ÜLKEDE ÇÖKEN ÇÖKENE, DİYANET DE BANA ÇÖKTÜ!

Nasreddin Hoca, huysuz eşeğini satmaya karar verdiği için pazara götürmüş. Ancak hayvan huysuz olduğu için önüne gelen müşteriyi ısırmış, arkasına gelen müşteriyi tekmelemiş. Manzarayı gören komşuları;

-“Hoca, bu hayvanı satman biraz zor. Böyle huysuz hayvanı kim alır” diye serzenişte bulununca, hoca onlara şu cevabı vermiş;

– “Komşular, zaten benim de satmak gibi bir niyetim yok. Halimi görün de acıyın diye getirdim pazara…”

O hesap; bana diyorlar ki; neden sürekli dinle ve Diyanet’le uğraşıyorsun? Ben Diyanet’le uğraşmıyorum, tam aksine Diyanet benimle uğraşıyor oysa! 12 yıldır mahkemelerde mücadele veriyorum Diyanet’in avukat ordusuna karşı. İsterseniz bunlardan birisini anlatayım da ibreti alem için dinleyin.

Efendim, Diyanet Vakfı, 2009 yılında sözleşmemi tazminatlı olarak feshederek işime son verdi. İşe iade davası açtım kazandım. Mahkeme işe iade kararı verdi ve işe iade edilmemem durumunda ilave tazminata hükmetti. Ancak ben, Lütfi Şentürk, Şerafettin Gölcük ve halen YÖK Genel Sekreteri olan Süleyman Akçeşme’nin TDV Genel Müdürü olduğu bir ortamda, kendileriyle çalışmak istemediğimi, ilave tazminat ödenmesini talep ettim, onlar da bu doğrultuda işlem yaptılar.

Gelin görün ki; yıllar sonra tazminat miktarının yanlış hesaplandığını öğrendim ve sosyal medyadan tanıdığım dönemin Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse vasıtasıyla yapmış olduğum sözlü talep üzerine eksik ödenen tazminat miktarını da talep ettim, onlar da ödediler. Yine de doğru ödeyip ödemediklerini tam olarak bilmiyorum.

Bu sefer haklı olarak eksik ödemeden kaynaklanan Gecikme Faizi’ni de talep ettim, ödemeye yanaşmamaları üzerine hukuk yoluyla gecikme faizini de tahsil ettim kendilerinden. Bu sefer de onlar faizin yanlış hesaplandığını gerekçe göstererek temyiz yoluna gittiler. Neymiş efendim; biz faizi yerel mahkemenin verdiği karar tarihinden itibaren hesap etmişiz, oysa faizin, kararın kesinleşmesi üzerine bizim kendilerine müracaat tarihinden itibaren hesaplanması gerekiyormuş!

İtiraf edeyim ki; ben temyiz sürecinin, yerel mahkemenin verdiği kararın icrasını durdurmayacağını bilmiyordum! Avukat tutmaya gerek duymadan kendi davamı kendim takip ediyordum çünkü. Yerel mahkemenin kararı üzerine davalıdan talepte bulunmak yerine, Yargıtay’ın vermiş olduğu karara istinaden talepte bulunmuştum.

Diyanet’in avukat ordusu işte bu ayrıntıdan tutturarak Temyiz yoluna gittiler ve yerel mahkemenin kararını kısmen bozdurdular ve benden tahsilat talebinde bulundular, ben de ödedim geçenlerde.

Yani Diyanet, Afrika’da, şurada burada Vekaletle Kurban diyerek yüzlerce milyon lirayı karşılıksız olarak yabancı ülkelere akıtırken, belki de içlerinde dinle, imanla hiçbir alakası olmayan, kanı beş para etmez adamlara bile yardım adı altında para dağıtırken, kendi çalışanı olan benden aşağıda göreceğiniz üç beş kuruşu tahsil etmek için tam 10 sene hukuk mücadelesi verdi iyi mi?

Hukukçu dostlarımızın da ibreti alem için bilgilenmeleri için bundan bir ay önce TDV Mütevelli Heyeti’ne yazdığım dilekçeyi, olayın boyutunu tam olarak yansıtması bakımından bilgilerinize sunuyorum. Hala bekliyorum ki; benden zorla tahsil ettikleri parayı iade etsinler. Ancak henüz etmediler, etmeye de niyetleri yok sanırım. Ben de peşini bıraktım zaten. Lanet olsun o paraya! Eğer bir kuruşum bile haksız olarak geçti ise kendilerine, zehir zıkkım olsun!

TÜRKİYE DİYANET VAKFI MÜTEVELLİ HEYETİ BAŞKANLIĞINA

İLGİ:   a) Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/1296 E, 2015/1954 K. sayılı kararı,

            b) Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2016/17024 E., 2019/13782 K. sayılı kararı,

            c) Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2019/73 E., 2021/151 K. sayılı kararı.

2009 yılında vakfınız tarafından tazminatlarım ödenmek suretiyle iş akdim feshedilmiştir. Ancak tazminatların hesaplanmasında hata yapıldığı için eksik ödeme yapılmış, sonraki yıllarda durumun anlaşılmasıyla sözlü talebimiz üzerine yıllar sonra eksik ödenen kısım tarafıma ödenmiştir.

Ancak geçen süreye ilişkin Gecikme Faizi talebimiz kabul edilmemiş ve konu 2014 yılında tarafımızca mahkemeye intikal ettirilerek hem gecikme faizi, hem de ödenmeyen bazı sosyal haklar talep edilmiştir.

Ankara 14. İş Mahkemesi Hakimliği, ilgi (a) kararla (Ek:1), talebimizi uygun görmüş ve ücreti vekaletle birlikte tarafımıza 6.439.93 TL. ödenmesine karar vermiştir. Avukatımız, tahsilatı icra kanalıyla tahsil ettiği için, Vakıf tarafından icra masraflarıyla birlikte toplam 7.622.31 TL. ödeme gerçekleştirilmiştir(Ek:2).

Vakfınızın avukatlarının davayı temyiz etmeleri üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, ilgi (b) kararıyla, yerel mahkemenin kararında kısmen yanlışlıklar olduğu gerekçesiyle söz konusu kararı  bozmuştur(Ek:3).

Yargıtay’ın bozma kararında belirtilen gerekçeleri dikkate alan Ankara 14. İş Mahkemesi Hakimliği ilgi(c) kararıyla, ücreti vekaletle birlikte tarafıma toplam 5.105.14 TL. ödenmesine, benim de vakfa 2.269.76 TL. ödemem gerektiğine karar vermiştir(Ek:4).

Bu durumda; iki mahkeme kararındaki tarafıma ödenecek miktarların farklı olması sebebiyle  tarafıma 1.386.79 TL. fazla ödeme yapılmış gibi bir sonuç ortaya çıkmıştır. Yani Vakfa karşı 3.656.55 TL borçlu pozisyona gelmiş oldum.

Avukatlarınıza, icra gerek olmadığını, iki taraf olarak lüzumsuz yere icra masrafı ödemek yerine, aramızda mahsuplaşarak konuyu kapatmayı teklif ettiğimde, avukatlarınız, ilk mahkeme kararına istinaden yapılan 1.132.38 TL’lik icra masrafının tamamını ödemem şartıyla mahsuplaşmayı kabul edeceklerini, aksi halde icra yoluna gideceklerini beyanla benden icra masraflarının tamamını talep ettiler.

Oysa ilgi (c) mahkeme kararında da ifade edildiği üzere; ikinci mahkeme kararı, sadece bir Tashih/Düzeltme kararı olup, birinci kararı yok sayan bir karar değildir. Konuya ilişkin Uzman Hukukçu görüşü “Yargıtay kararının bozma yaptığı hususların dışında kalanlar, ilk karar doğrultusunda kesinleşmiş olur. Mahkeme yeniden karar verirken, ilk karardaki bozma dışı konularda aynı kararı vermek zorunda. Bozduğu konularda ise bozma sebeplerine göre yeniden karar verir. Bu durumda eskiden icraya konulduğu için, yeni karar aynı icra dosyasına sunulur ve hesaplar yeni karara göre icra müdürlüğü tarafından düzeltilir, fark çıkarsa bunların ödenmesi istenir…” şeklindedir.

Dolayısıyla; ilk kararda uygun görülen alacakların ekseriyeti, ikinci kararda da uygun görüldüğüne göre; mahkemenin birinci kararı ve bu karara istinaden yapılan İcra işlemleri hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

Buna göre yapılacak işlem; icra masraflarının, icraya konu olan toplam alacaklar arasında oransal olarak paylaştırılarak, tarafıma yapılan 1.389,79 TL’lik fazla ödemeye tekabül eden 241.9 TL’lik icra masrafının benden talep edilmesi gerekirken, avukatlarınız beni icra ile tehdit ederek, icra masraflarının benim almaya hak kazandığım alacaklara tekabül eden kısmını da benden talep etmişlerdir.

Oysa icraya gidilseydi, iki taraf da lüzumsuz yere ilave icra masrafı ödemek durumunda kalacaktı. Bu durumu dikkate alarak ve  fazla ödemeyi iade edeceğinizi düşünerek icra giderlerinin de tamamını ödemek durumunda kaldım(Ek: 5).

Dolayısıyla; ekte ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere (Ek:6); avukatlarınız, benden 3.898.45 TL. tahsil etmek yerine, 4.787.62 TL. tahsil etmekle, 889.17 TL. fazladan tahsil etmiş oldular.

Fazladan tahsil edilen 889.17 TL’nin tarafıma iadesini arz ederim.

Saygılarımla.03.06.2021

Ömer SAĞLAM

EK: 6 ayrı ekte 9 sayfadır.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir