Temmuz ayı Cumhuriyet tarihimiz için çok önemli 5 olayın yaşandığı kutlu bir aydır.
Tarih sırasına göre kutlu Temmuz ayında ((20-24 Temmuz) art arda sıralanan 5 kutlu ve mutlu günlerimizin özeti aşağıdadır.
Bu kutlu haftayı idrak ederkentam bağımsız ,laik,sosyal hukuk devletinde yaşama idrak ve inancımızı (*) MİLLİ ÜLKÜ’müzün rehberliğinde geliştirmeliyiz.
Bu kutlu olayların tarihimize mal olması uğrunda canını veren şehitlerimizi, kanını veren gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Ebediyete intikal etmiş kahramanlarımızın ruhları şad olsun.Saygılarımla …20.7.2021 Salı
Kutlu ve mutlu günlerimiz:
1) 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi,
2) 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması,
3) 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi,
4) 23 Temmuz 1939 Hatay’ın Anavatana Katılması,
5)20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’dır.(*)
MİLLÎ ÜLKÜMÜZ: « …
Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu sürekli olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. »( 29.10.1933, Ankara, 10. Yıl Nutku.)
***** 1-Erzurum Kongresi :23 Temmuz 1919 Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı’nın imzaladığı Mondros Mütarekesi (Ateşkes) çok ağır koşular içeriyordu. Madede 24 göre; Van, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Harput (Elazığ) ve Bitlis Vilayetleri Ermenilere verilmekte. Ateşkes’in ardından, “dahili ve harici bedhahlar” bir araya gelerek örgütlenirken, Doğu’nun yurtsever insanları da İstanbul’da bir dernek kurar.“Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” diye adlandırılan bu derneğin Erzurum Şubesi 10 Mart 1919 günü faaliyete geçer. İl kongresi 17 Haziran’da yapılır. Ardından, Trabzon Vilayeti temsilcilerinin de katılımıyla, Doğu İllerini kapsayan bir kongrenin toplanması kararlaştırılır. Kongre, gecikmeli olarak, 23 Temmuz 1919 tarihinde toplanır. 7 Ağustos gününe kadar çalışmalarını sürdüren Erzurum Kongresine; Bitlis, Erzurum,Trabzon, Sivas ve Van illerinden 56 Temsilci katılır. Harput (Elazığ) ve Diyarbakır temsilcileri, Harput Valisi Ali Galip’in engellemesiyle, gelemezler.İstanbul’daki Halife/Padişah Yönetimi, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’yı Ulusal Kurtuluş mücadelesinde yalnız bırakır. Mustafa kemal Paşa 7/8 Ağustos gecesi Erzurum’dan Saray’a çektiği bir telgrafla, (yüreğine taş basarak) bütün rütbe ve unvanlarından istifa ettiğini bildirir. Ancak, Erzurumlular ve 15.Kolordu’nun Komutanı Kazım Karabekir Paşa, kendisini yalnız bırakmazlar ve oy birliğiyle Kongre’nin Divan Başkanlığına seçerlerr. Mustafa Kemal Kongredeki söylevde; “Bugün doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın Asya ve Afrika’daki bütün esir ve mazlum milletlerin hürriyet ve istiklallerine kavuşacaklarını da öylece görüyorum” diyerek, yeryüzündeki anti-emperyalist kurtuluş mücadelelerrine ışık ve umut olur. Erzurum Kongresinde, Amasya’da 22 Haziran 1919 tarihinde dünyaya ilan edilen ilkeler aynen benimsenerek, çok önemli kararlar alınır. Cemiyet Tüzüğü (Nizamname) kabul edilir. Kongre Kararlarını ve Cemiyet Tüzüğünü uygulamak üzere, Mustafa Kemal’in başkanlığında bir Yürütme Kurulu (Heyet-i Temsiliye) seçilir. Erzurum’daki kongrenin ardından 4/11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresinde, Anadolu ve Rumeli’deki bütün kurtuluş örgütleri birleştirilerek, Ulusal Kurtuluş Savaşı başlatılacaktır.

2– Lozan Barış Antlaşması: 24 Temmuz 1923
30 Ağustos 1922 tarihinde TBMM Ordularının kazandığı Büyük Zafer’in ardından kaçan düşmanı takip eden Mehmetçik, 18 Eylül gününe kadar tüm Batı Anadolu’yu ve Marmara’nın güneyini Yunan işgalinden kurtarır. 11 Ekim günü, İtilaf Devletleriyle Mudanya’da Mütareke (Ateşkes) imzalanır. 1 Kasım’da Saltanat kaldırılır. Ardından, İsviçre’nin Lozan Kentinde barış görüşmeleri başlar. Ancak, emperyalist batılı devletler Osmanlı Devletinden kopardıkları kapitülasyonları (adli, mali, iktisadi ve siyasi ayrıcalıkları) ellerinden kaçırmamak için aç gözlü yattıkları nedeniyle görüşmeler 4 Şubat 1923 günü kesintiye uğrar. TBMM Hükümetinin ödünler vermeyeceğini, gerekirse bu uğurda savaşa devam edeceği emperyalistlerce anlaşılınca 23 Nisan’da yeniden görüşme masasına oturulur. Osmanlı’nın son 250 yıllık tarihinde, savaşta Mehmetçiğin kanı ve canı pahasına kazanılan zaferler, konferans masalarında bir çok kez kaybedilmişti. Bu açıdan Lozan, Ulusumuzun makus talihini değiştiren stratejik bir dönüm noktasıdır. İmzalanan barış antlaşması, 29 Ekim 1923 günü kurulan Çağdaş Cumhuriyetimizin uluslararası tapu senedidir…
Üç şeyi unutmammalıyız.* İlki M.K.ATATÜRK’ün LOZAN DEĞERLENDİRMESİ: “Lozan Barış Antlaşması’nın ihtiva ettiği esasları, diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zennedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır. Osmanlı devrine ait tarihte emsali görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.” dediğini, * İKİNCİSİ: Lord Gürzon’un bitmez eleştiri/ suçlamalarına karşı, İsmet Bey’de, aynı şeklide eleştirilerle yanıt vermektedir. Lord Gürzon’un”…. Türkler Cemiyet-i Akvam’ın kendi dâhili işlerine müdahalesinden korkuyorlar….. Biz Cemiyet-i Akvam’ın müdahalesinden korkmuyoruz. Çünkü ellerimiz temizdir!” dediğini,İsmet Beyin:”Bizim ellerimiz bilhassa temizdir. Cemiyeti Akvam’a girmeyi hiç bir zaman reddetmedik, barış yapıldıktan sonra gireriz. …Ecnebi istilası yüzünden yakılıp yıkılan memleketlerinde çalışan Türk elleri bilhassa temizdir. Bu eller hiçbir memlekete ne tecavüz,…ne de tahrip etmemişlerdir. “dediğini.
ÜÇÜNCÜSÜ:
İsmet Bey,Mr.Gürzon, ABD temsilcisi Mr.Chaild’la başbaşa oldukları bir gece toplantısında,Gürzon “Konferanstan bir neticeye varacağız.. Hepsini reddediyorsunuz…ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz… Para bugün dünyada bir bende var, bir de bu yanımdakinde. Unutmayın, ne reddederseniz hepsi cebimdedir… İhtiyaç sebebiyle yarın para için karşımıza gelip diz çöktüğünüzde, bugünreddettiklerinizi cebimizden… çıkartıp size göstereceğiz.” dediğini,İsmet Bey’in “Şimdi meseleleri halledelim, para istemek için gelirsem o zaman gösterirsiniz” dediğini unutmamalıyız.*** Lozan Antlaşması’nın 98. yıldönümünde Türk milletinin hala “elleri temiz” dir. Ancak sonraki süreçin getiridği yer “para” için emperyalizmin kapısına kul ettiler,el açtırdılar!

İsmet Paşa ve konferansa katılan diğer ülke temsilcilerinden bir grup
3-Montrö Boğazlar Sözleşmesi : 20 Temmuz 1936Birinci Dünya Savaşının galibi İtilaf Devletleriyle, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) Hükümeti arasında İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan Barış Antlaşmasında tüm sorunlar çözüme kavuşturulamaz. Musul Sorunu, Boğazlar Sorunu, Hatay Sorunu sonraki görüşmelere bırakılır. Misak-ı Milli (Ulusal Ant) sınırlarımızın içinde olan Musul-Kerkük-Süleymaniye petrol bölgesini her ne pahasına olursa olsun ellerinde tutmak isteyen İngilizler,1925 yılındaki Şeyh Sait isyanını çıkartarak, ulusal gücümüzü zaafa uğrattılar. Bunun sonucunda, günümüzde Kuzey Irak diye anılan Musul Eyaletini kaybedilir. Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının yönetimi ise, Ulusumuzun egemenlik hakları çiğnenerek, Lozan’da uluslararası komisyona bırakılır.Türkiye, Avrupa’da Hitler Almanya’sının emperyalist emellerinin iyice ortaya çıktığı 1933 yılından itibaren, Boğazlar Sorununu dünya gündemine taşıyarak, İsviçre’nin Montrö kentinde uluslararası görüşmeleri başlatır.20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye egemenlik haklarını tüm devletlere kabul ettirir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 20’şer yıllık uzatmalarla, geçerliliğini sürdürmektedir. Bu bağlamda, 1996 yılında geçerliliği üçüncü kez uzatılmıştır. Ancak, ABD’nin küresel emelleri Karadeniz’de üstünlüğü ele geçirmeye yönelik olduğundan, sözleşmeyi delmek için yoğun çaba harcamaktadır. Bu nedenle bölgemizdeki barış ve huzur ortamı gittikçe sarsılmaya başlamıştır. Hele de iktidarın İstanbul Kanal’ı tasarımında ısrarlı olduğu süreçte….


4- Hatay’ın Anavatana katılması :23 Temmuz 1939
Hatay İli (Antakya) Misak-ı Milli hudutları içinde olduğu halde, Sakarya Zaferinin ardından, Fransa ile imzalanan 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşmasında bu konu çözüme kavuşturulamaz. Fransızların Hatay’ı ve İskenderun Limanını ellerinde tutmak istemesi nedeniyle Hatay sorunu Lozan’da da çözüme kavuşturulamaz. Bunun ardından, uzun soluklu bir diplomasi süreci başlatılır. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, ölümcül hastalığına rağmen, şiddetli yaz sıcaklarında Çukurova’daki askeri yığınağı ve hazırlıkları denetlemeye gider. İşin ciddiyetini anlayan Fransızlar, anlaşmaya razı olur. 3-4 Temmuz 1938 tarihinde Türk-Fransız Askeri Antlaşması ve Türk-Fransız Dostluk Antlaşması imzalanarak, yürürlüğe konur. Bu antlaşmalar kapsamında, Kurmay Albay Şükrü Kanatlı (1893-1954) komutasındaki, 2.500 kişilik Türk askeri birliği Hatay’a gönderilir. Hatay Cumhuriyeti kuruldu. Merhum Tayfur Sökmen 2 Eylül 1938 tarihinde Hatay’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı olarak seçilir. Hatay Millet Meclisi 23 Haziran 1939’da “Anavatana katılma” kararı alır. Bu tarihi karar 23 Temmuz 1939 günü, TBMM Heyetinin de katıldığı coşkulu kutlamayla, yaşama geçer.


5- Kıbrıs Barış Harekatı : 20 Temmuz 1974
Kıbrıs Adasındaki Rumların ve Yunanistan’ın “Megalı İdea” hayalleriyle Enosis (Ada’nın Yunanistan’a ilhakı) hedefine ulaşmak için EOKA terör örgütünü kurarlar. Önceleri, İngiliz güvenlik güçlerini sindirmeyi amaçlayan terörist saldırılar, sonrasında bütün şiddetiyle Türklere yöneltilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Ada’daki Türkleri yalnız bırakmaz. Haklarını korumak için yoğun bir diplomasi süreci başlatılır. 1958’de Zürih, 1959’da Londra Antlaşmaları imzalanarak, 16 Ağustos 1960 tarihinde, Türk ve Rum ortaklığına dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur. Fakat, Cumhurbaşkanı seçilen Başpiskopos Makaryos (Makarios), Ada’daki Türk-Rum ortaklığını ilk günden itibaren baltalar. Türkleri azınlık konumuna sokmak için, bir yığın ihanet projesini uygulamaya koyar. Makaryos , uzun soluklu bir “asimilasyon” programıyla Enosis hedefine ulaşmak isterken; Yunanistan’daki Cunta Yönetimi tez elden sonuca ulaşmak için, 15 Temmuz 1974 tarihindeki hükümet darbesiyle Nikos Simpson’u iş başına getirir. Canını zor kurtaran Makaryos adadan kaçar. Darbenin ardından, AKRİTAS soykırım planı uygulamaya konur ve adadaki Türklere karşı, amansız bir saldırıya geçerler. Ancak, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Türkleri kahramanca savunur. 1974 Kıbrıs Harekatında verilen bine yakın Şehidimizin yarısı TMT’dendir. CHP+MSP Koalisyon Hükümetinin barış çağrıları yanıtsız kalınca, Londra ve Zürih Antlaşmalarındaki “garantörlük” hak ve görevini üstlenen Türkiye, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekatına başlar. Denizden Girne bölgesine çıkan birlikler ile, havadan Lefkoşe kuzeyine indirilen kuvvetler birleşerek, bir “CEP” oluşturdular. Buna rağmen, gözü dönmüş Rumlar, Ada’daki Türklere saldırmaya devam ettiler. Başta Atlılar, Muratağa ve Sandallar olmak üzere Kıbrıslı Türklere korkunç bir soykırım uygularlar. Bunun üzerine, 14 Ağustos 1974 günü, ikinci barış harekatı başlatılır.



Bir cevap yazın