Ülke Batıyor…

Kötü, zor, güç bir dönemden geçiyoruz. Halk perişan. Esnafımız, çiftçimiz, memurumuz, işçimiz perişan. - ali 5
Kötü, zor, güç bir dönemden geçiyoruz. Halk perişan. Esnafımız, çiftçimiz, memurumuz, işçimiz perişan. - ali 5

Kötü, zor, güç bir dönemden geçiyoruz. Halk perişan. Esnafımız, çiftçimiz, memurumuz, işçimiz perişan.

“Lebalep” kongrelerden sonra ülkemizde korona başını aldı gidiyor. Aşı yok.

85 milyonluk ülkede henüz 10 milyon insana aşı yapıldı…

O tarihten bu yana tamı tamamına 10 bin 382 insanımız yaşamını yitirdi. Üstelik bu sonucu resmi rakamlar veriyor…

Yasa koyuyorlar, kendileri yasalara uymuyor. Cenazelere, iftarlara koruma ve yandaş ordusu ile katılıyorlar.

 Ama 6 aylık bebesinin mamasını alabilmek için, sokağa çıkıp kâğıt toplayan ve “Yasakları deldi” diye emniyet güçleri tarafından cezalandırılan bir kâğıt toplayıcı ağlayarak, gözyaşları içinde bu cezasının affını istiyor…

Ne var ki affedilmiyor. Bu mudur adalet?

Yan yana, dip dibe, omuz omuza lebalep insan dolu kongrelere katılanlara karışan görüşen, hesap soran yok.

Ceza yok. Adalet yok. Adaletin olmadığı yerde mafya, çete düzeni hüküm sürüyor.

Yolsuzluklar başını aldı gitti.

Yol,  köprü, çok katlı binalar, saraylar, köşkler yapan ve saraylarda, villalarda oturan bir küçük azınlık grubu var ki bir eli yağda bir eli balda bu milyonların sırtında yaşam sürüyor…

Milyarlarla, trilyonlarla oynuyor.

“Yap – işlet – devret” projesine göre yaptıkları işlere karşılık, onlara devlet dolarla, dövizle borçlanıyor. Bir süre sonra da dolar ikiye katlanıyor.

Ayrıca bu şirket sahiplerine yol geçiş ücreti garantisi veriliyor.

“Tam korona kapanma” günlerinde köprülerden, tünellerden geçişler olmasa bile, yine de yolların ücretleri halkın cebinden çıkarılıp bu kodamanlara ödeniyor.

Sonra da kesesini dolduran müteahhitler devlete borç vermeye başlıyorlar…

Ayrıca, üst düzey kamu yöneticilerinin yaşantısında da bir sıkıntı yok.

Onlar da ağababaları gibi bu dünyada cenneti yaşıyorlar.

Bakanlar, kendi bakanlıklarına kendi işletmelerinin mallarını satıyorlar.

İşten alınan bakanlar başka kurumlara yüksek maaşlarla atanıyor…

Parayla oynuyorlar…

Bir yerden bir yere özel uçaklarla, helikopterlerle, lüks otomobillerle gidip geliyorlar…

Altlarındaki son model taşıtlar onlara yetmiyor… Lüks, milyonluk otomobil siparişleri veriyorlar.

Geçenlerde bunlardan üç tane daha alındı.

Herkes, tüm toplum yiyeceğinden – içeceğinden, giyiminden kuşamından fedakârlık yaparken bunlar milyarlık araçlara biniyorlar.

Şatafatlı, görkemli bir yaşam sürüyorlar.

Saraylarda, köşklerde, yalılarda, villalarda yaşıyorlar. Asla masraftan kaçmıyorlar, lüks hayatlarından kısmıyorlar.

Dar gelirli halk ise her geçen gün daha da yoksullaşıyor. Daha perişan bir hayat sürüyor.

Olan garibana, emekliye, esnafa, memura, işçiye oluyor…

ÜLKE BATIYOR.

Deprem oluyor. Her tarafta yıkım…

Halk yıkımın altında kalmış, inim inim inliyor… Yardım eden, yardıma gelen yok.

Ülke batıyor…

Sadece Yol, köprü, hava alanı, liman yapan yandaş üç beş müteahhit ve iktidarın önemli makamlarında söz sahibi olan yandaş memurlar mutlu… Memnun düzenden…

Keyif içinde yaşam sürüyorlar… Yolsuzluklarla, vurgunlarla servetlerine servet katıyorlar.

Yediklerinden içtiklerinden, yaşantılarından, zevklerinden asla kısmıyorlar.

Her çeşit fedakârlık, vatanseverlik onların dışındaki yoksul vatandaşlardan isteniyor.

Zorluklar, yokluklar sıkıntılar geniş halk yığınlarına çektiriliyor.

Emekliye bayram ikramiyesi olarak sadece bin yüz TL verildi… Zam 100 TL.

Bozdur, bozdur harca.

Ama bir grup cahil cühela insanımız var ki, onlar hâlâ şeyh – Şıh peşindeler… Hâlâ bu sadaka, mafya düzenine oy veriyorlar, hâlâ yüzde 30’larda oy çıkıyor…

Hem kendileri yanıyor, hem ülkeyi yakıyorlar…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir