GEÇMİŞ ZAMAN ODUR Kİ…

Değerli okurlar, insan yaşlandıkça hafızasının da yaşlandığını fark ediyor. Çok eski tarihleri, isimleri, olayları hemen hatırlayabildiğinizi ama son yıllardakileri hatırlamakta güçlük çektiğinizi fark ediyorsunuz. Sanıyorum beynimiz de yaşlanıyor ve artık gençlik yıllarımızdaki gibi kayıtlar derin iz bırakamıyor, kolayca siliniyor.  - alo alo muhterem samiin burasi istanbul telsiz telefonu trtradyo sirkeci postanesi

Değerli okurlar, insan yaşlandıkça hafızasının da yaşlandığını fark ediyor. Çok eski tarihleri, isimleri, olayları hemen hatırlayabildiğinizi ama son yıllardakileri hatırlamakta güçlük çektiğinizi fark ediyorsunuz. Sanıyorum beynimiz de yaşlanıyor ve artık gençlik yıllarımızdaki gibi kayıtlar derin iz bırakamıyor, kolayca siliniyor. 

Çocukluk yıllarımızda Ankara radyosu sabah kaçta yayına başlardı hatırlamıyorum ama yayına başlamadan önce sanırım 5 dakika kadar “Bizim eller ne güzel eller/Söylesin şirin diller/Oynasın koç yiğitler/Oy bizim eller ne güzel eller” türküsünü bir curanın ince sesi ile sadece enstrümantal olarak tane tane çalardı.  Süre dolunca bayan spiker “Burası 1648 metre, 182 kiloskıl üzerinden yayın yapan Ankara radyosu, bu günkü programımıza başlıyoruz ”derdi.  Hürriyet gazetesinin 15 kuruş, 1 kilo ekmeğin 35 kuruş, bir yumurtanın yüzpara (iki buçuk kuruş)  olduğu yıllar. Yumurta ne adar ucuzmuş! Bugün neredeyse iki gazete fiyatına. Üzerinden bu kadar zaman geçse de unutulmuyor. 

Ben en çok Cennetmekân Feridun Fazıl Tülbentçi’inin “tarihten bir yaprak” programını severdim. Örneğin şöyle başlardı rahmetli; “29 Mayıs 1453, bundan tam 566 yıl mukaddem İstanbul fethedildi.” 1959-61 yılları, Amasya Lisesinde okurken rahmetlinin Kanuni Süleyman romanını almıştım bazı sayfalarını okurken gözyaşlarımı tutamamıştım. Ben bitirdikten sonra babam rahmetli okumaya başlamıştı, bakardım onun da gözleri yaşarıyor.

Birde arkası yarın vardı. O programda da Fezaya gidiyoruz diye bir arkası yarın dizisi vardı. “Fezaya gidiyoruz” Ekolu kalın bir kek sesi ile başlar korkudan içimiz titrerdi. Ama 25 dakika süren programı heyecan içinde radyonun başında bitene kadar beklerdik. Televizyon gibi görüntü olmadığından sahneleri hayalimizde canlandırırdık. 

1974 yılında da Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında da Gaziantep’ te yedek subaylığımı yaparken sigara paketinden küçük radyolarımızı kulağımıza yapıştırıp duymaya çalıştığımız tüylerimizi diken diken eden Kıbrıs Bayrak Radyonun anonsunu hiç unutamıyorum. Öyle ki, bayan spikerin sesi hala aynen kulaklarımdadır.  Anons şöyleydi: “Burası Bayrak radyosu, Kıbrıs Türk mücahidinin sesi.” Sonra İngilizce tekrarlardı.” The Radio of Bayrak (Dı reydiofbayrak.” Rumlara Türk ordusuna mukavemet etmemelerini oraya barış için geldiğimizi tekrarlardı. 

Okumaya devam et  RTÜK, TRT’YE BU FIKRADAN CEZA VERDİ
Değerli okurlar, insan yaşlandıkça hafızasının da yaşlandığını fark ediyor. Çok eski tarihleri, isimleri, olayları hemen hatırlayabildiğinizi ama son yıllardakileri hatırlamakta güçlük çektiğinizi fark ediyorsunuz. Sanıyorum beynimiz de yaşlanıyor ve artık gençlik yıllarımızdaki gibi kayıtlar derin iz bırakamıyor, kolayca siliniyor.  - alo alo muhterem samiin burasi istanbul telsiz telefonu trtradyo sirkeci postanesi

Ve 6 Mayıs 1927 tarihinde İstanbul Sirkeci’de Büyük Postane’nin stüdyoya dönüştürülen üst katından yayın yapan İstanbul radyosu da şöyle anons yaparmış:

“Alo alo, muhterem samiin (dinleyiciler)… Burası İstanbul Telsiz Telefonu… 1200 metre tul-u mevç, 250 kilosaykıl… Bugünkü neşriyatımıza başlıyoruz.” İstanbul radyosu ilk açılan radyo olmasına rağmen maalesef Anadolu’dan duyulmazdı, sadece Ankara radyosunu dinlerdik. 

Radyolarımızda FM kanalı yoktu, kısa dalga kanalı vardı. Her metresinde Arap radyoları çalardı. Kahire radyosunun açılış anonsunu hatırlıyorum. Şöyle derdi: “Cumhuriyet ül Arabiya vel radto tül Kahire, esalamü aleykum.” Sabahtan akşama Arap yalellisi.  Derlerdi ki Nasırın radyoları günde 300 saat yayın yapar. Yani 24 saat yayın yapan 10 küsur radyosu mu vardı? 

Hâlbuki bizim radyolar gece kapanırdı. Halkın radyolarımızı istiyoruz baskısı ile bu gün en küçük kasabamızda bile birden fazla FM istasyonu var. 

İyi kullanıldığı takdirde bilgisayar endüstrisi bize ne imkânlar sunuyor. Ama kendimizi çok kaptırdığımızdan mıdır nedir? Bazen televizyonda bir film izlerken bazı sahneler beni sıkarsa ya da filmin sonunu merak edersem bir an televizyonu da bilgisayar sanıp gösterilen filmi de  bir video sanıp ileri kaydırmak istiyorum. Hızlı yaşam bizi telaşeli yaptı herhal.  


Comments

“GEÇMİŞ ZAMAN ODUR Kİ…” için 3 yanıt

  1. Yilmaz Biryıldırır avatarı
    Yilmaz Biryıldırır

    Sn Hocam bizleri yıllar öncesine canlı olarak götürüp, tekrar o güzel duyguları heyecan içinde yaşattınız . Her cümlenizi ayrı bir konu olarak beynimizde izlettirdiniz. Kaleminize sağlık. Sevgi ve saygılarımızla.

  2. Sibel Manacıoğlu Oktay avatarı
    Sibel Manacıoğlu Oktay

    Çok güzel bir yazı olmuş. Geçmişe dair hatırlamaların da oldukça net ve anlamlı olduğunu görüyoruz. Aslında çok hızlı yaşanan son 10 yıllar, nezih ve temiz yaşanan önceki yıllara göre hafızada daha az yer tutuyor. Hatta anlam taşımadığı için hemen siliyoruz. O zerafetle ve digest yapılarak geçen günlere taşıdığınız için teşekkürler.

  3. Oğuz Karlı avatarı
    Oğuz Karlı

    Bahsettiğiniz gibi, kulaklarımızla dinlerken hayallerimiz yüksekti. Şimdi hayallerimizin yerini görsellik alarak beyinlerimizi tembelleştirdi. Bizim yerimize hayal ettikleri içinde çok çabuk unutur olduk gördüklerimizi. Çünki hayal de olsa yaşamıyoruz ki. Teşekkür ediyorum, güzel kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir