişmiş en iyi atlet olduğuna inanılan Kızılderili Jim Thorpe, XX. yüzyıl başlarında bu okulda üne kavuşmuştur.)

1887 tarihli Dawes Yasası, A.B.D.’nin Kızılderili politikasını tersine çevirdi ve kabile arazisinin bölünüp her aile reisine 65 hektar toprak ayrılması amacıyla başkana yetki verdi. Dağıtılan arazi 25 yıl boyunca hükümetin güvencesi altında kalacak ve bu sürenin sonunda arazi sahibine tapu ve vatandaşlık verilecekti. Böylece dağıtılmayan topraklarsa yerleşimcilere satılacaktı. Anılan yasa çok iyi niyetlerle hazırlanmış olmasına karşın, geniş Kızılderili topraklarının yağmalanmasına yol açtığı için felaketle sonuçlandı. Ayrıca, kabilelerin toplumsal örgütlenmesini karıştırması nedeniyle, geleneksel kültürü daha da çok bozdu. 1934’te A.B.D. politikası, ayrılmış yerleşim birimlerindeki kabilesel ve toplumsal yaşamı koruma çabası güden Kızılderililerin Yeniden Örgütlenmeleri Yasası ile bir kez daha tersine çevrildi. (86)

1863

Savaştaki ilk büyük çatışma Washington yakınında, Virginia’nın Bull Run çayı çevresinde (Birinci Manassas olarak da bilinmektedir) oldu ve zafere kısa zamanda ya da kolaylıkla erişileceği yönündeki beklentileri sildi süpürdü.  Çatışma aynı zamanda, en azından doğu Amerika Birleşik Devletleri’nde, belirli bir biçim oluşturdu: hiçbir zaman kesin askeri üstünlüğe dönüşmeyen, kanlı Güney zaferleri. İlk yıllarda, Güney çok kez çatışmalardan başarıyla çıkıyor, fakat savaşı  kazanamıyordu. Birlik güçleri, Doğu’daki yenilgilerine karşın, savaş alanlarında başarılar kazanıyor ve denizde ve Batı’da yavaş yavaş stratejik üstünlük sağlıyordu. Savaş başladığında donanmanın büyük bir kesimi Birlik’in elindeydi; ancak, dağınık ve zayıftı. Donanma Bakanı Gideon Welles, hemen onu güçlendirmek için önlemler almaya başladı.  Ardından Lincoln, Güney kıyılarında abluka ilan etti. Ablukanın etkisi  başlangıçta pek önemsiz olmakla birlikte, 1863’e gelindiğinde, Avrupa’ya pamuk ihracatını ve Güney’in büyük gereksinim duyduğu cephane, giyecek ve tıbbi malzeme ithalatını hemen hemen tümüyle engellemişti.

Bu sırada, parlak bir donanma komutanı olan David Farragut iki önemli harekât yürüttü. Birincisinde,  bir Birlik filosunu Mississippi Nehri’nin denize döküldüğü yere götürdü ve Louisiana’nın New Orleans kentini – Güney’deki en büyük kent  teslim olmaya zorladı. İkincisinde de, Alabama’daki Mobile Körfezi’nin tahkim edilmiş girişinden geçip bir Konfederasyon zırhlısını teslim aldı ve limanı kapattı. Birlik güçleri, Mississippi Vadisi’nde hemen hemen hiç kesintisiz bir dizi zafer kazandılar. Tennessee’deki uzun bir Konfederasyon hattını yarıp eyaletin hemen hemen tüm batı kesiminin işgaline yol açarak işe başladılar. Mississippi Nehri’ndeki önemli Memphis limanı ele geçirilince, Birlik güçleri Konfederasyon’un içinde 320 kilometre kadar ilerlediler. İnatçı General Ulysses S.Grant komutasındaki Birlik güçleri, Tennessee Nehri’nin sarp kayalık kıyılarındaki Siloh’ta, ani bir Konfederasyon karşı saldırısına karşı koyup  onları püskürtmek için destek güçleri gelinceye kadar bulundukları yeri  sebatla korudular. Siloh’ta her iki tarafın da 10.000’den fazla ölüsü ve yaralısı oldu. Bu Amerikalıların o güne kadar görmedikleri bir zayiat oranıydı.  Ancak kıyım yeni yeni başlıyordu.

Buna karşılık, Birlik güçleri Virginia’da  birbirini izleyen yenilgilere uğradılar. Birlik güçleri, Konfederasyon’un başkenti Richmond’u ele geçirmek için bir dizi kanlı saldırıda bulundularsa da her seferinde püskürtüldüler.  Konfederasyon güçlerinin iki büyük avantajı vardı: Washington ile Richmond arasındaki yolları sık sık kesen akarsuların sağladığı güçlü savunma konumu ve ilk yıllardaki Birlik komutanlarınınkileri fersah fersah aşan yeteneklere sahip iki general, yani Robert E.Lee ve Thomas J. (“Stonewall” – “Taş Duvar”) Jackson. 1862 yılında, Birlik komutanı George McClellan, Richmond’u ele geçirmek için yavaş ve aşırı ihtiyatlı bir saldırı başlattı; fakat 25 Haziran – 1 Temmuz arasında yer alan  Yedi Gün Çatışması sırasında Birlik güçleri sürekli olarak püskürtüldü ve her iki taraf da korkunç zayiat verdi. İkinci Bull Run (ya da İkinci Manassas) Çatışması’nda Konfederasyon güçlerinin yeni bir zafer kazanmasından sonra Lee, Potomac Nehri’ni aştı ve Maryland’ı işgal etti. McClellan, Lee’nin ordusunu ikiye böldüğünü ve elindeki asker sayısının kendi emrindekilerin çok altında olduğunu öğrenmesine karşın, yine çekingen davrandı.  17 Eylül 1862’de Birlik ve Konfederasyon Orduları, Maryland’ın Sharpsburg kenti yakınındaki Antietam Çayı kıyısında bir kez daha karşılaştılar ve savaştaki en kanlı gün yaşandı: taraflar 4.000’i aşan ölü ve 18.000 yaralı verdiler.  McClellan, sayı üstünlüğüne karşın, Lee’nin hatlarını kırmayı ya da saldırıyı sürdürmeyi başaramadı ve böylece Lee,  ordusunu dağılmadan Potomac’ın gerisine çekebildi. Antietam çatışması askeri açıdan sonuçsuz kalmakla birlikte etkileri çok büyük oldu. Konfederasyon’u tanımaya hazırlanan Büyük Britanya ile Fransa kararını erteledi ve Güney, büyük gereksinim duyduğu halde, hiçbir zaman Avrupa’nın diplomatik tanımasını  sağlayamadı ve ekonomik yardım elde edemedi.

Antietam ayrıca, Lincoln’a, ilk Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi’ni yayınlamak için aradığı  fırsatı da yarattı.   Bildiride,  Birlik’e karşı isyan eden eyaletlerdeki tüm kölelerin 1 Ocak 1863’ten başlayarak özgür oldukları açıklanıyordu.  Uygulamada Bildiri’nin ilk etkileri pek az oldu; çünkü sadece Konfederasyon eyaletlerindeki kölelere özgürlük sağlıyor, sınır eyaletlerindeki köleliğe dokumuyordu. Siyasal açıdan ise, köleliğin kaldırılmasının da Birlik’in güvence altına alınmasının yanı sıra, bundan böyle, savaşın açıklanmış bir amacı olduğu anlamına geliyordu. 1 Ocak 1863’te yayınlanan son Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi ile siyahların da Birlik Ordusu’nda silahaltına alınmalarına yetki veriliyordu. Frederick Douglass gibi kölelik karşıtı hareket önderleri, silahlı çatışma başladığından beri, bunun yapılmasını istiyorlardı. Gerçekte, Birlik güçleri kaçak kölelere “savaş ganimeti” adı altında zaten barınak sağlıyordu; ancak, Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi üzerine, Birlik Ordusu siyahları silahaltına alıp eğitti ve oluşturulan siyah asker alayları Virginia’dan Mississippi’ye kadar pek çok çatışmada başarıyla hizmet verdi.  Yaklaşık 178.000 Afrika kökenli Amerikalı Amerika Birleşik Devletleri Siyah Birlikleri’nde ve 29.500 siyah da Birlik Donanması’nda görev yaptı.

Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi’nin sağladığı siyasal kazanımlara karşılık, Kuzey’in Doğu cephesindeki askeri geleceği hala pek parlak görünmüyordu. Lee’nin Kuzey Virginia Ordusu, Birlik Potomac Ordusu’nu, önce Aralık 1862’de Virginia’nın Fredericksburg kentinde ve sonra da Mayıs 1863’te Chancellorsville’de perişan etti. Buna karşın, Lee’nin en parlak askeri zaferlerinden biri ile sonuçlanan Chancellorsville çatışması, aynı zamanda, ona çok pahalıya mal oldu; çünkü en değerli yardımcısı General Stonewall Jackson, kendi adamları tarafından yanlışlıkla vurulup öldürülmüştü. (87)

1863

Colorado Kızılderili Savaşı

1863

Yine de hiçbir Konfederasyon zaferi kesin sonuç getirmedi. Federal hükümet her seferinde yeni ordular kurdu ve yine savaştı.  Kuzey’in Chancellorsville’deki büyük yenilgisinin kendisine beklediği fırsatı sağladığını düşünen Lee, Temmuz 1863’te kuzeye Pennsylvania’ya doğru ilerledi ve neredeyse eyaletin başkenti Harrisburg’a ulaştı. Güçlü bir Birlik kuvveti, Lee’nin ilerleyişini Gettysburg’da durdurdu ve İç Savaştaki en büyük karşılaşmayı oluşturan üç günlük bir çatışmada Konfederasyon askerleri Birlik hatlarını yarmak için kahramanca saldırdılar. Bunda başarılı olamadılar ve Lee’nin deneyimli birlikleri büyük zayiat verdikten sonra Potomac’a çekildiler. Gettysburg’da 3.000’den fazla Birlik ve 4.000’e yakın Konfederasyon askeri öldü; tarafların her birindeki yaralı ve kayıp sayısı 20.000’i aştı. Lincoln, 19 Kasım 1863’te Gettysburg’da yeni bir ulusal mezarlığın açılış töreninde, belki de Amerikan tarihindeki en ünlü konuşmayı yaptı. Kısa açıklamasını şu sözlerle bitirdi:… burada yatanların boş yere ölmedikleri… bu ulusun, Tanrının yardımıyla, yeni bir özgürlüğün doğuşuna sahip olacağı… ve insanların, insanlar tarafından kurulmuş, insanlar için var olan hükümetinin dünya yüzünden silinmeyeceği konusunda kesin kararlıyız. Birlik güçlerinin Mississippi’deki üstünlüğü, Konfederasyon birliklerinin denizden  saldırılamayacak kadar yüksek ve kayalık kıyılarda büyük tahkimat yaptıkları Vicksburg’da durduruldu. Grant, 1863 başlarında, Vicksburg’un aşağısından ve çevresinden dolanarak oradaki birlikleri altı hafta sürecek bir ablukaya aldı. 4 Temmuz’da kenti ve orada bulunan Batı kesimindeki en güçlü Konfederasyon Ordusunu ele geçirdi. Nehir böylece tümüyle Birlik’in kontrolüne girmişti. Konfederasyon ikiye bölünmüştü  ve Texas ve Arkansas’tan malzeme getirmek de hemen hemen olanaksızdı. Kuzeylilerin Temmuz 1863’te Vicksburg ve Gettysburg’da kazandıkları zaferler savaşın dönüm noktası olduysa da kanlı çatışmalar azalmadan bir buçuk yıldan daha fazla sürdü. Lincoln, Grant’ı doğuya getirdi ve tüm Birlik güçlerinin başkomutanı yaptı. Grant, Mayıs 1864’te Virginia’nın içlerine ilerledi ve Lee’nin Konfederasyon Ordusu ile üç gün sürecek Vahşi Doğa Çatışması’na girişti. Her iki taraf da büyük kayıplar verdi; fakat Grant, diğer Birlik komutanlarının aksine çekilmeyi reddetti. Bunun yerine, Lee’nin  birliklerini çevirmeyi, Konfederasyon hatlarını yaydırmayı ve piyade ve topçu saldırıları başlatmayı denedi. Birlik askerlerinin komutanı, Spotsylvania’da beş gün süren ve bir yıldır Batı cephesindeki çatışmaları geniş ölçüde simgelemiş olan kanlı bir siper savaşı sırasında “tüm yaz aylarını alsa da bu hatta savaşmayı düşünüyorum” demişti.

Batı’daki Birlik güçleri 1863 sonbaharında, Chattanooga ve yakınındaki Lookout Dağı’nda kazandıkları zaferler sonrasında Tennessee’nin kontrolünü ele geçirdiler ve General William T. Sherman’ın Georgia’yı işgal etmesine yol açtılar. Sherman, kendisinikinden daha küçük birkaç Konfederasyon ordusunu saf dışı bıraktı, eyaletin başkenti Atlanta’yı işgal etti; yolunun üzerindeki demiryollarını, fabrikaları, depoları ve diğer tesisleri sistemli bir biçimde yakıp yıkarak Atlas Okyanusu kıyılarına doğru ilerledi. Olağan destek yollarından yoksun kalan adamları, karınlarını doyurmak için kırsal bölgeleri yağmaladılar. Kıyıdan kuzeye doğru ilerleyen Sherman, Şubat 1865’te, İç Savaş’taki ilk silahların patlamış olduğu, South Carolina’nın Charleston kentini ele geçirdi. Sherman, Güney’in azmini  ve kendine güvenini yok etmenin, ordularını yenmek kadar önemli olduğunu, diğer Birlik generallerinin hepsinden daha iyi anlamıştı. 

Bu sırada Grant, Lee Mart 1865’te güneye çekilmek amacıyla hem Virginia’nın Petersburg kentini, hem de Konfederasyon başkenti Richmon’dı boşaltmadan önce, Petersburg’u dokuz ay boyunca abluka altında tuttu.   Ancak artık çok geçti. Büyük Birlik orduları tarafından çevresi sarılan Lee, 9 Nisan 1865’te Appomattox Adliye Sarayı’nda Grant’a teslim oldu. Çatışmalar orada burada birkaç ay daha sürdüyse de İç Savaş sona ermişti. Appomattox’ta çok cömert teslim koşulları istenildi ve Grant, Lee ile buluşmasından dönerken onu gürültülü bir biçimde karşılayan askerlerini “Asiler yeniden vatandaşımız oldular” diyerek yatıştırdı. Güney’in bağımsızlığı için yapılan savaş bir “yitirilmiş dava”ya dönüşmüş ve kahramanları olan Lee, parlak önderliği ve yenilgideki büyüklüğü nedeniyle büyük bir hayranlık kazanmıştı.(88)

1864

Snake Kızılderili Savaşı

1864

Savaş Abraham Lincoln’un kişiliğinde Kuzeylilere bir kahraman daha sunmuştu; herşeyden çok, Birlik’i, kuvvet ve baskı ile değil, sıcaklık ve cömertlik kullanarak yeniden kurmaya çabalayan bir kahraman. 1864’te,  Antietam’dan sonra görevden aldığı ve Demokrat Parti’nin adayı olan General George McClellan’ı yenerek ikinci kez başkanlığa seçildi. 

 İkinci and içme töreninde yaptığı konuşmayı şu sözlerle tamamladı:

Kimseye karşı kötü niyet beslemeksizin; herkes için iyilikseverlik göstererek; Tanrı bize doğruyu görme yeteneğini verdiğine göre, doğru yolu izlemede  sebat ederek, başladığımız işi tamamlamaya; ulusun yaralarını sarmaya; savaşın yükünü taşıyanlara ve onların dullarına ve yetimlerine bakmaya… kendi aramızda ve tüm uluslarla adil ve kalıcı bir barışı başarma ve el üstünde tutma yolunda elimizden geleni yapmaya çabalayalım. Lincoln, üç hafta sonra, Lee’nin teslim olmasının üzerinden iki gün geçmişken halk önündeki son konuşmasını yaptı ve cömert bir yeniden yapılanma siyaseti açıkladı. Başkan 14 Nisan’da, son olacak olan kabine toplantısını yaptı.  O gece, eşi ve konukları olan genç bir çiftle birlikte Ford’s Tiyatrosu’ndaki bir gösteriyi izlemeye gitti. Orada, başkanlık locasında oturduğu sırada, Güney’in yenilgisine öfkelenmiş Virginialı bir aktör olan John Wilkes Booth tarafından vuruldu. Booth, birkaç gün sonra Virginia kırsalında bir ahırda yapılan silahlı çatışmada öldürüldü. Suç ortakları yakalandılar ve sonra da idam edildiler.

Lincoln, Ford’s Tiyatrosu’nun karşısındaki bir evin alt katındaki yatak odasında 15 Nisan sabahı öldü. Şair James Russel şunları yazdı: Hiçbir zaman bu kadar çok sayıda insan, hiç görmedikleri bir kişi için o ürkütücü Nisan sabahında olduğu kadar gözyaşı dökmemiştir.  Sanki onun kaybıyla dost bir varlık hayatlarından koparılmış, onları daha soğukta ve daha karanlıkta bırakmıştı. Hiçbir cenazede okunan methiye, o gün karşılaşan yabancıların birbirlerine üzüntü içinde bakmaları kadar anlamlı olmamıştır.  Sahip oldukları ortak insanlık bir yakınını yitirmişti.

Şimdi, Lincoln’un başkan yardımcısı ve Birlik’e sadık kalmış bir Güneyli olan Andrew Johnson yönetimindeki Kuzey’i bekleyen ilk büyük görev,  ayrılmış bulunan eyaletlerin yasal konumlarının saptanmasıydı. Lincoln, bunun için gerekli ortamı hazırlamıştı bile. Onun görüşüne göre, Güney eyaletleri halkı gerçekte yasal olarak hiç ayrılmamışlardı; sadık olmayan belirli kişiler tarafından yanıltılarak federal otoriteye karşı gelmişlerdi.  Savaş da kişisel bir hareket olduğu için, federal hükümet eyaletlerle değil bu bireylerle ilgilenmeliydi. Bu nedenle de, Lincoln 1863’te, herhangi bir eyalette 1860 seçimlerine katılmış olanların yüzde onu, A.B.D. Anayasası’na sadık bir hükümet kurarlar ve Kongre’nin çıkardığı yasalara ve Başkan’ın açıklamalarına uyacaklarını belirtirlerse,  onların yarattıkları bu hükümeti o eyaletin yasal hükümeti olarak kabul edeceğini bildirmişti. Kongre bu planı reddetti ve Lincoln’un kendilerine danışmadan bu konuyu ele almaya hakkı olmadığını ileri sürdü.   Bazı Kongre Üyeleri, tüm ayrılıkçı eyaletlere şiddetli cezalar verilmesini savundular. Buna karşın, savaş daha tümüyle sona ermeden, Virginia, Tennessee, Arkansas ve Louisiana’da yeni hükümetler kurulmuştu. Kongre, temel sorunlardan birini oluşturan, eski kölelerin durumu çözüme kavuşturmak amacıyla,  Mart 1865’te, Afrika kökenli Amerikalılar’ı koruyacak ve onlara kendi kendilerini geçindirecek konuma gelmeleri için öncülük edecek olan Azad Edilmiş Köleler Dairesi’ni kurdu. Aynı yılın Aralık ayında da, Kongre, köleliği ortadan kaldıran 13 sayılı Anayasa değişikliğini kabul etti. Johnson, 1865 yılı yaz ayları boyunca, Lincoln’un yeniden yapılanma programını ufak tefek değişiklikler yaparak uygulamayı sürdürdü. Başkanlık bildirileri yoluyla, eski Konfederasyon eyaletlerinin her birine birer vali atadı ve başkanın af yetkisini kullanarak, çok sayıda Güneyli vatandaşın siyasal haklarını iade etti. Zaman içinde, eski Konfederasyon eyaletlerinin hepsinde kongreler düzenlenerek, ayrılıkçı kararnameler iptal edildi, savaş borçları reddolundu ve yeni eyalet anayasaları kaleme alındı. Giderek, her eyalette o eyaletin yerlisi olan bir Birlik yandaşı vali seçildi ve sadık seçmenlerin katılacağı birer kongre düzenleme yetkisiyle donatıldı.  Johnson, ayrılıkçılığın sona erdirilmesi, köleliğin ortadan kaldırılması, Konfederasyon’a yardım için alınan tüm borçların reddi ve 13. Değişiklik’in onaylanması için her kongreye çağrıda bulundu. 1865’in sonuna gelindiğinde, birkaç eyalet dışında bu süreç tamamlanmıştı. (89)

Kenan Mutlu Gürses

Okumaya devam et  ERMENİ DİASPORASI ve ŞAKLABANLIKLARI (IV)

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir